| 1 |
charged |
şarj edilmiş |
adj. |
|
- The battery has to be charged.
- Akü şarj edilmek zorunda.
- This battery is charged.
- Bu pil şarj edilmiş.
- The battery has to be charged.
- Akünün şarj edilmesi gerekiyor.
- The battery indicator light is showing that the battery is not getting charged.
- Pil gösterge ışığı pilin şarj edilmediğini gösteriyor.
- The battery has to be charged.
- Pil şarj edilmek zorunda.
Show More (2)
|
| 2 |
charged |
yüklü |
adj. |
|
- I am fully aware that the Vietnam debate is historically charged.
- Vietnam tartışmasının tarihsel olarak yüklü olduğunun tamamen farkındayım.
- It is historically charged, and naturally, it is an awkward situation.
- Tarihsel olarak yüklü ve doğal olarak garip bir durum.
- A positron is a small particle similar to an electron, but with a positive electric charge.
- Pozitron bir elektrona benzeyen küçük bir parçacıktır fakat pozitif elektrik yüklüdür.
Show More (0)
|
| 3 |
charged |
dolu |
adj. |
|
- My phone is fully charged.
- Telefonumun şarjı tamamen dolu.
- Is the battery fully charged?
- Akü tamamen dolu mu?
- My phone is fully charged.
- Telefonumun şarjı dolu.
Show More (0)
|
| 4 |
charged |
şarjlı |
adj. |
|
- This battery is charged.
- Bu batarya şarjlı.
- The battery indicator light is showing that the battery is not getting charged.
- Pil gösterge ışığı pilin şarj olmadığını gösteriyor.
Show More (-1)
|
| 5 |
charged |
yüklenmiş |
adj. |
|
- FOB means that all costs incurred in transport up to the customs frontier are charged to the seller.
- FOB, gümrük sınırına kadar nakliyede katlanılan bütün maliyetlerin satıcıya yüklendiği anlamına gelir.
Show More (-2)
|
