hurt - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
hurt incitmek v.
  • Carol, you're not the only one they hurt.
  • Carol, incittikleri tek kişi sen değilsin.
  • What you said really hurt Tom.
  • Söylediklerin Tom'u gerçekten incitti.
  • I hurt nobody.
  • Kimseyi incitmedim.
Show More (795)
hurt zarar vermek v.
  • They should be imposing smart sanctions that hurt those people in power.
  • İktidardaki insanlara zarar verecek akıllı yaptırımlar uygulamalıdırlar.
  • Digging the foundations for a house would hurt worms.
  • Bir evin temellerini kazmak solucanlara zarar verir.
  • Tom isn't going to hurt anyone.
  • Tom hiç kimseye zarar vermeyecek.
Show More (399)
hurt ağrımak v.
  • My leg hurts now.
  • Bacağım ağrıyor.
  • My tooth hurts badly.
  • Dişim çok kötü ağrıyor.
  • I want to text, but my eyes hurt.
  • Mesaj atmak istiyorum ama gözlerim ağrıyor.
Show More (126)
hurt acımak v.
  • It doesn't hurt at all.
  • Hiç acımıyor.
  • It hurts terribly.
  • Çok acıyor.
  • Suddenly my heart hurts.
  • Birden kalbim acıdı.
Show More (113)
hurt acıtmak v.
  • If I'm the first, you know, this might hurt a bit.
  • Eğer ilk ben olursam, bilirsiniz, bu biraz acıtabilir.
  • Each of your words hurts my heart.
  • Her bir sözün kalbimi acıtıyor.
  • Tom thought it was going to hurt.
  • Tom acıtacağını düşündü.
Show More (67)
hurt yaralamak v.
  • I could've hurt myself today.
  • Bugün kendimi yaralayabilirdim.
  • Tom is going to hurt himself if he's not a little more careful.
  • Tom biraz daha dikkatli olmazsa kendini yaralayacak.
  • I hurt myself yesterday.
  • Dün kendimi yaraladım.
Show More (41)
hurt zarar n.
  • It also doesn't hurt that the kids stay home.
  • Çocukların evde kalmalarının da bir zararı olmaz.
  • A nice afternoon snack does not hurt either.
  • Tatlı bir öğleden sonra atıştırmalığının da zararı olmaz.
  • A nice afternoon snack does not hurt either.
  • Tatlı bir öğleden sonra atıştırmasının da zararı olmaz.
Show More (23)
hurt canını yakmak v.
  • Be grateful for every day when you have nothing hurts.
  • Hiçbir şeyin canını yakmadığı her gün için minnettar ol.
  • Don't hurt me.
  • Canımı yakma.
  • It hurts when the other kids ignore you.
  • Diğer çocukların seni görmezden gelmesi canını yakıyor.
Show More (20)
hurt yaralı adj.
  • You're hurt, aren't you?
  • Yaralısın, değil mi?
  • I understand that Tom is hurt.
  • Tom'un yaralı olduğunu anlıyorum.
  • Tom's hurt.
  • Tom yaralı.
Show More (20)
hurt acı vermek v.
  • What has become of the honesty involved in admitting that reforms sometimes hurt?
  • Reformların bazen acı verdiğini kabul etmenin içerdiği dürüstlüğe ne oldu?
  • Making cuts hurts, but it also opens up new opportunities.
  • Kesinti yapmak acı verir ama aynı zamanda yeni fırsatların da önünü açar.
  • Would it hurt to die?
  • Ölmek acı verir mi?
Show More (14)
hurt zarar görmek v.
  • Tom wasn't hurt.
  • Tom zarar görmedi.
  • I'm just glad no one got hurt.
  • Kimsenin zarar görmemesine sevindim.
  • No one else was hurt.
  • Başka hiç kimse zarar görmedi.
Show More (10)
hurt yanmak v.
  • Tom wasn't hurt in the fight.
  • Kavgada Tom'un canı yanmadı.
  • Does it hurt when you cough?
  • Öksürürken canınız yanıyor mu?
  • I was hurt.
  • Canım yanmıştı.
Show More (4)
hurt kalbini kırmak v.
  • I don't want to hurt you.
  • Senin kalbini kırmak istemiyorum.
  • Am I hurting you?
  • Kalbini kırıyor muyum?
  • I never meant to hurt him.
  • Ben asla onun kalbini kırmak istemedim.
Show More (3)
hurt kırgın adj.
  • Tom looks a little hurt.
  • Tom biraz kırgın görünüyor.
  • I was hurt and upset.
  • Ben kırgın ve üzgündüm.
  • Tom looks really hurt.
  • Tom gerçekten kırgın görünüyor.
Show More (2)
hurt can yakmak v.
  • If there is not to be too great a temptation to do this, then sanctions must really hurt.
  • Bunu yapmak için çok büyük bir cazibe olmaması gerekiyorsa, o zaman yaptırımlar gerçekten can yakmalıdır.
  • I'll bet it hurts.
  • Bahse girerim o can yakar.
  • Everything hurts.
  • Her şey can yakar.
Show More (1)
hurt canını acıtmak v.
  • Be grateful for every day when you have nothing hurts.
  • Hiçbir şeyin canını acıtmadığı her güne şükret.
  • If I'm the first, you know, this might hurt a bit.
  • Eğer ilk ben olursam bu biraz canımı acıtabilir.
  • Tom didn't plan on hurting anyone.
  • Tom kimsenin canını acıtmayı planlamadı.
Show More (1)
hurt acı çekmek v.
  • The whole earth crawled with sad hurt people like him.
  • Bütün dünya onun gibi acı çeken insanlarla doluydu.
  • Be grateful for every day when you have nothing hurts.
  • Hiç acı çekmediğin her gün için minnettar ol.
  • The whole earth crawled with sad hurt people like him.
  • Dünya onun gibi acı çeken üzgün insanlarla doluydu.
Show More (1)
hurt zedelemek v.
  • The gossip hurt his reputation.
  • Dedikodu onun itibarını zedelemiştir.
  • The gossip hurt his reputation.
  • Dedikodu onun itibarını zedeledi.
  • The scandal hurt the company's reputation.
  • Skandal şirketin itibarını zedeledi.
Show More (0)
hurt ağrıtmak v.
  • This big book makes my brain hurt.
  • Bu büyük kitap beynimi ağrıtıyor.
  • Does that chair hurt your back?
  • O sandalye sırtını mı ağrıtıyor?
Show More (-1)
hurt acı n.
  • I can't bear this hurt anymore.
  • Bu acıya daha fazla katlanamam.
  • Tom feels hurt.
  • Tom acı hissediyor.
Show More (-1)
hurt gücenmiş adj.
  • Tom wasn't hurt at all.
  • Tom hiç gücenmiş değildi.
Show More (-2)
hurt yakmak v.
  • You hurt Tom pretty bad.
  • Tom'un canını fena yaktın.
Show More (-2)
hurt kırmak v.
  • I'm a little hurt.
  • Biraz kırıldım.
Show More (-2)