|
- We will continue arguing in order to give some real impetus to international solidarity.
- Uluslararası dayanışmaya gerçek bir ivme kazandırmak için tartışmaya devam edeceğiz.
- I'm sick of hearing Tom and Mary arguing.
- Tom ve Mary'nin tartışmalarını duymaktan bıktım.
- I'm too tired of arguing.
- Tartışmaktan çok bıktım.
- It is no good arguing with you.
- Seninle tartışmanın faydası yok.
- I have no intention of arguing with you about this.
- Bu konuda seninle tartışmaya niyetim yok.
- There's no point arguing about what's true and what's false.
- Neyin doğru neyin yanlış olduğunu tartışmanın bir anlamı yok.
- Tom is done arguing.
- Tom'un tartışması bitti.
- I do wish Tom and Mary would quit arguing.
- Keşke Tom ve Mary tartışmayı bıraksalar.
- I love arguing with you.
- Seninle tartışmayı seviyorum.
- I do wish Tom and Mary would quit arguing.
- Keşke Tom ile Mary tartışmayı bıraksa.
- The drivers began arguing about who was to blame for the accident.
- Şoförler kaza için kimin suçlanacağını tartışmaya başladı.
- I'm tired of arguing.
- Tartışmaktan yorgunum.
- There's really no point in arguing.
- Gerçekten tartışmanın bir anlamı yok.
- I want the two of you to quit arguing.
- Siz ikinizin tartışmayı bırakmasını istiyorum.
- I'm growing tired of all this arguing.
- Bütün bu tartışmalardan bıktım.
- There's no use in arguing.
- Tartışmanın faydası yok.
- There is no point arguing about the matter.
- Bu konuda tartışmanın bir anlamı yok.
- I'm done arguing.
- Tartışmayı bıraktım.
- Tom saw Mary and John arguing.
- Tom, Mary ve John'u tartışırken gördü.
- There's no point in arguing over tastes.
- Zevkler üzerine tartışmanın bir anlamı yok.
- After Tom left, we started arguing.
- Tom gittikten sonra tartışmaya başladık.
- It's no use arguing about it.
- Bu konuda tartışmanın faydası yok.
- I'm tired of arguing.
- Tartışmaktan bıktım.
- They went on arguing for hours.
- Tartışmaya saatlerce devam ettiler.
- It is no use arguing with him about it.
- Bu konuda onunla tartışmanın bir faydası yok.
- I'm too tired of arguing.
- Tartışmaktan çok yoruldum.
- Tom saw his parents arguing.
- Tom ailesini tartışırken gördü.
- Tom and Mary continued arguing.
- Tom ve Mary tartışmaya devam ettiler.
- Tom and Mary continued arguing.
- Tom ve Mary tartışmaya devam etti.
- Tom said he didn't want to waste time arguing.
- Tom tartışarak zaman kaybetmek istemediğini söyledi.
- You're arguing semantics.
- Anlambilim tartışması yapıyorsunuz.
- There's no use arguing.
- Tartışmanın faydası yok.
- Let's not waste time arguing about it.
- Bu konuda tartışarak zaman kaybetmeyelim.
- Tom said he didn't want to waste time arguing.
- Tom tartışarak zaman israf etmek istemediğini söyledi.
- It's no use arguing with him.
- Onunla tartışmanın faydası yok.
- I didn't want to listen to Tom and Mary arguing.
- Tom ve Mary'nin tartışmasını dinlemek istemedim.
- There's no point in arguing over tastes.
- Zevkler üzerine tartışmanın hiçbir anlamı yok.
- What's the point of arguing?
- Tartışmanın amacı nedir?
- Stop arguing.
- Tartışmayı kesin.
- I'm done arguing.
- Tartışmayı bitirdim.
- Tom says he heard Mary and John arguing.
- Tom, Mary ve John'u tartışırken duyduğunu söyledi.
- Don't you two ever stop arguing?
- Siz ikiniz hiç tartışmayı bırakmaz mısınız?
- They immediately began arguing about many issues.
- Hemen birçok konuda tartışmaya başladılar.
- Tom and Mary resumed arguing.
- Tom ve Mary tartışmaya devam etti.
- Arguing never got anyone anywhere.
- Tartışarak kimse bir yere varamaz.
- Tom stopped arguing.
- Tom tartışmayı bıraktı.
- They immediately began arguing about many issues.
- Onlar birçok konu hakkında hemen tartışmaya başladı.
- I want the two of you to quit arguing.
- İkinizin de tartışmayı bırakmanızı istiyorum.
- I can often hear my neighbors arguing.
- Komşularımın tartışmalarını sıklıkla duyabiliyorum.
- They began arguing over money.
- Para için tartışmaya başladılar.
- Tom and I started arguing.
- Tom ve ben tartışmaya başladık.
- I love arguing with them.
- Onlarla tartışmayı seviyorum.
- I have no intention of arguing with you about this.
- Bu konuda sizinle tartışmaya niyetim yok.
- I hate arguing.
- Tartışmaktan nefret ederim.
- Let's spend less time arguing and more time working.
- Tartışarak daha az ve çalışarak daha çok zaman harcayalım.
- There's really no point in arguing.
- Tartışmanın bir anlamı yok.
- Let's not waste time arguing.
- Tartışarak boşa zaman sarfetmeyin.
- It is no use arguing about it.
- Bu konuda tartışmanın bir faydası yok.
- The drivers began arguing about who was to blame for the accident.
- Sürücüler kazada kimin suçlu olduğu konusunda tartışmaya başladılar.
- Stop arguing.
- Tartışmayı kes.
- It's no use arguing with him.
- Onunla tartışmanın bir faydası yok.
- It is no use arguing with him.
- Onunla tartışmanın faydası yok.
- Let's not waste time arguing.
- Tartışarak vakit kaybetmeyelim.
- Tom and Mary started arguing.
- Tom ve Mary tartışmaya başladılar.
- Tom knew there was no point in arguing.
- Tom tartışmanın bir anlamı olmadığını biliyordu.
- You like arguing with me, don't you?
- Benimle tartışmayı seviyorsun, değil mi?
- Tom and Mary resumed arguing.
- Tom ve Mary tartışmaya devam ettiler.
- It is no use arguing with him about it.
- Konu hakkında onunla tartışmanın bir faydası yok.
- Let's spend less time arguing and more time working.
- Tartışmaya daha az, çalışmaya daha çok zaman ayıralım.
- Everyone started arguing.
- Herkes tartışmaya başladı.
- I love arguing with him.
- Onunla tartışmayı seviyorum.
- What's the point of arguing?
- Tartışmanın ne anlamı var?
Show More (69)
|