Tureng - crowded - İngilizce Türkçe Cümleler

Geçmiş

	İngilizce	Türkçe
1	crowded	kalabalık (yer)	adj.
	We are working in a crowded market, colleagues. Kalabalık bir pazarda çalışıyoruz, meslektaşlarım. Nice, clean, quiet, the least crowded, and the northernmost capital city. Güzel, temiz, sessiz, en az kalabalık ve en kuzeydeki başkent. It's completely crowded in there. İçerisi çok kalabalık. The bus was hot and crowded. Otobüs sıcak ve kalabalıktı. It's a bit crowded here. Burası biraz kalabalık. It's a bit crowded in here. Burada biraz kalabalık. The train was crowded. Tren kalabalıktı. The beaches are less crowded in September. Eylül ayında plajlar daha az kalabalık olur. The beaches are less crowded in September. Plajlar eylül ayında daha az kalabalık. At that time, the train was terribly crowded. O zaman, tren son derece kalabalıktı. The crowds here are spectacular. Buradaki kalabalık muhteşem. This restaurant is always crowded. Bu restoran her zaman kalabalıktır. The train was so crowded that I had to stand all the way. Tren o kadar kalabalıktı ki yol boyunca ayakta durmak zorunda kaldım. The next train will be less crowded than this one. Bir sonraki tren bundan daha az kalabalık olacak. I heard someone call my name in the crowded bus. Kalabalık otobüste birinin adımı seslendiğini duydum. We're crowded now. Biz şimdi kalabalığız. The bus is always crowded. Otobüs her zaman kalabalıktır. It's crowded again today. Bugün yine kalabalık. Kyoto is most crowded when it is most beautiful. Kyoto'nun en kalabalık olduğu zamanlar en güzel olduğu zamanlardır. I wonder why it's so crowded here today. Bugün burasının niçin çok kalabalık olduğunu merak ediyorum. A stranger spoke to me on the crowded bus. Kalabalık otobüste bir yabancı benimle konuştu. It being Sunday, the park was crowded. Pazar olduğu için park kalabalıktı. Istanbul is a crowded city. İstanbul kalabalık bir şehir. Country roads aren't as crowded as city roads. Kırsal yolları şehir yolları kadar kalabalık değil. I heard someone call my name in the crowded bus. Kalabalık otobüste birinin adımı söylediğini duydum. The bar was so crowded you could hardly move. Bar o kadar kalabalıktı ki zorlukla hareket edebiliyordunuz. Everywhere seems to be crowded. Her yer kalabalık görünüyor. The next train will be less crowded than this one. Sonraki tren bu trenden daha az kalabalık olur. The bus was awfully crowded. Otobüs son derece kalabalıktı. The road is crowded so we probably won't get in promised time. Yol kalabalık, muhtemelen söz verdiğimiz zamanda varamayacağız. The train wasn't as crowded as I thought it would be. Tren düşündüğüm kadar kalabalık değildi. The room was crowded. Oda kalabalıktı. The bar was so crowded you could hardly move. Bar öyle kalabalıktı ki, zorlukla hareket ediliyordu. The store happened to be crowded yesterday. Mağaza dün şans eseri kalabalıktı. It seems less crowded during the week. Hafta boyunca daha az kalabalık görünüyor. It's still crowded. Hâlâ kalabalık. It's still crowded. Hala kalabalık. The store was so crowded that Tom and Mary lost sight of each other. Dükkan o kadar kalabalıktı ki Tom ve Mary birbirlerini gözden kaybettiler. The mall was crowded. Alışveriş merkezi kalabalıktı. Look out for pickpockets on crowded trains. Kalabalık trenlerde yankesicilere dikkat et. The bar is crowded. Bar kalabalık. This one's crowded, so let's take the next train. Bu tren kalabalık, bu yüzden bir sonraki trene binelim. The store was so crowded that Tom and Mary lost sight of each other. Mağaza o kadar kalabalıktı ki Tom ve Mary birbirlerini gözden kaybettiler. The place was crowded. Burası kalabalıktı. It's crowded today. Bugün kalabalık. Saint Peter's Square was crowded. Aziz Petrus meydanı kalabalıktı. This train is crowded, so let's take the next one. Bu tren kalabalık, bir sonrakine binelim. The beach wasn't very crowded. Sahil fazla kalabalık değildi. The roads of Istanbul are crowded. İstanbul'un yolları kalabalıktır. Suddenly, the crowds stopped cheering. Birden kalabalık tezahüratı kesti. This Publix is always crowded. Bu Publix her zaman kalabalıktır. The cafeteria was crowded. Kafeterya kalabalıktı. The train was not so crowded as I had expected. Tren beklediğim kadar çok kalabalık değildi. This restaurant is always crowded. Bu restoran her zaman kalabalık. I wish the subway wasn't so crowded every morning. Keşke metro her sabah bu kadar kalabalık olmasaydı. The roads of Istanbul are crowded. İstanbul'un yolları kalabalık. That place is always crowded, but I reserved a table today, so we don't have to worry. Orası her zaman kalabalıktır, ama bugün bir masa ayırttım, bu yüzden endişelenmemize gerek yok. It's a little crowded in here. Burada biraz kalabalık. We had a casual meeting on the crowded street. Kalabalık caddede tesadüfen karşılaştık. I wonder why it's so crowded here today. Bugün burası neden bu kadar kalabalık, merak ediyorum. It being Sunday, the park was crowded. Pazar olduğundan park kalabalıktı. Look out for pickpockets on crowded trains. Kalabalık trenlerde yankesicilere dikkat edin. Why is the train so crowded today? Bugün tren neden bu kadar kalabalık? The front of the bus was not crowded. Otobüsün önü kalabalık değildi. On crowded buses young people should give their seats to old people. Kalabalık otobüslerde gençler yerlerini yaşlılara vermelidir. Can I use a netbook while standing in a crowded train? Kalabalık bir trende dururken netbook kullanabilir miyim? The hospital is not crowded. Hastane kalabalık değil. The mall was crowded. AVM kalabalıktı. Istanbul is a crowded city. İstanbul kalabalık bir şehirdir. The corridor was so crowded that we couldn't walk. Koridor o kadar kalabalıktı ki yürüyemedik. The bus was awfully crowded. Otobüs çok kalabalıktı. It's crowded today. Bugün çok kalabalık. Is it always so crowded here? Burası her zaman çok kalabalık mı? It's a bit crowded in here. Burası biraz kalabalık. It's crowded, so let's take the next train. Burası kalabalık, o yüzden bir sonraki trene binelim. Tom says it's crowded. Tom oranın kalabalık olduğunu söylüyor. It seems less crowded during the week. Haftaiçi daha az kalabalık duruyor. On crowded buses young people should give their seats to old people. Kalabalık otobüslerde gençler koltuklarını yaşlılara vermelidir. Tom got on the crowded elevator. Tom kalabalık asansöre bindi. At that time, the train was terribly crowded. O sırada, tren çok kalabalıktı. This Publix is always crowded. Bu Publix her zaman kalabalık. This train is crowded, so let's take the next one. Bu tren kalabalık, bu yüzden bir sonrakine binelim. The front of the bus was not crowded. Otobüsün ön tarafı kalabalık değildi. The beach was crowded. Plaj kalabalıktı. The bus was so crowded that I was kept standing all the way to the station. Otobüs o kadar kalabalıktı ki istasyona kadar ayakta kaldım. Tom says it's crowded. Tom kalabalık olduğunu söylüyor. Country roads aren't as crowded as city roads. Köy yolları şehir yolları kadar kalabalık değildir. It's getting kind of crowded in here. Burası biraz kalabalık oluyor. It's not as crowded here as I expected it to be. Burası olmasını beklediğim kadar kalabalık değil. It really was crowded. Gerçekten kalabalıktı. Was the bus crowded? Otobüs kalabalık mıydı? I found the theater crowded. Tiyatroyu kalabalık buldum. The park was crowded. Park kalabalıktı. Italy's beaches are crowded in the summer. İtalya'nın sahilleri yazın kalabalıktır. The road is crowded so we probably won't get in promised time. Yol kalabalık bu yüzden muhtemelen söz verilen zamanda varmayacağız. Tom was stuck in a crowded elevator. Tom kalabalık bir asansörde sıkışmıştı. The train was so crowded that none of us could get a seat. Tren o kadar kalabalıktı ki hiçbirimiz oturacak yer bulamadık. The bus is always crowded. Otobüs her zaman kalabalık. Kyoto is most crowded when it is most beautiful. Kyoto en güzel olduğunda kalabalıktır. The train was not so crowded as I had expected. Tren beklediğim kadar kalabalık değildi. The train was so crowded that I was kept standing all the way. Tren o kadar kalabalıktı ki yol boyunca ayakta kaldım. Tom was stuck in a crowded elevator. Tom kalabalık bir asansörde sıkıştı. The most crowded city in Turkey is Istanbul. Türkiye'nin en kalabalık şehri İstanbul'dur. The store happened to be crowded yesterday. Dün mağaza tesadüfen kalabalıktı. It's not as crowded here as I expected it to be. Burası beklediğim kadar kalabalık değilmiş. The train was so crowded that none of us could get a seat. Tren o kadar kalabalıktı ki hiçbirimiz bir yer bulamadı. It's completely crowded in there. Orası tamamen kalabalık. The church was crowded. Kilise kalabalıktı. The busses are especially crowded during rush hour. Otobüsler özellikle işe gidiş geliş saatlerinde kalabalıktır. The bus was crowded. Otobüs kalabalıktı. I wish the subway wasn't so crowded every morning. Keşke metro her sabah çok kalabalık olmasa. Is it always so crowded here? Burası her zaman bu kadar kalabalık mıdır? London's less crowded than Delhi. Londra Delhi'den daha az kalabalık. We're crowded now. Şimdi kalabalık olduk. The hospital is crowded. Hastane kalabalık. Saint Peter's Square is crowded. Aziz Petrus Meydanı kalabalık. The busses are especially crowded during rush hour. Otobüsler özellikle trafiğin yoğun olduğu saatlerde kalabalık oluyor. The train wasn't as crowded as I thought it would be. Tren, olacağını düşündüğüm kadar kalabalık değildi. This one's crowded, so let's take the next train. Bu tren kalabalık, o yüzden bir sonraki trene binelim. Was the train crowded? Tren kalabalık mıydı? It's a little crowded in here. Burası biraz kalabalık. Show More (118)
2	crowded	dolu	adj.
	The room was crowded with furniture. Oda mobilyalarla doluydu. The beach was crowded with tourists. Plaj turistlerle dolu. His store is always crowded with customers. Mağazası her zaman müşterilerle doludur. The park was crowded with people with children. Park çocuklu insanlarla doluydu. The zoo is crowded with visitors. Hayvanat bahçesi ziyaretçilerle doluydu. I found the hotel crowded with foreign tourists. Oteli yabancı turistlerle dolu buldum. The train was crowded with people. Tren insanlarla doluydu. The store was crowded with holiday shoppers. Mağaza, tatil alışverişçileriyle doluydu. Whichever highway you decide on, it will be crowded with cars and trucks. Hangi otoyola karar verirsen ver, arabalarla ve kamyonlarla dolu olacaktır. The store was crowded with holiday shoppers. Mağaza, tatil alışverişi yapanlarla doluydu. Whichever highway you decide on, it will be crowded with cars and trucks. Hangi otoyola karar verirseniz verin, arabalar ve kamyonlarla dolu olacaktır. The beach was crowded with tourists. Plaj turistlerle doluydu. The room was crowded with furniture. Oda, mobilya ile doluydu. The border crossing was crowded with people, many of whom were refugees. Sınır kapısı, çoğu mülteci olan insanlarla doluydu. The zoo is crowded with visitors. Hayvanat bahçesi ziyaretçilerle doludur. The pantomime is crowded with merry hearts. Pandomim neşeli kalpler ile doludur. The street was crowded with cars. Cadde arabalarla doluydu. It's an area crowded with new houses. Yeni evlerle dolu bir bölge. The street was crowded with people. Cadde insanlarla doluydu. The shop was crowded with young people. Dükkân genç insanlarla doluydu. Show More (17)
3	crowded	toplanmış (bir yere)	adj.
	Everyone crowded around the fantastic dancer. Herkes fantastik dansçının etrafında toplanmıştı. The people crowded round the injured man, but they made way for the doctor when he reached the scene of the accident. İnsanlar yaralı adamın etrafında toplandılar, ancak kaza yerine ulaştığında doktora yol açtılar. The people crowded round the injured man, but they made way for the doctor when he reached the scene of the accident. İnsanlar yaralı adamın etrafına toplandılar fakat doktor olay yerine yaklaştığında ona yol verdiler. Show More (0)