Tureng - motive - İngilizce Türkçe Cümleler

Geçmiş

	İngilizce	Türkçe
1	motive	neden	n.
	The report does not comment on the motives for closer cooperation. Raporda daha yakın işbirliğinin nedenleri hakkında yorum yapılmıyor. The report does not comment on the motives for closer cooperation. Rapor daha yakın işbirliğinin nedenleri hakkında yorum yapmıyor. Such a refusal may have contradictory motives behind it and does not express Parliament's unambiguous will. Böyle bir reddin arkasında çelişkili nedenler olabilir ve Parlamento'nun açık iradesini ifade etmez. The primary motive for the enlargement of the European Union is that it will extend the stability zone. Avrupa Birliği'nin genişlemesinin temel nedeni, istikrar bölgesini genişletecek olmasıdır. We should all recall that the primary motive of organised crime is financial gain. Hepimiz, organize suçların başlıca nedeninin mali kazanç olduğunu hatırlamalıyız. What possible motive could there be for this? Bunun için ne gibi bir neden olabilir? Without these profits, they have no motive for continuing their harmful trade. Bu karlar olmadan, zararlı ticaretlerini sürdürmek için hiçbir nedenleri olmayacaktır. Without these profits, they have no motive for continuing their harmful trade. Bu kazançlar olmadan, zararlı ticaretlerini sürdürmek için hiçbir nedenleri kalmaz. He also had a strong motive to want him dead. Onun ölmesini istemek için de güçlü bir nedeni vardı. Nobody seemed to have a motive for the murder. Kimsenin cinayet için bir nedeni yok gibiydi. Tom had no motive to kill Mary. Tom'un Mary'yi öldürmek için bir nedeni yoktu. The motive for the attack is still not clear. Saldırının altında yatan neden hâlâ netlik kazanmadı. Nobody seemed to have a motive for the murder. Hiç kimsenin cinayet için bir nedeni var gibi görünmüyordu. The motive for the murder is not yet known. Cinayetin nedeni henüz bilinmiyor. Jealousy was the motive for the murder. Cinayetin nedeni kıskançlıktı. Tom had no motive to kill Mary. Tom'un Mary'yi öldürmek için nedeni yoktu. Tom can't understand Mary's motives. Tom, Mary'nin nedenlerini anlayamaz. Tom can't understand Mary's motives. Tom, Mary'nin davranışları ardındaki nedenleri anlayamıyor. Sami had motive. Sami'nin bir nedeni vardı. No, he doesn't have a motive. Hayır, bir nedeni yok. Are you questioning my motives? Nedenlerimi sorguluyor musun? The motive for the attack is still not clear. Saldırının nedeni hala belli değil. Detectives considered different motives for the murder. Dedektifler cinayet için farklı nedenler düşündüler. I question Tom's motives. Tom'un nedenlerini sorguluyorum. I don't know the motives for Marlon's behaviour. Marlon'un davranışının nedenlerini bilmiyorum. Show More (22)
2	motive	sebep	n.
	Motive, means, and opportunity. Sebep, yöntem ve imkan. With any murder case, we look for means, motive and opportunity. Her cinayet davasında araç, sebep ve imkana bakarız. Motive, means, and opportunity. Sebep, araç ve imkan. With any murder case, we look for means, motive and opportunity. Herhangi bir cinayet vakasında araç, sebep ve olanağa bakarız. Motive, means, and opportunity. Sebep, araç ve olanaklar. There was no motive. Ortada bir sebep yoktu. I can't figure out your motives. Sebeplerini çözemiyorum. What was his motive for doing it? Onu yapmasının sebebi neydi? What was Tom's motive for doing that? Tom'un bunu yapma sebebi neydi? Jealousy was the motive for the murder. Cinayetin sebebi kıskançlıktı. What was his motive for doing it? Bunu yapmak için sebebi neydi? What's his motive for committing murder? Onun cinayeti işleme sebebi nedir? Are you questioning my motives? Sebeplerimi mi sorguluyorsunuz? There was no motive. Cinayet sebebi yoktu. What are their motives? Sebepleri nelerdir? Detectives considered different motives for the murder. Dedektifler cinayet için farklı sebepler düşündüler. The motive is unknown. Sebep bilinmiyor. What's his motive for committing murder? Cinayet işlemek için sebebi ne? Show More (15)
3	motive	gerekçe	n.
	Proximity brings with it responsibility, and I believe that this has also been an important motive for the rapporteur. Yakınlık beraberinde sorumluluğu da getirir ve bunun raportör için de önemli bir gerekçe olduğuna inanıyorum. We know that companies' motives for closing and then relocating are many and various. Şirketlerin kapanma ve ardından yer değiştirme gerekçelerinin çok çeşitli olduğunu biliyoruz. However well intentioned our motives, we must act within the Community's proper competences. Gerekçelerimiz ne kadar iyi niyetli olursa olsun, Topluluğun uygun yetkileri dahilinde hareket etmeliyiz. The primary motive for the enlargement of the European Union is that it will extend the stability zone. Avrupa Birliği'nin genişlemesinin temel gerekçesi istikrar bölgesini genişletecek olmasıdır. With any murder case, we look for means, motive and opportunity. Her cinayet dosyasında biz; araç, gerekçe ve imkan nedir diye bakarız. Sami had motive. Sami'nin gerekçesi vardı. Tom can't understand Mary's motives. Tom, Mary'nin gerekçelerini anlayamaz. Reflect on your own motives when making a decision. Bir karar verirken kendi gerekçelerinizi düşünün. Show More (5)
4	motive	saik	n.
	This report is based on political motives, as the previous speaker illustrated. Bu rapor, bir önceki konuşmacının da gösterdiği üzere, siyasi saiklere dayanmaktadır. The Brok report reveals a different set of motives. Brok raporu farklı bir dizi saiki ortaya koymaktadır. It proves that jurisprudence is controlled by political motives and is unjust. Bu durum, içtihadın siyasi saiklerle kontrol edildiğini ve adaletsiz olduğunu kanıtlamaktadır. This report is based on political motives, as the previous speaker illustrated. Bir önceki konuşmacının da belirttiği gibi bu rapor siyasi saiklere dayanmaktadır. Show More (1)
5	motive	güdü	n.
	The profit motive is very much behind the present food safety crises. Mevcut gıda güvenliği krizlerinin ardında büyük ölçüde kâr güdüsü yatmaktadır. I have already spoken about the dialectical materialist view of motive and effect. Diyalektik materyalist güdü ve sonuç görüşünden daha önce bahsetmiştim. Tom sometimes has trouble understanding other people's motives and desires. Tom bazen diğer insanların güdülerini ve arzularını anlamakta güçlük çeker. No, he doesn't have a motive. Hayır, onun bir güdüsü yok. Show More (1)
6	motive	itici	adj.
	Here, too, we must continue to be a motive force. Burada da itici bir güç olmaya devam etmeliyiz. Parliament has for a long time already been the motive force behind this issue in the EU. Parlamento uzun bir süredir AB'de bu konunun arkasındaki itici güç olmuştur. Show More (-1)
7	motive	motif	n.
	As such, it is a step removed from the domination of blunt power motives in politics. Bu haliyle OLAF, siyasette kör güç motiflerinin hakimiyetinden bir adım uzaktadır. Show More (-2)
8	motive	hareket	n.
	Your motive was admirable, but your action was not. Hareket noktan takdire şayandı, ancak eylemin öyle değildi. Show More (-2)

	İngilizce	Türkçe
1	motivated	motive	adj.
	Which region could be the most aware and most motivated to welcome and work towards maritime safety? Hangi bölge deniz güvenliğini karşılama ve bu yönde çalışma konusunda en bilinçli ve en motive bölge olabilir? Tom said that he was very motivated to do that. Tom bunu yapmak için çok motive olduğunu söyledi. I'm motivated. Ben motiveyim. Tom was motivated. Tom motiveydi. You're motivated. Sen motive olmuşsun. You're motivated, aren't you? Motive oldun, değil mi? I wasn't very motivated to do that. Bunu yapmak için pek motive değildim. Tom seems to be very motivated. Tom çok motive edilmiş gibi görünüyor. Tom said that he was very motivated to do that. Tom, bunu yapmak için çok motive olduğunu söyledi. Tom says he doesn't feel motivated to do that. Tom bunu yapmak için kendini motive hissetmediğini söylüyor. I wasn't very motivated. Çok motive değildim. I wasn't really motivated to do that. Bunu yapmak için gerçekten motive olmadım. You seem very motivated. Çok motive görünüyorsun. Tom seems motivated. Tom motive olmuş görünüyor. Tom's success motivated us. Tom'un başarısı bizi motive etti. You're motivated, aren't you? Motivesin, değil mi? You don't seem to be as motivated as Tom. Tom kadar motive görünmüyorsun. Are you motivated? Sen motive misin? I'm very motivated. Çok motive olmuş durumdayım. I'm not motivated by money. Para beni motive etmiyor. Tom said Mary wasn't motivated to do that. Tom, Mary'nin bunu yapmak için motive olmadığını söyledi. Sami understood what motivated Layla to do that. Sami, Layla'yı bunu yapmaya neyin motive ettiğini anlıyordu. I think Tom is motivated. Sanırım Tom motive. I wasn't very motivated. Pek motive olamadım. I motivated you. Seni motive ettim. If you want to learn a language, you need a reason to stay motivated. Eğer bir dil öğrenmek istiyorsanız, motive olmak için bir nedene ihtiyacınız vardır. What motivated you? Seni motive eden neydi? I hope Tom isn't motivated to do that. Umarım Tom bunu yapmak için motive olmamıştır. I'm very motivated. Çok motiveyim. What motivated these kids? Bu çocukları ne motive etti? Tom says he doesn't feel motivated to do that. Tom, bunu yapmak için motive olmadığını söylüyor. Tom said that he was really motivated to do that. Tom bunu yapmak için gerçekten motive olduğunu söyledi. Tom is motivated. Tom motive. Tom seems to be very motivated. Tom çok motive olmuş görünüyor. I didn't think Tom would be so motivated. Tom'un bu kadar motive olacağını sanmıyordum. If you want to learn a language, you need a reason to stay motivated. Bir dili öğrenmek istiyorsanız, motive kalmak için bir nedene ihtiyacınız var. Tom isn't very motivated. Tom pek motive değil. Tom's success motivated me. Tom'un başarısı beni motive etti. Tom didn't seem motivated. Tom motive olmuş görünmüyordu. Your problem is you're not motivated. Senin sorunun, motive olmamandır. I'm motivated. Motive oldum. I'm motivated to do that. Onu yapmak için motive oldum. You don't seem to be as motivated as Tom. Tom kadar motive olmuş görünmüyorsun. I'm very motivated to do that. Onu yapmak için çok motive oldum. Tom said that he wasn't motivated to do that. Tom bunu yapmak için çok motive olmadığını söyledi. Tom is motivated to do that, isn't he? Tom bunu yapmak için motive, değil mi? Tom said he didn't feel motivated to do that. Tom bunu yapmak için kendini motive hissetmediğini söyledi. Tom seemed motivated. Tom motive olmuş görünüyordu. I often feel motivated to learn more. Sık sık daha fazla öğrenmek için motive oluyorum. It motivated us. Bizi motive etti. Tom told me that Mary wasn't motivated to do that. Tom bana Mary'nin bunu yapmak için motive olmadığını söyledi. Are you still motivated? Hâlâ motive misiniz? Tom said that he wasn't motivated to do that. Tom bunu yapmak için motive olmadığını söyledi. I'm motivated to do that. Bunu yapmak için motive oldum. I don't know what motivated me to come here. Buraya gelmem için beni neyin motive ettiğini bilmiyorum. Tom said that he was really motivated to do that. Tom gerçekten bunu yapmak için motive olduğunu söyledi. I wasn't very motivated to do that. Bunu yapmak için çok motive olmamıştım. Tom was quite motivated. Tom oldukça motiveydi. Tom seems motivated. Tom motive görünüyor. You don't seem to be as motivated as Tom seems to be. Tom kadar motive olmuş görünmüyorsun. You seem very motivated. Çok motive olmuş görünüyorsun. I didn't think Tom would be so motivated to do that. Tom'un bunu yapmak için bu kadar motive olacağını düşünmemiştim. Tom was very motivated to do that. Tom bunu yapmak için çok motive olmuştu. Tom doesn't feel motivated to do that. Tom bunu yapmak için motive olmuş hissetmiyor. I didn't think Tom would be so motivated. Tom'un bu kadar motive olacağını düşünmemiştim. Tom is really motivated. Tom gerçekten motive oldu. Tom seems to be motivated. Tom motive olmuş görünüyor. What motivated you? Seni ne motive etti? Your problem is you're not motivated. Senin sorunun motive olmaman. Tom is very motivated. Tom çok motive. Tom was quite motivated. Tom oldukça motive olmuştu. Are you still motivated? Hala motive oldun mu? Tom is extremely motivated. Tom son derece motive. I don't know what motivated me to come here. Buraya gelmek için beni neyin motive ettiğini bilmiyorum. We're motivated. Biz motive olduk. Tom said Mary isn't motivated to do that. Tom, Mary'nin bunu yapmak için motive olmadığını söyledi. Tom isn't very motivated. Tom çok motive değil. Show More (74)