lift - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
lift kaldırmak v.
  • Only a crane was able to lift the huge machine.
  • Devasa makineyi ancak vinçle kaldırabildiler.
  • We must lift the consensus rule, including in a future convention.
  • Gelecekte yapılacak bir kongre de dahil olmak üzere konsensüs kuralını kaldırmalıyız.
  • I repeat my call on them to lift unnecessary and unjustified restrictions.
  • Gereksiz ve haksız kısıtlamaları kaldırmaları yönündeki çağrımı yineliyorum.
Show More (71)
lift asansör n.
  • Lift platforms are slow enough, let us not make them any slower.
  • Asansör platformları yeterince yavaş, onları daha da yavaşlatmayalım.
  • Such devices also include lift platforms for the disabled or elderly.
  • Bu tür cihazlar ayrıca engelli veya yaşlılar için asansör platformlarını da içerir.
  • I would like to say that I was stuck in a lift for 15 minutes, so the lifts really are not working.
  • Bir asansörde 15 dakika mahsur kaldığımı söylemek isterim, yani asansörler gerçekten çalışmıyor.
Show More (6)
lift yukarı kaldırmak v.
  • She lifted the box up.
  • Kutuyu yukarı kaldırdı.
  • I was surprised because he lifted me up with ease.
  • Şaşırdım çünkü beni kolaylıkla yukarı kaldırdı.
  • Lift it up.
  • Yukarı kaldırın.
Show More (0)
lift kalkmak v.
  • The fog has lifted.
  • Sis kalktı.
  • I feel now as if a weight has lifted from me.
  • Şimdi sanki üzerimden bir ağırlık kalktı gibi hissediyorum.
Show More (-1)
lift (fikir) devşirmek v.
  • His ideas were obviously lifted from other economists.
  • Fikirleri belli ki başka ekonomistlerden devşirilmişti.
Show More (-2)
lift (toprak altı bitki) sökerek toplamak v.
  • Mom is in the garden lifting carrots.
  • Annem bahçede havuçları topluyor.
Show More (-2)
lift (yukarı) taşımak v.
  • This new technology will lift the market to unimagined heights.
  • Bu yeni teknoloji, pazarı hayal bile edilemeyecek seviyelere taşıyacaktır.
Show More (-2)
lift (ses) yükseltmek v.
  • Please lift your voice so that the last row can hear.
  • Lütfen en arka sıradakilerin de duyabilmesi için sesinizi yükseltin.
Show More (-2)
lift araklamak v.
  • Someone has lifted my bike!
  • Biri benim bisikleti araklamış!
Show More (-2)
lift (sis, duman) dağılmak v.
  • The fog lifted towards noon.
  • Öğlene doğru sis dağıldı.
Show More (-2)
lift hava yoluyla sevk etmek v.
  • One hundred and twenty rescue workers were lifted into the disaster area.
  • Yüz yirmi kişilik kurtarma ekibi hava yoluyla felaket bölgesine sevk edildi.
Show More (-2)
lift (kol vb.) kaldırmak v.
  • His arms were so sore that he couldn't lift them.
  • Kolları o kadar ağrıyordu ki onları kaldıramıyordu.
Show More (-2)
lift yürürlükten kaldırmak v.
  • The government lifted the embargo on certain raw materials.
  • Hükümet bazı hammaddeler üzerinde uygulanan ambargoyu yürürlükten kaldırdı.
Show More (-2)
lift hafiflemek v.
  • Her sorrow lifted when she saw the puppy.
  • Yavru köpeği görünce üzüntüsü hafifledi.
Show More (-2)
lift yükseltmek v.
  • An easy-to-grow plant, lemon balm helps lift the spirits.
  • Yetiştirmesi kolay bir bitki olan melisa, moral yükseltmede yardımcı olur.
Show More (-2)
lift dağılmak (sis/duman) v.
  • The fog lifted quickly.
  • Sis çabucak dağıldı.
Show More (-2)