| 1 |
attraction |
çekim |
n. |
|
- They were drawn to each other by a magnetic attraction.
- Manyetik bir çekimle birbirlerine çekildiler.
- Do you feel any attraction for this book?
- Bu kitap için herhangi bir çekim hissediyor musunuz?
- The attraction was mutual.
- Karşılıklı bir çekim vardı.
- I have an attraction for older, chubby women.
- Yaşlı, tombul kadınlara karşı bir çekimim var.
- The attraction is obvious enough.
- Aralarındaki çekim yeterince açıktı.
- The attraction was mutual.
- Aralarındaki çekim karşılıklıydı.
- Do you feel any attraction for this book?
- Bu kitaba karşı bir çekim hissediyor musunuz?
Show More (4)
|
| 2 |
attraction |
cazibe |
n. |
|
- What's the big attraction?
- Büyük cazibe nedir?
- The most important attractions of the Åland Islands are the friendly people and the beautiful scenery.
- Åland Adaları'nın en önemli cazibe kaynakları, dost canlısı insanları ve güzel manzarasıdır.
- The attraction is obvious enough.
- Cazibe yeterince açık.
- The coral reef is the region's prime attraction.
- Mercan kayalığı, bölgenin en önemli cazibesidir.
Show More (1)
|
| 3 |
attraction |
çekicilik |
n. |
|
- What's the big attraction?
- Bu kadar ilgi çekici olan ne?
Show More (-2)
|
