enter - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
enter girmek v.
  • Thirdly, it is important for asylum seekers to be able to enter the labour market as quickly as possible.
  • Üçüncü olarak, sığınmacıların mümkün olan en kısa sürede işgücü piyasasına girebilmeleri önemlidir.
  • This correction only enters the correct budget lines without obviously changing the content of the amendments.
  • Bu düzeltme, değişikliklerin içeriğini açıkça değiştirmeden sadece doğru bütçe satırlarını girmektedir.
  • EU enlargement is entering its crucial phase.
  • AB genişlemesi kritik bir aşamaya giriyor.
Show More (561)
enter içeri girmek v.
  • You entered.
  • İçeri girdin.
  • Tom nervously entered.
  • Tom gergin biçimde içeri girdi.
  • Take your shoes off before you enter.
  • İçeri girmeden önce ayakkabılarınızı çıkarın.
Show More (21)
enter katılmak v.
  • Anyone who was present at the peace talks in Japan can no longer safely enter Indonesia.
  • Japonya'daki barış görüşmelerine katılan hiç kimse artık Endonezya'ya güvenli bir şekilde giremiyor.
  • If he enters a competition, the first prize is his for sure.
  • Eğer bir yarışmaya katılırsa, birincilik ödülü kesinlikle onun olur.
  • Tom decided to enter the competition.
  • Tom yarışmaya katılmaya karar verdi.
Show More (11)
enter başlamak v.
  • A new government entered office end of May with an ambitious reform programme.
  • Mayıs sonunda yeni bir hükümet iddialı bir reform programı ile göreve başlamıştır.
  • Malta is entering the accession negotiations.
  • Malta katılım müzakerelerine başlıyor.
  • Tom didn't like school until he entered junior high school.
  • Tom ortaokula başlayana kadar okulu sevmedi.
Show More (4)
enter giriş yapmak v.
  • Each year, a large number of illegitimate asylum seekers enter the EU.
  • Her yıl çok sayıda gayrimeşru sığınmacı AB'ye giriş yapmaktadır.
  • Because you're a minor, you can't enter.
  • Reşit olmadığın için giriş yapamazsın.
Show More (-1)
enter geçirmek v.
  • Even so, I think the positions are quite clear and they shall be entered in the Minutes.
  • Öyle olsa bile tutumların oldukça net olduğunu ve bunların Tutanaklara geçirileceğini düşünüyorum.
Show More (-2)
enter yürürlüğe girmek v.
  • The Erika packages only entered partially into force on 23 July 2003.
  • Erika paketi ancak 23 Temmuz 2003 tarihinde kısmen yürürlüğe girmiştir.
Show More (-2)
enter koymak v.
  • A study has found that Wikipedia is wrong in 90 percent of its entries on health and medical matters.
  • Bir araştırma, Wikipedia'nın sağlık ve tıbbi konulardaki girdilerinin yüzde 90'ında yanlışlık olduğunu ortaya koydu.
Show More (-2)
enter enter tuşu n.
  • With this module you can make the Enter key generate an event.
  • Bu modül ile Enter tuşunun bir olay oluşturmasını sağlayabilirsiniz.
Show More (-2)
enter yazmak v.
  • You have to enter your house number, suburb, post code and street seperately.
  • Ev numaranı, mahalleni, posta kodunu ve sokağını ayrı ayrı yazmak zorundasın.
Show More (-2)
enter içine girmek v.
  • We entered into a serious conversation.
  • Ciddi bir sohbetin içine girdik.
Show More (-2)