|
- Tom looks like he's frightened.
- Tom korkmuş görünüyor.
- Tom felt helpless and frightened.
- Tom çaresiz ve korkmuş hissetti.
- Tom seemed frightened at first.
- Tom ilk başta korkmuş görünüyordu.
- You sound frightened.
- Korkmuş gibisin.
- Tom didn't seem to be frightened.
- Tom korkmuş gibi görünmüyordu.
- Tom didn't seem frightened.
- Tom korkmuş görünmüyordu.
- She'd never been this frightened before.
- Daha önce hiç bu kadar korkmamıştı.
- Tom is just frightened.
- Tom sadece korkmuş.
- Tom doesn't look frightened.
- Tom korkmuş görünmüyor.
- I've never been so frightened in my whole life.
- Hayatım boyunca hiç bu kadar korkmamıştım.
- Are you a man or a frightened rabbit?
- Sen bir erkek misin yoksa korkmuş bir tavşan mı?
- I'm not frightened.
- Korkmuş değilim.
- I hope Tom isn't frightened.
- Umarım Tom korkmamıştır.
- Tom looked frightened.
- Tom korkmuş görünüyordu.
- Tom is very frightened.
- Tom çok korkmuş.
- I wasn't frightened.
- Korkmamıştım.
- Tom felt helpless and frightened.
- Tom kendini çaresiz ve korkmuş hissetti.
- You sound frightened.
- Korkmuş görünüyorsun.
- She seemed frightened at first, but only for a moment.
- İlk başta korkmuş gibiydi ama sadece bir anlığına.
- Tom seems frightened.
- Tom korkmuş görünüyor.
- Tom looks frightened.
- Tom korkmuş görünüyordu.
- Tom seemed to be frightened.
- Tom korkmuş görünüyordu.
- Both Tom and Mary are very frightened.
- Hem Tom hem de Mary çok korkmuşlar.
- When she noticed that the man followed after her, she began to become frightened.
- Adamın kendisini takip ettiğini fark ettiğinde korkmaya başladı.
- Tom didn't seem frightened at first.
- Tom başlangıçta korkmuş görünmüyordu.
- Tom looked a little frightened.
- Tom biraz korkmuş görünüyordu.
- Tom's frightened.
- Tom korkmuş.
- Tom wasn't very frightened.
- Tom çok korkmamıştı.
- Tom seemed frightened.
- Tom korkmuş görünüyordu.
- Tom looks like he's frightened.
- Tom korkmuş gibi görünüyor.
- She'd never been so frightened.
- Hiç bu kadar korkmamıştı.
- Mary, frightened, stretched out her arms to hold me.
- Mary, korkmuş bir halde, beni tutmak için kollarını uzattı.
- Tom is probably frightened.
- Tom muhtemelen korkmuş.
- Tom didn't look frightened.
- Tom korkmuş görünmüyordu.
- Tom tried not to look frightened.
- Tom korkmuş görünmemeye çalıştı.
- Tom said Mary didn't look frightened.
- Tom, Mary'nin korkmuş görünmediğini söyledi.
- Tom looks frightened.
- Tom korkmuş görünüyor.
- Tom sounds frightened.
- Tom korkmuş görünüyor.
- She'd never been so frightened.
- O, asla o kadar korkmamıştı.
- Tom didn't seem frightened at first.
- Tom ilk başta korkmuş görünmüyordu.
- She'd never been this frightened before.
- O, daha önce hiç bu kadar korkmamıştı.
- When she noticed that the man followed after her, she began to become frightened.
- O, adamın onu izlediğini fark ettiğinde korkmaya başladı.
- Tom seemed to be frightened.
- Tom korkmuş gibi görünüyordu.
- Tom sounds frightened.
- Tom korkmuş gibi geliyor.
Show More (41)
|
