|
- We obviously need a set of measures.
- Belli ki bir dizi tedbire ihtiyacımız var.
- Obviously the requisite number of people must have been killed there.
- Belli ki gerekli sayıda insan orada öldürülmüş olmalı.
- It is obviously an issue that is not going to go away.
- Belli ki bu, ortadan kalkmayacak bir mesele.
- He obviously does not believe in parliamentary democracy.
- Belli ki parlamenter demokrasiye inanmıyor.
- A further concern has obviously already reached the ears of the Commission.
- Belli ki bir başka endişe de Komisyon'un kulağına çoktan ulaşmış.
- Obviously we cannot have complete control over the world just like that.
- Belli ki dünya üzerinde bu şekilde tam bir kontrole sahip olamayız.
- Obviously Parliament will have a full role, as it normally does.
- Belli ki Parlamento normalde olduğu gibi tam bir role sahip olacaktır.
- Their needs are obviously not that great, or else they would have provided the figures.
- Belli ki ihtiyaçları o kadar da büyük değil, yoksa rakamları verirlerdi.
- Obviously the presidency is only paying lip service to Africa, despite advertising it as a priority.
- Belli ki Başkanlık, önceliği olarak tanıtmasına rağmen Afrika'ya sadece sözde hizmet veriyor.
- Obviously, they will find it fantastic!
- Belli ki bunu inanılmaz bulacaklar!
- It is obviously an issue that is not going to go away.
- Belli ki bu konu ortadan kalkmayacak.
- Obviously the immediate objective is to terrorise voters.
- Belli ki öncelikli hedef seçmenleri terörize etmek.
- Wage earners, obviously viewed as the force of inertia, will be most appreciative.
- Belli ki ataletin gücü olarak görülen ücretliler, bu durumdan büyük memnuniyet duyacaklardır.
- Obviously, the name has changed.
- Belli ki isim değişmiş.
- Anyone who supports this resolution obviously wants to shut their eyes to reality.
- Bu kararı destekleyen herkes belli ki gerçeklere gözlerini kapatmak istiyor.
- Obviously, they will find it fantastic!
- Belli ki bunu fantastik bulacaklar!
- Obviously, that is not a linguistic mistake but a highly political issue.
- Belli ki bu dilbilimsel bir hata değil, son derece siyasi bir konudur.
- Obviously there is, and may continue to be, disagreement.
- Belli ki anlaşmazlıklar var ve olmaya da devam edebilir.
- Obviously this will no longer be necessary.
- Belli ki bu artık gerekli olmayacak.
- A further concern has obviously already reached the ears of the Commission.
- Belli ki bir başka endişe de Komisyon'un kulağına çoktan ulaşmış durumda.
- Obviously it is difficult, but it would not be the first country to regret a dark episode in its history.
- Belli ki zor ancak tarihinde karanlık bir dönemden pişmanlık duyan ilk ülke olmayacaktır.
- It was something they obviously did their whole lives and enjoyed.
- Belli ki hayatları boyunca yaptıkları ve keyif aldıkları bir şeydi.
- It was something they obviously did their whole lives and enjoyed.
- Belli ki bu onların tüm hayatları boyunca yaptıkları ve keyif aldıkları bir şeydi.
- The world obviously isn't ready for that.
- Belli ki dünya buna hazır değil.
- It was something they obviously did their whole lives and enjoyed.
- Bu belli ki hayatları boyunca yaptıkları ve keyif aldıkları bir şeydi.
- Obviously the experiment got out of control after two days.
- Belli ki deney iki gün sonra kontrolden çıkmış.
- Well, you obviously have romantic feelings for Tom.
- Belli ki Tom'a karşı romantik hislerin var.
- Tom is obviously concerned.
- Tom belli ki endişeli.
- Tom is obviously in pain.
- Tom belli ki acı çekiyor.
- She was obviously in pain.
- Belli ki acı çekiyordu.
- That obviously wasn't a problem for Tom.
- Belli ki Tom için sorun olmamış.
- You obviously don't have time.
- Belli ki senin zamanın yok.
- Obviously, you volunteered.
- Belli ki sen gönüllü oldun.
- There's obviously nobody here.
- Belli ki burada kimse yok.
- It's obviously a mistake.
- Belli ki bir hata.
- Tom was obviously dying to know.
- Tom belli ki bilmek için ölüyordu.
- This is obviously just a big misunderstanding.
- Bu belli ki sadece büyük bir yanlış anlama.
- You obviously don't understand.
- Belli ki anlamıyorsun.
- The question was obviously unexpected.
- Belli ki soru beklenmedikti.
- She's obviously prettier than me.
- Belli ki o benden daha güzel.
- Something is obviously not right with Tom.
- Tom ile ilgili bir şey belli ki doğru değil.
- Tom was obviously sleepy.
- Tom belli ki uykuluydu.
- It's a good challenge, obviously.
- Belli ki bu iyi bir meydan okuma.
- Obviously that isn't true.
- Belli ki bu doğru değil.
- Tom is obviously sick.
- Tom belli ki hasta.
- Tom was obviously happy.
- Tom belli ki mutluydu.
- She obviously loves you.
- Belli ki o seni seviyor.
- Obviously, Tom doesn't like Mary very much.
- Belli ki Tom, Mary'den pek hoşlanmıyor.
- This is obviously not the best way to do it.
- Belli ki en iyi yol bu değil.
- Tom obviously doesn't want it.
- Tom belli ki istemiyor.
- Tom is obviously very nervous.
- Tom belli ki çok gergin.
- Tom is obviously very popular.
- Tom belli ki çok popüler.
- You obviously have a problem.
- Belli ki bir sorunun var.
- Tom was obviously in a hurry.
- Belli ki Tom'un acelesi vardı.
- Tom has obviously been listening for a while.
- Tom belli ki bir süredir dinliyor.
- We're obviously doing something right.
- Belli ki doğru bir şey yapıyoruz.
- Besides French, he can obviously speak English.
- Fransızca yanında, belli ki İngilizce konuşabilir.
- Tom is obviously tired.
- Tom belli ki yorgun.
- Obviously, there's a problem.
- Belli ki bir sorun var.
- Tom was obviously scared.
- Tom belli ki korkmuştu.
- It's obviously broken.
- O belli ki bozuk.
- She obviously hates me.
- O belli ki benden nefret ediyor.
- Tom obviously wanted to talk to me privately.
- Tom belli ki benimle özel olarak konuşmak istemiş.
- You're obviously very good at your job.
- Belli ki işinde çok iyisin.
- Obviously, Tom isn't interested.
- Belli ki Tom ilgilenmiyor.
- Tom's mind is obviously elsewhere.
- Tom'un aklı başka yerde belli ki.
- Obviously the adjustment was hard.
- Belli ki uyum sağlamak zor oldu.
- We're obviously short-handed.
- Belli ki eleman sıkıntımız var.
- You're obviously dying to tell me.
- Belli ki bana söylemek için ölüyorsun.
- You obviously don't remember me.
- Belli ki sen beni hatırlamıyorsun.
- This is obviously just a big misunderstanding.
- Belli ki bu büyük bir yanlış anlaşılma.
- Tom is obviously offended.
- Tom belli ki kırılmış.
- Tom is obviously still very angry.
- Tom belli ki hala çok kızgın.
- This is obviously impossible.
- Bu belli ki imkansız.
- Tom was obviously angry.
- Tom belli ki kızgındı.
- Obviously, Tom isn't Mary's type.
- Belli ki Tom, Mary'nin tipi değil.
- I'm obviously very disappointed.
- Belli ki çok hayal kırıklığına uğradım.
- He was obviously very sick.
- O belli ki çok hastaydı.
- This obviously concerns me.
- Belli ki bu beni endişelendiriyor.
- It was obviously some kind of mistake.
- Belli ki bir tür hataydı.
- You obviously haven't seen what Tom can do.
- Belli ki Tom'un ne yapabileceğini görmedin.
- I don't know how it happened, but it was obviously meant to be.
- Nasıl oldu bilmiyorum ama belli ki olması gerekiyormuş.
- Tom was obviously anxious.
- Tom belli ki endişeliydi.
- This rule will obviously remain in place until the politicians win people's trust.
- Belli ki politikacılar insanların güvenini kazanana kadar bu kural yürürlükte kalacak.
- Obviously, it's not working.
- Belli ki işe yaramıyor.
- Tom is obviously obsessed with you.
- Tom belli ki sana kafayı takmış.
- She was obviously impressed.
- Belli ki etkilenmişti.
- Something obviously has upset you.
- Belli ki bir şey seni üzmüş.
- You're obviously too busy.
- Belli ki çok meşgulsün.
- Something's obviously wrong here.
- Belli ki burada bir şey yanlış.
- Obviously you love cooking.
- Belli ki yemek yapmayı seviyorsun.
- You're obviously upset.
- Belli ki kızgınsın.
- Obviously emotions are high.
- Belli ki duygular yüksek.
- You obviously want to help.
- Belli ki sen yardım istiyorsun.
- Tom obviously doesn't want to do that.
- Tom belli ki bunu yapmak istemiyor.
- Tom is obviously very good with his hands.
- Tom belli ki ellerini çok iyi kullanıyor.
- Obviously, it's time to leave.
- Belli ki gitme vakti geldi.
- Obviously, there was a problem of some sort.
- Belli ki, bir tür bir sorun vardı.
- You obviously haven't seen what Tom can do.
- Belli ki Tom'un neler yapabildiğini görmemişsiniz.
- Obviously, you don't understand.
- Belli ki anlamıyorsun.
- You obviously can't handle this.
- Belli ki bununla başa çıkamıyorsun.
- Tom is obviously doing something right.
- Tom belli ki bir şeyleri doğru yapıyor.
- You obviously have other things on your mind.
- Belli ki senin aklında başka şeyler var.
- Tom obviously hates me.
- Tom belli ki benden nefret ediyor.
- She was obviously in pain.
- O belli ki acı çekiyordu.
- Tom was obviously a rich man.
- Tom belli ki zengin bir adamdı.
- Tom is obviously high.
- Tom belli ki uçmuş.
- Sami was obviously ambitious.
- Sami belli ki hırslıydı.
- Something's obviously wrong.
- Belli ki bir sorun var.
- You obviously don't know Tom very well.
- Belli ki Tom'u pek iyi tanımıyorsun.
- Tom was obviously trying not to smile.
- Tom belli ki gülümsememeye çalışıyordu.
- Tom obviously didn't know about it.
- Belli ki Tom'un bundan haberi yoktu.
- Tom and Mary are obviously in love with each other.
- Tom ve Mary belli ki birbirlerine aşıklar.
- Tom obviously doesn't want us bothering him right now.
- Tom belli ki şu anda onu rahatsız etmemizi istemiyor.
- You're obviously in great shape.
- Belli ki çok formdasın.
- Tom was obviously very disappointed.
- Tom belli ki çok hayal kırıklığına uğramıştı.
- We're obviously very disappointed.
- Belli ki hayal kırıklığına uğradık.
- Tom is obviously angry.
- Tom belli ki kızgın.
- Tom was obviously very drunk.
- Tom belli ki çok sarhoştu.
- Tom has obviously been listening for a while.
- Tom belli ki bir süredir dinliyordu.
- It was obviously a joke.
- Belli ki bir şakaydı.
- He was obviously in pain.
- Belli ki acı çekiyordu.
- Tom is obviously a beginner.
- Tom belli ki bir acemi.
- You're obviously too young to drink.
- Belli ki içki içmek için fazla gençsin.
- It's obviously a typo.
- Belli ki bir yazım hatası var.
- Tom was obviously not busy.
- Tom belli ki meşgul değildi.
- Tom obviously has doubts.
- Tom'un belli ki şüpheleri var.
- He obviously loves you.
- Belli ki seni seviyor.
- Tom obviously likes hearing himself talk.
- Tom belli ki kendini konuşurken duymaktan hoşlanıyor.
- You're obviously in pain.
- Belli ki acı çekiyorsun.
- She obviously hates me.
- Belli ki benden nefret ediyor.
- Obviously the adjustment was hard.
- Belli ki uyum sağlamak zordu.
- Tom obviously doesn't like Mary.
- Tom belli ki Mary'den hoşlanmıyor.
- Obviously, you've changed your mind.
- Belli ki fikrinizi değiştirmişsiniz.
- You obviously want to buy that dress.
- Belli ki o elbiseyi satın almak istiyorsun.
- There's obviously been a misunderstanding.
- Belli ki bir yanlış anlaşılma olmuş.
- Tom was obviously distracted.
- Tom'un belli ki dikkati dağılmıştı.
- Tom obviously wanted to win.
- Tom belli ki kazanmak istiyordu.
- You're obviously a good friend of Tom's.
- Belli ki Tom'un iyi bir arkadaşısın.
- Tom is obviously a beginner.
- Tom belli ki acemi.
- Tom's mind is obviously elsewhere.
- Belli ki Tom'un aklı başka yerde.
- Tom is obviously upset.
- Tom belli ki üzgün.
- Obviously, Tom didn't need to go.
- Belli ki Tom'un gitmesine gerek yoktu.
- People obviously like it.
- Belli ki insanlar bunu seviyor.
- Tom obviously doesn't know.
- Tom belli ki bilmiyor.
- I don't know how it happened, but it was obviously meant to be.
- Nasıl oldu bilmiyorum, ama olacağı varmış belli ki.
- Tom obviously likes hearing himself talk.
- Tom belli ki kendi konuşmasını dinlemeyi seviyor.
- Tom obviously loves you.
- Tom belli ki seni seviyor.
- You obviously want to be left alone.
- Belli ki yalnız kalmak istiyorsun.
- You obviously have other things on your mind.
- Belli ki aklında başka şeyler var.
- You obviously love Tom and he obviously loves you.
- Belli ki Tom'u seviyorsun ve belli ki o da seni seviyor.
- Tom is obviously malnourished.
- Tom belli ki yetersiz beslenmiş.
- People obviously like it.
- İnsanlar belli ki bundan hoşlanıyor.
- You're obviously not very happy.
- Belli ki pek mutlu değilsin.
- Mary had obviously been crying.
- Mary belli ki ağlıyordu.
- You've obviously matured.
- Belli ki olgunlaşmışsın.
- Tom is obviously very excited about that.
- Tom belli ki bu konuda çok heyecanlı.
- Sami was obviously very upset.
- Sami belli ki çok üzgündü.
- He was obviously drunk.
- Belli ki sarhoştu.
- She obviously likes hearing herself talk.
- O belli ki kendi konuşmasını duymaktan hoşlanıyor.
- Tom was obviously devastated.
- Tom belli ki yıkılmıştı.
- Tom was obviously worried about what might happen.
- Tom belli ki neler olabileceği konusunda endişeliydi.
- Obviously, you were misinformed.
- Belli ki yanlış bilgilendirilmişsiniz.
- She obviously likes hearing herself talk.
- Belli ki kendini dinlemeyi seviyor.
- You're obviously tired.
- Belli ki yorulmuşsun.
- You've obviously got a problem.
- Belli ki bir sorunun var.
- Tom is obviously crazy about Mary.
- Tom belli ki Mary için deli oluyor.
- Obviously, Tom is very rich.
- Belli ki Tom çok zengin.
- Obviously that wasn't true.
- Belli ki o gerçek değildi.
- It's obviously ruined.
- Belli ki mahvolmuş.
- There's obviously been a mistake.
- Belli ki bir hata vardı.
- Tom obviously needed some help.
- Tom'un belli ki yardıma ihtiyacı vardı.
- Tom was obviously pleased to see Mary.
- Tom belli ki Mary'yi gördüğüne sevinmişti.
- Tom obviously wanted to do that.
- Tom belli ki bunu yapmak istemiş.
- Obviously that wasn't true.
- Belli ki bu doğru değildi.
- Obviously, she's sick.
- Belli ki, o hasta.
- Tom obviously didn't want to do that.
- Tom belli ki bunu yapmak istememiş.
- He obviously loves you.
- Belli ki o seni seviyor.
- Tom is obviously very good at what he does.
- Tom belli ki yaptığı işte çok iyi.
- She was obviously dying to know.
- Belli ki bilmek için ölüyordu.
- That strategy obviously didn't work.
- O strateji belli ki işe yaramadı.
- You're obviously sick.
- Sen belli ki hastasın.
- Tom obviously has a problem.
- Belli ki Tom'un bir sorunu var.
- Obviously, she's sick.
- Belli ki hasta.
- It obviously wasn't an accident.
- Belli ki kaza değildi.
- You're obviously too young to drink.
- Belli ki içmek için çok gençsin.
- There's obviously been a misunderstanding.
- Belli ki bir yanlış anlaşılma var.
- Tom obviously wanted someone to help him.
- Tom belli ki birinin ona yardım etmesini istiyordu.
- You obviously don't live here.
- Belli ki burada yaşamıyorsun.
- Mistakes have obviously been made.
- Belli ki hatalar yapılmış.
- Tom obviously lied.
- Tom belli ki yalan söylemiş.
- Tom obviously needed some help.
- Tom'un belli ki biraz yardıma ihtiyacı vardı.
- You're obviously drunk.
- Belli ki sarhoşsun.
- Tom was obviously in pain.
- Tom belli ki acı içindeydi.
- He was obviously drunk.
- O belli ki sarhoş.
- This drink's flavor is obviously that of tea.
- Bu içeceğin tadı belli ki çaya benziyor.
- You obviously don't have time.
- Belli ki zamanın yok.
- Tom was obviously exhausted.
- Tom belli ki çok yorulmuştu.
- Tom obviously didn't want to do that.
- Tom belli ki onu yapmak istemedi.
- Tom is obviously having a good time.
- Tom belli ki iyi vakit geçiriyor.
- Tom is obviously high.
- Tom'un belli ki kafası güzel.
- It's obviously not exactly the same problem.
- Belli ki tam olarak aynı sorun değil.
- Tom is obviously drunk.
- Belli ki Tom sarhoş.
- There's obviously been some misunderstanding.
- Belli ki bir yanlış anlaşılma olmuş.
- There was obviously a need.
- Belli ki bir ihtiyaç vardı.
- Obviously, Tom needs help.
- Belli ki Tom'un yardıma ihtiyacı var.
- Obviously my dogs will protect you!
- Belli ki köpeklerim seni koruyacak!
- Tom is obviously still very weak.
- Tom belli ki hala çok zayıf.
- You obviously don't know Tom very well.
- Sen belli ki Tom'u çok iyi tanımıyorsun.
- Tom was obviously happy to see Mary.
- Tom belli ki Mary'yi gördüğüne sevinmişti.
- You're obviously upset about something.
- Belli ki bir şey hakkında üzgünsün.
- That obviously wasn't a problem for Tom.
- Bu belli ki Tom için bir sorun değildi.
- Obviously, he is lying.
- Belli ki yalan söylüyor.
- Tom obviously wasn't happy.
- Tom belli ki mutlu değildi.
- He was obviously very sick.
- Belli ki çok hastaydı.
- Tom was obviously tired.
- Tom belli ki yorgundu.
- Tom is obviously high.
- Tom'un belli ki kafası iyi.
- You're obviously sick.
- Belli ki hastasın.
- Something is obviously not right with Mary.
- Belli ki Mary ile ilgili bir sorun var.
- Obviously, Tom didn't want to go.
- Belli ki Tom gitmek istememiş.
- Obviously, Tom was right.
- Belli ki Tom haklıydı.
- You obviously love Tom and he obviously loves you.
- Belli ki Tom'u seviyorsun, o da seni seviyor.
- Tom obviously doesn't want it.
- Tom belli ki bunu istemiyor.
- Something's obviously wrong here.
- Belli ki burada bir sorun var.
- It obviously wasn't an accident.
- O belli ki bir kaza değildi.
- Tom is obviously in trouble.
- Belli ki Tom'un başı dertte.
- Tom is obviously frustrated.
- Tom belli ki hayal kırıklığına uğramış.
- Tom obviously doesn't get it.
- Tom belli ki anlamıyor.
- She's obviously lying!
- Belli ki yalan söylüyor!
- The money we offered them was obviously not enough.
- Onlara teklif ettiğimiz para belli ki yeterli değildi.
- Mary was obviously drunk.
- Mary belli ki sarhoştu.
- Tom is obviously having fun.
- Tom belli ki eğleniyor.
- Sami is obviously drunk.
- Sami belli ki sarhoş.
- She is obviously offended.
- Belli ki kırılmış.
- The money we offered them was obviously not enough.
- Bizim onlara teklif ettiğimiz para belli ki yeterli değil.
- Tom was obviously sick.
- Tom belli ki hastaydı.
- You're obviously still in love with Tom.
- Belli ki Tom'a hâlâ aşıksın.
- Obviously, Tom had a lot on his mind, but I had no choice but to ask him to spend some time helping us with our problems.
- Belli ki Tom'un aklında çok şey vardı ama sorunlarımızı çözmemize yardımcı olması için biraz zaman harcamasını istemekten başka çarem yoktu.
- Obviously, Tom had a lot on his mind, but I had no choice but to ask him to spend some time helping us with our problems.
- Belli ki, Tom'un aklında çok şey vardı fakat problemlerimizde bize yardım etmesi için biraz zaman harcamasını rica etmekten başka seçeneğim yoktu.
- Tom was obviously exhausted.
- Tom belli ki bitkin düşmüştü.
- She obviously loves you.
- Belli ki o da seni seviyor.
- Tom is obviously shaken.
- Tom belli ki sarsılmış.
- You're obviously lying.
- Belli ki yalan söylüyorsun.
- Tom is obviously busy.
- Tom belli ki meşgul.
- There's obviously been a mistake.
- Belli ki bir hata olmuş.
- Tom was obviously exhausted.
- Tom belli ki bitkindi.
- Obviously, there was a problem of some sort.
- Belli ki bir tür sorun vardı.
- It was obviously a mistake.
- Belli ki bir hataydı.
- Sami was obviously wrong.
- Sami belli ki yanılıyordu.
- It's obviously very painful.
- Belli ki çok acı çekiyor.
- Tom obviously wants to help Mary.
- Tom belli ki Mary'ye yardım etmek istiyor.
- Tom is obviously a jerk.
- Tom belli ki bir pislik.
- Logic is obviously your strong point.
- Belli ki mantık sizin güçlü noktanız.
- You're obviously too drunk to drive.
- Belli ki araba kullanamayacak kadar sarhoşsun.
- Tom is obviously very disappointed.
- Tom belli ki çok hayal kırıklığına uğramış.
- Tom obviously needed help.
- Tom'un belli ki yardıma ihtiyacı vardı.
- Obviously, Tom didn't know how to do that.
- Belli ki Tom bunu nasıl yapacağını bilmiyordu.
- Tom's obviously under a lot of stress.
- Tom belli ki çok stres altında.
- You're obviously upset about something.
- Belli ki bir şeye kızgınsın.
- Tom is obviously worried.
- Tom belli ki endişeliydi.
- You obviously want to help.
- Belli ki yardım etmek istiyorsun.
- She's obviously drunk.
- Belli ki sarhoş.
- Tom is obviously a good teacher.
- Tom belli ki iyi bir öğretmen.
- The meeting is obviously over.
- Belli ki toplantı sona erdi.
- They're obviously a good team.
- Belli ki iyi bir takımlar.
- Obviously I made a mistake.
- Belli ki bir hata yapmışım.
- This obviously isn't working.
- Belli ki bu işe yaramıyor.
- It's obviously very painful.
- Bu belli ki çok acı verici.
- It's obviously a bad example.
- Belli ki kötü bir örnek.
- It's obviously a lie.
- Bu belli ki bir yalan.
- Obviously, someone is lying.
- Belli ki biri yalan söylüyor.
- You're obviously dying to know.
- Belli ki bilmek için ölüyorsun.
- Tom is obviously a little upset.
- Tom belli ki biraz üzgün.
- You obviously want to buy that dress.
- Belli ki o elbiseyi almak istiyorsun.
- You obviously haven't seen it.
- Belli ki onu görmemişsin.
- Tom was obviously drunk.
- Tom belli ki sarhoştu.
- Tom is obviously drunk.
- Tom belli ki sarhoş.
- Tom obviously needs help.
- Tom'un belli ki yardıma ihtiyacı var.
- Obviously, there's to be some kind of mistake.
- Belli ki bir tür hata var.
- Tom is obviously in love with Mary.
- Tom belli ki Mary'ye aşık.
- Tom obviously got what he came for.
- Tom belli ki almaya geldiği şeyi almış.
- You're obviously too young to be drinking.
- Belli ki içki içmek için çok gençsin.
- Tom was obviously impressed.
- Tom belli ki etkilenmişti.
- It's obviously broken.
- Belli ki bozuk.
- We're obviously doing something right.
- Belli ki bir şeyleri doğru yapıyoruz.
- Tom obviously doesn't like Mary.
- Belli ki Tom Mary'den hoşlanmıyor.
- She's obviously drunk.
- O belli ki sarhoş.
- These shoes are obviously not large enough for Tom.
- Bu ayakkabılar belli ki Tom için yeterince büyük değil.
- That strategy obviously didn't work.
- Bu strateji belli ki işe yaramadı.
- You're obviously not very happy.
- Belli ki çok mutlu değilsin.
- Tom is obviously disappointed.
- Tom belli ki hayal kırıklığına uğramış.
Show More (288)
|
|
- Obviously, there are reasons for this.
- Açıkçası bunun nedenleri var.
- Obviously, some of the most contentious issues in this paper concern the aspect of subsidiarity.
- Açıkçası bu makaledeki en tartışmalı konulardan bazıları yetki ikamesi ile ilgilidir.
- That, obviously, is our sustained and unchanging objective.
- Açıkçası bu bizim sürekli ve değişmez hedefimizdir.
- Obviously, it is not possible to have any official and formal contacts with the Belorusian regime.
- Açıkçası, Belorus rejimi ile herhangi bir resmi ve resmi temas kurmak mümkün değil.
- Obviously, this also applies to Israel.
- Açıkçası bu durum İsrail için de geçerlidir.
- Obviously, this must also be done in Russia where the trend is, in spite of everything, in the right direction.
- Açıkçası bu, her şeye rağmen, trendin doğru yönde olduğu Rusya'da da yapılmalıdır.
- Obviously it has been difficult to achieve a common position.
- Açıkçası ortak bir tutum belirlemek zor olmuştur.
- Obviously, we all want to grow.
- Açıkçası hepimiz büyümek istiyoruz.
- Quite obviously, there are a number of deficiencies and problems at present.
- Açıkçası, şu anda bir takım eksiklikler ve sorunlar var.
- Obviously, you can pour however much you like into something like this, but is it wise?
- Açıkçası böyle bir şeye istediğiniz kadar para aktarabilirsiniz ama bu akıllıca mı?
- Obviously, earlier notifications to the WHO by those affected could have mitigated many of the effects.
- Açıkçası, etkilenenler tarafından DSÖ'ye daha önce yapılacak bildirimler birçok etkiyi hafifletebilirdi.
- Obviously, this also applies to Israel.
- Açıkçası bu İsrail için de geçerlidir.
- Obviously a text only becomes final once it has been signed by the contracting parties.
- Açıkçası bir metin ancak akit taraflarca imzalandıktan sonra nihai hale gelir.
- Obviously, we have not found a final answer to this question.
- Açıkçası bu soruya nihai bir yanıt bulmuş değiliz.
- Obviously there is a division of roles between the two policies.
- Açıkçası iki politika arasında bir görev dağılımı var.
- Obviously, changes need to be made.
- Açıkçası, değişikliklerin yapılması gerekiyor.
- Obviously, they must also characterise relationships between governments in the region.
- Açıkçası bölgedeki hükûmetler arasındaki ilişkileri de karakterize etmelilerdir.
- We were also told that there was fog, so it was obviously difficult to identify the animals involved.
- Ayrıca bize sis olduğu söylendi, bu nedenle söz konusu hayvanları tespit etmek açıkçası zordu.
- Obviously, making ports responsible for the condition of vessels to be loaded is not enough.
- Açıkçası, limanları yüklenecek gemilerin durumundan sorumlu kılmak yeterli değildir.
- Obviously, this crisis may have dangerous repercussions on the peace process.
- Açıkçası bu krizin barış süreci üzerinde tehlikeli yansımaları olabilir.
- It is on our very doorstep and obviously we have a keen interest.
- Bu bizim kapımızın eşiğinde ve açıkçası çok yakından ilgileniyoruz.
- Obviously we are prepared to provide all the necessary information.
- Açıkçası biz gerekli tüm bilgileri sağlamaya hazırız.
- Obviously, this in itself will not solve the problems.
- Açıkçası bu tek başına sorunları çözmeyecektir.
- Obviously, we cannot do just anything in programmes intended for children.
- Açıkçası çocuklara yönelik programlarda her şeyi yapamayız.
- Obviously, simple management by the intergovernmental conference is not enough.
- Açıkçası, hükümetler arası konferans tarafından yürütülen basit bir yönetim yeterli değildir.
- Obviously, some of the most contentious issues in this paper concern the aspect of subsidiarity.
- Açıkçası, bu makaledeki en tartışmalı konulardan bazıları yetki ikamesi ile ilgilidir.
- I obviously wanted to be sure that the answer I gave was accurate.
- Açıkçası verdiğim cevabın doğru olduğundan emin olmak istedim.
- We are obviously at a stage where a lot is happening.
- Açıkçası çok şeyin olup bittiği bir aşamadayız.
- Obviously, each Council constellation is doing its work in this area.
- Açıkçası her Konsey grubu bu alanda çalışmalarını yürütmektedir.
- Obviously, the Commission will not be producing such a document at any stage.
- Açıkçası, Komisyon hiçbir aşamada böyle bir belge hazırlamayacaktır.
- Obviously, there is a division of roles between the two policies.
- Açıkçası, iki politika arasında bir rol paylaşımı söz konusudur.
- We obviously need a set of measures.
- Açıkçası bir dizi tedbire ihtiyacımız var.
- Obviously our group agrees with this.
- Açıkçası grubumuz bu konuda hemfikir.
- Obviously we have to be cautious, and err on the side of safety.
- Açıkçası tedbirli olmalı ve güvenlikten yana olmalıyız.
- Obviously, considerations of human rights were seen as less important than issues of economics.
- Açıkçası, insan hakları ile ilgili hususlar ekonomik konulardan daha az önemli görülmüştür.
- We obviously hope that will be the case, but the World Bank took four years.
- Açıkçası bunun böyle olmasını umuyoruz ancak Dünya Bankası dört yılını aldı.
- Obviously we cannot discuss the latest developments.
- Açıkçası son gelişmeleri tartışamayız.
- Obviously, all machinery used in the construction sector is included.
- Açıkçası inşaat sektöründe kullanılan tüm makineler dahildir.
- Obviously, earlier notifications to the WHO by those affected could have mitigated many of the effects.
- Açıkçası etkilenenler tarafından DSÖ'ye daha önce yapılacak bildirimler birçok etkiyi hafifletebilirdi.
- Obviously, I shall pass on your comment to our friends, the Quaestors, as well as to the President.
- Açıkçası yorumunuzu dostlarımız Quaestor'lara ve Başkan'a ileteceğim.
- We are obviously unable to endorse a directive of this nature.
- Açıkçası bu nitelikteki bir yönergeyi onaylamamız mümkün değildir.
- Nor, obviously, do we accept proposals that are basically contrary to the UN Convention on Drugs.
- Açıkçası, BM Uyuşturucu Sözleşmesine temelden aykırı olan önerileri de kabul etmiyoruz.
- We obviously have nothing against better information security.
- Açıkçası daha iyi bilgi güvenliğine karşı değiliz.
- Obviously we find this unacceptable.
- Açıkçası bunu kabul edilemez buluyoruz.
- Obviously, once we enlarge, the other side will ask for other countries in Asia to be allowed to join.
- Açıkçası, genişlediğimizde, diğer taraf Asya'daki diğer ülkelerin de katılmasına izin verilmesini isteyecektir.
- The scope of the report is very limited and it obviously does not require very lengthy comment.
- Raporun kapsamı çok sınırlıdır ve açıkçası çok uzun bir yorum gerektirmemektedir.
- Obviously, this must also be done in Russia where the trend is, in spite of everything, in the right direction.
- Açıkçası, her şeye rağmen eğilimin doğru yönde olduğu Rusya'da da bu yapılmalıdır.
- Obviously, when the moment comes, everyone will be able to take their own decisions.
- Açıkçası zamanı geldiğinde herkes kendi kararlarını alabilecektir.
- Obviously everyone will hope that his prediction of what may happen in the future is on the gloomy side.
- Açıkçası herkes, gelecekte neler olabileceğine dair tahminlerinin kasvetli tarafta olmasını umacaktır.
- Obviously, we have not yet looked into the technical aspects of coordination.
- Açıkçası koordinasyonun teknik yönlerini henüz incelemedik.
- It is on our very doorstep and obviously we have a keen interest.
- Bu olay hemen yanı başımızda cereyan ediyor ve açıkçası bizim de yakından ilgilendiğimiz bir konu.
- Obviously there is a division of roles between the two policies.
- Açıkçası iki politika arasında bir rol paylaşımı söz konusudur.
- Exemptions have been discussed and obviously I do not want to mention all of them.
- Muafiyetler tartışıldı ve açıkçası ben bunların hepsinden bahsetmek istemiyorum.
- Obviously, I would also like to increase consumer confidence in GM food.
- Açıkçası ben de tüketicilerin GDO'lu gıdalara olan güvenini artırmak istiyorum.
- Obviously we reject both forms of torture in equal measure.
- Açıkçası biz her iki işkence biçimini de aynı ölçüde reddediyoruz.
- Obviously, it is not possible to have any official and formal contacts with the Belorusian regime.
- Açıkçası Belorus rejimi ile herhangi bir resmi ve resmi temas kurmak mümkün değil.
- Obviously my name is not Al Gore and this is not Florida.
- Açıkçası benim adım Al Gore değil ve burası da Florida değil.
- Obviously I did not sign in, but I was here and I did take part.
- Açıkçası oturum açmadım ama buradaydım ve katıldım.
- Obviously, making ports responsible for the condition of vessels to be loaded is not enough.
- Açıkçası, yüklenecek gemilerin durumundan limanları sorumlu tutmak yeterli değildir.
- We have obviously achieved this.
- Açıkçası biz bunu başardık.
- Obviously, this situation needs to be addressed.
- Açıkçası bu durumun ele alınması gerekiyor.
- I had five minutes' speaking time at the beginning and obviously said a great deal.
- Başlangıçta beş dakikalık konuşma sürem vardı ve açıkçası çok şey söyledim.
- Obviously, the Commission will not be producing such a document at any stage.
- Açıkçası Komisyon hiçbir aşamada böyle bir belge hazırlamayacaktır.
- Obviously, simple management by the intergovernmental conference is not enough.
- Açıkçası, hükümetler arası konferans tarafından basit bir yönetim yeterli değildir.
- Obviously, once we enlarge, the other side will ask for other countries in Asia to be allowed to join.
- Açıkçası, bir kez genişlediğimizde, diğer taraf Asya'daki diğer ülkelerin de katılmasına izin verilmesini isteyecektir.
- We obviously have difficulties there with regard to the legal basis.
- Açıkçası yasal dayanak konusunda zorluklarımız var.
- We are obviously at a stage where a lot is happening.
- Açıkçası çok şeyin gerçekleştiği bir aşamadayız.
- Quite obviously, we are not opposed to integrating new countries into the EU.
- Açıkçası yeni ülkelerin AB'ye entegre edilmesine karşı değiliz.
- Obviously it takes time even to slow down the negative development that is so rapidly on the increase.
- Açıkçası hızla artmakta olan olumsuz gelişmeleri yavaşlatmak bile zaman almaktadır.
- This is obviously something that we have encouraged and welcome.
- Bu açıkçası bizim teşvik ettiğimiz ve memnuniyetle karşıladığımız bir şeydir.
- Obviously, we need better definitions of the various types of crimes.
- Açıkçası çeşitli suç türleri için daha iyi tanımlara ihtiyacımız var.
- Obviously, considerations of human rights were seen as less important than issues of economics.
- Açıkçası insan hakları ile ilgili hususlar ekonomik konulardan daha az önemli görülmüştür.
- Obviously, enlargement was the main topic in Brussels.
- Açıkçası Brüksel'deki ana konu genişlemeydi.
- Obviously, there is now a lack of such trust in each other within the EU.
- Açıkçası şu anda AB içinde birbirimize karşı böyle bir güven eksikliği var.
- Obviously, the competitive advantages will go to those who convert the quickest.
- Açıkçası rekabet avantajları en hızlı dönüşüm sağlayanlara gidecektir.
- Obviously, I would also like to increase consumer confidence in GM food.
- Açıkçası ben de tüketicilerin GDO'lu gıdalara olan güvenini arttırmak istiyorum.
- We obviously hope that will be the case, but the World Bank took four years.
- Açıkçası bunun böyle olmasını umuyoruz, ancak Dünya Bankası dört yılını aldı.
- Obviously nobody here today is defending a dictator.
- Açıkçası bugün burada kimse bir diktatörü savunmuyor.
- Obviously, this means a different sort of power altogether.
- Açıkçası bu tamamen farklı bir güç anlamına geliyor.
- Obviously, affiliate marketing with paid advertising services requires experience.
- Açıkçası ücretli reklam servisleri ile satış ortaklığı kurmak tecrübe gerektiriyor.
- Obviously the experiment got out of control after two days.
- Açıkçası deney iki gün sonra kontrolden çıktı.
- Obviously, affiliate marketing with paid advertising services requires experience.
- Açıkçası, ücretli reklam hizmetleri ile satış ortaklığı deneyim gerektirir.
- Obviously, affiliate marketing with paid advertising services requires experience.
- Açıkçası, ücretli reklam hizmetleriyle bağlı kuruluş pazarlaması deneyim gerektirir.
- Obviously, I can't force you to do something you don't want to do.
- Açıkçası, seni istemediğin bir şeyi yapmaya zorlayamam.
- We're very ambitious, obviously.
- Açıkçası çok hırslıyız.
- Tom obviously wasn't happy.
- Tom açıkçası mutlu değildi.
- Tom obviously doesn't know.
- Tom açıkçası bilmiyor.
- Tom was obviously very disappointed.
- Tom açıkçası çok hayal kırıklığına uğradı.
- This is obviously not the best way to do it.
- Açıkçası bu onu yapmak için en iyi yol değil.
- Mary was obviously drunk.
- Açıkçası Mary sarhoştu.
- Obviously emotions are high.
- Açıkçası duygular yüksektir.
- Tom was obviously worried about what might happen.
- Açıkçası Tom, olabilecekler konusunda endişeliydi.
- Tom is obviously obsessed with you.
- Tom açıkçası kafayı sana takmış.
- Obviously the adjustment was hard.
- Açıkçası ayarlamak zordu.
- Tom is obviously very popular.
- Tom açıkçası çok popüler.
- I'm obviously disappointed.
- Açıkçası hayal kırıklığına uğradım.
- Obviously, I'd love to be in Boston.
- Açıkçası, Boston'da olmak isterdim.
- Obviously, he can do whatever he wants with his money.
- Açıkçası, o istediği her şeyi para ile yapabilir.
- Tom is obviously a good teacher.
- Açıkçası Tom iyi bir öğretmendir.
- I'm obviously very disappointed.
- Açıkçası çok hayal kırıklığına uğradım.
- It was obviously a joke.
- Açıkçası bir şakaydı.
- Obviously, it's a big relief.
- Açıkçası, bu büyük bir rahatlama.
- Tom is obviously a little upset.
- Açıkçası Tom biraz üzgün.
- Tom is obviously obsessed with you.
- Tom açıkçası sana karşı saplantılı.
- Obviously, Tom didn't know how to do that.
- Açıkçası, Tom bunu nasıl yapacağını bilmiyordu.
- She's obviously prettier than me.
- O açıkçası benden daha güzel.
- Obviously, I was scared.
- Açıkçası korkmuştum.
- Obviously, I was a little shocked.
- Açıkçası, biraz şok oldum.
- Obviously, I was very shocked.
- Açıkçası çok şaşırdım.
- Tom is obviously crazy about Mary.
- Tom açıkçası Mary'yi deli gibi seviyor.
- You're obviously a good friend of Tom's.
- Açıkçası sen Tom'un iyi bir arkadaşısın.
- Obviously, Tom is much better than me.
- Açıkçası, Tom benden çok daha iyi.
- There's obviously nobody here.
- Açıkçası burada kimse yok.
- Tom was obviously impressed.
- Tom açıkçası etkilendi.
- Obviously I agree that you should advance in life through your own efforts.
- Açıkçası hayatta kendi çabalarınızla ilerlemeniz gerektiğine katılıyorum.
- Obviously, Tom was right.
- Açıkçası, Tom haklıydı.
- Tom was obviously happy to see Mary.
- Tom Mary'yi gördüğüne açıkçası mutluydu.
- Obviously, such arguments are preposterous.
- Açıkçası, bu tür tartışmalar çok saçma.
- Tom isn't crying anymore, but he's still obviously still upset.
- Tom artık ağlamıyor ama yine de açıkçası hala üzgün.
- You obviously don't remember me.
- Açıkçası beni hatırlamıyorsun.
- Tom was obviously scared.
- Tom açıkçası korkmuştu.
- This obviously isn't working.
- Bu açıkçası işe yaramıyor.
- It's a good challenge, obviously.
- Açıkçası, bu iyi bir meydan okumadır.
- Obviously the adjustment was hard.
- Açıkçası uyum zordu.
- I'm obviously disappointed.
- Ben açıkçası hayal kırıklığına uğradım.
- Tom was obviously pleased to see Mary.
- Tom Mary'yi gördüğüne açıkçası memnundu.
- Obviously, it's a big relief.
- Açıkçası o büyük bir rahatlamadır.
- Obviously you love cooking.
- Açıkçası yemek pişirmeyi seviyorsun.
- Tom obviously loves you.
- Açıkçası Tom seni seviyor.
- Obviously, I'd love to be in Boston.
- Açıkçası, Boston'da olmayı çok isterdim.
- It's obviously a bad example.
- Açıkçası o kötü bir örnek.
- Obviously, he can do whatever he wants with his money.
- Açıkçası, parasıyla ne isterse yapabilir.
- Obviously, such arguments are preposterous.
- Açıkçası, bu tür iddialar saçma.
- This was obviously a grave mistake.
- Açıkçası bu ciddi bir hataydı.
- Obviously, Tom doesn't like Mary very much.
- Açıkçası, Tom Mary'yi çok sevmiyor.
Show More (132)
|
|
- I should just like to point out to you that this is obviously a hygiene issue.
- Sadece bunun açıkça bir hijyen meselesi olduğunu belirtmek isterim.
- In the final analysis, market trends will obviously be the deciding factor.
- Son tahlilde, piyasa eğilimleri açıkça belirleyici faktör olacaktır.
- This is obviously a crucial question.
- Bu açıkça çok önemli bir sorudur.
- Yet virtually everything that comes through is stamped as being fully compatible, even though it is obviously not.
- Yine de gelen hemen her şey, açıkça öyle olmasa bile, tam uyumlu olarak damgalanıyor.
- This is a policy that we obviously cannot harmonise.
- Bu açıkça uyum sağlayamadığımız bir politika.
- The RAL are obviously related to the issue of providing aid to refugees, of providing humanitarian aid.
- RAL açıkça mültecilere yardım sağlanması, insani yardım sağlanması konusuyla ilgilidir.
- The so-called insurgents are obviously armed, and powerfully so, by one or more foreign powers.
- Sözde isyancılar açıkça bir ya da daha fazla yabancı güç tarafından silahlandırılmaktadır.
- Finally, the Commission can obviously make a commitment on its own behalf.
- Son olarak, Komisyon açıkça kendi adına bir taahhütte bulunabilir.
- The dangers posed by non-European countries in this domain have obviously been entirely underestimated.
- Avrupa dışındaki ülkelerin bu alanda yarattığı tehlikeler açıkça tamamen hafife alınmıştır.
- It has been said time and time again, and our political group obviously shares this view of the matter.
- Bu defalarca söylendi ve siyasi grubumuz da açıkça bu görüşü paylaşıyor.
- There, the border question is obviously central.
- Orada sınır meselesi açıkça merkezi bir öneme sahip.
- It has been said time and time again, and our political group obviously shares this view of the matter.
- Bu defalarca söylenmiştir ve siyasi grubumuz da açıkça bu görüşü paylaşmaktadır.
- Obviously it does not live up to its stated ambitions.
- Açıkça görüldüğü üzere bu ilke belirtilen amaçlarına ulaşamamaktadır.
- This is obviously what is happening here this evening.
- Bu akşam burada olan şey açıkça budur.
- With regard to taxes, situations can obviously differ.
- Vergiler söz konusu olduğunda ise durum açıkça farklılık gösterebilir.
- You can obviously count on this Parliament being predisposed in your favour.
- Bu Parlamentonun sizin lehinize karar vereceğine açıkça güvenebilirsiniz.
- These two directives are obviously in this category.
- Bu iki yönerge açıkça bu kategoridedir.
- I should just like to point out to you that this is obviously a hygiene issue.
- Bu konunun açıkça bir hijyen sorunu olduğunu belirtmek isterim.
- It obviously supports the aim of creating a European Aviation Safety Agency.
- Bir Avrupa Havacılık Güvenliği Ajansı oluşturulması hedefini açıkça desteklemektedir.
- This obviously applies to all Member States.
- Bu açıkça tüm Üye Devletler için geçerlidir.
- Closing Sangatte without closing borders is obviously inconsistent, absurd and ineffective.
- Sınırları kapatmadan Sangatte'yi kapatmak açıkça tutarsız, saçma ve etkisizdir.
- This correction only enters the correct budget lines without obviously changing the content of the amendments.
- Bu düzeltme, değişikliklerin içeriğini açıkça değiştirmeden sadece doğru bütçe satırlarını girmektedir.
- That will obviously ease the problems in 2003.
- Bu da 2003 yılındaki sorunları açıkça hafifletecektir.
- Unfortunately, France is the ringleader of a group of Member States that obviously has a different agenda.
- Ne yazık ki Fransa, açıkça farklı bir gündemi olan bir grup Üye Devletin elebaşıdır.
- Obviously it does not live up to its stated ambitions.
- Açıkça görüldüğü üzere, bu ilke belirtilen amaçlarına ulaşamamaktadır.
- The enhanced GSP system obviously works as a system of incentives.
- Geliştirilmiş GSP sistemi açıkça bir teşvik sistemi olarak işlemektedir.
- From what certain speakers have said, the winner-takes-all model obviously applies.
- Bazı konuşmacıların söylediklerine bakılırsa, kazanan her şeyi alır modeli açıkça geçerli.
- Tom was obviously dying to know.
- Tom açıkça bilmek için can atıyordu.
- The meeting is obviously over.
- Toplantı açıkça bitti.
- It was obviously some kind of mistake.
- O açıkça bir tür hataydı.
- Tom was obviously terrified.
- Tom açıkça dehşete düşmüştü.
- Tom was obviously lying.
- Tom açıkça yalan söylüyordu.
- Tom was obviously drunk.
- Tom açıkça sarhoştu.
- Tom was obviously wrong.
- Tom açıkça hatalıydı.
- Tom obviously needs help.
- Tom'un açıkça yardıma ihtiyacı var.
- Sami was obviously wrong.
- Sami açıkça hatalıydı.
- Tom is obviously upset.
- Tom açıkça üzgün.
- Logic is obviously your strong point.
- Mantık açıkça senin güçlü noktandır.
- It's obviously a bluff.
- Bu açıkça bir blöf.
- It's an obviously bad example.
- Bu açıkça kötü bir örnek.
- Brian is mad because Chris obviously does not intend to return the money.
- Chris'in açıkça parayı getirmeye niyeti olmadığı için Brian çıldırdı.
- Tom was obviously mistaken.
- Tom açıkça yanılıyordu.
- Sami was obviously ambitious.
- Sami açıkça hırslıydı.
- Tom was obviously happy.
- Tom açıkça mutluydu.
- Tom was obviously mistaken.
- Tom açıkça yanılmıştı.
- Tom obviously wanted to win.
- Tom açıkça kazanmak istiyordu.
- This is obviously a waste of time.
- Bu açıkça bir zaman kaybı.
- You're obviously dying to know.
- Sen açıkça bilmek için can atıyorsun.
- Tom was obviously devastated.
- Tom açıkça perişandı.
- This obviously concerns me.
- Bu açıkça beni ilgilendiriyor.
- Tom is obviously angry.
- Tom açıkça kızgın.
- Sami was obviously gay.
- Sami açıkça eşcinseldi.
- Tom is obviously busy.
- Tom açıkça meşgul.
- Tom obviously deserves credit.
- Tom açıkça övgüyü hak ediyor.
- Tom obviously needed help.
- Tom'un açıkça yardıma ihtiyacı vardı.
- Tom was obviously baffled.
- Tom açıkça şaşırıp kalmıştı.
- Tom is obviously sick.
- Tom açıkça hasta.
- Tom is obviously happy.
- Tom açıkça mutlu.
- You're obviously dying to tell me.
- Sen açıkça bana söylemek için can atıyorsun.
- Tom is obviously lying.
- Tom açıkça yalan söylüyor.
- Tom was obviously tired.
- Tom açıkça yorgundu.
- Tom is obviously worried.
- Tom açıkça endişeli.
Show More (59)
|