great - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
great büyük adj.
  • I am a great admirer of Dali's early paintings.
  • Dali'nin ilk dönem resimlerinin büyük bir hayranıyım.
  • The school fundraiser was a great success.
  • Okulun bağış toplama etkinliği büyük bir başarıydı.
  • We went to Guadalupe Island to see the great white shark.
  • Büyük beyaz köpekbalığını görmek için Guadalupe Adası'na gittik.
Show More (78)
great harika adj.
  • It was great to see all my friends from high school.
  • Liseden tüm arkadaşlarımı görmek harikaydı.
  • This boosts market confidence in its decisions and is a great example of open government.
  • Bu, piyasanın kararlarına olan güvenini artırır ve açık hükümetin harika bir örneğidir.
  • You have made a great start.
  • Harika bir başlangıç yaptınız.
Show More (4)
great çok adj.
  • Giving these people the slightest amount of training would be of great help in tackling these disasters.
  • Bu insanlara en ufak bir eğitim verilmesi, bu felaketlerle mücadelede çok yardımcı olacaktır.
  • My feeling is that such issues will have to be discussed in great detail in the future.
  • Benim hissiyatım bu tür konuların gelecekte çok detaylı bir şekilde tartışılması gerektiği yönünde.
  • This assistance is given throughout the country to areas of greatest need, where access and security permit.
  • Bu yardım, erişimin ve güvenliğin izin verdiği yerlerde, en çok ihtiyaç duyulan bölgelere ülke çapında verilmektedir.
Show More (1)
great uzun adj.
  • We have discussed this topic at great length.
  • Bu konuyu uzun uzun tartıştık.
  • Debates on these areas have been held in this Parliament for a great many years.
  • Bu alanlara ilişkin tartışmalar bu Parlamento'da uzun yıllardır yapılmaktadır.
Show More (-1)
great harika! adj.
  • The trains are down.' 'Great! Now we have to walk 15 blocks.'
  • Trenler çalışmıyor.' "Harika! Şimdi 15 blok yürümemiz gerek.'
Show More (-2)
great kocaman adj.
  • Spread out under the balcony was a great crowd.
  • Balkonun altına yayılmış kocaman bir kalabalık vardı.
Show More (-2)
great en büyük adj.
  • This was one of the greatest historical events of the twentieth century.
  • Bu, yirminci yüzyılın en büyük tarihi olaylarından biriydi.
Show More (-2)
great cömert adj.
  • They were surprised to receive such a great donation.
  • Böylesine cömert bir bağış aldıklarına çok şaşırmışlardı.
Show More (-2)
great en iyi n.
  • LeBron ranks among NBA's all-time greats.
  • LeBron NBA'in tüm zamanların en iyileri arasında yer alıyor.
Show More (-2)
great en iyi adj.
  • She was one of the greatest archers in the country.
  • Ülkedeki en iyi okçulardan biriydi.
Show More (-2)