1 |
have difficulty |
zorluk çekmek |
v. |
|
- I am sure none of you will have difficulty understanding it.
- Eminim hiçbiriniz bunu anlamakta zorluk çekmeyeceksiniz.
- Women have difficulty not just in accessing work but in advancing their careers and levels of pay.
- Kadınlar sadece işe erişimde değil, kariyerlerinde ve ücret seviyelerinde ilerlemekte de zorluk çekmektedir.
- The distinction drawn is therefore hypocritical and I can understand very easily that industry has difficulty with it.
- Bu nedenle yapılan ayrım ikiyüzlüdür ve endüstrinin bu konuda zorluk çekmesini çok kolay anlayabiliyorum.
- Some Member States had difficulty coming to terms with yet another institution, and that was never our intention.
- Bazı Üye Devletler başka bir kurumla uzlaşmakta zorluk çekti ve bizim niyetimiz asla bu değildi.
- Tom is having difficulty walking.
- Tom yürümekte zorluk çekiyor.
- Do you have difficulty understanding what women or small children say to you?
- Kadınların ya da küçük çocukların size söylediklerini anlamakta zorluk çekiyor musunuz?
- Tom had difficulty learning French.
- Tom Fransızca öğrenmekte zorluk çekiyordu.
- We have had difficulty reaching you by phone.
- Sana telefonla ulaşmakta zorluk çektik.
- This kind of music is something that older people have difficulty understanding.
- Bu tür müzik, daha yaşlı insanların anlamakta zorluk çektiği bir şeydir.
- I have difficulty learning languages.
- Dil öğrenmekte zorluk çekiyorum.
- Tom has been having difficulty breathing.
- Tom nefes almada zorluk çekiyordu.
- At first, I had difficulty understanding people when they spoke too fast.
- İlk başlarda, insanlar çok hızlı konuştuklarında onları anlamakta zorluk çekiyordum.
- This kind of music is something that older people have difficulty understanding.
- Bu tür müzik yaşlı insanların anlamakta zorluk çektiği bir şeydir.
- I have difficulty chewing.
- Çiğnemekte zorluk çekiyorum.
- I have difficulty concentrating.
- Konsantre olmada zorluk çekiyorum.
- I have difficulty paying my rent.
- Kiramı ödemekte zorluk çekiyorum.
- We have had difficulty reaching you by phone.
- Size telefonla ulaşmakta zorluk çekiyoruz.
- Here's a list of words I have difficulty remembering that I have compiled so far.
- İşte şimdiye kadar derlediğim hatırlamakta zorluk çektiğim kelimelerin bir listesi.
- Here's a list of words I have difficulty remembering.
- İşte hatırlamakta zorluk çektiğim kelimelerin bir listesi.
- Tom has difficulty speaking.
- Tom konuşmakta zorluk çekiyor.
- Old people have difficulty understanding new technology of the time.
- Yaşlı insanlar zamanın yeni teknolojisini anlamakta zorluk çekiyor.
- I have difficulty breathing.
- Nefes almada zorluk çekiyorum.
- Old people have difficulty understanding new technology of the time.
- Yaşlı insanlar zamanın yeni teknolojisini anlamakta zorluk çekiyorlar.
Show More (20)
|
2 |
have difficulty |
zorluk yaşamak |
v. |
|
- The Commission still has difficulties with administration that is transparent and people-friendly.
- Komisyon, şeffaf ve insan dostu bir yönetim konusunda hala zorluklar yaşamaktadır.
- We all have difficulties with transport, whether we are coming here to Strasbourg or going to Brussels.
- İster buraya Strazburg'a gelelim ister Brüksel'e gidelim, hepimiz ulaşım konusunda zorluklar yaşıyoruz.
- I think, then, that I would have difficulties with us actually restricting this instrument to the internal market.
- O halde, bu aracı gerçekten iç pazarla sınırlandırmamız konusunda zorluk yaşayacağımı düşünüyorum.
- Also, we had difficulties with the Council on employee rights to information.
- Ayrıca, çalışanların bilgi edinme hakları konusunda Konsey ile zorluklar yaşadık.
- I know the Commission has difficulty with that.
- Komisyonun bu konuda zorluk yaşadığını biliyorum.
- We have difficulties there but I am sure that they are less than with the present opt-out regime.
- Bu konuda zorluklar yaşıyoruz ancak eminim ki bu zorluklar mevcut vazgeçme rejimine kıyasla daha azdır.
- If they do not pass on any data, they have difficulties over landing rights, leading to business problems.
- Eğer herhangi bir veriyi aktarmazlarsa, iniş hakları konusunda zorluk yaşarlar ve bu da ticari sorunlara yol açar.
- We have difficulty with long-term relationships, however.
- Ancak uzun vadeli ilişkiler konusunda zorluk yaşıyoruz.
- With which individual demands is the Council having difficulty?
- Konsey hangi bireysel talepler karşısında zorluk yaşıyor?
- We also know that small and medium-sized enterprises have difficulties when it comes to getting access to capital.
- Küçük ve orta ölçekli işletmelerin sermayeye erişim konusunda zorluklar yaşadığını da biliyoruz.
- There are areas where we have our differences, such as in heading 3 where we have always had difficulties.
- Farklılıklarımızın olduğu alanlar var, örneğin her zaman zorluk yaşadığımız 3. başlıkta olduğu gibi.
- Tom had difficulty in making ends meet on his salary.
- Tom maaşı ile geçinmede zorluk yaşadı.
- I have difficulty learning languages.
- Ben dil öğrenmekte zorluk yaşıyorum.
- Tom had difficulty convincing Mary to go the dance with him.
- Tom onunla dansa gitmesi için Mary'yi ikna etmede zorluk yaşadı.
- I'm having difficulties.
- Zorluklar yaşıyorum.
- They will have difficulty in achieving their goal.
- Onlar hedeflerine ulaşmakta zorluk yaşadılar.
- Tom had difficulty doing that.
- Tom onu yaparken zorluk yaşadı.
- Tom is having difficulty breathing.
- Tom nefes almada zorluk yaşıyor.
Show More (15)
|
3 |
have difficulty |
güçlük çekmek |
v. |
|
- But I have difficulty with the rapporteur's frequent insistence on a greater role for the European Union.
- Ancak raportörün sık sık Avrupa Birliği'nin daha büyük bir rol oynaması konusundaki ısrarını anlamakta güçlük çekiyorum.
- I am sure none of you will have difficulty understanding it.
- Eminim hiçbiriniz bunu anlamakta güçlük çekmeyeceksiniz.
- I have difficulty understanding abstract modern art, especially Mondrian.
- Soyut modern sanatı anlamada güçlük çekiyorum, özellikle Mondrian.
- We're having difficulty locating Tom.
- Tom'un yerini bulmada güçlük çekiyoruz.
- I have difficulty swallowing.
- Yutkunmakta güçlük çekiyorum.
- I have difficulty understanding abstract modern art, especially Mondrian.
- Soyut modern sanatı, özellikle de Mondrian'ı anlamakta güçlük çekiyorum.
- We're having difficulty finding Tom.
- Tom'u bulmakta güçlük çekiyoruz.
- Thank you very much for lending me $500 when I was having difficulty making ends meet.
- Geçimimi sağlamakta güçlük çekiyorken bana 500$ ödünç verdiğin için sana çok teşekkür ederim.
- Do you have difficulty understanding what women or small children say to you?
- Kadınların veya küçük çocukların size ne dediklerini anlamakta güçlük çekiyor musunuz?
- I'm having difficulties.
- Ben güçlük çekiyorum.
- Tom has difficulty controlling his anger.
- Tom öfkesini kontrol etmekte güçlük çekiyor.
- We're having difficulty finding someone who'll lend us the money we need.
- İhtiyacımız olan parayı bize ödünç verecek birini bulmakta güçlük çekiyoruz.
Show More (9)
|
4 |
have difficulty |
sorun yaşamak |
v. |
|
- Also, we had difficulties with the Council on employee rights to information.
- Ayrıca, çalışanların bilgi edinme hakları konusunda Konsey ile sorunlar yaşadık.
- Call me if you have difficulties.
- Sorun yaşarsan beni ara.
Show More (-1)
|