1 |
dive |
dalmak |
v. |
|
- Hawk dives but fails to find any earth the first day.
- Şahin dalar ancak ilk gün herhangi bir yeryüzü bulamaz.
- Hawk dives but fails to find any earth the first day.
- Şahin dalar ama ilk gün yeryüzünü bulamaz.
- The submarine can dive up to 300 meters.
- Denizaltı 300 metreye kadar dalabilir.
- He knows how to dive.
- Nasıl dalınacağını biliyor.
- Tom learned to dive when he was thirteen.
- Tom on üç yaşındayken dalmayı öğrendi.
- She learned to dive when she was five.
- Beş yaşındayken dalmayı öğrendi.
- He learned to dive when he was five.
- O, beş yaşındayken dalmayı öğrendi.
- He learned to dive when he was five.
- Beş yaşındayken dalmayı öğrendi.
- I know how to dive.
- Nasıl dalınacağını biliyorum.
- Tom learned to dive when he was five.
- Tom beş yaşındayken dalmayı öğrendi.
- I learned to dive when I was five.
- Beş yaşındayken dalmayı öğrendim.
- She learned to dive when she was five.
- O beş yaşındayken dalmayı öğrendi.
- I learned to dive when I was five.
- Ben beş yaşındayken dalmayı öğrendim.
- Tom knows how to dive.
- Tom dalmayı biliyor.
- This submarine can dive more than a mile deep.
- Bu denizaltı bir milden fazla derine dalabilir.
- They learned to dive when they were five.
- Beş yaşındayken dalmayı öğrendiler.
- You learned to dive when you were five, didn't you?
- Beş yaşındayken dalmayı öğrendin, değil mi?
- Who wants to find pearls, has to dive deep.
- Her kim inci bulmak istiyorsa derinlere dalmalı.
- They learned to dive when they were five.
- Onlar, beş yaşındayken dalmayı öğrendiler.
- As we dive deeper, the water becomes colder.
- Daha derine daldığımız zaman su soğur.
- We learned to dive when we were five.
- Beş yaşındayken dalmayı öğrendik.
- As we dive deeper, the water becomes colder.
- Derinlere daldıkça su daha da soğuyor.
- He knows how to dive.
- O dalmayı bilir.
- I know how to dive.
- Nasıl dalacağımı biliyorum.
- Do you know how to dive?
- Nasıl dalınacağını biliyor musunuz?
- Mary learned to dive when she was five.
- Mary beş yaşındayken dalmayı öğrendi.
- The sperm whale can dive to a depth of 1,000 meters.
- Amberbalığı, 1000 metre derinliğe dalabilir.
- Who wants to find pearls, has to dive deep.
- İnci bulmak isteyen, derinlere dalmak zorundadır.
- Tom knows how to dive.
- Tom nasıl dalacağını biliyor.
- The submarine can dive up to a 1000 feet.
- Denizaltı 1000 feet'e kadar dalabilir.
- I get a kick from diving.
- Ben dalmaktan heyecan duyuyorum.
- The submarine can dive up to a 1000 feet.
- Denizaltı 1000 fite kadar dalabilir.
- The sperm whale can dive to a depth of 1,000 meters.
- İspermeçet balinası, 1,000 metre derinliğe kadar dalabilir.
- We learned to dive when we were five.
- Biz beş yaşındayken dalmayı öğrendik.
- We were diving.
- Biz dalıyorduk.
Show More (32)
|
2 |
dive |
dalış yapmak |
v. |
|
- Hawk dives but fails to find any earth the first day.
- Hawk dalış yapar ancak ilk gün herhangi bir yeryüzü bulamaz.
- Tom said he thought he wouldn't enjoy going skin diving with Mary.
- Tom, Mary ile deri dalışı yapmaktan hoşlanmayacağını düşündüğünü söyledi.
- Do you want to go sky diving?
- Gökyüzü dalışı yapmak ister misin?
- We were diving.
- Dalış yapıyorduk.
- He did a pencil dive into the pool.
- Havuza bir kalem dalışı yaptı.
- When was the last time you dived?
- En son ne zaman dalış yaptınız?
- When was the last time you dived?
- En son ne zaman dalış yaptın?
- This submarine can dive more than a mile deep.
- Bu deniz altı bir mil derinlikten fazla fazlasına dalış yapabilir.
- I dive almost every day.
- Neredeyse her gün dalış yapıyorum.
- I get a kick from diving.
- Dalış yapmaktan keyif alırım.
Show More (8)
|
3 |
dive |
dalış |
n. |
|
- His desire to dive has cost him his life.
- Dalış arzusunu onun hayatına mal oldu.
- Tom is a dive master.
- Tom bir dalış ustası.
- The pilot lost control and the plane went into a dive.
- Pilot kontrolü kaybetti ve uçak dalışa geçti.
- Tom is a dive master.
- Tom bir dalış ustasıdır.
- It is a dive bar.
- Bu bir dalış çubuğu.
Show More (2)
|
4 |
dive |
atlama |
n. |
|
- I want to dive off the cliff.
- Uçurumdan atlamak istiyorum.
- He did a pencil dive into the pool.
- Havuza çivileme atladı.
Show More (-1)
|
5 |
dive |
suya dalmak |
v. |
|
- Tom watched Mary dive into the water.
- Tom, Mary'nin suya dalışını izledi.
Show More (-2)
|
6 |
dive |
batakhane |
n. |
|
- It is a dive bar.
- Burası bir batakhane.
Show More (-2)
|
7 |
dive |
dalma |
n. |
|
- His desire to dive has cost him his life.
- Dalma arzusu hayatına mal oldu.
Show More (-2)
|