| 1 |
bow to (someone or something) |
(birine/bir şeye) boyun eğmek |
v. |
|
- Unfortunately, the European Parliament has bowed to the industry's interests.
- Ne yazık ki Avrupa Parlamentosu sektörün çıkarlarına boyun eğmiştir.
- They are afraid of anyone who refuses to bow to their brutality.
- Onların vahşetine boyun eğmeyi reddeden herkesten korkuyorlar.
- Given the level of entente, I shall also bow to that experience.
- Anlaşmanın seviyesi göz önüne alındığında, ben de bu deneyime boyun eğeceğim.
- People are wondering if the Commission has bowed to bullying pressure from Spain.
- İnsanlar Komisyonun İspanya'dan gelen zorbalık baskısına boyun eğip eğmediğini merak ediyor.
- The government refuses to bow to public pressure.
- Hükümet kamuoyu baskısına boyun eğmeyi reddediyor.
- Nobody bowed to him.
- Kimse ona boyun eğmedi.
Show More (3)
|
| 2 |
bow to (someone or something) |
(birine/bir şeye) baş eğmek |
v. |
|
- Tom bowed to me as he passed by.
- Tom geçerken başını eğerek bana selam verdi.
Show More (-2)
|
