Türkçe - İngilizce Cümleler
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Eşanlam
Cümleler
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Cümleler
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Geçmişi Gizle
Geçmiş Detayları
Geçmişi Sil
Geçmiş :
gourd family
Geçmiş
İngilizce
Türkçe
1
menacing
tehditkar
adj.
Herbert opened his mouth, but Tom gave him a
menacing
look.
Herbert ağzını açtı ama Tom ona
tehditkâr
bir bakış attı.
She was
menacing.
Tehditkârdı.
Show More (-1)
2
menacing
tehditkâr
adj.
The dark clouds gave a
menacing
atmosphere before the storm.
Kara bulutlar, fırtına öncesinde
tehditkâr
bir atmosfer yarattı.
Show More (-2)