|
- Turn the other cheek.
- Diğer yanağını çevir.
- His cheeks turned red.
- Yanakları kızardı.
- If slapped on one cheek, turn the other cheek.
- Bir yanağına tokat atılırsa, diğer yanağını çevir.
- Her cheeks were red.
- Onun yanakları kırmızıydı.
- She hid her burning cheeks in the bosom of the young man.
- Yanan yanaklarını genç adamın koynuna sakladı.
- Tears were flowing down her cheeks.
- Gözyaşları onun yanaklarından süzülüyordu.
- Hot tears ran down her cheeks.
- Yanaklarından sıcak gözyaşları süzüldü.
- Her cheeks were tinged with red by the warmth of fire.
- Yanakları ateşin sıcaklığıyla kırmızılaşmıştı.
- Tom bent down to kiss Mary's cheek.
- Tom, Mary'nin yanağını öpmek için eğildi.
- Mary kissed Tom on his cheek.
- Mary Tom'u yanağından öptü.
- Your red cheeks radiate innocence.
- Senin kırmızı yanakların masumiyet saçıyor.
- The boy caressed the girl's chin and kissed her cheek.
- Oğlan kızın çenesini okşadı ve yanağından öptü.
- She looked at me with tears running down her cheeks.
- Yanaklarından aşağı akan gözyaşlarıyla bana baktı.
- I got slapped on both cheeks.
- İki yanağıma da tokat yedim.
- She leaned over and kissed his cheek.
- Eğildi ve onun yanağını öptü.
- Two tears fell down her cheeks.
- Yanaklarından iki damla yaş süzüldü.
- Tom pressed his cheek against my cheek.
- Tom yanağını yanağıma bastırdı.
- Both of her cheeks turned red.
- Yanaklarının ikisi kızardı.
- After slapping Tom's right cheek, Mary stomped on his left foot.
- Tom'un sağ yanağını tokatladıktan sonra Mary onun sol ayağına bastı.
- He kissed her cheek.
- Yanağından öptü.
- She kissed my cheek.
- Yanağımı öptü.
- You have lipstick on your cheek.
- Yanağında ruj izi var.
- Tom put his arm around Mary and kissed her cheek.
- Tom kolunu Mary'ye koydu ve onu yanağından öptü.
- I don't believe in turning the other cheek.
- Sana vurana diğer yanağını uzatma felsefesine inanmıyorum.
- Tom kissed Mary's cheek.
- Tom, Mary'nin yanağını öptü.
- How long have your cheeks been swollen?
- Yanaklarınız ne zamandan beri şiş?
- Tom pinched his cheek.
- Tom yanağını sıktı.
- Tears began to roll down her cheeks.
- Gözyaşları yanaklarından aşağı akmaya başladı.
- Tears streamed down her cheeks.
- Gözyaşları yanaklarından aşağı aktı.
- My cheeks burn.
- Yanaklarım yanıyor.
- The boy stroked the girl on the chin and kissed her on the cheeks.
- Oğlan kızın çenesini okşadı ve yanaklardan öptü.
- A drop of sweat ran down his cheek.
- Bir damla ter yanağından aşağı aktı.
- The bullet just shaved his cheek.
- Az önce,kurşun onun yanağını sıyırarak geçti.
- Mary kissed him on both cheeks.
- Mary onu her iki yanağından öptü.
- A raindrop splashed on her cheek.
- Bir yağmur damlası yanağına sıçradı.
- I got slapped on both cheeks.
- İki yanağıma tokat yedim.
- He kisses her cheek.
- Onun yanağından öpüyor.
- Mary pressed her cheek against Tom's cheek.
- Mary Tom'un yanağına karşı yanağına bastı.
- Her cheeks were as cold as ice.
- Onun yanakları buz gibi soğuktu.
- I don't believe in turning the other cheek.
- Diğer yanağımı çevirmeye inanmıyorum.
- Sami won't turn the other cheek this time.
- Sami bu sefer diğer yanağını çevirmeyecek.
- Her cheeks reddened.
- Yanakları kızardı.
- Tears ran down my cheeks.
- Gözyaşlarım yanaklarımdan aşağı aktı.
- Jesus told us to turn the other cheek, love our enemies, and pray for them.
- İsa bize diğer yanağımızı çevirmemizi, düşmanlarımızı sevmemizi ve onlar için dua etmemizi söyledi.
- She called out to him, with tears running down her cheeks.
- Yanaklarından süzülen yaşlarla ona seslendi.
- Tears began to roll down her cheeks.
- Gözyaşları onun yanaklarından aşağı doğru yuvarlandı.
- She wiped a tear from her cheek.
- Yanağından bir damla gözyaşı sildi.
- Tom gave Mary a little kiss on her cheek.
- Tom, Mary'nin yanağına küçük bir öpücük kondurdu.
- She kisses his cheek.
- Onun yanağından öpüyor.
- Her cheeks burned with shame.
- Yanakları utançtan yanıyordu.
- Women have beautiful cheeks.
- Kadınların güzel yanakları var.
- Her cheeks reddened.
- Onun yanakları kızardı.
- Tom pressed his cheek against Mary's.
- Tom yanağını Mary'ninkine bastırdı.
- Put an icepack on your cheek.
- Yanağına bir buz torbası koy.
- Sami won't turn the other cheek this time.
- Sami bu kez diğer yanağını çevirmeyecek.
- You have lipstick on your cheek.
- Yanağında ruj lekesi var.
- She looked at me with tears running down her cheeks.
- Yanaklarından süzülen gözyaşlarıyla bana baktı.
- Tom kissed Mary's cheek.
- Tom, Mary'yi yanağından öptü.
- A drop of sweat ran down his cheek.
- Yanağından bir damla ter aktı.
- Tears were flowing down her cheeks.
- Gözyaşları yanaklarından aşağı akıyordu.
- Your red cheeks radiate innocence.
- Kırmızı yanakların masumiyet saçıyor.
- Tom put his arm around Mary and kissed her cheek.
- Tom kolunu Mary'ye doladı ve yanağından öptü.
- Tears of joy rained down their cheeks.
- Sevinç gözyaşları onların yanaklarından aktı.
- He read the letter with tears running down his cheeks.
- Mektubu yanaklarından süzülen gözyaşlarıyla okudu.
- Tears ran down my cheeks.
- Yanaklarımdan gözyaşları döküldü.
- His cheeks were bright red.
- Yanakları kıpkırmızıydı.
- Tom's cheeks turned red.
- Tom'un yanakları kızardı.
- She kissed my cheek.
- Benim yanağımı öptü.
- Tom kissed Mary on both cheeks.
- Tom, Mary'yi iki yanağından öptü.
- Tears coursed down her cheeks.
- Gözyaşları yanaklarından aşağı süzülüyordu.
- Women have beautiful cheeks.
- Kadınların güzel yanakları vardır.
- Both of her cheeks turned red.
- İki yanağı da kızardı.
- The scar on his cheek hardly shows now.
- Yanağındaki yara izi artık neredeyse görünmüyor.
- Tom kissed Mary twice, once on each cheek.
- Tom Mary'yi iki kez öptü, her iki yanağından birer kez.
- He read the letter with tears running down his cheeks.
- O, yanaklarından aşağıya doğru akan gözyaşlarıyla mektubu okudu.
- The boy stroked the girl on the chin and kissed her on the cheeks.
- Çocuk kızın çenesini okşadı ve yanaklarından öptü.
- My cheeks were red.
- Yanaklarım kırmızıydı.
- Her cheeks turned red.
- Yanakları kızardı.
- She had tears pouring down her cheeks.
- Gözyaşları yanaklarından aşağı akıyordu.
- She kissed my cheek.
- Beni yanağımdan öptü.
- Two tears fell down her cheeks.
- İki damla gözyaşı onun yanaklarından aşağıya düştü.
- She called out to him, with tears running down her cheeks.
- Gözyaşları yanaklarından süzülürken ona seslendi.
- A tear ran down Tom's cheek.
- Tom'un yanağından bir damla gözyaşı süzüldü.
- Her cheeks were as cold as ice.
- Yanakları buz gibi soğuktu.
- Tears of joy rained down their cheeks.
- Sevinç gözyaşları yanaklarından aşağı süzüldü.
- Her cheeks burned with shame.
- Yanakları utançla kızardı.
- The wind bit her cheeks.
- Rüzgar onun yanaklarını ısırdı.
- I don't believe in turning the other cheek.
- Diğer yanağı çevirme olayına inanmıyorum.
- Tears rolled down her tender cheeks.
- Gözyaşları şefkatli yanaklarından aşağı yuvarlandı.
- Tom laughed so much tears ran down his cheeks.
- Tom o kadar çok güldü ki gözyaşları yanaklarından aşağı aktı.
- Hot tears ran down her cheeks.
- Sıcak gözyaşları yanaklarından aşağı aktı.
- The scar on his cheek hardly shows now.
- Yanağındaki yara izi artık zor görünüyor.
- My cheeks were red.
- Yanaklarım kızardı.
- Her cheeks were tinged with red by the warmth of fire.
- Ateşin sıcaklığı ile yanakları kızarmıştı.
- Tom has a nasty cut on his cheek.
- Tom'un yanağında kötü bir kesik var.
- If slapped on one cheek, turn the other cheek.
- Bir yanağına tokat atana öbür yanağını çevir.
- Her cheeks were red.
- Yanakları kızarmıştı.
- Tom kissed Mary's cheek.
- Tom Mary'nin yanağını öptü.
- Tom has a scar on his cheek.
- Tom'un yanağında bir yara izi var.
- Mary pressed her cheek against Tom's cheek.
- Mary yanağını Tom'un yanağına bastırdı.
Show More (97)
|