aid - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
aid yardım n.
  • The Commission has taken a more courageous step, proposing to extend the provision of aid to internal cases as well.
  • Komisyon daha cesur bir adım atarak, yardımın iç davaları da kapsayacak şekilde genişletilmesini teklif etmiştir.
  • We will shortly be presenting a proposal for a considerable increase in the aid given to Turkey.
  • Kısa bir süre içerisinde Türkiye'ye verilen yardımın önemli ölçüde arttırılmasına yönelik bir teklif sunacağız.
  • Firstly, we call for a direct aid system where the granting of direct payments is decoupled from production.
  • İlk olarak, doğrudan ödemelerin üretimden ayrıştırıldığı bir doğrudan yardım sistemi çağrısında bulunuyoruz.
Show More (475)
aid yardımcı olmak v.
  • The uncertainty over the aid is not helpful.
  • Yardım konusundaki belirsizlik yardımcı olmuyor.
  • This aid helped producers to offset the additional costs of transporting their products to mainland Europe.
  • Bu yardım, üreticilerin ürünlerini Avrupa anakarasına taşımanın getirdiği ek maliyetleri karşılamalarına yardımcı oldu.
  • It has to be conceded that the EU has already aided, I would say quite magnificently, the development of poor countries.
  • AB'nin halihazırda yoksul ülkelerin kalkınmasına oldukça büyük ölçüde yardımcı olduğunu kabul etmek gerekir.
Show More (10)
aid yardım etmek v.
  • No economy, however much aid we give it, can survive unless its citizens enjoy freedom of movement.
  • Hiçbir ekonomi, ne kadar yardım edersek edelim, vatandaşları seyahat özgürlüğüne sahip olmadıkça ayakta kalamaz.
  • The hackers or crackers used it to aid a shady business, chiefly pornography, one presumes.
  • Hackerlar ya da crackerlar bunu karanlık bir işe, özellikle de pornografiye yardım etmek için kullandılar.
  • No economy, however much aid we give it, can survive unless its citizens enjoy freedom of movement.
  • Ne kadar yardım edersek edelim, hiçbir ekonomi, vatandaşları hareket özgürlüğüne sahip olmadıkça ayakta kalamaz.
Show More (9)
aid yardımcı n.
  • The OSCE mission must be allowed to stay as an aid to that process, just as the Russians are in Kosovo.
  • AGİT misyonunun, tıpkı Rusların Kosova'da olduğu gibi, bu sürece yardımcı olarak kalmasına izin verilmelidir.
  • We must therefore wait for the first results before making the labelling of processing aids mandatory.
  • Bu nedenle işleme yardımcılarının etiketlenmesini zorunlu hale getirmeden önce ilk sonuçları beklemeliyiz.
  • This medicine may aid his recovery.
  • Bu ilaç onun iyileşmesine yardımcı olabilir.
Show More (6)
aid imdat n.
  • My car wouldn't start, but luckily a passerby came to my aid.
  • Arabam çalışmıyordu ama neyse ki yoldan geçen biri imdadıma koştu.
Show More (-2)
aid destek vermek v.
  • All students are aided by a consultant the first year.
  • Tüm öğrencilere ilk yıl danışman desteği verilmektedir.
Show More (-2)
aid yardım malzemesi n.
  • The Spanish Red Cross is distributing food aid and emergency relief items for 1 000 families to the tune of EUR 250 000.
  • İspanyol Kızılhaçı 1000 aileye 250,000 avro tutarında gıda yardımı ve acil yardım malzemesi dağıtıyor.
Show More (-2)
aid para yardımı yapmak v.
  • We aided him with money.
  • Biz ona para yardımı yaptık.
Show More (-2)