|
- The diplomatic corps work to promote international relations and peace.
- Diplomatik görevliler uluslararası ilişkileri ve barışı desteklemek amacıyla çalışırlar.
- There was even talk of a diplomatic incident, of a crisis between Spain and France, and between Spain and Morocco.
- Hatta diplomatik bir olaydan İspanya ile Fransa ve İspanya ile Fas arasında bir krizden söz ediliyordu.
- I have to say that he is very diplomatic.
- Çok diplomatik biri olduğunu söylemek zorundayım.
- The EU's role is mainly one of political, logistical support, and diplomatic action to be undertaken.
- AB'nin rolü esas olarak siyasi, lojistik destek ve diplomatik eylemlerin üstlenilmesinden ibarettir.
- Of course, the first was acute disappointment at the failure of diplomatic efforts.
- Elbette bunlardan ilki, diplomatik çabaların başarısızlığa uğramasından duyulan şiddetli hayal kırıklığıydı.
- It has a huge diplomatic corps which reflects its colonial past.
- Sömürgeci geçmişini yansıtan büyük bir diplomatik teşkilata sahiptir.
- Has the European Union lost all its diplomatic and economic influence?
- Avrupa Birliği tüm diplomatik ve ekonomik etkisini kaybetti mi?
- What is important is that both mediating parties are aware of their diplomatic and military powers.
- Önemli olan, arabuluculuk yapan her iki tarafın da diplomatik ve askeri güçlerinin farkında olmalarıdır.
- This is a diplomatic issue and one that must be raised urgently.
- Bu diplomatik bir mesele ve acilen gündeme getirilmesi gereken bir konu.
- The Union has established its diplomatic and humanitarian role.
- Birlik diplomatik ve insani rolünü tesis etmiştir.
- The CFSP will have to adapt rapidly to the new diplomatic climate.
- ODGP'nin yeni diplomatik iklime hızla adapte olması gerekecektir.
- The current diplomatic procedures in this region are also the result of initiatives by the Greek Presidency.
- Bu bölgedeki mevcut diplomatik prosedürler de Yunanistan Dönem Başkanlığı'nın girişimlerinin sonucudur.
- I personally believe that a diplomatic presence is of great importance.
- Ben şahsen diplomatik varlığın büyük önem taşıdığına inanıyorum.
- We need to continue in our diplomatic efforts to resolve the crisis peacefully.
- Krizin barışçıl yollarla çözülmesi için diplomatik çabalarımızı sürdürmemiz gerekiyor.
- Europe must not hesitate to deploy all its diplomatic and economic resources to achieve this.
- Avrupa bunu başarmak için tüm diplomatik ve ekonomik kaynaklarını seferber etmekten çekinmemelidir.
- This clearly shows that Europeans want to take a balanced, international diplomatic approach.
- Bu da Avrupalıların dengeli, uluslararası diplomatik bir yaklaşım benimsemek istediklerini açıkça göstermektedir.
- We need a stronger diplomatic mechanism.
- Daha güçlü bir diplomatik mekanizmaya ihtiyacımız var.
- What happens if you have a single European diplomatic presence abroad?
- Yurtdışında tek bir Avrupa diplomatik varlığınız varsa ne olur?
- There is no point on this issue using euphemisms or diplomatic language.
- Bu konuda üstü kapalı ifadeler ya da diplomatik bir dil kullanmanın bir anlamı yok.
- It is therefore naive to think that Saddam could have been called to order with diplomatic pleas alone.
- Dolayısıyla Saddam'ın sadece diplomatik ricalarla yola getirilebileceğini düşünmek saflık olur.
- Finally, I should like to touch upon the political and diplomatic dimension.
- Son olarak siyasi ve diplomatik boyuta değinmek istiyorum.
- We hope that these diplomatic proceedings will enable us to achieve our objective.
- Bu diplomatik girişimlerin amacımıza ulaşmamızı sağlayacağını umuyoruz.
- The idea of a more integrated European diplomatic service has been mentioned.
- Daha entegre bir Avrupa diplomatik servisi fikrinden bahsedildi.
- I support placing the budgetary line as a first step in the reserve to be released according to diplomatic progress.
- Diplomatik ilerlemeye göre kullanıma açılacak rezervin ilk adımı olarak bütçe kaleminin konulmasını destekliyorum.
- The plan will involve diplomatic and other types of risks, but the goal will make them worth taking.
- Plan diplomatik ve diğer türden riskler içerecektir ancak hedef bu riskleri almaya değer kılacaktır.
- However, in addition to our united political reaction, we must adjust the European Union's diplomatic standpoint.
- Bununla birlikte, ortak siyasi tepkimize ek olarak, Avrupa Birliği'nin diplomatik duruşunu da ayarlamalıyız.
- At the same time, the European Union is struggling with serious diplomatic and economic problems.
- Avrupa Birliği aynı zamanda ciddi diplomatik ve ekonomik sorunlarla da mücadele etmektedir.
- The European Union possesses political, economic and diplomatic resources for this purpose.
- Avrupa Birliği bu amaçla siyasi, ekonomik ve diplomatik kaynaklara sahiptir.
- The idea of a more integrated European diplomatic service has been mentioned.
- Daha bütünleşik bir Avrupa diplomatik servisi fikrinden bahsedilmiştir.
- Diplomatic inactivity gives the EU absolutely no credibility as a peace broker in the Middle East.
- Diplomatik hareketsizlik AB'ye Orta Doğu'da bir barış arabulucusu olarak kesinlikle güvenilirlik kazandırmamaktadır.
- We would also like it to be able to call on a joint diplomatic service.
- Ayrıca ortak bir diplomatik servise çağrıda bulunabilmeyi de isteriz.
- President Macron has made the fight against terrorism France's diplomatic priority.
- Cumhurbaşkanı Macron terörizmle mücadeleyi Fransa'nın diplomatik önceliği haline getirdi.
- President Macron has made the fight against terrorism France's diplomatic priority.
- Başkan Macron terörle mücadeleyi Fransa'nın diplomatik önceliği haline getirdi.
- The incident triggered a diplomatic crisis between the two nations.
- Olay iki ülke arasında diplomatik bir krizi tetikledi.
- Tom isn't very diplomatic, is he?
- Tom çok diplomatik değil, değil mi?
- Diplomatic dialogue helped put an end to the conflict.
- Diplomatik diyalog çatışmayı bitirmeye yardımcı oldu.
- We're diplomatic.
- Biz diplomatiğiz.
- Tom was very diplomatic.
- Tom çok diplomatikti.
- Tom isn't very diplomatic, is he?
- Tom pek diplomatik değil, değil mi?
- You're diplomatic.
- Sen diplomatiksin.
- Tom is very diplomatic, isn't he?
- Tom çok diplomatik, değil mi?
- A diplomatic crisis arose between the two nations.
- İki ülke arasında diplomatik bir kriz ortaya çıktı.
- Diplomatic dialogue helped put an end to the conflict.
- Diplomatik diyalog çatışmanın sona ermesine yardımcı oldu.
- He belongs to the diplomatic corps.
- Diplomatik bir birliğe mensup.
- Tom is just being diplomatic, isn't he?
- Tom sadece diplomatik davranıyor, değil mi?
- Tom was quite diplomatic.
- Tom oldukça diplomatikti.
- He's preparing for a diplomatic career.
- Diplomatik bir kariyer için hazırlanıyor.
- Tom is diplomatic.
- Tom diplomatiktir.
- Tom wasn't very diplomatic.
- Tom pek diplomatik değildi.
- Tom has no diplomatic experience.
- Tom'un diplomatik deneyimi yok.
- Neither Tom nor Mary has a diplomatic passport.
- Ne Tom ne de Mary diplomatik bir pasaporta sahiptir.
- Tom has no diplomatic experience.
- Tom'un hiç diplomatik deneyimi yok.
- You're diplomatic.
- Diplomatiksiniz.
- Tom is diplomatic, but Mary isn't.
- Tom diplomatik ama Mary değil.
- Some Japanese people have faced discrimination in China as a result of diplomatic problems between the two countries.
- İki ülke arasındaki diplomatik sorunlar nedeniyle bazı Japonlar Çin'de ayrımcılığa maruz kaldı.
- Tom is diplomatic, isn't he?
- Tom diplomatik, değil mi?
- Tom is being quite diplomatic, isn't he?
- Tom oldukça diplomatik davranıyor, değil mi?
- I'm diplomatic.
- Ben diplomatiğim.
- The hostage crisis created a diplomatic crisis between the two nations.
- Rehine krizi iki ülke arasında diplomatik bir kriz yarattı.
- The conflict quickly escalated from a soccer game to a diplomatic crisis.
- Çatışma hızla futbol maçından diplomatik bir krize yükseldi.
- Neither Tom nor Mary has a diplomatic passport.
- Ne Tom'un ne de Mary'nin diplomatik bir pasaportu var.
- The conflict quickly escalated from a soccer game to a diplomatic crisis.
- Çatışma hızla bir futbol maçından diplomatik bir krize dönüştü.
Show More (59)
|