| 1 |
contact |
iletişime geçmek |
v. |
|
- They contacted customer services immediately.
- Hemen müşteri hizmetleriyle iletişime geçtiler.
- Contact my son.
- Oğlumla iletişime geçin.
- Also, could you please contact me if you would like to present your opinion on any of the topics listed?
- Ayrıca, listelenen konulardan herhangi biri hakkında görüşlerinizi sunmak isterseniz lütfen benimle iletişime geçebilir misiniz?
- We are sorry, the person you are trying to contact is not available.
- Üzgünüz, iletişime geçmeye çalıştığınız kişi şu anda müsait değil.
- If you have any questions, please don't hesitate to contact me.
- Herhangi bir sorunuz olursa, lütfen benimle iletişime geçmekten çekinmeyin.
- I don't know how to contact you.
- Sizinle nasıl iletişime geçeceğimi bilmiyorum.
- Perhaps we should contact Tom.
- Belki de Tom'la iletişime geçmeliyiz.
- What's the best way to contact Tom?
- Tom ile iletişime geçmenin en iyi yolu nedir?
- Feel free to contact me.
- Benimle iletişime geçmekten çekinmeyin.
- Tom contacted Mary a few times.
- Tom birkaç kez Mary ile iletişime geçti.
- Tom contacted me the other day asking me if I'd play guitar for a charity concert.
- Tom geçen gün benimle iletişime geçti ve bir yardım konseri için gitar çalıp çalamayacağımı sordu.
- Old friends contacted me.
- Eski arkadaşlarım benimle iletişime geçti.
- Have you been able to contact Tom?
- Tom'la iletişime geçebildin mi?
- I've been trying to contact you.
- Sizinle iletişime geçmeye çalışıyordum.
- Did someone contact him?
- Biri onunla iletişime geçti mi?
- I understand you wish to contact your husband.
- Kocanızla iletişime geçmek istediğinizi anlıyorum.
- Perhaps we should contact him.
- Belki de onunla iletişime geçmeliyiz.
- Who did Tom contact?
- Tom kiminle iletişime geçti?
- I was told to contact you.
- Sizinle iletişime geçmem söylendi.
- I gave Tom my phone number so he'd be able to contact me.
- Benimle iletişime geçebilmesi için Tom'a telefon numaramı verdim.
- I'm not sure I can contact him.
- Onunla iletişime geçebileceğimden emin değilim.
- I know why you've contacted me.
- Benimle neden iletişime geçtiğini biliyorum.
- I have to contact Tom.
- Tom'la iletişime geçmeliyim.
- If you are interested in studying English with a native speaker, please contact me.
- Ana dili İngilizce olan biriyle İngilizce öğrenmek istiyorsanız, lütfen benimle iletişime geçin.
- I'm not sure I can contact them.
- Onlarla iletişime geçebileceğimden emin değilim.
- I've been trying to contact you.
- Seninle iletişime geçmeye çalışıyordum.
- Does anyone know what the best way to contact Tom is?
- Tom'la iletişime geçmenin en iyi yolunun ne olduğunu bilen var mı?
- Perhaps we should contact her.
- Belki de onunla iletişime geçmemiz gerekir.
- Can you contact him?
- Onunla iletişime geçebilir misin?
- Contact him.
- Onunla iletişime geç.
- I believe you've been trying to contact us.
- Bizimle iletişime geçmeye çalıştığınıza inanıyorum.
- Who did Fadil contact?
- Fadıl kiminle iletişime geçti?
- Sami contacted us.
- Sami bizimle iletişime geçti.
- Please contact Tom directly.
- Lütfen doğrudan Tom ile iletişime geçin.
- If the address changes, please contact us.
- Adres değişirse lütfen bizimle iletişime geçin.
- I'll contact you when we're finished.
- İşimiz bittiğinde sizinle iletişime geçeceğim.
- Tom contacted Mary.
- Tom, Mary ile iletişime geçti.
- Please contact us now.
- Lütfen hemen bizimle iletişime geçin.
- Sami won't contact Layla again.
- Sami, Leyla ile tekrar iletişime geçmeyecek.
- We need to contact Tom's parents.
- Tom'un ailesiyle iletişime geçmeliyiz.
- In case of a medical emergency, would you like us to contact someone?
- Tıbbi bir acil durumda, biriyle iletişime geçmemizi ister misiniz?
- I'll contact Tom.
- Tom ile iletişime geçeceğim.
- I've been trying to contact Tom.
- Tom'la iletişime geçmeye çalışıyordum.
- Contact Tom for details.
- Ayrıntılar için Tom ile iletişime geçin.
- Please don't hesitate to contact me if you have any other questions.
- Başka sorularınız olursa lütfen benimle iletişime geçmekten çekinmeyin.
- What made you contact us?
- Bizimle iletişime geçmenizi sağlayan neydi?
- I think you'll want to contact Tom as soon as possible.
- Sanırım en kısa zamanda Tom'la iletişime geçmek isteyeceksiniz.
- Contact them.
- Onlarla iletişime geç.
- They should've contacted us.
- Bizimle iletişime geçmeleri gerekirdi.
- We will contact you as soon as we know.
- Öğrenir öğrenmez sizinle iletişime geçeceğiz.
- What made you contact him?
- Onunla iletişime geçmenizi sağlayan neydi?
- He will be contacting you directly.
- Sizinle doğrudan iletişime geçecek.
- You can't contact Tom directly.
- Tom'la doğrudan iletişime geçemezsiniz.
- I think it's time for me to contact him by phone.
- Sanırım onunla telefonla iletişime geçme zamanım geldi.
- I must contact her.
- Onunla iletişime geçmeliyim.
- I don't know how to contact you.
- Seninle nasıl iletişime geçeceğimi bilmiyorum.
- Did you want to contact us again?
- Bizimle tekrar iletişime geçmek istediniz mi?
- Did Tom contact you?
- Tom seninle iletişime geçti mi?
- We are sorry, the person you are trying to contact is not available.
- Üzgünüz, iletişime geçmeye çalıştığınız kişi müsait değil.
- Has anyone contacted Tom?
- Kimse Tom ile iletişime geçti mi?
- We contacted Tom's family.
- Tom'un ailesiyle iletişime geçtik.
- It's too late to contact Tom now.
- Tom'la iletişime geçmek için artık çok geç.
- What made you contact them?
- Onlarla iletişime geçmenize ne sebep oldu?
- Sami waited for the police to contact him.
- Sami polisin kendisiyle iletişime geçmesini bekledi.
- Sami won't contact Layla again.
- Sami bir daha Layla'yla iletişime geçmeyecek.
- Nobody contacted me.
- Kimse benimle iletişime geçmedi.
- Tom doesn't have a phone, so it's difficult to contact him.
- Tom'un bir telefonu yok, bu yüzden onunla iletişime geçmek zor.
- For more information, contact Tom Jackson.
- Daha fazla bilgi için Tom Jackson'la iletişime geçin.
- Perhaps we should contact her.
- Belki de onunla iletişime geçmeliyiz.
- Contact Tom Jackson for more information.
- Daha fazla bilgi için Tom Jackson ile iletişime geçin.
- I contacted them the other day, but I was not able to get an answer.
- Geçen gün onlarla iletişime geçtim ama bir cevap alamadım.
- For more information, contact us.
- Daha fazla bilgi için bizimle iletişime geçin.
- What made you contact them?
- Onlarla iletişime geçmenizi sağlayan neydi?
- They should've contacted us by now.
- Şimdiye kadar bizimle iletişime geçmeleri gerekirdi.
- Layla contacted Sami.
- Layla Sami ile iletişime geçti.
- I haven't contacted you in a while.
- Bir süredir seninle iletişime geçmemiştim.
- If you would like to have further information, please contact me.
- Daha fazla bilgi almak isterseniz, lütfen benimle iletişime geçin.
- Perhaps we should contact them.
- Belki de onlarla iletişime geçmeliyiz.
- What made you contact me?
- Benimle iletişime geçmenize ne sebep oldu?
- Did they want to contact us again?
- Bizimle tekrar iletişime geçmek istediler mi?
- Sami contacted Facebook.
- Sami Facebook'la iletişime geçti.
- Can you contact them?
- Onlarla iletişime geçebilir misin?
- I must contact them.
- Onlarla iletişime geçmeliyim.
- Please contact me by mail.
- Lütfen benimle posta yoluyla iletişime geçin.
- Sami decided to contact the FBI.
- Sami FBI ile iletişime geçmeye karar verdi.
- What made you contact me?
- Benimle iletişime geçmenizi sağlayan neydi?
- Tom was unable to contact the coast guard.
- Tom sahil güvenlikle iletişime geçemedi.
- Who should I contact?
- Kiminle iletişime geçmeliyim?
- They will contact us before midday today.
- Bugün öğleden önce bizimle iletişime geçecekler.
- If you have any questions, please don't hesitate to contact me.
- Herhangi bir sorunuz varsa, lütfen benimle iletişime geçmekten çekinmeyin.
- They will contact us before midday today.
- Onlar bugün öğleden önce bizimle iletişime geçecekler.
- Tom is going to contact Mary.
- Tom Mary ile iletişime geçecek.
- As soon as you contact your friends, tell them that an avalanche is coming.
- Arkadaşlarınla iletişime geçer geçmez onlara çığın yaklaştığını söyle.
- I contacted my parents.
- Ailemle iletişime geçtim.
- I told them to contact us if they needed help.
- Yardıma ihtiyaçları olursa bizimle iletişime geçmelerini söyledim.
- Tom just contacted us.
- Tom az önce bizimle iletişime geçti.
- Dan contacted Linda's sister.
- Dan, Linda'nın kız kardeşiyle iletişime geçti.
- I'll tell them to contact you.
- Onların seninle iletişime geçmesini söyleyeceğim.
- Tom has been trying to contact you.
- Tom seninle iletişime geçmek istiyor.
- What made you contact him?
- Onunla iletişime geçmenize ne sebep oldu?
- What made you contact us?
- Bizimle iletişime geçmenize ne sebep oldu?
- If you'd like to study French with a native speaker, please contact me.
- Ana dili Fransızca olan biriyle Fransızca çalışmak isterseniz, lütfen benimle iletişime geçin.
- Can you contact her?
- Onunla iletişime geçebilir misin?
- Tom contacted Mary.
- Tom Mary ile iletişime geçti.
- You can contact me.
- Benimle iletişime geçebilirsin.
- Did someone contact her?
- Biri onunla iletişime geçti mi?
- Please contact me if you have any questions.
- Herhangi bir sorunuz olursa lütfen benimle iletişime geçin.
- If you are interested in studying English with a native speaker, please contact me.
- Eğer ana dili İngilizce olan biriyle çalışmak istiyorsanız, lütfen benimle iletişime geçin.
- Please contact me later.
- Lütfen benimle daha sonra iletişime geçin.
- Sami did not contact the authorities.
- Sami yetkililerle iletişime geçmedi.
- We've got to contact Tom.
- Tom'la iletişime geçmeliyiz.
- Sami was trying to get in contact with Layla.
- Sami, Leyla ile iletişime geçmeye çalışıyordu.
- That's why you need to contact Tom.
- Bu yüzden Tom'la iletişime geçmelisiniz.
- Feel free to contact me if you have any other questions.
- Başka sorularınız varsa benimle iletişime geçmekten çekinmeyin.
- I contacted Tom.
- Tom'la iletişime geçtim.
- Sami contacted a photographer.
- Sami bir fotoğrafçıyla iletişime geçti.
- I'm glad you contacted Tom.
- Tom'la iletişime geçtiğine sevindim.
- Tom didn't want Mary to contact the authorities.
- Tom, Mary'nin yetkililerle iletişime geçmesini istemedi.
- I think it's time for me to contact her.
- Sanırım onunla iletişime geçme vaktim geldi.
- I'll contact Tom.
- Tom'la iletişime geçeceğim.
- Please contact us.
- Lütfen bizimle iletişime geçin.
Show More (118)
|
| 2 |
contact |
temas |
n. |
|
- Your bandage should not come into contact with water.
- Bandajınız suyla temas etmemelidir.
- As a journalist, my job brings me into contact with many people.
- Bir gazeteci olarak işim gereği birçok insanla temas halindeyim.
- Informal contacts with the Commission suggest that there has been better reporting for 2001.
- Komisyon ile yapılan gayri resmi temaslar 2001 yılı için daha iyi raporlama yapıldığını göstermektedir.
- In order to achieve this, contact across borders, international contact and experience are of great importance.
- Bunu başarmak için sınır ötesi temas, uluslararası temas ve deneyim büyük önem taşımaktadır.
- The latest contact took place yesterday.
- En son temas dün gerçekleşti.
- Today, our only points of contact are our two representatives within the Intergovernmental Conference.
- Bugün tek temas noktamız Hükümetlerarası Konferans bünyesindeki iki temsilcimizdir.
- In August, we saw evidence of contacts between terrorists in Northern Ireland and their counterparts in Colombia.
- Ağustos ayında Kuzey İrlanda'daki teröristlerle Kolombiya'daki muadilleri arasındaki temaslara dair kanıtlar gördük.
- We will also have to continue our contacts with developing countries.
- Gelişmekte olan ülkelerle temaslarımızı da sürdürmemiz gerekecek.
- Over and above these, there is a range of contacts at ministerial level and among officials.
- Bunların ötesinde bakanlık düzeyinde ve yetkililer arasında bir dizi temas bulunmaktadır.
- Prisoners are highly exposed to illnesses through the use of common syringes and needles and sexual contact.
- Mahkumlar, ortak şırınga ve iğne kullanımı ve cinsel temas yoluyla hastalıklara büyük ölçüde maruz kalmaktadır.
- I would very briefly like to mention the contacts we have held.
- Gerçekleştirdiğimiz temaslara çok kısaca değinmek istiyorum.
- The Commission has not had any contact so far with FIFA on this issue.
- Komisyon şu ana kadar FIFA ile bu konuda herhangi bir temasta bulunmamıştır.
- The Union will continue to raise these issues in its contacts with Iran.
- Birlik, İran ile temaslarında bu konuları gündeme getirmeye devam edecektir.
- Exploratory contacts between the two ministries of foreign affairs started in March 2002.
- İki dışişleri bakanlığı arasındaki ön temaslar Mart 2002'de başlamıştır.
- The interests and contacts of the Member States are too diverse.
- Üye Devletlerin çıkarları ve temasları çok çeşitlidir.
- We are in favour of contacts with Vietnam and we are in favour of economic contact with south-east Asia.
- Vietnam ile temaslardan yanayız ve Güneydoğu Asya ile ekonomik temastan yanayız.
- We also know, however, that those contacts will never solve everything entirely.
- Ancak bu temasların hiçbir zaman her şeyi tamamen çözmeyeceğini de biliyoruz.
- There will be no day-to-day contact if that is the case.
- Böyle bir durumda günlük temas olmayacak.
- Turkey has agreed to this proposal and exploratory contacts began in April.
- Türkiye bu teklifi kabul etmiş ve Nisan ayında ilk temaslar başlamıştır.
- The sixth issue is that we must clearly promote as far as possible every type of contact, as is happening at the moment.
- Altıncı husus, şu anda olduğu gibi her türlü teması mümkün olduğunca açık bir şekilde teşvik etmemiz gerektiğidir.
- Most of us have also had bilateral contact with a number of representatives of Algeria.
- Birçoğumuz Cezayir'in bazı temsilcileriyle de ikili temaslarda bulunduk.
- The second point I want to stress concerns contact with public opinion, both in candidate countries and Member States.
- Vurgulamak istediğim ikinci nokta, hem aday ülkelerde hem de Üye Devletlerde kamuoyu ile temasla ilgilidir.
- That leads me on to my next point, concerning contact with the people.
- Bu da beni bir sonraki noktaya, halkla temas konusuna getiriyor.
- Secondly, Belarus is actually signalling, albeit in a desperate way, that it is seeking contact with the EU.
- İkincisi Belarus aslında umutsuz bir şekilde de olsa AB ile temas arayışında olduğunun sinyallerini veriyor.
- That should amply compensate them for forgoing their contact with the postman.
- Bu, postacı ile temaslarından vazgeçmelerini fazlasıyla telafi etmelidir.
- Today, our only points of contact are our two representatives within the Intergovernmental Conference.
- Bugün tek temas noktamız Hükûmetlerarası Konferans'taki iki temsilcimizdir.
- Human rights issues must be highlighted in our continued contacts with Tunisia.
- Tunus ile devam eden temaslarımızda insan hakları konularının altı çizilmelidir.
- Informal contacts with the Commission suggest that there has been better reporting for 2001.
- Komisyon ile gayri resmi temaslar 2001 yılı için daha iyi raporlama yapıldığını göstermektedir.
- There may well be points of contact between them, but they need to be dealt with separately.
- Aralarında temas noktaları olabilir, ancak bunların ayrı ayrı ele alınması gerekir.
- I would very briefly like to mention the contacts we have held.
- Çok kısaca gerçekleştirdiğimiz temaslardan bahsetmek istiyorum.
- We will seek to promote contacts and cooperation between the institutions.
- Kurumlar arasındaki temasları ve işbirliğini teşvik etmeye çalışacağız.
- There is also the possibility for me to raise this issue in my contacts with the Government of Ireland.
- İrlanda Hükümeti ile temaslarımda bu konuyu gündeme getirme imkanım da var.
- We should likewise maintain contacts with members of the parliaments in the People's Republic of China and in Taiwan.
- Aynı şekilde Çin Halk Cumhuriyeti ve Tayvan'daki parlamento üyeleriyle de temaslarımızı sürdürmeliyiz.
- Of course we raise this issue in all our bilateral contacts.
- Elbette bu konuyu tüm ikili temaslarımızda gündeme getiriyoruz.
- We must put a complete stop to business contact, which also means no investment.
- Ticari temasları tamamen durdurmalıyız ki bu da yatırım yapılmaması anlamına geliyor.
- Of course, we raise this issue in all our bilateral contacts.
- Elbette bu konuyu tüm ikili temaslarımızda gündeme getiriyoruz.
- It creates opportunities for social contact and for being together and helps people flourish.
- Sosyal temas ve bir arada olmak için fırsatlar yaratır ve insanların gelişmesine yardımcı olur.
- There is intensive contact with continental Europe through the many movements of people, animals, vehicles and lorries.
- Kıta Avrupası ile çok sayıda insan, hayvan, araç ve kamyon hareketi yoluyla yoğun bir temas söz konusudur.
- We must ensure that there is real contact and connectivity and that we get things moving.
- Gerçek bir temas ve bağlantı olmasını ve işlerin yoluna girmesini sağlamalıyız.
- In their bilateral contacts with the Cuban authorities, the Member States protested strongly about the arrests.
- Küba makamlarıyla ikili temaslarında Üye Devletler tutuklamaları şiddetle protesto etmişlerdir.
- Further contacts with the Turkish authorities will be necessary.
- Türk makamlarıyla ilave temaslar gerekli olacaktır.
- I myself come into contact with this.
- Bu durumla bizzat temas halindeyim.
- I would very briefly like to mention the contacts we have held.
- Gerçekleştirdiğimiz temaslardan çok kısaca bahsetmek istiyorum.
- Travel has opened up new horizons and new opportunities for human contact.
- Seyahat yeni ufuklar ve insani temas için yeni fırsatlar yaratmıştır.
- We in Parliament should play our part in promoting contact between the two states.
- Parlamento olarak iki ülke arasındaki temasların teşvik edilmesinde üzerimize düşen rolü oynamalıyız.
- The interests and contacts of the Member States are too diverse.
- Üye Devletlerin ilgi alanları ve temasları çok çeşitlidir.
- Religious, social and ethnic integration may also improve as contact with one another increases.
- Birbirleriyle temas arttıkça dini, sosyal ve etnik entegrasyon da gelişebilir.
- This relationship will also create the first of many industry contacts in their career.
- Bu ilişki aynı zamanda kariyerindeki birçok sektörel temasın birincisini oluşturacaktır.
- I made my first contact with him there.
- Onunla ilk temasımı orada kurdum.
- First Contact became the most important turning point in human history.
- İlk Temas insanlık tarihinin en önemli dönüm noktası oldu.
- You cannot learn a language without tongue contact.
- Dil teması olmadan bir dil öğrenemezsin.
- Sami didn't have any contact with Layla.
- Sami'nin Layla ile hiçbir teması yoktu.
- There's no contact.
- Hiç temas yok.
- That was his first contact with Islam.
- Bu onun İslam'la ilk temasıydı.
- Because her parents got divorced, the girl had little contact with her father.
- Anne ve babası boşandığı için kızın babasıyla çok az teması vardı.
- She has little contact with the children's father.
- Çocukların babasıyla çok az teması var.
- I've broken off contact with Tom.
- Tom'la teması koparttım.
- Generally, special forces don't have much contact with civilians.
- Genelde özel kuvvetlerin sivillerle fazla teması olmaz.
- Generally, special forces don't have much contact with civilians.
- Genellikle, özel kuvvetlerin sivillerle çok teması yoktur.
- Some scientists believe that our first contact with extra-terrestrial life will occur in the next decade or so.
- Bazı bilim adamları, dünya dışı yaşamla ilk temasımızın önümüzdeki on yıl içinde gerçekleşeceğine inanıyor.
- After First Contact, the material and spiritual development of humanity flourished.
- İlk Temas'tan sonra insanlığın maddi ve manevi gelişimi gelişti.
- There's no contact.
- Temas yok.
Show More (59)
|
| 3 |
contact |
irtibata geçmek |
v. |
|
- My office will contact you for further details in order to follow up on that matter.
- Bu konuyu takip etmek amacıyla ofisim daha fazla bilgi için sizinle irtibata geçecektir.
- You advised us to contact the sub-editor of the Irish newspaper concerned.
- Söz konusu İrlanda gazetesinin alt editörüyle irtibata geçmemizi tavsiye ettiniz.
- We'll contact him.
- Onunla irtibata geçeceğiz.
- I'm not sure I can contact Tom.
- Tom'la irtibata geçebileceğimden emin değilim.
- We'll contact her.
- Onunla irtibata geçeceğiz.
- I'll tell Tom to contact you.
- Tom'a seninle irtibata geçmesini söyleyeceğim.
- Can you contact me?
- Benimle irtibata geçebilir misin?
- I'll contact Tom.
- Tom'la irtibata geçerim.
- You can always contact me.
- Benimle her zaman irtibata geçebilirsiniz.
- I must contact her.
- Onunla irtibata geçmeliyim.
- Nobody contacted me.
- Kimse benimle irtibata geçmedi.
- Contact your local police if you have any information on Tom Jackson's whereabouts.
- Tom Jackson'ın nerede olduğuna dair bir bilginiz varsa yerel polisle irtibata geçin.
- Tom will contact Mary.
- Tom, Mary ile irtibata geçecek.
- As soon as we find out anything, we will contact him.
- Bir şey öğrenir öğrenmez onunla irtibata geçeceğiz.
- We will contact you as soon as we know.
- Öğrenir öğrenmez sizinle irtibata geçeriz.
- Did someone contact Tom?
- Biri Tom'la irtibata geçti mi?
- We'll contact you.
- Sizinle irtibata geçeceğiz.
- I tried to tell Tom we should've contacted you before coming.
- Tom'a gelmeden önce sizinle irtibata geçmemiz gerektiğini söylemeye çalıştım.
- I must contact him.
- Onunla irtibata geçmeliyim.
- I'll tell him to contact you.
- Ona seninle irtibata geçmesini söyleyeceğim.
- We'll contact you as soon as we know.
- Öğrenir öğrenmez sizinle irtibata geçeceğiz.
- Please contact me by mail.
- Lütfen benimle posta yoluyla irtibata geçiniz.
- I'm not sure that I can contact Tom.
- Tom'la irtibata geçebileceğimden emin değilim.
- I'll contact you when I can.
- Müsait olduğumda seninle irtibata geçerim.
- We'll contact you by phone as soon as we arrive.
- Gelir gelmez sizinle telefonla irtibata geçeceğiz.
- I can't contact Tom.
- Tom'la irtibata geçemem.
- Who did Fadil contact?
- Fadıl kiminle irtibata geçti?
- I will contact you as soon as I arrive.
- Varır varmaz sizinle irtibata geçeceğim.
- Sami contacted Facebook.
- Sami, Facebook ile irtibata geçti.
- I'm not sure I can contact her.
- Onunla irtibata geçebileceğimden emin değilim.
- As soon as we find out anything, we will contact you.
- Bir şey öğrenir öğrenmez sizinle irtibata geçeceğiz.
- I'll tell her to contact you.
- Ona seninle irtibata geçmesini söyleyeceğim.
- I'll tell Tom to contact Mary.
- Tom'a Mary ile irtibata geçmesini söyleyeceğim.
- We had taken an oath not to contact one another again.
- Bir daha irtibata geçmemek üzere ant içmiştik.
- Who told you to contact me?
- Benimle irtibata geçmeni kim söyledi?
- Can you contact her?
- Onunla irtibata geçebilir misin?
- Perhaps we should contact her.
- Belki de onunla irtibata geçmeliyiz.
- We'll contact you if we have any further questions.
- Başka sorumuz olursa sizinle irtibata geçeriz.
- I'll contact Tom.
- Tom'la irtibata geçeceğim.
- I contacted Tom yesterday afternoon.
- Dün öğleden sonra Tom'la irtibata geçtim.
- Tom should've been in contact by now.
- Tom şimdiye kadar irtibata geçmiş olmalıydı.
- How can I contact a Japanese-speaking doctor?
- Japonca konuşan bir doktorla nasıl irtibata geçebilirim?
- Did someone contact you?
- Biri sizinle irtibata geçti mi?
- Tom said he'd contact me, but he didn't.
- Tom benimle irtibata geçeceğini söyledi ama geçmedi.
- I'll tell them to contact you.
- Onlara seninle irtibata geçmelerini söyleyeceğim.
- I told Tom we should've contacted you before coming.
- Tom'a gelmeden önce sizinle irtibata geçmemiz gerektiğini söyledim.
- Has anyone contacted Tom?
- Tom'la irtibata geçen oldu mu?
- Please contact me later.
- Lütfen daha sonra benimle irtibata geçiniz.
- Tom is going to contact you.
- Tom seninle irtibata geçecek.
- We'll contact you when we're ready.
- Hazır olduğumuzda sizinle irtibata geçeriz.
Show More (47)
|
| 4 |
contact |
irtibat kurmak |
v. |
|
- Do you have a number where we can contact you?
- Sizinle irtibat kurabileceğimiz bir numaranız var mı?
- We'll contact her.
- Biz onunla irtibat kuracağız.
- It might be possible to contact Tom.
- Tom'la irtibat kurmak mümkün olabilir.
- Dan tried to contact Linda's family.
- Dan Linda'nın ailesiyle irtibat kurmaya çalıştı.
- I can't contact them.
- Onlarla irtibat kuramam.
- Do you know how to contact us?
- Bizimle nasıl irtibat kuracağını biliyor musun?
- Do you know how to contact them?
- Onlarla nasıl irtibat kuracağını biliyor musun?
- How can we contact you?
- Sizinle nasıl irtibat kurabiliriz?
- As soon as we find out anything, we will contact him.
- Biz bir şey bulur bulmaz onunla irtibat kuracağız.
- We'll contact them.
- Onlarla irtibat kuracağız.
- I must contact them.
- Onlarla irtibat kurmalıyım.
- If you are in Paris, contact me by telephone!
- Paris'teyseniz, benimle telefonla irtibat kurun!
- I contacted him.
- Onunla irtibat kurdum.
- I'm glad you contacted Tom.
- Tom'la irtibat kurduğuna sevindim.
- I'm trying to contact his sister.
- Onun kız kardeşi ile irtibat kurmaya çalışıyorum.
- Feel free to contact me.
- Benimle irtibat kurmaktan çekinme.
- We'll contact you.
- Seninle irtibat kuracağız.
- Contact Tom Jackson for further details.
- Daha fazla ayrıntı için Tom Jackson'la irtibat kurun.
- We've been trying to contact you all week.
- Bütün hafta seninle irtibat kurmaya çalışıyoruz.
- I've contacted him.
- Onunla irtibat kurdum.
- Do you know how to contact Tom?
- Tom'la nasıl irtibat kuracağını biliyor musun?
- I'm not sure I can contact him.
- Onunla irtibat kurabileceğimden emin değilim.
- Can you contact them?
- Onlarla irtibat kurabilir misin?
- As soon as we find out anything, we will contact you.
- Bir şey bulur bulmaz seninle irtibat kuracağız.
- Tom will contact you.
- Tom sizinle irtibat kuracak.
- I contacted them.
- Onlarla irtibat kurdum.
- We've been trying to contact Tom.
- Tom'la irtibat kurmaya çalışıyoruz.
- Contact him.
- Onunla irtibat kurun.
- Do you know how to contact him?
- Onunla nasıl irtibat kuracağını biliyor musun?
- I can't contact him.
- Onunla irtibat kuramam.
- How can I contact you?
- Sizinle nasıl irtibat kurabilirim?
- Also, could you please contact me if you would like to present your opinion on any of the topics listed?
- Ayrıca, listelenen konulardan herhangi biri üzerinde fikrini sunmak istersen lütfen benimle irtibat kurar mısın?
- Contact them.
- Onlarla irtibat kurun.
- I know why you've contacted me.
- Neden benimle irtibat kurduğunu biliyorum.
- I'm not sure I can contact them.
- Onlarla irtibat kurabileceğimden emin değilim.
- I've contacted them.
- Onlarla irtibat kurdum.
- We'll contact him.
- Onunla irtibat kuracağız.
- You can always contact me.
- Benimle her zaman irtibat kurabilirsin.
- Can you contact him?
- Onunla irtibat kurabilir misin?
- I've tried to contact them.
- Onlarla irtibat kurmaya çalıştım.
- Do you know how to contact me?
- Benimle nasıl irtibat kuracağını biliyor musun?
- We contacted Tom's family.
- Tom'un ailesiyle irtibat kurduk.
- I must contact him.
- Onunla irtibat kurmalıyım.
Show More (40)
|
| 5 |
contact |
temasa geçmek |
v. |
|
- You advised us to contact the sub-editor of the Irish newspaper concerned.
- Bize ilgili İrlanda gazetesinin alt editörüyle temasa geçmemizi tavsiye ettiniz.
- The Commission will contact the relevant national authorities to check this.
- Komisyon bunu kontrol etmek üzere ilgili ulusal makamlarla temasa geçecektir.
- Mr Knolle, we are going to contact the competent departments to ensure that the instructions have been applied.
- Sayın Knolle, talimatların uygulandığından emin olmak için yetkili birimlerle temasa geçeceğiz.
- The only way of finding this out is, however, by contacting the Belgian authorities.
- Ancak bunu öğrenmenin tek yolu Belçikalı yetkililerle temasa geçmektir.
- Would the President please contact the officials and ask them to do something about it?
- Başkan lütfen yetkililerle temasa geçip bu konuda bir şeyler yapmalarını isteyebilir mi?
- Nevertheless, the Commission services have contacted the Czech competition supervision authorities.
- Bununla birlikte Komisyon servisleri Çek rekabet denetim makamlarıyla temasa geçmiştir.
- The Council therefore invites the honourable Member to contact the relevant authorities directly.
- Bu nedenle Konsey, Sayın Üyeyi ilgili makamlarla doğrudan temasa geçmeye davet etmektedir.
- They contacted their local politicians.
- Yerel politikacılarla temasa geçtiler.
- Did someone contact them?
- Biri onlarla temasa geçti mi?
- I'll contact Tom.
- Tom'la temasa geçeceğim.
- We'll contact them.
- Onlarla temasa geçeceğiz.
- Did someone contact her?
- Birisi onunla temasa geçti mi?
- Have you contacted Tom about this?
- Tom'la bunun hakkında temasa geçtin mi?
- Sami contacted that girl.
- Sami o kızla temasa geçti.
- Tom didn't want Mary to contact the authorities.
- Tom, Mary'nin yetkililerle temasa geçmesini istemiyordu.
- She was the one who contacted me first.
- Benimle ilk temasa geçen oydu.
- Sami contacted the police.
- Sami polisle temasa geçti.
- Who should I contact?
- Kiminle temasa geçmeliyim?
- I contacted them.
- Onlarla temasa geçtim.
- Tom has been contacted.
- Tom'la temasa geçildi.
- I finally contacted him by phone.
- Sonunda, telefonla onunla temasa geçtim.
- I contacted her.
- Onunla temasa geçtim.
- Tom contacted the authorities.
- Tom yetkililerle temasa geçti.
- I've contacted them.
- Onlarla temasa geçtim.
- Tom contacted the police.
- Tom polisle temasa geçmiş.
- I've contacted him.
- Onunla temasa geçtim.
- Has contact been made?
- Temasa geçildi mi?
- Sami contacted a private detective.
- Sami özel bir dedektifle temasa geçti.
- Please contact Tom directly.
- Doğrudan Tom'la temasa geçin.
- Everyone's been contacted.
- Herkesle temasa geçildi.
- I also contacted the police.
- Ben de polisle temasa geçtim.
- I contacted him.
- Onunla temasa geçtim.
- Has anybody contacted Tom?
- Kimse Tom'la temasa geçti mi?
- I contacted her.
- Ben onunla temasa geçtim.
- We must contact the police at once.
- Derhal polisle temasa geçmeliyiz.
Show More (32)
|
| 6 |
contact |
iletişim |
n. |
|
- They lost all contact with the space shuttle.
- Uzay mekiğiyle tüm iletişimi kaybettiler.
- Facebook offers the legacy contact, which is managed by another Facebook account after you pass away.
- Facebook, siz vefat ettikten sonra başka bir Facebook hesabı tarafından yönetilen miras iletişimini sunuyor.
- Dan didn't even try to contact Linda.
- Dan Linda ile iletişim kurmayı denemedi bile.
- Contact my son.
- Oğlumla iletişim kurun.
- Please write your contact address here.
- Lütfen iletişim adresinizi buraya yazın.
- I've been in constant contact with Tom.
- Tom'la sürekli iletişim halindeydim.
- I've been in contact with Tom.
- Tom'la iletişim halindeydim.
- You've been in contact with Tom, haven't you?
- Tom'la iletişim halindeydin, değil mi?
- She wasn't able to contact him by phone.
- Onunla telefonla iletişim kuramadı.
- How can I contact Tom?
- Tom ile nasıl iletişim kurabilirim?
- They're attempting to contact her.
- Onunla iletişim kurmaya çalışıyorlar.
- I can't contact Tom.
- Tom'la iletişim kuramıyorum.
- Tom doesn't have a phone, so it's difficult to contact him.
- Tom'un telefonu yok, bu yüzden onunla iletişim kurmak zor.
- Did someone contact Tom?
- Birisi Tom'la iletişim kurdu mu?
- What's the best way to contact you?
- Sizinle iletişim kurmanın en iyi yolu nedir?
- Tom wasn't able to contact Mary by phone.
- Tom, telefon vasıtasıyla Mary ile iletişim kuramadı.
- I can't contact her.
- Onunla iletişim kuramıyorum.
- I stay in contact with Tom.
- Tom'la iletişim halindeyim.
- Do you keep in contact with your high school classmates?
- Lisedeki sınıf arkadaşlarınızla iletişimi sürdürüyor musunuz?
- I've been in contact with them.
- Onlarla iletişim halindeydim.
- I don't know how to contact you.
- Seninle nasıl iletişim kuracağımı bilmiyorum.
- These are my contact details.
- Bunlar benim iletişim bilgilerim.
- I understand you wish to contact your husband.
- Kocanızla iletişim kurmayı istemenizi anlıyorum.
- Has contact been made?
- İletişim kuruldu mu?
- I was at my wit's end after having failed to contact her.
- Onunla iletişim kurmayı başaramadığım için aklım başımdan gitmişti.
- I think it's time for me to contact him by phone.
- Sanırım telefonla onunla iletişim kurmamın zamanıdır.
- I will contact you as soon as I arrive.
- Gelir gelmez sizinle iletişim kuracağım.
- In case of a medical emergency, would you like us to contact someone?
- Tıbbi anlamda acil bir durum olursa iletişim kurmamızı istediğiniz birisi var mı?
- Tom wasn't able to contact Mary by phone.
- Tom, Mary ile telefonla iletişim kuramadı.
Show More (26)
|
| 7 |
contact |
bağlantı kurmak |
v. |
|
- Who did Tom contact?
- Tom kiminle bağlantı kurdu?
- Tom was unable to contact the coast guard.
- Tom sahil güvenlikle bağlantı kuramadı.
- I've contacted Tom.
- Tom'la bağlantı kurdum.
- Perhaps we should contact her.
- Belki de onunla bağlantı kurmamız gerekir.
- If you need Vietnamese learning books, please contact me.
- Vietnamca öğrenme kitaplarına ihtiyacınız varsa, lütfen benimle bağlantı kurun.
- Layla contacted Sami.
- Leyla, Sami ile bağlantı kurdu.
- Contact Tom Jackson for details.
- Ayrıntılar için Tom Jackson'la bağlantı kurun.
- I think it's time for me to contact her.
- Sanırım onunla bağlantı kurmamın zamanıdır.
- I've tried to contact you.
- Ben seninle bağlantı kurmaya çalıştım.
- Has anybody contacted Tom?
- Kimse Tom ile bağlantı kurdu mu?
- Contact me tomorrow.
- Yarın benimle bağlantı kur.
- Sami contacted that girl.
- Sami o kızla bağlantı kurdu.
- Sami contacted a photographer.
- Sami bir fotoğrafçıyla bağlantı kurdu.
- Tom has been trying to contact you.
- Tom seninle bağlantı kurmaya çalışıyor.
- I've been trying to contact Tom.
- Tom'la bağlantı kurmaya çalışıyorum.
- Tom contacted the police.
- Tom polisle bağlantı kurdu.
- I tried to contact Tom.
- Tom ile bağlantı kurmaya çalıştım.
- I'll try and contact Tom now.
- Şimdi Tom'la bağlantı kurmaya çalışacağım.
- We'll contact Tom.
- Tom'la bağlantı kuracağız.
- He comes into contact with all kinds of people.
- Her türlü insanla bağlantı kurar.
- Let's try to contact Tom again.
- Tom'la tekrar bağlantı kurmaya çalışalım.
- Tom contacted John through Mary.
- Tom, Mary aracılığıyla John'la bağlantı kurdu.
- We tried to contact the other ship.
- Diğer gemiyle bağlantı kurmaya çalıştık.
- Who told you to contact me?
- Benimle bağlantı kurmanı kim söyledi?
- I've tried to contact her.
- Ben onunla bağlantı kurmaya çalıştım.
Show More (22)
|
| 8 |
contact |
temas kurmak |
v. |
|
- The Commission has not had any contact so far with FIFA on this issue.
- Komisyon şu ana kadar FIFA ile bu konuda herhangi bir temas kurmamıştır.
- I'll tell him to contact you.
- Ona seninle temas kurmasını söyleyeceğim.
- Tom is going to contact Mary.
- Tom Mary ile temas kuracak.
- I've been unable to contact Tom.
- Tom'la temas kuramadım.
- He will be contacting you directly.
- O sizinle doğrudan temas kuracak.
- I have to contact Tom.
- Tom ile temas kurmak zorundayım.
- I think you'll want to contact Tom as soon as possible.
- Sanırım en kısa sürede Tom'la temas kurmak isteyeceksin.
- Sami decided to contact the FBI.
- Sami, FBI ile temas kurmaya karar verdi.
- Let's try to contact Tom again.
- Tom'la tekrar temas kurmaya çalışalım.
- I tried to contact Tom.
- Tom ile temas kurmaya çalışıyordum.
- Feel free to contact me if you have any other questions.
- Başka sorunlarınız olursa benimle temas kurmaktan çekinmeyin.
- Tom is trying to contact you.
- Tom seninle temas kurmaya çalışıyor.
- Contact Tom.
- Tom'la temas kurun.
- Tom tried to contact Mary.
- Tom Mary ile temas kurmaya çalıştı.
- I'll try and contact Tom now.
- Şimdi Tom'la temas kurmaya çalışacağım.
- Tom is going to contact you.
- Tom seninle temas kuracak.
- I'll tell her to contact you.
- Ona seninle temas kurmasını söyleyeceğim.
- I finally was able to contact Tom.
- Sonunda Tom'la temas kurabildim.
- I'll try and contact him now.
- Şimdi onunla temas kurmaya çalışacağım.
- I contacted my parents.
- Ebeveynlerimle temas kurdum.
Show More (17)
|
| 9 |
contact |
bağlantı |
n. |
|
- He has several contacts in Dubai.
- Dubai'de birkaç bağlantısı var.
- Rest assured, then, that we returned inspired by our discussions and by the contacts we made at the social forum.
- Tartışmalarımızdan ve sosyal forumda kurduğumuz bağlantılardan ilham alarak geri döndüğümüzden emin olabilirsiniz.
- What we have to avoid when we are in the Commission, in Brussels, is losing contact with reality.
- Komisyon'da, Brüksel'de bulunduğumuz sırada kaçınmamız gereken şey, gerçeklikle bağlantımızı kaybetmektir.
- Mary added Tom to her contacts.
- Mary, Tom'u bağlantılarına ekledi.
- I'm losing visual contact with you.
- Seninle görsel bağlantımı kaybediyorum.
- Do you know how to contact her?
- Onunla nasıl bağlantı kurulacağını biliyor musun?
- Some people try to gain advantage by exploiting their personal contacts.
- Bazı insanlar kendi kişisel bağlantılarını kullanarak avantaj kazanmaya çalışır.
- I have contacts in the White House.
- Beyaz Saray ile bağlantılarım var.
- We've lost contact.
- Bağlantıyı kaybettik.
- Some people try to gain advantage by exploiting their personal contacts.
- Bazı insanlar kişisel bağlantılarını kullanarak avantaj elde etmeye çalışır.
- We lost radio contact.
- Biz telsiz bağlantısını kaybettik.
- We lost radio contact.
- Telsiz bağlantısını kaybettik.
Show More (9)
|
| 10 |
contact |
temas etmek |
v. |
|
- Infected stocks will always be slaughtered, as will any animals put at risk by contact with them.
- Enfekte hayvanlar ve onlarla temas ederek risk altına giren tüm hayvanlar her zaman kesilecektir.
- New regulations need to be adopted in the field of materials and articles intended to come into contact with foodstuffs.
- Gıda maddeleriyle temas edecek malzemeler ve maddeler alanında yeni yönetmelikler çıkarılması gereklidir.
- Virtually all of us have used them and come into contact with them.
- Neredeyse hepimiz onları kullandık ve onlarla temas ettik.
- By studying overseas, students can come into contact with other manners and customs.
- Öğrenciler yurtdışında eğitim görerek diğer görgü ve geleneklerle temas edebilirler.
- When acid comes in contact with metal, it causes a chemical reaction.
- Asit metalle temas ettiğinde kimyasal bir reaksiyona neden olur.
- If you have symptoms of the cold, don't have any contact with the elderly and the chronically ill and don't go out without wearing a mask.
- Soğuk algınlığı belirtiniz varsa yaşlılarla ve kronik hastalığı olanlarla temas etmeyin ve maske takmadan dışarı çıkmayın.
- Please don't hesitate to contact me if you have any other questions.
- Başka sorunlarınız olursa benimle temas etmekten çekinmeyin.
- If you have symptoms of the cold, don't have any contact with the elderly and the chronically ill and don't go out without wearing a mask.
- Soğuk algınlığı belirtileriniz varsa, yaşlılar ve kronik hastalığı olanlarla temas etmeyin ve maske takmadan dışarı çıkmayın.
Show More (5)
|
| 11 |
contact |
bağlantıya geçmek |
v. |
|
- Tom will contact you.
- Tom sizinle bağlantıya geçecek.
- I'll contact Tom.
- Tom ile bağlantıya geçeceğim.
- I'll contact Tom.
- Tom'la bağlantıya geçeceğim.
- Let's contact Tom.
- Tom'la bağlantıya geçelim.
- Old friends contacted me.
- Eski arkadaşlar benimle bağlantıya geçtiler.
- I'm not sure I can contact her.
- Onunla bağlantıya geçebileceğimden emin değilim.
- If you are in Paris, contact me by telephone!
- Eğer Paris'teyseniz benimle telefonla bağlantıya geçin!
Show More (4)
|
| 12 |
contact |
görüşmek |
v. |
|
- Tom finally contacted Mary by phone.
- Tom sonunda Mary ile telefonda görüştü.
- Have you contacted Tom about this?
- Bu konuda Tom'la görüştün mü?
- I finally contacted him by phone.
- Sonunda onunla telefonda görüştüm.
- We had taken an oath not to contact one another again.
- Bir daha görüşmeyeceğimize yemin etmiştik.
- Tom has secretly been contacting Mary.
- Tom gizlice Mary ile görüşüyor.
- We need to contact Tom's parents.
- Tom'un ebeveynleri ile görüşmeliyiz.
- We had taken an oath not to contact one another again.
- Birbirimizle bir daha görüşmeyeceğimize dair yemin etmiştik.
Show More (4)
|
| 13 |
contact |
irtibat |
n. |
|
- The ICRC monitors the condition of individual prisoners and maintains contact with their families.
- Uluslararası Kızılhaç Komitesi, tek tek mahkumların durumunu izler ve aileleriyle irtibatı sürdürür.
- I'll keep in contact.
- İrtibatta kalacağım.
- They said that contact with the plane had been lost.
- Uçakla irtibatın kesildiğini söylediler.
- Please write your contact address here.
- Lütfen irtibat adresini buraya yaz.
- We've been in contact.
- Biz irtibattayız.
- We recommend cutting off all further contact with the rebels.
- İsyancılarla tüm irtibatı kesmenizi tavsiye ediyoruz.
Show More (3)
|
| 14 |
contact |
ile temasa geçmek |
v. |
|
- We will contact the Commission on that matter this afternoon.
- Bu konuda öğleden sonra Komisyon ile temasa geçeceğiz.
- If death occurs at home, whoever discovers the body should contact the family doctor.
- Evde bir ölüm vakası olursa, cesedi kim bulursa aile doktoru ile temasa geçmelidir.
- I'll contact Tom.
- Tom ile temasa geçeceğim.
- Layla contacted Sami.
- Leyla, Sami ile temasa geçti.
- Tom contacted Mary.
- Tom Mary ile temasa geçti.
- Has anyone contacted Tom?
- Biri Tom ile temasa geçti mi?
Show More (3)
|
| 15 |
contact |
kontak kurmak |
v. |
|
- We'll contact you by phone as soon as we arrive.
- Biz varır varmaz sizinle telefon vasıtasıyla kontak kuracağız.
- Tom hasn't been able to contact Mary by phone.
- Tom Mary ile telefonla kontak kuramadı.
- We don't even know how to contact Tom.
- Tom'la nasıl kontak kuracağımızı bile bilmiyoruz.
- I've tried to contact him.
- Onunla kontak kurmaya çalıştım.
- I'll contact Tom.
- Tom'la kontak kuracağım.
Show More (2)
|
| 16 |
contact |
kontak |
n. |
|
- This circuit breaker has two sets of contacts.
- Bu devre kesicide iki kontak seti bulunuyor.
- When did you start wearing contacts?
- Ne zaman kontak lens takmaya başladın?
- How long have you been wearing contacts?
- Ne kadar süredir kontak lens takıyorsun?
- She took off her glasses and put her contacts in.
- O, gözlüğünü çıkardı ve kontak lenslerini taktı.
Show More (1)
|
| 17 |
contact |
kişi |
n. |
|
- Would you like to add me to your contact list?
- Kişi listene beni eklemek ister misin?
- Would you like to add me to your contact list?
- Beni kişi listenize eklemek ister misiniz?
- If death occurs at home, whoever discovers the body should contact the family doctor.
- Evde ölüm meydana gelirse, cesedi bulan kişi aile doktoruna başvurmalıdır.
Show More (0)
|
| 18 |
contact |
lens |
n. |
|
- The doctor prescribed my contacts.
- Doktor lenslerim için reçete yazdı.
Show More (-2)
|
| 19 |
contact |
iletişim (bilgileri) |
adj. |
|
- He sent me the contact details of his real estate agent.
- Bana emlakçısının iletişim bilgilerini gönderdi.
Show More (-2)
|
| 20 |
contact |
kontak (yapıştırıcı vb.) |
adj. |
|
- He fixed the table with contact adhesive.
- Masayı kontak yapıştırıcı ile sabitledi.
Show More (-2)
|
| 21 |
contact |
tanıdık (faydalı olabilecek) |
n. |
|
- I have contacts in the White House.
- Beyaz Saray'da tanıdıklarım var.
Show More (-2)
|
