|
- This is not about giving in to the agricultural lobby for the umpteenth time.
- Bu, tarım lobisine bilmem kaçıncı kez boyun eğmekle de ilgili değildir.
- If we give in to such counterforces, honest hauliers and the railways will be driven out of business.
- Eğer bu tür karşı güçlere boyun eğersek, dürüst nakliyeciler ve demiryolları iş yapamaz hale gelecektir.
- This is not about giving in to the agricultural lobby for the umpteenth time.
- Bu konu tarım lobisine bilmem kaçıncı kez boyun eğmekle ilgili değildir.
- It would be wrong to give in to attempts to demonise GM foods and feedstuffs.
- GDO'lu gıdaları ve yem maddelerini şeytanlaştırma girişimlerine boyun eğmek yanlış olur.
- We must not give in to those Member States that are failing to invest sufficiently in this.
- Bu konuda yeterince yatırım yapmayan Üye Devletlere boyun eğmemeliyiz.
- We take this as a reality but we are not intending to give in to it.
- Bunu bir gerçeklik olarak kabul ediyoruz ancak buna boyun eğmek niyetinde değiliz.
- The European Union cannot give in to the whims of any country when the future of its farmers is a stake.
- Avrupa Birliği, çiftçilerinin geleceği söz konusu olduğunda herhangi bir ülkenin kaprislerine boyun eğemez.
- It would be wrong to give in to attempts to demonise GM foods and feedstuffs.
- GDO'lu gıda ve yem maddelerini şeytanlaştırma girişimlerine boyun eğmek yanlış olacaktır.
- We do not give in to death threats.
- Ölüm tehditlerine boyun eğmeyiz.
- If we don't give in to her, she'll use that on everyone?
- Eğer ona boyun eğmezsek, bunu herkese karşı mı kullanacak?
- I won't give in to you, no matter what.
- Ne olursa olsun sana boyun eğmeyeceğim.
- A society under the rule of law must never give in to these terrorists.
- Hukukun üstünlüğü altındaki bir toplum asla bu teröristlere boyun eğmemelidir.
- The opposition finally gave in to our demands.
- Muhalefet sonunda taleplerimize boyun eğdi.
- But suppose the central banks give in to this pressure.
- Ama merkez bankalarının bu baskıya boyun eğdiğini varsayalım.
- He argued and argued and finally gave in to my demands.
- Tartıştı, tartıştı ve sonunda taleplerime boyun eğdi.
- Never give in to a child's demands.
- Bir çocuğun taleplerine asla boyun eğmeyin.
- When we wouldn't give in to his demands, Anubis executed the First Minister.
- Taleplerine boyun eğmediğimizde, Anubis Birinci Bakanı idam etti.
- My husband always said to earn a child's respect, never give in to them.
- Kocam her zaman bir çocuğun saygısını kazanmak için onlara asla boyun eğmemelisin derdi.
- We must never, ever, ever give in to terrorists.
- Asla ama asla teröristlere boyun eğmemeliyiz.
- She wouldn't even give in to a cabinet member.
- Bir kabine üyesine bile boyun eğmez.
- Do not give in to bullying and push ahead in your work.
- Zorbalığa boyun eğmeyin ve işinizde ilerleyin.
- We cannot give in to such demands.
- Bu tür taleplere boyun eğemeyiz.
- Only when they give in to our desire and give us what we want will we stop inflicting pain upon them?
- Ancak arzularımıza boyun eğdiklerinde ve bize istediğimizi verdiklerinde onlara acı çektirmeyi bırakacak mıyız?
- Only when they give in to our desire and give us what we want will we stop inflicting pain upon them?
- Ancak arzularımıza boyun eğip bize istediklerimizi verdiklerinde, onlara acı çektirmekten vazgeçebilecek miyiz?
- The way to do that is not to give in to blackmail and threats.
- Bunu yapmanın yolu şantaj ve tehditlere boyun eğmemektir.
- Mom, you cannot give in to him, okay?
- Anne, ona boyun eğemezsin, tamam mı?
- Do not give in to those demands.
- O taleplere boyun eğmeyin.
- They gave in to my opinion.
- Onlar benim fikrime boyun eğdiler.
- He never gives in to what I say.
- O, söylediklerime asla boyun eğmez.
- My mother finally has given in to my views.
- Annem sonunda benim görüşlerime boyun eğdi.
- He gave in to the temptation.
- O, günaha boyun eğdi.
- He never gives in to what I say.
- Söylediklerime asla boyun eğmez.
- He never gave in to temptation.
- Günaha asla boyun eğmez.
- You must not give in to his unreasonable demands.
- Onun mantıksız taleplerine boyun eğmemelisin.
- We will never give in to terrorist demands.
- Teröristlerin taleplerine asla boyun eğmeyeceğiz.
- Do not give in to those demands.
- O taleplere boyun eğme.
- She would not give in to her husband.
- O, kocasına boyun eğmedi.
- I won't give in to you no matter what.
- Ne olursa olsun sana boyun eğmeyeceğim.
- She usually has to give in to her big sister.
- Genelde ablasına boyun eğmek zorunda kalır.
- In most cases we had to give in to their demands.
- Çoğu durumda, onların taleplerine boyun eğmek zorunda kaldık.
- They'll give in to us some day.
- Onlar günün birinde bize boyun eğecekler.
- I always have to give in to him.
- Her zaman ona boyun eğmek zorundayım.
- I always have to give in to him.
- Ben her zaman ona boyun eğmek zorundayım.
- Tom never gave in to me that easily before.
- Tom daha önce bana hiç bu kadar kolay boyun eğmemişti.
- Don't give in to peer pressure.
- Akran baskısına boyun eğme.
- They gave in to my opinion.
- Benim fikrime boyun eğdiler.
- He never gave in to temptation.
- O, asla şeytana boyun eğmedi.
Show More (44)
|
