|
- I'm sure Tom is disappointed.
- Eminim Tom hayal kırıklığına uğramıştır.
- Tom would be disappointed if you did that.
- Sen bunu yapsan Tom hayal kırıklığına uğrar.
- Both Tom and Mary were disappointed.
- Hem Tom hem de Mary hayal kırıklığına uğramıştı.
- If Tom heard you talk that way, he'd be disappointed.
- Tom bu şekilde konuştuğunuzu duyarsa hayal kırıklığına uğrar.
- Tom was disappointed to hear that Mary was already married.
- Tom, Mary'nin zaten evli olduğunu duyunca hayal kırıklığına uğradı.
- He was disappointed at not being invited.
- Davet edilmediği için hayal kırıklığına uğradı.
- Hopefully, no one will be disappointed.
- Neyse ki kimse hayal kırıklığına uğramayacak.
- Tom didn't seem to be disappointed.
- Tom hayal kırıklığına uğramış gibi görünmüyordu.
- We were disappointed with the results of the experiment.
- Deneyin sonuçlarıyla hayal kırıklığına uğradık.
- Everyone was disappointed.
- Herkes hayal kırıklığına uğramıştı.
- How can you be disappointed?
- Nasıl hayal kırıklığına uğrayabilirsin?
- Tom was disappointed that Mary didn't come to his party.
- Mary partisine gelmediği için Tom hayal kırıklığına uğradı.
- I don't want you to be disappointed in me.
- Beni hayal kırıklığına uğratmanı istemiyorum.
- Tom looked like he was disappointed.
- Tom hayal kırıklığına uğramış gibi görünüyordu.
- I hope you won't be disappointed.
- Hayal kırıklığına uğramayacağını umuyorum.
- It seems the teacher was disappointed.
- Görünüşe göre öğretmen hayal kırıklığına uğramış.
- We were disappointed in him.
- Biz onun tarafından hayal kırıklığına uğratıldık.
- This is disappointing.
- Bu hayal kırıklığına uğratıcı.
- You could tell by the look on Tom's face that he was disappointed.
- Tom'un yüzündeki ifadeden hayal kırıklığına uğradığını anlayabilirdiniz.
- I'd be disappointed if you were to disobey these orders.
- Bu emirlere itaatsizlik edersen hayal kırıklığına uğrarım.
- I told you you'd be disappointed.
- Sana hayal kırıklığına uğrayacağını söyledim.
- I was disappointed to see that my bonus was a bit less than I was expecting.
- İkramiyemin beklediğimden biraz daha az olduğunu görünce hayal kırıklığına uğradım.
- I bet Tom is disappointed.
- Tom'un hayal kırıklığına uğradığına eminim.
- Last night's concert was disappointing.
- Dün geceki konser hayal kırıklığına uğrattı.
- If she expects them to give her five days off work with pay, she's going to be disappointed.
- Eğer kendisine beş gün ücretli izin vermelerini bekliyorsa, hayal kırıklığına uğrayacaktır.
- I'm sure Tom is disappointed.
- Tom'un hayal kırıklığına uğradığından eminim.
- I am disappointed that my friends are not here.
- Arkadaşlarım burada olmadığı için hayal kırıklığına uğradım.
- I was disappointed at the result.
- Sonuç beni hayal kırıklığına uğrattı.
- You were disappointed.
- Hayal kırıklığına uğramıştın.
- I was disappointed with the new product.
- Yeni ürünle ilgili hayal kırıklığına uğradım.
- Tom was disappointed in Mary's performance.
- Tom, Mary'nin performansı karşısında hayal kırıklığına uğradı.
- I was disappointed when I heard that you couldn't come.
- Gelemediğini duyduğumda hayal kırıklığına uğradım.
- I was disappointed with your paper.
- Makalenle ilgili hayal kırıklığına uğradım.
- They were disappointed.
- Onlar hayal kırıklığına uğradılar.
- I was disappointed with those results.
- O sonuçlar yüzünden hayal kırıklığına uğradım.
- Don't be disappointed.
- Hayal kırıklığına uğrama.
- You'd probably be disappointed.
- Muhtemelen hayal kırıklığına uğrardın.
- We were disappointed at her absence.
- Onun yokluğundan dolayı hayal kırıklığına uğradık.
- It seems Tom is disappointed.
- Görünüşe göre Tom hayal kırıklığına uğramış.
- We were disappointed to hear that he couldn't get a visa.
- Vize alamadığını duyunca hayal kırıklığına uğradık.
- He was disappointed that things didn't turn out as he'd hoped.
- O, işler umduğu gibi sonuçlanmadığı için hayal kırıklığına uğradı.
- It's OK to be disappointed.
- Hayal kırıklığına uğramakta sorun yok.
- I'm sure Tom will be disappointed.
- Tom'un hayal kırıklığına uğrayacağından eminim.
- I was disappointed by your article.
- Makalen beni hayal kırıklığına uğrattı.
- Tom's parents were disappointed when they saw his test score.
- Tom'un ailesi sınav sonucunu görünce hayal kırıklığına uğradı.
- She was disappointed in love.
- Aşk onu hayal kırıklığına uğrattı.
- You must be disappointed.
- Hayal kırıklığına uğramış olmalısınız.
- I was disappointed at your absence.
- Yokluğun beni hayal kırıklığına uğrattı.
- He was disappointed that his expectations were not met.
- Beklentileri karşılanmadığı için hayal kırıklığına uğradı.
- We were disappointed to hear that Tom couldn't get a visa.
- Tom'un vize alamadığını duyunca hayal kırıklığına uğradık.
- I was disappointed in my son.
- Oğlum beni hayal kırıklığına uğrattı.
- I know Tom was disappointed.
- Tom'un hayal kırıklığına uğradığını biliyorum.
- Tom was disappointed, wasn't he?
- Tom hayal kırıklığına uğradı, değil mi?
- You won't be disappointed.
- Sen hayal kırıklığına uğramayacaksın.
- Tom didn't say anything, but I think he was disappointed.
- Tom bir şey söylemedi ama sanırım hayal kırıklığına uğramıştı.
- My mother was disappointed by my failure.
- Hatamdan dolayı annem hayal kırıklığına uğradı.
- If Grandma doesn't come, the children will be disappointed.
- Büyükanne gelmezse, çocuklar hayal kırıklığına uğrayacak.
- I was disappointed that I had so little to do.
- Yapacak çok az şeyim olduğu için hayal kırıklığına uğradım.
- He was disappointed.
- O hayal kırıklığına uğradı.
- Tom's parents were disappointed when they saw his test score.
- Tom'un ebeveynleri onun test puanını gördüklerinde hayal kırıklığına uğradılar.
- That's why I was disappointed.
- Bu yüzden hayal kırıklığına uğradım.
- I don't want Tom to be disappointed.
- Tom'un hayal kırıklığına uğramasını istemiyorum.
- He hurried to the house, but was disappointed to find it empty.
- Aceleyle eve gitti ama evi boş bulunca hayal kırıklığına uğradı.
- Tom was disappointed that he couldn't get into Harvard.
- Tom Harvard'a giremediği için hayal kırıklığına uğradı.
- I was disappointed with the results.
- Sonuçlar yüzünden hayal kırıklığına uğramıştım.
- They are disappointed in their son.
- Oğulları onları hayal kırıklığına uğrattı.
- He was disappointed at not being invited.
- Çağrılmaması onu hayal kırıklığına uğrattı.
- I was disappointed that you didn't call.
- Senin aramaman beni hayal kırıklığına uğrattı.
- I am disappointed.
- Hayal kırıklığına uğradım.
- I am disappointed at the news.
- Haber beni hayal kırıklığına uğrattı.
- The teacher was disappointed at my answer.
- Cevabım öğretmeni hayal kırıklığına uğrattı.
- I was disappointed by the new iOS 6 maps.
- Yeni iOS 6 haritaları beni hayal kırıklığına uğrattı.
- You must be disappointed.
- Hayal kırıklığına uğramış olmalısın.
- They were disappointed.
- Hayal kırıklığına uğradılar.
- All of us are disappointed.
- Hepimiz hayal kırıklığına uğradık.
- I was disappointed that she was not at home.
- Evde olmadığı için hayal kırıklığına uğradım.
- It seems that Tom is disappointed.
- Görünüşe göre Tom hayal kırıklığına uğramış.
- I'd be disappointed if Tom didn't win.
- Tom kazanamazsa hayal kırıklığına uğrarım.
- Everyone was disappointed.
- Herkes hayal kırıklığına uğradı.
- I bet Tom is disappointed.
- Eminim Tom hayal kırıklığına uğramıştır.
- Tom was disappointed that he didn't win the race.
- Tom yarışı kazanamadığı için hayal kırıklığına uğradı.
- I was disappointed in him.
- O beni hayal kırıklığına uğrattı.
- I'd be disappointed if you did that.
- Bunu yaparsan hayal kırıklığına uğrarım.
- They are disappointed with each other.
- Birbirleriyle hayal kırıklığına uğradılar.
- I was disappointed at the result.
- Ben, sonuç konusunda hayal kırıklığına uğradım.
- She was disappointed in love.
- O aşkta hayal kırıklığına uğradı.
- The young man was disappointed in love.
- Genç adam aşk konusunda hayal kırıklığına uğradı.
- Tom is likely to be disappointed.
- Tom büyük ihtimalle hayal kırıklığına uğrayacak.
- Mary was disappointed.
- Mary hayal kırıklığına uğradı.
- Tom was disappointed that he didn't win the race.
- Tom yarışı kazanmadığı için hayal kırıklığına uğradı.
- Tom's parents were disappointed that he couldn't get into Harvard.
- Tom'un ailesi Harvard'a giremediği için hayal kırıklığına uğradı.
- I was disappointed because you weren't at home.
- Evde olmadığın için hayal kırıklığına uğradım.
- I'd be disappointed if you were to disobey these orders.
- Bu emirlere uymazsan hayal kırıklığına uğrarım.
- I told you you'd be disappointed.
- Sana hayal kırıklığına uğrayacağını söylemiştim.
- Tom said that he was disappointed.
- Tom hayal kırıklığına uğradığını söyledi.
- I was disappointed at there being so little to do.
- Yapacak bu kadar az şey olması beni hayal kırıklığına uğrattı.
- It seems the teacher was disappointed.
- Öğretmen hayal kırıklığına uğramış gibi görünüyor.
- Hopefully, no one will be disappointed.
- Umarım kimse hayal kırıklığına uğramaz.
- Tom said he'd be disappointed if we couldn't come.
- Tom gelemezsek hayal kırıklığına uğrayacağını söyledi.
- She was disappointed, and angry with herself for being so.
- O hayal kırıklığına uğradı ve öyle olduğu için kendine kızdı.
- Don't be disappointed.
- Hayal kırıklığına uğramayın.
- They are disappointed in their son.
- Oğullarının hayal kırıklığına uğradılar.
- Tom said he'd be disappointed if we couldn't come.
- Tom, eğer gelemezsek hayal kırıklığına uğrayacağını söyledi.
- Tom told me that he thought Mary was disappointed.
- Tom bana Mary'nin hayal kırıklığına uğradığını düşündüğünü söyledi.
- Tom was disappointed that Mary didn't come to his party.
- Tom, Mary partisine gelmediği için hayal kırıklığına uğradı.
- Tom said he was disappointed.
- Tom hayal kırıklığına uğradığını söyledi.
- I hope he won't be disappointed.
- Umarım hayal kırıklığına uğramaz.
- We were disappointed to hear that she had married him.
- Onunla evlendiğini duyunca hayal kırıklığına uğradık.
- At first, I was disappointed.
- İlk başta hayal kırıklığına uğradım.
- Tom won't be disappointed.
- Tom hayal kırıklığına uğramayacak.
- I was disappointed at there being so little to do.
- Yapılacak çok az şey olması beni hayal kırıklığına uğrattı.
- We were disappointed because we could not carry out our plan.
- Planımızı gerçekleştiremediğimiz için hayal kırıklığına uğradık.
- He was disappointed that things didn't turn out as he'd hoped.
- İşler umduğu gibi gitmediği için hayal kırıklığına uğradı.
- We've never been disappointed.
- Asla hayal kırıklığına uğramadık.
- I thought Tom would be disappointed in me.
- Tom'un beni hayal kırıklığına uğratacağını düşünmüştüm.
- I was disappointed.
- Hayal kırıklığına uğradım.
- Tom was disappointed to hear that Mary was already married.
- Tom Mary'nin zaten evli olduğunu duyduğu için hayal kırıklığına uğradı.
- I hope Tom won't be disappointed.
- Tom'un hayal kırıklığına uğramayacağını umuyorum.
- We were disappointed in him.
- Onun hakkında hayal kırıklığına uğradık.
- I'll be disappointed if Tom doesn't come with us.
- Tom bizimle gelmezse hayal kırıklığına uğrarım.
- I hope she won't be disappointed.
- Onun hayal kırıklığına uğramayacağını umuyorum.
- No one will be disappointed.
- Kimse hayal kırıklığına uğramayacak.
- Tom didn't say anything, but I think he was disappointed.
- Tom hiçbir şey söylemedi ama sanırım hayal kırıklığına uğramıştı.
- No one watching was disappointed.
- İzleyen hiç kimse hayal kırıklığına uğramadı.
- Some people are disappointed.
- Bazı insanlar hayal kırıklığına uğrar.
- The young man was disappointed in love.
- Genç adam aşkta hayal kırıklığına uğradı.
- We were disappointed.
- Hayal kırıklığına uğradık.
- She was disappointed with the result.
- O sonuç nedeniyle hayal kırıklığına uğramıştı.
- Tom is disappointed.
- Tom hayal kırıklığına uğradı.
- I'm sure Tom will be disappointed.
- Eminim Tom hayal kırıklığına uğrayacak.
- Tom and Mary are disappointed in their son.
- Tom ve Mary oğulları konusunda hayal kırıklığına uğradılar.
- The kids are disappointed.
- Çocuklar hayal kırıklığına uğradı.
- My mother was disappointed by my failure.
- Başarısızlığım annemi hayal kırıklığına uğrattı.
- Tom will be disappointed.
- Tom hayal kırıklığına uğrayacak.
- We were disappointed to hear that she had married him.
- Onun evli olduğunu duymamız bizi hayal kırıklığına uğrattı.
- He hurried to the house, but was disappointed to find it empty.
- O eve aceleyle gitti ama boş bulduğunda hayal kırıklığına uğradı.
- I was disappointed in him.
- Beni hayal kırıklığına uğrattı.
- I don't want you to be disappointed.
- Hayal kırıklığına uğramanı istemiyorum.
- The teacher was disappointed at my answer.
- Öğretmen cevabım karşısında hayal kırıklığına uğradı.
- Tom doesn't want to be disappointed.
- Tom hayal kırıklığına uğramak istemiyor.
- Tom might've been disappointed.
- Tom hayal kırıklığına uğramış olabilir.
- I'd be disappointed if Tom didn't win.
- Tom kazanmasaydı hayal kırıklığına uğrardım.
- I was disappointed by the news.
- Haberler beni hayal kırıklığına uğrattı.
- Tom looked like he was disappointed.
- Tom hayal kırıklığına uğramış gibiydi.
- It seems Tom is disappointed.
- Tom hayal kırıklığına uğramış gibi.
- Tom said that Mary was disappointed.
- Tom, Mary'nin hayal kırıklığına uğradığını söyledi.
- Tom was disappointed that he couldn't get into Harvard.
- Tom Harvard'a giremediği için hayal kırıklığına uğramıştı.
- Some people are disappointed.
- Bazı kişiler hayal kırıklığına uğradı.
- I'd be disappointed if you did that.
- Onu yaparsan hayal kırıklığına uğrarım.
- I hope Tom won't be disappointed.
- Umarım Tom hayal kırıklığına uğramaz.
- We were disappointed at her absence.
- Yokluğu bizi hayal kırıklığına uğrattı.
- I hope she won't be disappointed.
- Umarım o da hayal kırıklığına uğramaz.
- Tom was disappointed.
- Tom hayal kırıklığına uğramıştı.
- I'll be disappointed if Tom doesn't come with us.
- Tom bizimle gelmezse hayal kırıklığına uğrayacağım.
- It seems that Tom is disappointed.
- Tom hayal kırıklığına uğramış gibi.
- The kids are disappointed.
- Çocuklar hayal kırıklığına uğramış.
- She was disappointed, and angry with herself for being so.
- Hayal kırıklığına uğramıştı ve böyle olduğu için kendine kızıyordu.
- I was disappointed with the result.
- Sonuçla ilgili hayal kırıklığına uğradım.
- I don't think you'll be disappointed.
- Hayal kırıklığına uğrayacağını sanmıyorum.
- I will not be disappointed.
- Hayal kırıklığına uğramayacağım.
- Tom would probably be disappointed if we didn't go to his birthday party.
- Onun doğum günü partisine gitmesek Tom muhtemelen hayal kırıklığına uğrar.
- You were disappointed.
- Hayal kırıklığına uğradın.
- He was disappointed.
- Hayal kırıklığına uğradı.
- They were disappointed that you could not come.
- Gelemeyeceğin için hayal kırıklığına uğradılar.
- Tom was disappointed in Mary's performance.
- Tom, Mary'nin performansından dolayı hayal kırıklığına uğradı.
- If Grandma doesn't come, the children will be disappointed.
- Büyükanne gelmezse, çocuklar hayal kırıklığına uğrar.
- I was disappointed when I heard that you couldn't come.
- Gelemeyeceğini duyduğumda hayal kırıklığına uğradım.
- Tom was disappointed at not being invited.
- Tom davet edilmediği için hayal kırıklığına uğradı.
- He was disappointed that his expectations were not met.
- Beklentileri karşılanmadığından hayal kırıklığına uğradı.
- You won't be disappointed.
- Hayal kırıklığına uğramayacaksın.
- We were disappointed.
- Biz hayal kırıklığına uğramıştık.
- We've never been disappointed.
- Hiç hayal kırıklığına uğramadık.
- Do you think anyone will be disappointed?
- Birinin hayal kırıklığına uğrayacağını düşünüyor musun?
- I suspect Tom and Mary were disappointed.
- Tom ve Mary'nin hayal kırıklığına uğradıklarından şüpheleniyorum.
- Will anyone be disappointed?
- Hayal kırıklığına uğrayan var mı?
- I hope you won't be disappointed.
- Umarım hayal kırıklığına uğramazsın.
- They were disappointed that you could not come.
- Onlar gelemediğin için hayal kırıklığına uğradı.
- Both Tom and Mary were disappointed.
- Hem Tom hem de Mary hayal kırıklığına uğramışlardı.
- He opened the envelope only to be disappointed.
- Zarfı sadece hayal kırıklığına uğramak için açtı.
- Tom told me that he was disappointed.
- Tom bana hayal kırıklığına uğradığını söyledi.
- I'm sure Tom is disappointed.
- Eminim ki Tom hayal kırıklığına uğradı.
- Tom is going to be disappointed.
- Tom hayal kırıklığına uğrayacak.
- Tom would probably be disappointed if we didn't go to his birthday party.
- Doğum günü partisine gitmezsek Tom muhtemelen hayal kırıklığına uğrayacaktı.
- Tom knew that I was disappointed.
- Tom hayal kırıklığına uğradığımı biliyordu.
- If Tom heard you talk that way, he'd be disappointed.
- Tom bu şekilde konuştuğunu duysa hayal kırıklığına uğrardı.
- Tom is likely to be disappointed.
- Tom muhtemelen hayal kırıklığına uğramış olabilir.
- I'll be disappointed.
- Hayal kırıklığına uğrayacağım.
- Do you think anyone will be disappointed?
- Sence kimse hayal kırıklığına uğrayacak mı?
- I will not be disappointed.
- Ben hayal kırıklığına uğramayacağım.
- I was disappointed that she was not at home.
- Evde olmaması beni hayal kırıklığına uğrattı.
- I was disappointed that you didn't call.
- Aramadığın için hayal kırıklığına uğradım.
- Tom would be disappointed if you did that.
- Bunu yapsaydın, Tom hayal kırıklığına uğrardı.
- I was disappointed with his speech.
- Onun konuşmasıyla hayal kırıklığına uğradım.
Show More (190)
|