|
- A net EUR 25.7 thousand million in appropriations are available for those three years.
- Bu üç yıl için net 25.7 bin milyon Avro ödenek mevcuttur.
- Two thousand and two will also be a very important year for the enlargement of the European Union.
- İki bin iki yılı aynı zamanda Avrupa Birliği'nin genişlemesi açısından da çok önemli bir yıl olacak.
- This particularly affects the small ports, with only a few hundred thousand euros in turnover.
- Bu durum özellikle cirosu sadece birkaç yüz bin Euro olan küçük limanları etkilemektedir.
- One hundred thousand people have died in Chechnya and Grozny has been razed to the ground.
- Çeçenistan'da yüz bin kişi öldü ve Grozni yerle bir edildi.
- It was said that we would cause 140 thousand job losses.
- 140 bin iş kaybına neden olacağımız söyleniyordu.
- Of course, there are large businesses involving several thousand people, say.
- Elbette birkaç bin kişinin çalıştığı büyük işletmeler de var.
- Two hundred thousand children are affected, most of them boys.
- Çoğu erkek olmak üzere iki yüz bin çocuk etkilenmiştir.
- Seven hundred thousand tonnes of cod were caught in the Northeast Atlantic last year.
- Geçen yıl Kuzeydoğu Atlantik'te yedi yüz bin ton morina balığı yakalanmıştır.
- In that year, four million seven hundred thousand accidents took place.
- O yıl dört milyon yedi yüz bin kaza meydana gelmiştir.
- In the worst case two or three thousand fishermen could lose their jobs.
- En kötü durumda iki ya da üç bin balıkçı işini kaybedebilir.
- In Europe, several thousand billion euros have also gone up in smoke.
- Avrupa'da birkaç bin milyar Avro da havaya uçtu.
- Forty thousand animals annually are forty thousand animals too many.
- Yılda kırk bin hayvan, kırk bin hayvandan çok daha fazla.
- In this cruel system, the boost to the economy comes at the price of several hundred thousand deaths.
- Bu acımasız sistemde, ekonominin canlanması birkaç yüz bin kişinin ölümü pahasına gerçekleşmektedir.
- The Commission answers over three thousand parliamentary questions every year.
- Komisyon her yıl üç binden fazla soru önergesini yanıtlamaktadır.
- Seven hundred thousand tonnes of cod were caught in the Northeast Atlantic last year.
- Geçen yıl Kuzeydoğu Atlantik'te yedi yüz bin ton morina balığı yakalandı.
- Two thousand and two will be a pivotal year, then, and the Commission's programme faithfully reflects its importance.
- İki bin iki yılı çok önemli bir yıl olacak ve Komisyon'un programı da bunun önemini tam olarak yansıtmaktadır.
- Forty thousand jobs have been destroyed but, for all that, there has been no restocking.
- Kırk bin istihdam yok edildi, ancak tüm bunlara rağmen yeniden stoklama yapılmadı.
- The twenty-eight thousand jobs that you are already saying will be lost are only the tip of the iceberg.
- Zaten kaybedileceğini söylediğiniz yirmi sekiz bin iş, buzdağının sadece görünen kısmıdır.
- Seventy thousand of these internees are still alive.
- Bu tutuklulardan yetmiş bini hala hayatta.
- In the last six years alone, five thousand people died in Nepal.
- Sadece son altı yılda Nepal'de beş bin kişi öldü.
- Several thousand people were arrested.
- Birkaç bin kişi tutuklandı.
- Three hundred thousand children, boys and girls, are enlisted in combat units in more than 30 countries.
- Kız ve erkek olmak üzere 300 bin çocuk 30'dan fazla ülkede savaş birliklerinde yer almaktadır.
- So when their own contributions are deducted there are EUR 9 thousand million net additional payments left.
- Dolayısıyla kendi katkıları düşüldüğünde geriye 9 bin milyon Avro net ek ödeme kalmaktadır.
- The twenty thousand people who live from fishing in Galicia do not understand you very well.
- Galiçya'da balıkçılıkla geçinen yirmi bin kişi sizi pek iyi anlamıyor.
- During the Kosovo crisis the country has accepted several thousand Kosovo refugees.
- Kosova krizi sırasında ülke, birkaç bin Kosovalı mülteciyi kabul etmiştir.
- Three thousand were killed at the start of the year.
- Yılın başında üç bin kişi öldürüldü.
- In the last six years alone five thousand people died in Nepal.
- Sadece son altı yılda Nepal'de beş bin kişi öldü.
- In recent years our number of miners has dropped from twenty-four thousand to around eight thousand.
- Son yıllarda madenci sayımız yirmi dört binden sekiz bin civarına düşmüştür.
- The role of the European Union is the sixty-four thousand dollar question.
- Avrupa Birliği'nin rolü altmış dört bin dolarlık bir sorudur.
- Rioting associated with the introduction of Sharia has already claimed a couple of thousand victims.
- Şeriatın getirilmesiyle bağlantılı ayaklanmalar şimdiden birkaç bin kişinin ölümüne neden oldu.
- In Europe, several thousand billion euros have also gone up in smoke.
- Avrupa'da da birkaç bin milyar avro havaya uçtu.
- In Greece, there is the thousand drachma note, which is only worth 0.5 cents.
- Yunanistan'da sadece 0,5 sent değerinde olan bin drahmilik banknot vardır.
- Two hundred thousand children are affected, most of them boys.
- Çoğu erkek olmak üzere 200 bin çocuk bu durumdan etkilenmektedir.
- We have to reflect on a political response to the two hundred thousand demonstrators in Genoa.
- Cenova'daki iki yüz bin göstericiye verilecek siyasi yanıt üzerinde düşünmeliyiz.
- All that costs the airlines some two thousand million euros per annum.
- Tüm bunlar havayollarına yılda yaklaşık iki bin milyon avroya mal oluyor.
- It was said that we would cause 140 thousand of job losses.
- Bizim 140 bin iş kaybına neden olacağımız söyleniyordu.
- Note that two thousand million citizens do not have access to electricity.
- İki bin milyon vatandaşın elektriğe erişimi olmadığını unutmayın.
- Two thousand and two is an important year for agricultural policy.
- İki bin iki tarım politikası için önemli bir yıl.
- Soon I was doing two or three thousand products a day.
- Kısa sürede günde iki ya da üç bin ürün yapmaya başladım.
- A magic army, a hundred thousand strong, surrounds the walls.
- Yüz bin kişiden oluşan, büyülü bir ordu duvarları kuşattı.
- A magic army, a hundred thousand strong, surrounds the walls.
- Yüz bin kişilik sihirli bir ordu surları kuşatıyor.
- Soon I was doing two or three thousand products a day.
- Kısa sürede günde iki ya da üç bin ürün yapıyordum.
- A magic army, a hundred thousand strong, surrounds the walls.
- Yüz bin kişilik sihirli bir ordu gücü surları kuşatıyor.
- What's 5,814 rounded to the nearest thousand?
- 5,814'ü en yakın bine kaça yuvarlarsın?
- She made thirty thousand dollars.
- O otuz bin dolar kazandı.
- She rents the room to a student for seventy thousand yen a month.
- Odayı ayda yetmiş bin yen karşılığında bir öğrenciye kiralıyor.
- Dan had a life insurance policy worth six hundred thousand dollars.
- Dan'ın altı yüz bin dolar değerinde hayat sigortası poliçesi vardı.
- Layla gave Sami six thousand dollars to kill Salima.
- Layla, Sami'ye Salima'yı öldürmesi için altı bin dolar verdi.
- My husband makes a hundred thousand dollars a year.
- Kocam yılda yüz bin dolar kazanıyor.
- I owe them thirty thousand.
- Onlara otuz bin borcum var.
- There are two thousand books.
- İki bin kitap var.
- I would be bored if I had to count to five hundred twenty-four thousand three hundred seventy-two.
- Beş yüz yirmi dört bin üç yüz yetmiş ikiye kadar saymak zorunda kalsaydım sıkılırdım.
- I owe you thirty thousand.
- Sana otuz bin borçluyum.
- One hundred and fifty thousand couples are expected to get married in Shanghai in 2006.
- Şanghay'da 2006 yılında yüz elli bin çiftin evlenmesi beklenmektedir.
- The cost amounted to five thousand yen.
- Masraf beş bin yen tuttu.
- I owe you thirty thousand.
- Sana otuz bin borcum var.
- He sold his house for a hundred fifty thousand euro.
- O, evini yüz elli bin avroya sattı.
- It's over nine thousand!
- Dokuz binden fazla!
- That's definitely worth more than a three thousand dollars.
- Bu kesinlikle üç bin dolardan daha fazlasına değer.
- This is worth about three thousand dollars.
- Bu yaklaşık üç bin dolar değerindedir.
- The cost amounted to five thousand yen.
- Maliyet beş bin yene vardı.
- An anonymous benefactor bequeathed several hundred thousand dollars to an animal shelter.
- İsimsiz bir hayırsever bir hayvan barınağı için birkaç yüz bin dolar bağışladı.
- The first native speaker of Esperanto was born in 1904; today there are several thousand Esperanto native speakers.
- Esperanto dilini anadili olarak konuşan ilk kişi 1904 yılında doğdu; bugün anadili Esperanto olan birkaç bin kişi var.
- No fewer than fifty thousand people visited there.
- En az elli bin kişi orayı ziyaret etti.
- This hall holds two thousand people.
- Bu salon iki bin kişi alır.
- We dreamed of five thousand subscribers but instead succeeded with a mere tenth of this number.
- Biz beş bin üye hayalini kurduk ama bunu yerine bu sayının sadece onda birini başardık.
- I owe Tom thirty thousand.
- Tom'a otuz bin borçluyum.
- More than five thousand sentences were added to Tatoeba today.
- Tatoeba'ya bugün beş binden fazla cümle eklendi.
- The bill added up to three thousand dollars.
- Hesap üç bin dolar tuttu.
- Tom has three thousand books.
- Tom'un üç bin kitabı var.
- Tom deposited three thousand dollars in the bank just before closing time.
- Tom bankaya kapanış saatinden hemen önce üç bin dolar yatırdı.
- He put together a hundred thousand liras in unmarked, used bills as the kidnappers had told him to do.
- Kaçıranların söylediği gibi yüz bin lirayı işaretsiz, kullanılmış banknotlar halinde bir araya getirdi.
- You're thirty thousand dollars in debt.
- Otuz bin dolar borcun var.
- There are more than seven thousand languages in the world.
- Dünyada yedi binden fazla dil var.
- This was in year two thousand.
- Bu iki bin yılında oldu.
- This hall holds two thousand people.
- Bu salon iki bin kişi alabilir.
- According to a survey, 1 thousand million people are suffering from poverty in the world.
- Bir araştırmaya göre, dünyada bin milyon insan yoksulluk çekiyor.
- Almost three thousand people died.
- Yaklaşık üç bin kişi öldü.
- Two thousand pupils attend school.
- İki bin öğrenci okula devam ediyor.
- He made twenty thousand liras last month.
- Geçen ay yirmi bin lira kazandı.
- Tom owes me three thousand dollars.
- Tom'un bana üç bin dolar borcu var.
- That restaurant prepares two thousand meals every day.
- O restoran her gün iki bin öğün yemek hazırlıyor.
- Tom bought that car for three thousand dollars three months ago.
- Tom üç ay önce o arabayı üç bin dolara satın aldı.
- One hundred and fifty thousand couples are expected to get married in Shanghai in 2006.
- Şanghay'da 2006 yılında yüz elli bin çiftin evlenmesi bekleniyor.
- It looks like there are now over two thousand Uyghur sentences on Tatoeba!
- Görünüşe göre Tatoeba'da iki binden fazla Uygurca cümle var!
- Every year, a hundred and fifty thousand tourists come to this island to enjoy the impressive scenery and the wonderful beaches.
- Her yıl yüz elli bin turist etkileyici manzaranın ve harika plajların tadını çıkarmak için bu adaya geliyor.
- Tom has three thousand yen in his pocket.
- Tom'un cebinde üç bin yen var.
- I have a list of the thousand most-used words in French.
- Fransızcada en çok kullanılan bin kelimeyi içeren bir listem var.
- She has two thousand books.
- Onun iki bin kitabı var.
- Tom bought that car for three thousand dollars three months ago.
- Tom bu arabayı üç ay önce üç bin dolara satın aldı.
- Tom gave Mary three thousand dollars.
- Tom, Mary'ye üç bin dolar verdi.
- Six hundred thousand men were killed or wounded.
- Altı yüz bin erkek öldürüldü ya da yaralandı.
- Tom is three thousand dollars in debt.
- Tom'un üç bin dolar borcu var.
- Sami needs much more than seven thousand dollars.
- Sami'nin yedi bin dolardan çok daha fazlasına ihtiyacı vardı.
- There are over twenty thousand known species of edible plants in the world.
- Dünyada yenilebilir bitkilerin yirmi binden fazla bilinen türü var.
- This hall will hold two thousand people.
- Bu salon iki bin kişi alacak.
- That mountain is about three thousand meters high.
- O dağ, yaklaşık üç bin metre yüksekliğindedir.
- That's the sixty-four thousand dollar question.
- Altmış dört bin dolarlık soru bu.
- This watch band costs around fifty thousand yen.
- Bu saatin kordonu yaklaşık elli bin yen.
- There are around three thousand mosques in Istanbul.
- İstanbul'da yaklaşık üç bin tane cami var.
- I have almost three thousand dollars in my safe.
- Kasamda yaklaşık üç bin dolarım var.
- Tom has several thousand books.
- Tom'un birkaç bin kitabı var.
- I owe her thirty thousand.
- Ona otuz bin borçluyum.
- The earth came into existence about five thousand million years ago.
- Dünya yaklaşık beş bin milyon yıl önce oluştu.
- They killed more than three thousand sailors.
- Üç binden fazla denizciyi öldürdüler.
- She owns two thousand books.
- İki bin kitabı var.
- I owe him thirty thousand.
- Ona otuz bin borçluyum.
- That mountain is about three thousand meters high.
- O dağ yaklaşık üç bin metre yüksekliğinde.
- This edition is limited to seven thousand copies.
- Bu baskı yedi bin kopya ile sınırlıdır.
- Tom said he's been offered three thousand dollars.
- Tom kendisine üç bin dolar teklif edildiğini söyledi.
- An anonymous benefactor bequeathed several hundred thousand dollars to an animal shelter.
- İsimsiz bir hayırsever, bir hayvan barınağına birkaç yüz bin dolar miras bıraktı.
- I have almost three thousand dollars in my safe.
- Kasamda neredeyse üç bin dolar var.
- They say that one look is worth more than thousand words.
- Bir bakışın bin kelimeden daha değerli olduğunu söylerler.
- We purchased a new house for eighty thousand dollars.
- Seksen bin dolara yeni bir ev satın aldık.
- The bill added up to three thousand dollars.
- Fatura üç bin doları buldu.
- The number of living languages is frequently debated and estimates have varied from five thousand to eight thousand.
- Yaşayan dillerin sayısı sıklıkla tartışılmaktadır ve tahminler beş bin ila sekiz bin arasında değişmektedir.
- I just spent over three thousand dollars.
- Az önce üç bin dolardan fazla harcadım.
- The first native speaker of Esperanto was born in 1904; today there are several thousand Esperanto native speakers.
- Ana dili Esperanto olan ilk kişi 1904'te doğdu. Günümüzde ise ana dili Esperanto olan birkaç bin kişi var.
- About eighty thousand spectators packed into the stadium last night.
- Dün gece yaklaşık seksen bin seyirci stadyumu doldurdu.
- There are over seven thousand languages in the world.
- Dünyada yedi binden fazla dil var.
- There are more than twenty thousand known species of edible plants in the world.
- Dünyada bilinen yirmi binden fazla yenilebilir bitki türü var.
- The Japanese writing system is very complicated, it has three alphabets with more than two thousand characters.
- Japon yazı sistemi çok karmaşıktır, iki binden fazla karakter içeren üç alfabesi vardır.
- Tom's gross income last year was over thirty thousand dollars.
- Tom'un geçen yılki brüt geliri otuz bin doların üzerindeydi.
- The Japanese writing system is very complicated, it has three alphabets with more than two thousand characters.
- Japon yazım düzeni çok karmaşıktır, iki binden fazla karakteri olan üç tane alfabe vardır.
- Two thousand American soldiers were killed.
- İki bin Amerikan askeri öldürüldü.
- It's over nine thousand!
- O dokuz binin üzerinde!
- No fewer than fifty thousand people visited there.
- Orayı en az elli bin kişi ziyaret etti.
- I have not more than three thousand yen.
- En fazla üç bin yenim var.
- This year is two thousand eleven.
- Bu yıl iki bin on bir.
- The earth came into existence about five thousand million years ago.
- Dünya yaklaşık beş bin milyon yıl önce var olmuştur.
- Tom gave Mary three thousand dollars.
- Tom Mary'ye üç bin dolar verdi.
- Flooding has destroyed six thousand hectares of cropland.
- Sel, altı bin hektarlık ekili alanı yok etti.
- That auditorium holds two thousand people.
- Bu konferans salonu iki bin kişilik.
- This watch band costs around fifty thousand yen.
- Bu saat kayışının fiyatı elli bin yen civarı.
- Goethe's personal vocabulary consisted of about eighty thousand words.
- Goethe'nin kişisel kelime dağarcığı yaklaşık seksen bin kelimeden oluşuyordu.
- I spent over three thousand dollars yesterday.
- Dün üç bin dolardan fazla para harcadım.
- His salary is 250 thousand yen per month.
- Maaşı ayda 250 bin yen.
- Tatoeba has reached eight hundred thousand sentences!
- Tatoeba sekiz yüz bin cümleye ulaştı!
- There are around three thousand mosques in Istanbul.
- İstanbul'da üç bin civarında cami var.
- There are over twenty thousand known species of edible plants in the world.
- Dünyada bilinen yirmi binden fazla yenilebilir bitki türü var.
- I owe them thirty thousand.
- Onlara otuz bin borçluyum.
- I added a corpus of two thousand sentences in Toki Pona to Tatoeba.
- Toki Pona'daki iki bin cümleden oluşan bir külliyatı Tatoeba'ya ekledim.
- Several thousand people became victims of this disease.
- Birkaç bin kişi bu hastalığın kurbanı oldu.
- I have only five thousand yen.
- Sadece beş bin yenim var.
- Five thousand yen is enough to buy this dictionary.
- Bu sözlüğü satın almak için beş bin yen yeterli.
- Tom won three thousand dollars.
- Tom üç bin dolar kazandı.
- I paid twenty thousand yen for this hearing aid.
- Bu işitme cihazı için yirmi bin yen ödedim.
- The bill amounts to five thousand yen.
- Fatura beş bin yen tutuyor.
- Sami needs much more than seven thousand dollars.
- Sami'nin yedi bin dolardan çok daha fazlasına ihtiyacı var.
- Almost three thousand people died.
- Neredeyse üç bin kişi öldü.
- He sold his house for a hundred fifty thousand euro.
- Evini yüz elli bin avroya sattı.
- This edition is limited to seven thousand copies.
- Bu baskı yedi bin nüsha ile sınırlı.
- It was in the year two thousand.
- İki bin yılıydı.
- We dreamed of five thousand subscribers but instead succeeded with a mere tenth of this number.
- Beş bin abone hayal ediyorduk ama bu sayının sadece onda biriyle başardık.
- Tom made thirty thousand dollars last month.
- Tom geçen ay otuz bin dolar kazandı.
- The judge fined Tom three thousand dollars.
- Yargıç Tom'a üç bin dolar ceza verdi.
- It was in the year two thousand.
- İki bin yılındaydı.
- There are over seven thousand languages in the world.
- Dünyada yedi bini aşkın dil vardır.
- About eighty thousand spectators packed into the stadium last night.
- Dün gece stadyuma yaklaşık seksen bin seyirci doldu.
- Tatoeba has reached eight hundred thousand sentences!
- Tatoeba sekiz yüz bin cümleye ulaştı.
- More than five thousand sentences were added to Tatoeba today.
- Bugün Tatoeba'ya beş binden daha fazla cümle eklendi.
- Could you lend me three thousand dollars?
- Bana üç bin dolar borç verebilir misiniz?
- Well over three thousand people signed to prevent the demolition of this historic building.
- Bu tarihi binanın yıkımını önlemek için üç binin oldukça üzerinde kişi imza attı.
- Tom made thirty thousand dollars last week.
- Tom geçen hafta otuz bin dolar kazandı.
- This watch costs around fifty thousand yen.
- Bu saatin fiyatı elli bin yen civarında.
- I owe her thirty thousand.
- Ona otuz bin borcum var.
- Five thousand yen is enough to buy this dictionary.
- Beş bin yen bu sözlüğü satın almak için yeterlidir.
- I paid two thousand yen for the book.
- Kitap için iki bin yen ödedim.
- There are forty thousand cameras in Urumqi.
- Urumçi'de kırk bin kamera var.
- We spent seven thousand dollars on drinks in total.
- Biz içeceklere toplam yedi bin dolar harcadık.
- Well over three thousand people signed to prevent the demolition of this historic building.
- Üç binden fazla insan bu tarihi binanın yıkılmasını engellemek için imza verdi.
- The universe is about 13.75 thousand million years old.
- Evren yaklaşık 13.75 bin milyon yaşında.
- They've put the value of the estate at three hundred thousand dollars.
- Arazinin değerini 300 bin dolar olarak tayin etmişler.
- This computer cost three thousand dollars.
- Bu bilgisayar üç bin dolara mal oldu.
- This was in year two thousand.
- Bu iki bin yılındaydı.
- Layla spent more than twenty thousand dollars on clothing.
- Layla kıyafetlere yirmi bin dolardan fazla para harcadı.
- I owe him thirty thousand.
- Ona otuz bin borcum var.
- They killed more than three thousand sailors.
- Onlar üç binden fazla denizciyi öldürdü.
- Over three thousand people attended the concert.
- Üç binin üzerinde insan konsere katıldı.
- I spent over three thousand dollars yesterday.
- Dün üç bin dolardan fazla harcadım.
- They've put the value of the estate at three hundred thousand dollars.
- Mülkün değerini 300 bin dolar olarak belirlediler.
- He put together a hundred thousand liras in unmarked, used bills as the kidnappers had told him to do.
- Fidyecilerin ona söylediği gibi numaraları alınmamış ve kullanılmış banknotlardan yüz bin lira denkleştirdi.
- That's definitely worth more than a three thousand dollars.
- Bu kesinlikle üç bin dolardan fazla eder.
- She has two thousand books.
- İki bin kitabı var.
- Every year, a hundred and fifty thousand tourists come to this island to enjoy the impressive scenery and the wonderful beaches.
- Her yıl, yüz elli bin turist etkileyici manzara ve harika plajlardan zevk almak için bu adaya gelir.
- Dan had a life insurance policy worth six hundred thousand dollars.
- Dan'in altı yüz bin dolar değerinde bir hayat sigortası poliçesi vardı.
- I owe Tom thirty thousand.
- Tom'a otuz bin borcum var.
- Sami got a sixteen thousand dollar check from Layla.
- Sami, Layla'dan on altı bin dolarlık bir çek aldı.
- Every day has eighty-six thousand four hundred seconds.
- Her günün seksen altı bin dört yüz saniyesi vardır.
- There are more than twenty thousand known species of edible plants in the world.
- Dünyadaki yenilebilir bitkilerin yirmi binden daha fazla bilinen türleri vardır.
- This sculpture is more than two thousand years old.
- Bu heykel iki bin yıldan daha eski.
- What's 5,814 rounded to the nearest thousand?
- 5.814'ün en yakın bine yuvarlaması nedir?
- The number of living languages is frequently debated and estimates have varied from five thousand to eight thousand.
- Yaşayan dil sayısı sıkça tartışma konusu olur ve tahmini sayı beş bin ile sekiz bin arasında değişegelmiştir.
- Two thousand people fit into this hall.
- Bu salona iki bin kişi sığar.
- You're thirty thousand dollars in debt.
- Senin otuz bin dolar borcun var.
- He bought a bicycle for fifty thousand yen.
- Elli bin yen'e bir bisiklet aldı.
- This is worth about three thousand dollars.
- Bunun değeri yaklaşık üç bin dolar.
- The Armenian Genocide left a total of one million and five hundred thousand deaths, including men, women and children.
- Ermeni Soykırımı, erkekler, kadınlar ve çocuklar olmak üzere toplam bir milyon beş yüz bin kişinin ölümüne yol açmıştır.
- Could you lend me three thousand dollars?
- Bana üç bin dolar ödünç verir misin?
- She owns two thousand books.
- Onun iki bin kitabı var.
- He has, say, fifty thousand yen.
- Diyelim ki, elli bin yeni var.
- Over three thousand people attended the concert.
- Konsere üç binden fazla kişi katıldı.
- She made thirty thousand dollars.
- Otuz bin dolar kazanıyordu.
- Tom has three thousand books.
- Tom'un üç bin kitabı vardır.
- It cost three thousand dollars exactly.
- Tam olarak üç bin dolara mal oldu.
- The Island of Taiwan's surface area is thirty-six thousand square kilometers.
- Tayvan Adası'nın yüzölçümü otuz altı bin kilometrekaredir.
Show More (203)
|
|
- And there are now around a thousand of them.
- Ve şu anda bunlardan yaklaşık bin tane var.
- The rise in temperature we have measured during the twentieth century is the biggest for a thousand years.
- Yirminci yüzyıl boyunca ölçtüğümüz sıcaklık artışı son bin yılın en büyük artışıdır.
- The current system is a thousand times better.
- Mevcut sistem bin kat daha iyidir.
- This year that Committee has dealt with a thousand complaints from citizens.
- Komite bu yıl vatandaşlardan gelen bin şikayetle ilgilendi.
- A thousand people died per day, alone, abandoned.
- Günde bin kişi tek başına öldü, terk edildi.
- Thanks to the European Union, about a thousand North Koreans are being trained in modern nuclear technology.
- Avrupa Birliği sayesinde yaklaşık bin Kuzey Koreli modern nükleer teknoloji konusunda eğitim görmektedir.
- Thanks to the European Union, about a thousand North Koreans are being trained in modern nuclear technology.
- Avrupa Birliği sayesinde yaklaşık bin Kuzey Koreli modern nükleer teknoloji konusunda eğitiliyor.
- A thousand ewes with 1 200 lambs are taken to the hillside.
- Bin koyun 1200 kuzuyla birlikte yamaca götürüldü.
- About a thousand people among the Tibetans have achieved that level, and when they pass away, they are found again.
- Tibetliler arasında yaklaşık bin kişi bu seviyeye ulaşmıştır ve vefat ettiklerinde tekrar bulunurlar.
- That truth has been clear to me for a thousand years.
- Bu gerçek benim için bin yıldır aşikardı.
- A thousand years ago this land was green and good.
- Bin yıl önce bu topraklar yeşil ve güzeldi.
- A thousand years ago this land was green and good.
- Bin sene önce bu bölgeler verimli ve yeşillik idi.
- A thousand years ago this land was green and good.
- Bin yıl önce bu topraklar yeşillik ve güzelmiş.
- That truth has been clear to me for a thousand years.
- Bu gerçek bin yıldır benim için yeterince açıktı.
- That truth has been clear to me for a thousand years.
- Bu gerçek benim için bin yıldır açıktı.
- Before I first saw you, I meditated for a thousand years.
- Seni ilk kez görmeden önce bin yıl meditasyon yaptım.
- About a thousand people among the Tibetans have achieved that level, and when they pass away, they are found again.
- Tibetliler arasında bu düzeye erişmiş yaklaşık bin kişi vardır ve vefat ettiklerinde, tekrar bulunurlar.
- We managed to cook more than a thousand chickens in one day.
- Biz bir günde binden fazla tavuk pişirmeyi başardık.
- A thousand years makes up a millenium.
- Bin yıl bir milenyum eder.
- Edu has more or less a thousand gay friends.
- Edu'nun aşağı yukarı bin tane eşcinsel arkadaşı var.
- The new CEO laid off more than a thousand workers.
- Yeni CEO binden fazla işçiyi işten çıkardı.
- If I've told you once, I've told you a thousand times.
- Sana bin defa söyledim.
- It's not very often that someone buys a thousand dollar hat.
- Birinin bin dolarlık şapka alması çok sık rastlanan bir şey değildir.
- I send you a thousand kisses.
- Sana binlerce öpücük yolluyorum.
- The village had more than a thousand residents.
- Köyün binden daha fazla oturanı vardı.
- He can run a thousand metres in four minutes.
- O, dört dakikada bin metre koşabilir.
- A picture is worth a thousand words.
- Bir resim bin sözcüğe bedeldir.
- This machine cranks out a thousand screws an hour.
- Bu makine saatte bin vida çıkarıyor.
- The Roman Empire survived for a thousand years.
- Roma İmparatorluğu bin yıl boyunca hayatta kaldı.
- I've told you a thousand times.
- Binlerce kez söyledim.
- There are about a thousand students in all.
- Toplamda yaklaşık bin öğrenci var.
- Nearly a thousand people participated in the demonstration.
- Gösteriye yaklaşık bin kişi katıldı.
- We've been over this a thousand times.
- Bunu binlerce kez konuştuk.
- God is one, his door is a thousand and one.
- Allah bir, kapısı bin bir.
- He can run a thousand metres in four minutes.
- Dört dakikada bin metre koşabiliyor.
- My heart has broken into a thousand pieces.
- Kalbim bin parçaya bölündü.
- A journey of a thousand miles begins with a single step.
- Bin millik bir yolculuk bir tek adımla başlar.
- Tom dropped a cup on the floor and it shattered into a thousand pieces.
- Tom yere bir bardak düşürdü ve bardak binlerce parçaya ayrıldı.
- If you had come today, I would have given you a thousand francs.
- Bugün gelmiş olsaydın sana bin frank verecektim.
- There were about a thousand people.
- Yaklaşık bin kişi vardı.
- It's not very often that someone buys a thousand dollar hat.
- Birinin bin dolarlık bir şapka alması çok sık değildir.
- The asteroid injured over a thousand people and broke many windows.
- Asteroit binden fazla insanı yaraladı ve birçok camı kırdı.
- A thousand yen will do.
- Bin yen yeter.
- An image is worth more than a thousand words.
- Bir resim bin kelimeden daha değerlidir.
- If you had come today, I would have given you a thousand francs.
- Bugün gelseydiniz, size bin frank verirdim.
- I've made this trip a thousand times.
- Bu yolculuğu binlerce kez yaptım.
- About a thousand tons of flour are exported every year.
- Her sene yaklaşık bin ton un ihraç edilir.
- Tom's tweet was re-tweeted a thousand times.
- Tom'un tweet'i binlerce retweet aldı.
- Suppose you had a thousand dollars, what would you do with it?
- Diyelim ki bin dolarınız var, onunla ne yapardınız?
- We've gone through this a thousand times.
- Bu daha önce bin kez başımıza geldi.
- A handful of bees is worth a thousand wasps.
- Bir avuç bal arısı, bin eşek arısına değerdir.
- A journey of a thousand miles begins with a single step.
- Binlerce kilometrelik bir yolculuk tek bir adımla başlar.
- A thousand South Korean Won equals about 0.88 US dollars.
- Bin Güney Kore Wonu yaklaşık 0.88 ABD Doları'na eşittir.
- A picture is worth a thousand words.
- Bir resim bin kelimeye bedeldir.
- I've already told him this a thousand times.
- Bunu ona binlerce kez söyledim zaten.
- It'll cost over a thousand yen.
- Bin yenden fazla tutacak.
- I would like to convert a thousand kronor to dollars.
- Bin kronu dolara çevirmek istiyorum.
- A thousand years makes a millennium.
- Bin yıl bir milenyum yapar.
- Fadil and Layla exchanged more than a thousand love letters.
- Fadıl ve Leyla birbirlerine binden fazla aşk mektubu yazdılar.
- Tom has done this a thousand times.
- Tom bunu binlerce kez yaptı.
- An image is worth a thousand words.
- Bir resim, bin sözcük değerindedir.
- I owed him a thousand dollars.
- Ona bin dolar borçluydum.
- If I watch a thousand movies in English, will I become fluent in it?
- Bin tane İngilizce film izlersem akıcı konuşabilir miyim?
- There are about a thousand students in all.
- Toplam olarak takribî bin talebe var.
- There are a thousand meters in a kilometer.
- Bir kilometrede bin metre var.
- Again, a thousand apologies.
- Tekrar, binlerce kez özür dilerim.
- There were about a thousand people there.
- Orada yaklaşık bin kişi vardı.
- We've gone through this a thousand times.
- Bunu daha önce bin kez inceledik.
- There were maybe up to a thousand people there.
- Orada belki bin kadar insan vardı.
- God is one, his door is a thousand and one.
- Tanrı birdir, kapısı bin birdir.
- There are a thousand meters in a kilometer.
- Bir kilometre bin metredir.
- The asteroid injured over a thousand people and broke many windows.
- Asteroid binden fazla insanı yaraladı ve birçok pencereyi kırdı.
- I've told you a thousand times.
- Sana binlerce kez söyledim.
- A thousand dollars is a large sum.
- Bin dolar büyük bir meblağ.
- This machine cranks out a thousand screws an hour.
- Bu makine bir saatte bin vida üretir.
- I've done this a thousand times.
- Bunu binlerce kez yaptım.
- The village had more than a thousand residents.
- Köyün binden fazla sakini vardı.
- A thousand South Korean Won equals about 0.88 US dollars.
- Bin Güney Kore Wonu yaklaşık 0.88 ABD dolarına eşittir.
- He has more than a thousand books.
- Binden fazla kitabı var.
- Our company has annual sales of a thousand million yen.
- Şirketimizin yıllık satışları bin milyon yen.
- I wrote a thousand sentences!
- Bin cümle yazdım!
- I owed him a thousand dollars.
- Ona bin dolar borcum vardı.
- We managed to cook more than a thousand chickens in one day.
- Bir günde binden fazla tavuk pişirmeyi başardık.
- God is one, her door is a thousand and one.
- Tanrı birdir, kapısı bin birdir.
- The expensive china broke into a thousand pieces.
- Pahalı porselen bin parçaya bölündü.
- We've been over this a thousand times.
- Biz bu konuyu binlerce kez konuşmuştuk.
- My heart has broken into a thousand pieces.
- Kalbim bin parçaya parçalandı.
- It'll cost over a thousand yen.
- Bin yenden fazlaya mal olacak.
- About a thousand tons of flour are exported every year.
- Her yıl yaklaşık bin ton un ihraç ediliyor.
- We've gone through this a thousand times.
- Bunu binlerce kez yaşadık.
- A journey of a thousand miles starts with a single step.
- Binlerce kilometrelik bir yolculuk tek bir adımla başlar.
- I wrote a thousand sentences!
- Binlerce cümle yazdım!
- An image is worth a thousand words.
- Bir resim bin kelimeye bedeldir.
- Tom owes Mary slightly over a thousand dollars.
- Tom'un Mary'ye bin dolardan biraz fazla borcu var.
- A thousand years makes a millennium.
- Bin yıl bir milenyum ediyor.
- He has more than a thousand books.
- Onun binden fazla kitabı var.
- I've asked myself that question a thousand times.
- Bu soruyu kendime binlerce kez sordum.
- Is a thousand yen enough?
- Bin yen yeter mi?
- A thousand million adults are illiterate.
- Bin milyon yetişkin okuma yazma bilmiyor.
- I've asked myself that question a thousand times.
- O soruyu kendime bin defa sordum.
- There are about a thousand students in all.
- Toplam olarak yaklaşık bin öğrenci var.
- A handful of bees is worth a thousand wasps.
- Bir avuç arı, bin eşekarısına bedeldir.
- You can buy it for a thousand yen or so.
- Bin yene falan alabilirsin.
- I send you a thousand kisses.
- Sana bin tane öpücük gönderiyorum.
- Each person paid a thousand dollars.
- Her kişi bin dolar ödedi.
- There were maybe up to a thousand people there.
- Orada belki de bin kişi kadar vardı.
- Tom has done this a thousand times.
- Tom bunu binlerce defa yaptı.
- God is one, her door is a thousand and one.
- Allah bir, kapısı bin bir.
- A journey of a thousand miles starts with a single step.
- Bin millik yolculuk bir tek adımla başlar.
- Tom's tweet was re-tweeted a thousand times.
- Tom'un tweeti bin kez retweetlendi.
- A thousand yen will do.
- Bin yen iş görür.
- I've done this a thousand times.
- Bunu binlerce kez yapmışımdır.
- You can buy it for a thousand yen or so.
- Sen onu yaklaşık bin yene alabilirsin.
- The Roman Empire survived for a thousand years.
- Roma İmparatorluğu bin yıl ayakta kaldı.
Show More (111)
|
