1 |
fierce |
şiddetli |
adj. |
|
- A fierce heatwave hit the eastern seaboard.
- Şiddetli bir sıcak hava dalgası doğu sahillerini vurdu.
- The president's statement met with fierce opposition.
- Başkan'ın açıklaması şiddetli bir muhalefetle karşılaştı.
- There is fierce debate in the United States and Canada.
- Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada'da şiddetli tartışmalar var.
- If that is true, it is difficult to understand the fierce opposition from the United States.
- Eğer bu doğruysa, Amerika Birleşik Devletleri'nin şiddetli muhalefetini anlamak zordur.
- His thirst is fierce.
- Onun susuzluğu şiddetli.
- You're going to come up against fierce competition.
- Şiddetli bir rekabetle karşılaşacaksın.
- A fierce battle took place at Monte Cassino.
- Monte Cassino'da şiddetli bir savaş oldu.
- A fierce battle took place at Monte Cassino.
- Monte Cassino'da şiddetli bir savaş yaşandı.
- The author is a fierce critic of American foreign policy.
- Yazar, Amerikan dış politikasının şiddetli bir eleştirmenidir.
- His thirst is fierce.
- Susuzluğu çok şiddetli.
- Another fierce battle was ready to begin.
- Bir başka şiddetli savaş başlamaya hazırdı.
- The competition was fierce.
- Rekabet çok şiddetliydi.
- A fierce battle was fought by the soldiers.
- Askerler tarafından şiddetli bir savaş yapıldı.
- Another fierce battle was ready to begin.
- Şiddetli bir savaş daha başlamaya hazırdı.
- How can you stand that fierce heat all day?
- Bütün gün o şiddetli sıcağa nasıl dayanabiliyorsun?
- The battle quickly became fierce and bloody.
- Savaş hızla şiddetli ve kanlı bir hal aldı.
- The battle was fierce and unbelievably bloody.
- Savaş şiddetli ve inanılmaz şekilde kanlıydı.
- A fierce battle led to an historical victory for Sweden.
- Şiddetli bir savaş İsveç için tarihi bir zafere yol açtı.
- The battle was fierce and unbelievably bloody.
- Savaş çok şiddetli ve inanılmaz derecede kanlıydı.
Show More (16)
|
2 |
fierce |
vahşi |
adj. |
|
- The man backed away from the pack of fierce dogs.
- Adam vahşi köpek sürüsünden uzaklaşarak geri çekildi.
- Tom is fierce.
- Tom vahşidir.
- One reporter said he looked like a fierce bulldog.
- Bir muhabir onun vahşi bir buldog gibi göründüğünü söyledi.
- A fierce dog attacked the girl.
- Vahşi bir köpek kıza saldırdı.
- Tom is fierce.
- Tom vahşi.
- It is said that the Sentinelese are extremely fierce people.
- Sentinellerin son derece vahşi insanlar olduğu söylenir.
Show More (3)
|
3 |
fierce |
sert |
adj. |
|
- He gave me a fierce look.
- Bana sert bir bakış attı.
- It is said that the Sentinelese are extremely fierce people.
- Sentinel yerlilerinin oldukça sert insanlar olduğu söylenilmektedir.
- Tom gave me a fierce look.
- Tom bana sert bir bakış attı.
- I hear the competition is pretty fierce.
- Rekabetin oldukça sert olduğunu duydum.
Show More (1)
|
4 |
fierce |
ateşli |
adj. |
|
- Wow! You look fierce in that outfit.
- Vay canına! Bu kıyafetin içinde çok ateşli görünüyorsun.
- The author is a fierce critic of American foreign policy.
- Yazar, Amerikan dış politikasının ateşli bir eleştirmenidir.
Show More (-1)
|
5 |
fierce |
çok |
adj. |
|
- He takes fierce pride in his country.
- Ülkesiyle çok gurur duyuyor.
Show More (-2)
|
6 |
fierce |
azgın |
adj. |
|
- One reporter said he looked like a fierce bulldog.
- Bir muhabir, onun azgın bir bulldog köpeğine benzediğini söyledi.
Show More (-2)
|
7 |
fierce |
kızgın |
adj. |
|
- Tom looks fierce.
- Tom kızgın görünüyor.
Show More (-2)
|
8 |
fierce |
öfkeli |
adj. |
|
- Tom looks fierce.
- Tom öfkeli görünüyor.
Show More (-2)
|
9 |
fierce |
azılı |
adj. |
|
- Tom is a fierce competitor.
- Tom azılı bir rakiptir.
Show More (-2)
|