|
- The recent developments restored faith in public services.
- Son gelişmeler kamu hizmetlerine olan inancı yeniden tesis etmiştir.
- I must say that today, quite frankly, I have no faith in the WTO.
- Açıkçası bugün DTÖ'ye hiç inancım kalmadığını söylemeliyim.
- In that way, faith could be restored in the process at the same time.
- Bu şekilde aynı zamanda inanç da yeniden tesis edilebilir.
- I indeed hear this gospel, but I have no faith!
- Her ne kadar bu hakikati hissetsem de hiç inancım yok!
- Faith is not a comfortable basis on which to proceed in politics.
- İnanç, siyasette ilerlemek için rahat bir temel değildir.
- The Union's faith in the multilateral approach, which it had ten years ago, is even stronger today.
- Birliğin on yıl önce sahip olduğu çok taraflı yaklaşıma olan inancı bugün daha da güçlüdür.
- We must put our faith in quality.
- Kaliteye olan inancımızı ortaya koymalıyız.
- This is the profession of faith that I wanted to give to you at the beginning of my answer.
- Bu, cevabımın başında size vermek istediğim inanç mesleğidir.
- I have no faith in these.
- Bunlara hiç inancım yok.
- We are a country of many different faiths, and we have excellent doctors.
- Biz birçok farklı inanca sahip bir ülkeyiz ve mükemmel doktorlarımız var.
- We must win back their faith in EU politics.
- AB siyasetine olan inançlarını yeniden kazanmalıyız.
- We must be careful to ensure that we do not create an intolerant Europe where only one faith is acceptable.
- Sadece tek bir inancın kabul gördüğü hoşgörüsüz bir Avrupa yaratmamak için dikkatli olmalıyız.
- This parable was meant as a reference to faith and its foundations.
- Bu benzetme, inanca ve onun temellerine bir gönderme olarak düşünülmüştür.
- Faith in the Stability and Growth Pact is being shaken.
- İstikrar ve Büyüme Paktına olan inanç sarsılıyor.
- We were handed a country that has lost faith in its politicians.
- Politikacılarına olan inancını kaybetmiş bir ülke teslim edildi bize.
- We would censure acts of violence based on a misinterpretation of religion or faith.
- Dinin ya da inancın yanlış yorumlanmasına dayalı şiddet eylemlerini kınıyoruz.
- Popular faith in the EU is waning in many Member States.
- Birçok Üye Devlette AB'ye olan popüler inanç azalıyor.
- Popular faith in the EU is waning in many Member States.
- Birçok Üye Devlette halkın AB'ye olan inancı azalmaktadır.
- Prime Minister, finally I would like to say that I have great faith in your work.
- Sayın Başbakan, son olarak çalışmalarınıza büyük inancım olduğunu söylemek isterim.
- The people of Chad have no faith in their democratic institutions and they have been proved right.
- Çad halkının demokratik kurumlarına inancı kalmadı ve haklı oldukları kanıtlandı.
- The faith of citizens in the European Central Bank is primarily based on price stability.
- Vatandaşların Avrupa Merkez Bankası'na olan inancı öncelikle fiyat istikrarına dayanmaktadır.
- This is a further expression of the lack of faith in the political and popular legitimacy of the country's own regime.
- Bu, ülkenin kendi rejiminin siyasi ve popüler meşruiyetine olan inanç eksikliğinin bir başka ifadesidir.
- Islam is a faith that promotes peace, equality and secure life.
- İslam barışı, eşitliği ve güvenli yaşamı teşvik eden bir inançtır.
- It's times like this, it's hard not to lose faith.
- Böyle zamanlarda inancımızı kaybetmemek elde değil.
- Both faiths believe they have a monopoly over the truth.
- Her iki inanç da gerçeğin kendi tekellerinde olduğuna inanıyor.
- Both faiths believe they have a monopoly over the truth.
- Her iki inanç da gerçeğin kendi tekellerinde olduğunu düşünüyor.
- It will give you faith that what you're doing is right.
- Bu size yaptığınız şeyin doğru olduğuna dair inanç verecektir.
- For centuries the sapphire symbolized faith, truth and sincerity.
- Safir yüzyıllar boyunca inancı, hakikati ve samimiyeti sembolize etti.
- For centuries the sapphire symbolized faith, truth and sincerity.
- Yüzyıllar boyunca safir inancı, gerçeği ve samimiyeti sembolize etmiştir.
- Both faiths believe they have a monopoly over the truth.
- Her iki inanç da gerçeğin kendi tekelinde olduğuna inanıyor.
- It's times like this, it's hard not to lose faith.
- Böyle zamanlarda inancını kaybetmemek zordur.
- I think Tom has a lot of faith in Mary.
- Sanırım Tom'un Mary'ye çok inancı var.
- The head of the government must inspire the faith of the people.
- Hükümetin başı halkın inancına ilham vermeli.
- God tested Sami's faith.
- Tanrı Sami'nin inancını sınadı.
- I have lost faith in that doctor.
- O doktora inancımı kaybettim.
- Dan had a strong faith in God.
- Dan'in güçlü bir Tanrı inancı vardı.
- Tom has complete faith in Mary.
- Tom'un Mary'ye inancı tam.
- In the Christian faith, followers believe that there is only one God, and Jesus Christ is the Son of God.
- Hıristiyan inancında, inananlar tek bir Tanrı olduğuna ve İsa Mesih'in Tanrı'nın Oğlu olduğuna inanırlar.
- I have complete faith in them.
- Onlara olan inancım tam.
- When reading certain comments, people can completely lose faith in humanity.
- Bazı yorumları okurken, insanlar insanlığa olan inançlarını tamamen kaybedebilirler.
- Always keep the faith.
- İnancını her zaman koru.
- Science builds planes and skyscrapers, but faith brings them together.
- Bilim uçakları ve gökdelenleri inşa eder, ama inanç onları bir araya getirir.
- He had lost all faith in his ability to succeed.
- Başarılı olacağına dair tüm inancını kaybetmişti.
- He is a man of faith.
- O bir inanç insanıdır.
- In this faith I wish to live and die.
- Bu inançla yaşamak ve ölmek istiyorum.
- Sami's faith was shaken.
- Sami'nin inancı sarsıldı.
- God tested Sami's faith.
- Tanrı Sami'nin inancını sınıyordu.
- You've restored my faith in humanity.
- İnsanlığa olan inancımı geri getirdiniz.
- I have lost faith in that doctor.
- O doktora olan inancımı kaybettim.
- He has lost faith in the doctor.
- O, doktora olan inancını kaybetti.
- We've lost faith in humanity.
- Biz insanlığa olan inancımızı kaybettik.
- I have complete faith in his abilities.
- Onun yeteneklerine tam bir inancım var.
- He belongs to the Catholic faith.
- Katolik inancına mensup.
- Tom has complete faith in his boss.
- Tom'un, patronuna tam inancı vardır.
- People lost faith in banks.
- İnsanlar bankalara olan inancını kaybetti.
- To lose faith in God is to lose your points of reference.
- Allah'a olan inancını kaybetmek referans noktaları kaybetmektir.
- Faith is certainty without evidence.
- İnanç kanıt olmadan kesin olan şeydir.
- I have complete faith in his abilities.
- Onun yeteneklerine inancım tam.
- Don't let me lose faith in justice.
- Adalete olan inancımı kaybetmeme izin verme.
- To lose faith in God is to lose your points of reference.
- Tanrı'ya olan inancını kaybetmek, referans noktalarını kaybetmektir.
- Unlike his sister, he has retained the religious faith his parents brought him up in.
- Kız kardeşinin aksine, ailesinin onu yetiştirdiği dini inancı muhafaza etti.
- Tom's faith in Mary never wavered.
- Tom'un Mary'ye olan inancı hiç sarsılmadı.
- They lost faith in the existing system.
- Mevcut sisteme olan inançlarını kaybettiler.
- I have complete faith in him.
- Ona inancım tam.
- He has lost faith in the doctor.
- Doktora olan inancını kaybetmiştir.
- Tom has a lot of faith in you.
- Tom senin için çok fazla inanca sahip.
- Tom has a lot of faith in you.
- Tom'un sana çok inancı var.
- I have complete faith in him.
- Ona olan inancım tam.
- Tom had a crisis of faith.
- Tom bir inanç krizi geçirdi.
- Since then, his faith has been severely shaken.
- O zamandan beri inancı ciddi şekilde sarsıldı.
- Layla had faith that she could help Sami.
- Layla'nın Sami'ye yardım edebileceğine inancı vardı.
- We haven't lost our faith in Tom.
- Tom'a olan inancımızı kaybetmedik.
- I have complete faith in Tom.
- Tom'a inancım tam.
- My faith in the next generation is increasing.
- Bir sonraki nesile olan inancım artıyor.
- I have complete faith in them.
- Onlara inancım tam.
- I appreciate the faith you've shown in me.
- Bana gösterdiğiniz inancı takdir ediyorum.
- My faith in the next generation is increasing.
- Gelecek nesle olan inancım artıyor.
- I'm really confused about my faith right now.
- Şimdi benim inanç konusunda gerçekten kafam karıştı.
- I have faith they'll find Tom.
- Tom'u bulacaklarına inancım var.
- Even if faith were a placebo, I would rather have it than not.
- İnanç bir plasebo olsa bile, bende olmamasındansa olmasını tercih ederim.
- You don't have enough faith in yourself.
- Kendinizde yeterince inancınız yok.
- God tested Sami's faith.
- Tanrı Sami'nin inancını test etti.
- Despite his weak faith, the priest blessed him.
- Zayıf inancına rağmen, rahip onu kutsadı.
- Keep the faith alive!
- İnancını canlı tut!
- Since then, his faith has been severely shaken.
- O zamandan beri onun inancı ciddi olarak sarsıldı.
- When reading certain comments, people can completely lose faith in humanity.
- Bazı yorumları okurken, insanlar insanlığa olan inancını tamamen kaybedebilir.
- I have complete faith in you.
- Sana inancım tam.
- I have a lot of faith in this project.
- Bu projeye inancım tam.
- I find your lack of faith disturbing.
- İnanç eksikliğini rahatsız edici buluyorum.
- The head of the government must inspire the faith of the people.
- Hükümet başkanı, halka inanç telkin etmeli.
- Even if faith were a placebo, I would rather have it than not.
- İnanç bir plasebo olsa bile, ona sahip olmayı olmamaya tercih ederim.
- Faith is certainty without evidence.
- İnanç, kanıtsız kesinliktir.
- We've lost faith in humanity.
- İnsanlığa olan inancımızı kaybettik.
- You've restored my faith in humanity.
- İnsanlığa olan inancımı tazelediniz.
- Always keep the faith.
- Her zaman inancını koru.
- Faith will move mountains.
- İnanç dağları yerinden oynatır.
- Faith can move mountains.
- İnanç dağları yerinden oynatabilir.
- I'm really confused about my faith right now.
- Şu an inancım konusunda kafam çok karışık.
- In the Christian faith, followers believe that there is only one God, and Jesus Christ is the Son of God.
- Hristiyan inancında, imanlıların inancına göre, tek bir Tanrı vardır ve İsa Tanrı'nın Oğludur.
- I have a lot of faith in you.
- Benim sana çok inancım var.
- Dan had a strong faith in God.
- Dan'in Tanrı'ya güçlü bir inancı vardı.
- I have a lot of faith in people.
- İnsanlara karşı çok inancım var.
- Tom has complete faith in his boss.
- Tom'un patronuna inancı tam.
- I'm losing faith in you.
- Sana olan inancımı kaybediyorum.
- A person without faith is frightening.
- İnancı olmayan bir insan korkutucudur.
- Don't let me lose faith in justice.
- Adalete olan inancımı kaybetmeme izin vermeyin.
- I've lost faith in you.
- Sana olan inancımı kaybettim.
- They lost faith in the existing system.
- Mevcut sisteme inançlarını kaybettiler.
Show More (105)
|
|
- John The Apostle did not see any contradiction between the keeping of God's Law and faith in Jesus Christ.
- Elçi Yuhanna, Tanrı'nın Yasası'na bağlı kalmakla İsa Mesih'e iman etmek arasında herhangi bir çelişki görmemiştir.
- Even if faith were a placebo, I would rather have it than not.
- İman bir yalancı ilaç da olsa, ona sahip olmayı olmamaya yeğlerim.
- Despite his weak faith, the priest blessed him.
- Zayıf imanına rağmen, rahip onu kutsadı.
- Islam isn't based on blind faith.
- İslam gözü kapalı imana dayanmaz.
- Science builds planes and skyscrapers, but faith brings them together.
- Bilim, uçak ve gökdelenler inşa eder ama iman onları bir araya getirir.
- God tested Sami's faith.
- Allah Sami'nin imanını sınadı.
- If you have faith in God,You can control all five senses and live a peaceful longlife.
- Allah'a imanın varsa, tüm beş duyunu kontrol edip huzurlu bir uzun yaşam sürebilirsin.
Show More (4)
|