Tureng - chinese - İngilizce Türkçe Cümleler

Geçmiş

	İngilizce	Türkçe
1	chinese	çince	n.
	So I hope you will realise that this is not Chinese, but the Tibetan language. Umarım bunun Çince değil, Tibet dili olduğunun farkına varırsınız. Both books are published by legal publishing houses and, obviously, in Chinese. Her iki kitap da yasal yayınevleri tarafından ve tabii ki Çince olarak yayımlanmıştır. In terms of Mother Tongue, the Chinese language triumphs in first place, and Spanish comes in second. Anadil konusunda Çince birinci sırada, İspanyolca ise ikinci sırada yer almaktadır. My roommate is studying Chinese. Oda arkadaşım Çince okuyor. I am pronouncing Chinese words. Ben Çince kelimeleri telaffuz ediyorum. I know a person whose name is Wang, who helps me with my Chinese language. Adı Wang olan birini tanıyorum, bana Çince konusunda yardımcı oluyor. Please reply in Chinese or English. Lütfen Çince veya İngilizce cevap verin. He speaks Chinese. Çince konuşuyor. They teach Chinese at that school. O okulda Çince öğretiyorlar. She’s a foreigner, but speaks Chinese excellently. O bir yabancı ama mükemmel Çince konuşuyor. She loves to read Chinese books. Çince kitaplar okumayı seviyor. She is learning English and Chinese. O, İngilizce ve Çince öğreniyor. This is a Chinese language book. Bu Çince bir dil kitabıdır. She translated the speech from Chinese into German. O, konuşmayı Çinceden Almancaya çevirdi. Chinese is a language that has four tones. Çince, dört tonu olan bir dildir. This expression is very Chinese. Bu ifade çok Çince. My Chinese is not perfect, but I could understand enough of what he said. Çincem mükemmel değil ama söylediklerini yeterince anlayabildim. He's studying Chinese. O Çince öğreniyor. Tom reads Chinese. Tom Çince okuyor. Chinese is divided into ten major dialect groups. Çince on büyük lehçe grubuna ayrılır. I can speak Chinese, but not write it. Çince konuşabiliyorum ama yazamıyorum. I'm now writing a letter to my Chinese teacher. Şimdi Çince öğretmenime bir mektup yazıyorum. He knows how to curse in Chinese. Çince nasıl küfredileceğini biliyor. If I go to China, it would be for the purpose of speaking Chinese as much as possible. Çin'e gidersem, mümkün olduğunca çok Çince konuşmak için gideceğim. She is learning English and Chinese. İngilizce ve Çince öğreniyor. Although it seems very difficult to study Chinese, it's not as hard as you think. Çince öğrenmek çok zor gibi görünse de sandığınız kadar zor değil. My aunt can speak both Chinese and English. Teyzem hem Çince hem de İngilizce konuşabiliyor. I didn't know that Tom could write Chinese so well. Tom'un bu kadar iyi Çince yazabildiğini bilmiyordum. I can read Chinese fairly well, but I can't write it very well. Ben Çince'yi oldukça iyi okuyabilirim ama çok iyi yazamam. Is there anyone who can speak Chinese here? Burada Çince konuşabilen biri var mı? My aunt can speak both Chinese and English. Halam hem Çince hem de İngilizce konuşabilir. Can you speak Chinese well? İyi Çince konuşabilir misin? It is difficult to speak Chinese well. Çinceyi iyi konuşmak zordur. He knows how to read Chinese. Çince okumayı bilir. My Chinese is terrible. Çincem çok kötü. Show More (32)
2	chinese	çin	adj.
	On the other hand, the Chinese Government wants to make Hong Kong more like the rest of the country. Öte yandan, Çin Hükümeti, Hong Kong'u ülkenin geri kalanına daha çok benzetmek istiyor. And the Chinese Government should not react to this with large-scale repression. Çin Hükümeti de buna geniş çaplı bir baskıyla karşılık vermemelidir. How many Chinese nationals are able to enter the European Union thanks to the visa exemption and stay here illegally? Vize muafiyeti sayesinde Avrupa Birliği'ne girebilen ve burada yasadışı olarak kalabilen kaç Çin vatandaşı var? We have ensured that the level of Chinese commitments offers this guarantee. Çin taahhütlerinin seviyesinin bu garantiyi sunmasını sağladık. Traditional medicines from outside the EU, such as Chinese medicines, will be able to satisfy the 50 year requirement. Çin ilaçları gibi AB dışından gelen geleneksel ilaçlar 50 yıl şartını karşılayabilecektir. My initiatives and overtures over the years to engage the Chinese leadership in a dialogue remain unreciprocated. Yıllar boyunca Çin liderliğini diyaloğa çekmek için yaptığım girişimler ve teklifler karşılıksız kalmıştır. On the other hand, the Chinese Government wants to make Hong Kong more like the rest of the country. Öte yandan Çin Hükümeti Hong Kong'u ülkenin geri kalanına daha çok benzetmek istiyor. If the Chinese emperor is not wearing any clothes, then we should tell him. Eğer Çin imparatoru kıyafet giymiyorsa, bunu ona söylemeliyiz. That means that there is uneasiness, considerable uneasiness, in Chinese society. Bu da Çin toplumunda bir huzursuzluk, hatırı sayılır bir tedirginlik olduğu anlamına geliyor. According to a Chinese proverb, when a wise man points at the moon, the fool looks at his finger. Bir Çin atasözüne göre, bilge bir adam ayı işaret ettiğinde, aptal onun parmağına bakar. I extend a warm welcome to the Chinese delegation. Çin heyetine sıcak bir karşılama sunuyorum. But the Chinese government is refusing to accept my delegation till today. Ancak Çin hükümeti bugüne kadar heyetimi kabul etmeyi reddetti. The Chinese population will derive little pleasure from the Games. Çin halkı oyunlardan çok az keyif alacaktır. I am certainly not a propagandist for the Chinese government. Ben kesinlikle Çin hükümetinin propagandacısı değilim. However, that is exactly what the Chinese regime will do. Ancak Çin rejiminin yapacağı da tam olarak budur. That means that there is uneasiness, considerable uneasiness, in Chinese society. Bu, Çin toplumunda huzursuzluk, önemli ölçüde huzursuzluk olduğu anlamına gelir. Many people swear by these natural products, whether they are Chinese ginseng root or Indian tea tree oil. İster Çin ginseng kökü ister Hint çay ağacı yağı olsun, birçok insan bu doğal ürünlere yemin ediyor. We have ensured that the level of Chinese commitments offers this guarantee. Çin'in taahhütlerinin düzeyinin bu güvenceyi vermesini sağladık. Chinese external trade has increased by an average of 15% per year over the last twenty years. Çin'in dış ticareti son yirmi yılda yılda ortalama %15 oranında artmıştır. Since then our relation with the Chinese government has taken many twists and turns. O zamandan bu yana Çin hükûmeti ile ilişkilerimiz birçok dönemeçten geçmiştir. This, while the Chinese leader is currently on a glorious tour of the European Union. Üstelik Çin lideri şu anda Avrupa Birliği'nde görkemli bir tura çıkmışken. And the Chinese Government should not react to this with large-scale repression. Ve Çin Hükümeti buna geniş çaplı bir baskıyla karşılık vermemelidir. Are there any Chinese restaurants near here? Yakınlarda hiç Çin restoranı var mı? We ordered Chinese. Çin yemeği sipariş ettik. Grandmother believes that Chinese medicines are the best. Büyükannem Çin ilaçlarının en iyisi olduğuna inanıyor. Although the life of Chinese people is getting better and better now, there is still room for improvement. Çin halkının yaşamı şimdi gittikçe iyileşmesine rağmen, gelişme için hâlâ bir neden vardır. Vermilion is one the signifiers of Chinese culture. Vermilion, Çin kültürünün simgelerinden biridir. This design shows Chinese influence. Bu tasarım Çin etkisini gösterir. I suggest that we go to that new Chinese restaurant on Park Street. Park Caddesi'ndeki yeni Çin restoranına gitmemizi öneriyorum. My uncle collects Chinese fans. Amcam Çin yelpazeleri biriktirir. Grandmother believes that Chinese medicines are the best. Büyükanne, Çin ilaçlarının en iyi olduğuna inanıyor. I am interested in Chinese religion. Çin diniyle ilgileniyorum. Auldey is a Chinese brand. Auldey bir Çin markasıdır. I've never eaten Chinese food before. Daha önce hiç Çin yiyeceği yemedim. Show More (31)
3	chinese	çinli	adj.
	In desperation the Tibetan people rose up against the Chinese. Çaresizlik içinde Tibet halkı Çinlilere karşı ayaklandı. That is one of the things that the Chinese leaders fear most. Çinli liderlerin en çok korktukları şeylerden biri de budur. We again urged the Chinese to begin a dialogue with the Dalai Lama. Çinlileri bir kez daha Dalai Lama ile diyalog başlatmaya çağırdık. I repeat that we have made our position known to the Chinese on Tibet. Tibet konusundaki tutumumuzu Çinlilere bildirdiğimizi tekrar ediyorum. I wish that the Chinese authorities had responded consistently and positively to that overture from the Dalai Lama. Keşke Çinli yetkililer Dalai Lama'nın bu çağrısına tutarlı ve olumlu bir şekilde yanıt vermiş olsalardı. The Chinese must not deceive themselves. Çinliler kendilerini kandırmamalıdır. It is imperative for the Chinese authorities to maintain legal standards. Çinli yetkililerin yasal standartları muhafaza etmesi zorunludur. That is one of the things that the Chinese leaders fear most. Çinli liderlerin en çok korktuğu şeylerden biri de budur. I have endeavoured to explain this to our Chinese partners on numerous occasions. Bunu Çinli ortaklarımıza çeşitli vesilelerle anlatmaya çalıştım. The Chinese are a patient people. Çinliler sabırlı insanlardır. We will continue to raise Tibet with the Chinese authorities. Tibet konusunu Çinli yetkililer nezdinde gündeme getirmeye devam edeceğiz. The Chinese authorities view Tibet's distinct culture and religion as the source of threat of separation. Çinli yetkililer Tibet'in farklı kültürünü ve dinini bölünme tehdidinin kaynağı olarak görmektedir. We look forward to further enhanced cooperation by the Chinese authorities with regard to this matter. Bu konuda Çinli yetkililerin işbirliğini daha da arttırmasını bekliyoruz. The Chinese leaders are extremely frightened of the peaceful, religious movement, Falun Gong. Çinli liderler barışçıl dini hareket Falun Gong'dan son derece korkuyorlar. I know of Chinese girls whose faces have been slashed with knives. Yüzleri bıçakla kesilmiş Çinli kızlar tanıyorum. Yet the Chinese authorities are insisting on the implementation of Article 23. Yine de Çinli yetkililer 23. Maddenin uygulanması konusunda ısrarcıdır. I urge the Chinese again to do so. Çinlileri de bunu yapmaya davet ediyorum. It is the worst thing for a Chinese to lose face. Bir Çinli için itibar kaybetmek en kötü şeydir. I invited a Chinese friend over to my apartment. Çinli bir arkadaşımı evime davet ettim. Are they Japanese or Chinese? Onlar Japon mu Çinli mi? Are you Chinese or Japanese? Sen Çinli misin yoksa Japon musun? Are you Chinese? Sen Çinli misin? I know that my Chinese female friends enjoy my disciplining them. Çinli kadın arkadaşlarımın onları disipline sokmamdan hoşlandıklarını biliyorum. This man is Chinese. Bu adam Çinli. Chinese diver Chen Aisen earned a perfect score on his last dive. Çinli dalgıç Chen Aisen son dalışında mükemmel bir puan kazandı. Although he is Chinese, he doesn't speak Chinese. Çinli olmasına rağmen Çince konuşamıyor. We Chinese are hard workers. Biz Çinliler çalışkanızdır. I'm now writing a letter to my Chinese teacher, but in English. Şu anda Çinli öğretmenime bir mektup yazıyorum fakat İngilizce. Who's only Chinese? Kim yalnızca Çinli? The Japanese have a lot in common with the Chinese. Japonların Çinlilerle pek çok ortak noktası vardır. Tom looks Chinese. Tom, Çinliye benziyor. Show More (28)