complained - Türkçe İngilizce Sözlük

complained

"complained" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 38 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
complain f. yakınmak
He was complaining about his nosy neighbors.
Meraklı komşularından yakınmaktaydı.

More Sentences
complain f. şikayet etmek
Therefore, it does not seem appropriate to complain about subsidies to the air transport industry.
Bu nedenle hava taşımacılığı sektörüne verilen sübvansiyonlardan şikayet etmek uygun görünmemektedir.

More Sentences
General
complain f. şikayetçi olmak
Indeed, Norway has complained particularly about the Arctic fishing grounds being affected.
Nitekim Norveç özellikle Kuzey Kutbu'ndaki balıkçılık alanlarının etkilenmesinden şikâyetçi olmuştur.

More Sentences
complain f. sızlanmak
Tom is tired of Mary's complaining.
Tom, Mary'nin sızlanmasından bıkmış.

More Sentences
complain f. yakınmak
Impatient citizens complain that the wheels of European bureaucracy turn infinitely slowly.
Sabırsız vatandaşlar, Avrupa bürokrasisinin çarklarının sonsuz derecede yavaş döndüğünden yakınıyor.

More Sentences
complain f. söylenmek
She's always complaining about the food.
O her zaman yemek konusunda söylenir.

More Sentences
complain f. şikayet etmek
It is not our job to complain.
Şikayet etmek bizim işimiz değil.

More Sentences
complain f. şikayette bulunmak
Firstly, they can go to a bank and complain, ask why the bank does not do what the law says.
İlk olarak, bir bankaya gidip şikayette bulunabilirler, bankanın neden yasanın dediğini yapmadığını sorabilirler.

More Sentences
Law
complain f. şikayet etmek
Mr Medina Ortega complained that we have too many economic activities.
Sayın Medina Ortega çok fazla ekonomik faaliyetimiz olduğundan şikayet etti.

More Sentences
Tourism
complain f. şikayet etmek
We complain that the United States is the only country that can do this.
Bunu yapabilecek tek ülkenin Amerika Birleşik Devletleri olduğundan şikâyet ediyoruz.

More Sentences
Archaic
complain i. şikayet
I don't know why we never used to mind Tom's complaining.
Tom'un şikayetlerini neden hiç umursamadığımızı bilmiyorum.

More Sentences
complain f. rahatsız olmak
He went for three weeks without shaving before his wife complained.
Karısı rahatsız olana kadar üç hafta yüzünü tıraş etmedi.

More Sentences
General
complain f. sızıldanmak
complain f. dava açmak
complain f. gık demek
complain f. ağlamak
complain f. ihbar etmek
complain f. nağme yapmak
complain f. derdini söylemek
complain f. (sürekli) şikayet etmek
complain f. dertlenmek
complain f. derdini anlatmak
complain f. derdini açmak
complain f. hatasını bulmak
complain f. eksiğini bulmak
complain f. inildemek
complain f. ıhlamak
complain f. ağıt yakarken veya isyan ederken acıklı ses çıkarmak
complain f. kusur bulmak
complain f. hata bulmak
complain f. rahatsızlığını dile getirmek
Law
complain f. dava açmak
complain f. dava etmek
complain f. suçlamak
Archaic
complain i. yakınma
complain i. dert
complain f. keyifsiz olmak
complain f. hastalıklı olmak

"complained" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 66 sonuç

İngilizce Türkçe
General
complain about f. yakınmak
You are always complaining about your husband.
Her daim kocandan yakınıyorsun.

More Sentences
complain of f. yakınmak
He complained of his room being small.
Odasının küçük olmasından yakındı.

More Sentences
Phrasals
complain about f. şikayetçi olmak
I myself am an aeronautical engineer so I should not be complaining about this.
Ben de bir uçak mühendisiyim, dolayısıyla bu konuda şikayetçi olmamam gerekir.

More Sentences
complain about (someone or something) f. (biri/bir şey) hakkında şikayet etmek
Tom always complains about the way I do things.
Tom her zaman işleri yapma tarzım hakkında şikayet eder.

More Sentences
complain of (something) f. (bir şeyden) şikayet etmek
Foreign businessmen living in Tokyo often complain of the high prices for imported western food.
Tokyo'da yaşayan yabancı iş adamları çoğunlukla ithal batı ürünlerinin yüksek fiyatlarından şikâyet etmektedir.

More Sentences
complain of (something) f. (bir şeyden) şikayetçi olmak
She is always complaining of her job.
O, her zaman işinden şikayetçi oluyor.

More Sentences
complain to (someone or something) f. (birine/bir şeye) şikayet etmek
The public tends to complain to us, not to the Environment Council.
Halk Çevre Konseyine değil, bize şikayet etme eğilimindedir.

More Sentences
complain to (someone or something) f. (birine/bir şeye) yakınmak
She complained to me of my small salary.
Maaşımın düşüklüğünden yakınıyordu.

More Sentences
Colloquial
can't complain expr. şikayet edemem (sorun yok)
You can't complain.
Şikayet edemezsiniz.

More Sentences
General
complain about one's troubles f. dert yanmak
complain about her weight f. kilosundan şikayetçi olmak
complain about her weight f. kilosundan şikayet etmek
whine/complain a lot f. çok fazla şikayet etmek/şikayetçi olmak/mızmızlanmak
complain [obsolete] f. ağlayıp bağırarak üzüntüsünü belli etmek
complain [obsolete] f. ağlayıp sızlamak
complain [obsolete] f. ağıt yakmak
complain [obsolete] f. dövünmek
prone to complain s. şikayete eğilimli
prone to complain s. şikayet etmeye eğilimli
Phrasals
complain to someone about f. birine şikayet etmek
complain to someone f. birine şikayet etmek
complain to someone f. birine dert yanmak
complain to someone f. birine yakınmak
complain about (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) şikayetçi olmak
complain about (someone or something) f. (biri/bir şey) hakkında dert yanmak
complain about (someone or something) f. (biriyle/bir şeyle) ilgili yakınmak
complain of (something) f. (bir şeyden) yakınmak
complain of (something) f. (bir şeyden) dert yanmak
complain to f. -e yakınmak
complain to f. '-e dert yanmak
complain to f. '-e şikayet etmek
complain to f. '-e şikayetçi olmak
complain to (someone or something) f. (birine/bir şeye) dert yanmak
Proverb
you'd complain if you were hung with a new rope her şeyden şikayet ediyorsun
you'd complain if you were hung with a new rope şikayet etmediğin şey yok
you'd complain if you were hung with a new rope sürekli/her şeyde şikayet edebilecek bir şey buluyorsun
Colloquial
can't complain expr. iyilik
can't complain expr. her şey yolunda
can't complain expr. iyilik
can't complain expr. her şey yolunda
can't complain expr. iyiyim
can't complain expr. bir şikayetim yok
nothing to complain about expr. iyilik
nothing to complain about expr. her şey yolunda
nothing to complain about expr. iyiyim
nothing to complain about expr. bir şikayetim yok
nothing to complain about expr. şikayet edemem (sorun yok)
(I) can't complain expr. iyilik
(I) can't complain expr. her şey yolunda
(I) can't complain expr. iyiyim
(I) can't complain expr. bir şikayetim yok
(I) can't complain expr. şikayet edemem (sorun yok)
(I have) nothing to complain about expr. iyilik
(I have) nothing to complain about expr. her şey yolunda
(I have) nothing to complain about expr. iyiyim
(I have) nothing to complain about expr. bir şikayetim yok
(I have) nothing to complain about expr. şikayet edemem (sorun yok)
Idioms
complain till one is blue in the face f. başının etini yemek
complain till one is blue in the face f. makineli tüfek gibi konuşmak
complain till one is blue in the face f. sürekli dırdır etmek
complain about living hand to mouth f. ucu ucuna geçinmekten yakınmak
Speaking
my aim is not to complain expr. amacım şikayet etmek değil
i don't mean to complain expr. amacım şikayet etmek değil
can't complain expr. iyiyim
I have nothing to complain about expr. (bir) şikayetim yok/şikayet edemem (sorun yok)
I can't complain expr. (bir) şikayetim yok/şikayet edemem (sorun yok)