1 |
paper |
kağıt |
n. |
|
- Noble intentions and fine words on paper are no longer enough.
- Soyluca niyetler ve kağıt üzerindeki hoş sözler artık yeterli değil.
- Consequently, on numerous occasions, you see that we make plans on paper.
- Sonuç olarak, birçok durumda kağıt üzerinde planlar yaptığımızı görürsünüz.
- Yet laws that only exist on paper are, in the final analysis, ridiculous.
- Ancak sadece kağıt üzerinde var olan yasalar son tahlilde gülünçtür.
- In our opinion, a verdict on the minority policy cannot be a verdict on what has been set down on paper.
- Kanaatimizce azınlık politikasına ilişkin bir karar, kağıt üzerinde belirlenmiş olana ilişkin bir karar olamaz.
- We therefore need, just as with paper leaflets, "No thank you" stickers.
- Bu nedenle tıpkı kağıt broşürlerde olduğu gibi "Hayır, teşekkür ederim" etiketlerine ihtiyacımız var.
- These rights may exist on paper, but they are not a reality.
- Bu haklar kağıt üzerinde var olabilir ama gerçek değildir.
- There are a lot of pretty words on paper, but what does it look like in reality?
- Kağıt üzerinde pek çok güzel söz var, ama gerçekte nasıl görünüyor?
- It is not looking so good in practice as it is on paper.
- Uygulamada kağıt üzerinde olduğu kadar iyi görünmüyor.
- Even the paper which surrounds packages, even wood and plastic can be reused and are good for something.
- Paketleri çevreleyen kağıt, ahşap ve plastik bile yeniden kullanılabilir ve bir işe yarar.
- I think this report is a waste of a lot of paper.
- Bu raporun çok fazla kağıt israfı olduğunu düşünüyorum.
- Consequently, on numerous occasions you see that we make plans on paper.
- Sonuç olarak, birçok durumda kağıt üzerinde planlar yaptığımızı görüyorsunuz.
- For the individual taxpayer, it exists solely on paper and is a mere mirage, devoid of substance.
- Bireysel vergi mükellefi için bu sadece kağıt üzerinde var olan ve özden yoksun bir seraptır.
- What are we going to do with all these objectives set out on paper?
- Kağıt üzerinde belirlenen tüm bu hedeflerle ne yapacağız?
- How many were not worth the paper they were written on?
- Kaç tanesi yazıldığı kağıda değmezdi?
- Different materials such as paper, metal, glass and plastic must compete on an environmental quality basis.
- Kağıt, metal, cam ve plastik gibi farklı malzemeler çevresel kalite bazında rekabet etmelidir.
- I am also very concerned about monopolies and cartels in the paper industry, particularly in Ireland.
- Ayrıca, özellikle İrlanda'da kağıt sektöründeki tekeller ve karteller konusunda da çok endişeliyim.
- This all sounds good on paper but it depends entirely on the political will to implement.
- Tüm bunlar kağıt üzerinde kulağa hoş gelse de tamamen siyasi iradenin uygulamasına bağlıdır.
- Do you mean we are less useful than packaging, than the paper which surrounds all the products sold?
- Ambalajdan, satılan tüm ürünleri çevreleyen kağıttan daha az yararlı olduğumuzu mu söylüyorsunuz?
- I should just like to emphasise that, however pleasing it is on paper, this directive needs to be applied in practice.
- Kağıt üzerinde ne kadar hoş olursa olsun, bu direktifin pratikte uygulanması gerektiğini vurgulamak isterim.
- Not all documents are printed exclusively on paper anymore.
- Artık tüm belgeler sadece kağıt üzerine basılmıyor.
- We know that, whatever the safeguards on paper, these do not always apply in practice.
- Kağıt üzerindeki güvenceler ne olursa olsun, bunların uygulamada her zaman geçerli olmadığını biliyoruz.
- Paper can hang around a long time, even, and indeed especially in Europe - we all know that.
- Kağıt uzun süre kullanılabiliyor; Avrupa'da bile, hatta özellikle orada. Bunu hepimiz biliyoruz.
- I am not against it but it cannot be paid for with paper fish through a fisheries agreement.
- Ben buna karşı değilim ancak bunun bedeli bir balıkçılık anlaşması yoluyla kağıttan balıklarla ödenemez.
- Detectability should then also replace the paper criterion.
- Bu durumda tespit edilebilirlik de kağıt kriterinin yerini almalıdır.
- However, mountains of paper were destined for the waste paper basket from the outset.
- Bununla birlikte, kağıt dağları en başından beri atık kağıt sepetinin kaderiydi.
- Paper is accommodating, but one must also learn to read between the lines and look for the hidden meaning.
- Kağıt uzlaşmacıdır ancak satır aralarını okumayı ve gizli anlamı aramayı da öğrenmek gerekir.
- We must not let this strategy become a paper tiger.
- Bu stratejinin kağıttan bir kaplana dönüşmesine izin vermemeliyiz.
- It is not enough to condemn Palestinian terrorism while doing nothing more than deliver declarations on paper.
- Filistin terörizmini kınarken kağıt üzerinde beyanat vermekten başka bir şey yapmamak yeterli değildir.
- We therefore need, just as with paper leaflets, "No thank you" stickers.
- Bu nedenle, tıpkı kağıt broşürlerde olduğu gibi, "Hayır, teşekkür ederim" etiketlerine ihtiyacımız var.
- The name of Izmit Paper and Cardboard Factory is changed to Sümerbank Cellulose Industry.
- İzmit Kağıt ve Karton Fabrikası'nın adı Sümerbank Selüloz Sanayi olarak değiştirildi.
- The name of Izmit Paper and Cardboard Factory is changed to Sümerbank Cellulose Industry.
- İzmit Kağıt ve Karton Fabrikasının adı Sümerbank Selüloz Sanayi olarak değiştirildi.
- Will you sign your name on this paper?
- Bu kağıda imzanızı atar mısınız?
- I threw the paper into the flames.
- Kağıdı aleve attım.
- Draw a line on the paper.
- Kağıdın üzerine bir çizgi çizin.
- All of the flowers are paper.
- Tüm çiçekler kağıttan.
- Your papers seem to be in order.
- Kağıtlarınız düzenli görünüyor.
- Tom folded the paper.
- Tom kağıdı katladı.
- Will you hand the papers around?
- Kağıtları verir misiniz?
- Did you finish your paper?
- Kağıdını bitirdin mi?
- The papers blew off.
- Kağıtlar uçtu.
- May I use some paper?
- Biraz kağıt kullanabilir miyim?
- Tom tore the paper in half.
- Tom kağıdı iki parçaya ayırdı.
- Tom folded the paper and put it in his pocket.
- Tom kağıdı katladı ve cebine koydu.
- Show me your papers!
- Bana kağıtlarını göster!
- Could you take a look at these papers?
- Bu kağıtlara bir göz atabilir misiniz?
- Tom scribbled something on a piece of paper.
- Tom bir parça kağıt üzerine bir şey karaladı.
- He handed in his paper.
- Kağıdını teslim etti.
- Can you sketch it for me on this piece of paper please?
- Benim için bu kağıt üzerine bir eskizini çizebilir misin lütfen?
- She laid the paper out on the table.
- Kağıdı masanın üzerine bıraktı.
- She removed the papers from the desk.
- Kağıtları masadan kaldırdı.
- This paper is white.
- Bu kağıt beyaz.
- Such a philosophy seems reasonable on paper, but it never works out in the real world.
- Böyle bir felsefe kağıt üzerinde makul görünüyor, ancak gerçek dünyada istenilen sonucu vermiyor.
- She tore the paper in half.
- Kağıdı ortasından yırttı.
- Tom wrote something on a piece of paper.
- Tom bir kağıda bir şeyler yazdı.
- The amount of paper produced by a country is closely related to its cultural standards.
- Bir ülkenin ürettiği kağıt miktarı, kültürel standartlarıyla yakından ilişkilidir.
- My teacher told me to turn in my paper as soon as possible.
- Öğretmenim bana en kısa sürede kağıdımı teslim etmemi istedi.
- Which is heavier — a kilogram of sand, or a kilogram of paper?
- Hangisi daha ağırdır; bir kilo kum mu, yoksa bir kilo kağıt mı?
- I tore up the paper.
- Kağıdı yırttım.
- Don't throw this paper away!
- Bu kağıdı atma!
- Can I have the paper when you're finished with it?
- Onunla işiniz bittiğinde kağıdı alabilir miyim?
- Can you sketch it for me on this piece of paper please?
- Benim için şu kağıda çizer misin lütfen?
- I asked him to sign the papers.
- Ondan kağıtları imzalamasını istedim.
- I've never seen so much paper.
- Hiç bu kadar çok kağıt görmemiştim.
- Tom pulled a piece of paper out of his pocket.
- Tom cebinden bir parça kağıt çıkardı.
- My grandma's skin seemed like paper.
- Büyükannemin cildi kağıt gibiydi.
- Tom folded the paper and put it in his pocket.
- Tom kağıdı katladı ve onu cebine koydu.
- I threw the paper into the fire.
- Kağıdı ateşe attım.
- The checks are paper.
- Çekler kağıttan.
- There were ink blots on the paper.
- Kağıdın üzerinde mürekkep lekeleri vardı.
- Will you sign your name on this paper?
- Bu kağıdı imzalar mısın?
- We need paper.
- Kağıda ihtiyacımız var.
- Tom's desk is cluttered with papers.
- Tom'un masası kağıtlarla dolu.
- The papers were mixed together in a big box.
- Kağıtlar büyük bir kutuda birbirine karışmıştı.
- There's very little paper left.
- Çok az kağıt kaldı.
- No, this paper isn't white.
- Hayır, bu kağıt beyaz değil.
- Paper was first invented in China.
- Kağıt ilk olarak Çin'de icat edildi.
- He wrote something on a piece of paper.
- Bir kağıda bir şeyler yazdı.
- Paper burns quickly.
- Kağıt hızlı yanar.
- I asked her to sign the papers.
- Ondan kağıtları imzalamasını istedim.
- Paper catches fire easily.
- Kağıt kolaylıkla tutuşur.
- This paper is rough.
- Bu kağıt pürüzlü.
- I never read anything on paper anymore.
- Artık kağıttan hiçbir şey okumuyorum.
- Can you gather all of the papers together?
- Bütün kağıtları bir araya toplayabilir misin?
- The company manufactures a variety of paper goods.
- Şirket çeşitli kağıt ürünleri üretiyor.
- Tom wrapped the package with brown paper.
- Tom paketi kahverengi kağıtla sardı.
- Paper is white.
- Kağıt beyazdır.
- He drew some vertical lines on the paper.
- Kağıt üzerinde bazı dikey çizgiler çizdi.
- Put some paper into the copy machine.
- Fotokopi makinesinin içine birkaç kağıt koy.
- There were ink blots on the paper.
- Kağıtta mürekkep lekeleri vardı.
- I only missed one day of work because of a cold and my desk is piled high with papers.
- Soğuk algınlığı yüzünden sadece bir gün işe gitmedim ve masam kağıtlarla dolu.
- Tom has a pen, but he doesn't have any paper.
- Tom'un kalemi var ama kağıdı yok.
- Do you still have yesterday's paper?
- Dünkü kağıt sende hala duruyor mu?
- There's a paper they want you to sign.
- İmzalamanı istedikleri bir kağıt var.
- Paper was invented by the Chinese.
- Kağıt Çinlilerce icat edilmiştir.
- Will you make me a paper crane?
- Bana kağıttan bir turna yapar mısın?
- Stop writing and hand your paper in.
- Yazmayı bırak ve kağıdını teslim et.
- This isn't paper.
- Bu kağıt değil.
- I was asked to put away all the papers we used at the meeting.
- Toplantıda kullandığımız tüm kağıtları kaldırmam istendi.
- Please hand in the papers at the entrance.
- Lütfen kağıtları girişte teslim edin.
- Tom is grading papers.
- Tom kağıtlara not veriyor.
- There isn't a single mistake in his paper.
- Onun kağıdında bir tek hata yok.
- Put some paper in the copy machine.
- Fotokopi makinesine biraz kağıt koyun.
- Tom took a folded piece of paper out of his pocket.
- Tom cebinden bir parça katlanmış kağıt çıkardı.
- I wrote my name on the paper.
- Kağıda ismimi yazdım.
- You must not forget to check your paper before you hand it in.
- Teslim etmeden önce kağıdını kontrol etmeyi unutmamalısın.
- Tom took some papers out of his briefcase and showed them to Mary.
- Tom çantasından bazı kağıtlar çıkardı ve Mary'ye gösterdi.
- I wrote down his address on a piece of paper.
- Bir parça kağıda onun adresini yazdım.
- Paper burns easily.
- Kağıt kolayca yanar.
- Paper was invented by the Chinese.
- Kağıt Çinliler tarafından icat edildi.
- Please get me a scrap of paper.
- Lütfen bana bir parça kağıt getirin.
- I asked them to sign the papers.
- Onlardan kağıtları imzalamalarını istedim.
- I need paper for the printer.
- Yazıcı için kağıda ihtiyacım var.
- Quickly Sadako tried to fold the paper before she fell asleep.
- Sadako uykuya dalmadan önce hızlı bir şekilde kağıdı katlamayı denedi.
- Cardboard is stronger than paper.
- Karton kağıttan daha güçlüdür.
- Books are the paper memory of mankind.
- Kitaplar insanlığın kağıt hafızasıdır.
- Tom hid some papers behind his back.
- Tom bazı kağıtları arkasına sakladı.
- He made me sign the paper against my will.
- Bana isteğim dışında kağıt imzalattı.
- She tore the paper in half.
- Kağıdı yırtıp ikiye böldü.
- Paper was invented in China.
- Kağıt Çin'de icat edilmiştir.
- Paper, glass and plastic are recyclable materials.
- Kağıt, cam ve plastik geri dönüştürülebilir malzemelerdir.
- Please look through these papers at your leisure.
- Lütfen boş zamanlarınızda bu kağıtlara bakın.
- We sell metal, paper, and wooden plates.
- Metal, kağıt ve tahta tabak satıyoruz.
- What quantity of paper do you need?
- Ne kadar kağıda ihtiyacın var?
- Paper is made from wood.
- Kağıt ağaçtan yapılır.
- His paper was, on the whole, satisfactory.
- Kağıdı genel olarak tatmin ediciydi.
- Paper was invented in China.
- Kağıt Çin'de icat edildi.
- Tom gave Mary $1,000 in a brown paper bag.
- Tom kahverengi kağıt bir çantada Mary'ye 1000 dolar verdi.
- Draw a line on your paper.
- Kağıdına bir çizgi çiz.
- You burned the paper.
- Kağıdı sen yaktın.
- You burned the paper.
- Kağıdı yaktın.
- Tom sat at his desk grading papers.
- Tom masasında oturmuş kağıtlara not veriyordu.
- She made a paper snowflake.
- Kağıttan bir kar tanesi yaptı.
- I should have paid more attention to the papers I signed.
- İmzaladığım kağıtlara daha fazla dikkat etmem gerekirdi.
- All of the flowers are paper.
- Bütün çiçekler kağıttan.
- There's nothing written on this piece of paper.
- Bu kağıtta hiçbir şey yazmıyor.
- Is that paper?
- O kağıt mı?
- Mary uses a paper filter to strain coffee.
- Mary kahveyi süzmek için kağıt filtre kullanıyor.
- He finished sorting the papers.
- Kağıtları ayırmayı bitirdi.
- Cut the paper in half.
- Kağıdı ikiye kes.
- Tom handed in a blank test paper.
- Tom boş test kağıdını teslim etti.
- Tom unfolded the piece of paper.
- Tom kağıdı açtı.
- The teacher is busy marking papers.
- Öğretmen kağıtları işaretlemekle meşgul.
- She took a pencil and began drawing on a piece of paper.
- Bir kalem aldı ve bir kağıda çizmeye başladı.
- She drew a straight line on the paper.
- Kağıdın üzerine düz bir çizgi çizdi.
- My briefcase is full of papers.
- Evrak çantam kağıtlarla doludur.
- I want some paper.
- Biraz kağıda ihtiyacım var.
- Tom scribbled something on a piece of paper.
- Tom bir kağıda bir şeyler karaladı.
- He used a big piece of paper to make the bag.
- Torbayı yapmak için koca bir parça kağıt kullandı.
- Tom turned in a blank test paper.
- Tom boş bir test kağıdını teslim etti.
- There is no paper to write on.
- Yazmak için hiç kağıt yok.
- Tom was looking through some papers.
- Tom bazı kağıtlara bakıyordu.
- Tom signed the papers.
- Tom kağıtları imzaladı.
- I will use that pair of scissors to cut the yellow paper.
- Sarı kağıdı kesmek için o makası kullanacağım.
- Did you have to rewrite the paper?
- Kağıdı yeniden yazmak zorunda mıydın?
- Japan consumes a lot of paper.
- Japonya çok fazla kağıt tüketiyor.
- Wood is the raw material for making paper.
- Ahşap, kağıt yapmak için hammaddedir.
- She tore the paper in half.
- Kağıdı ortadan ikiye yırttı.
- Finish cutting the paper.
- Kağıdı kesmeyi bitir.
- Pick up that paper there on the floor.
- Yerdeki kağıdı al.
- My papers were in that box.
- Kağıtlarım o kutudaydı.
- Teachers must get tired of rectifying the same mistakes over and over again in their students' papers.
- Öğretmenler öğrencilerinin kağıtlarındaki aynı hataları tekrar tekrar düzeltmekten bıkmış olmalı.
- The teacher looked over the papers.
- Öğretmen kağıtlara baktı.
- The teacher put a short comment on each paper.
- Öğretmen her kağıda kısa bir yorum yazdı.
- Teachers must be tired of correcting the same mistakes over and over again in their students' papers.
- Öğretmenler, öğrencilerinin kağıtlarındaki aynı hataları tekrar tekrar düzeltmekten yorulmuş olmalılar.
- Did you cut the paper?
- Kağıdı kestin mi?
- He is busy correcting test papers.
- Test kağıtlarını düzeltmekle meşgul.
- He sat down and read the paper.
- O, oturdu ve kağıdı okudu.
- He had a good look at the papers.
- Kağıtlara iyice baktı.
- I suggest you read what's written on that piece of paper I gave you.
- Sana verdiğim o kağıt paçasında yazılı şeyi okumanı öneriyorum.
- I don't know if there was a piece of paper in the box.
- Kutuda bir parça kağıt olup olmadığını bilmiyorum.
- Would you please have a look at these papers?
- Lütfen şu kağıtlara bir bakar mısınız?
- The teacher collected the papers.
- Öğretmen kağıtları topladı.
- I try not to use more paper than I need.
- İhtiyacımdan fazla kağıt kullanmamaya çalışıyorum.
- Tom's desk is cluttered with papers.
- Tom'un masası kağıtlar ile darmadağın.
- Who put this paper here?
- Bu kağıdı buraya kim koydu?
- The teacher put a comment on each paper.
- Öğretmen her kağıda bir yorum yazdı.
- Walls have ears, sliding paper doors have eyes.
- Duvarların kulakları var, sürgülü kağıt kapıların gözleri var.
- The boy made a paper plane.
- Çocuk kağıttan bir uçak yaptı.
- Tom was doodling on some paper.
- Tom bir kağıda bir şeyler karalıyordu.
- Don't leave the papers!
- Kağıtları bırakma!
- Did you get the papers from Tom?
- Tom'dan kağıtları aldın mı?
- He sells us paper.
- O bize kağıt satıyor.
- Look over the papers, please.
- Lütfen kağıtlara göz gezdirin.
- The paper bowl is cheap.
- Kağıt kase ucuzdur.
- I need a pair of scissors to cut this paper.
- Bu kağıdı kesmek için bir makasa ihtiyacım var.
- Tom is busy correcting test papers.
- Tom test kağıtlarını düzeltmekle meşgul.
- Origami is the art of folding paper.
- Origami kağıt katlama sanatıdır.
- Turn your papers in.
- Kağıtlarını teslim et.
- I've never seen so much paper.
- Hiç o kadar çok kağıt görmedim.
- The paper is white.
- Kağıt beyaz.
- He left all kinds of papers on his desk.
- Her türden kağıdı masasının üzerinde bıraktı.
- I wrote down his address on a piece of paper.
- Adresini bir kağıda yazdım.
- Paper is white; carbon is black.
- Kağıt beyazdır; karbon ise siyah.
- Tom handed Mary a paper cup.
- Tom, Mary'ye kağıt bir fincan uzattı.
- Tom glanced at the paper.
- Tom kağıda baktı.
- He tore the paper in two.
- O, kağıdı ikiye ayırdı.
- Do you have a piece of paper I can write on?
- Üzerine yazabileceğim bir parça kağıdın var mı?
- Stuart handed me a piece of paper with an address written on it.
- Stuart bana üzerinde adres yazılı bir kağıt uzattı.
- Keep the paper.
- Kağıt sende kalsın.
- I think there was a piece of paper in the box.
- Sanırım kutuda bir parça kağıt vardı.
- It's a marriage that exists only on paper.
- Sadece kağıt üzerinde var olan bir evliliktir.
- Tom showed Mary the paper.
- Tom Mary'e kağıdı gösterdi.
- Cut the paper into two halves.
- Kağıdı ikiye kesin.
- I signed the wrong paper.
- Yanlış kağıdı imzaladım.
- The paper is white.
- Kağıt beyazdır.
- I made a paper plane.
- Kağıttan bir uçak yaptım.
- Tom handed in his paper.
- Tom kağıdını teslim etti.
- He left all kinds of papers on his desk.
- Masasına bir sürü kağıt bırakmış.
- Write your name on this piece of paper.
- Bu kağıda adını yaz.
- Here are my papers.
- İşte benim kağıtlarım.
- Which is heavier — a kilogram of sand, or a kilogram of paper?
- Hangisi daha ağır; bir kilogram kum mu, yoksa bir kilogram kağıt mı?
- I slipped on the paper and hurt my leg.
- Kağıda basıp kaydım ve bacağımı incittim.
- Sami signed a few papers this morning.
- Sami bu sabah birkaç kağıt imzaladı.
- There is not a single mistake in his paper.
- Onun kağıdında bir tek hata yok.
- The teacher wrote a short comment on each student's paper.
- Öğretmen her öğrencinin kağıdına kısa bir yorum yazdı.
- I want paper.
- Ben kağıt istiyorum.
- He sat down and read the paper.
- Oturdu ve kağıdı okudu.
- Tom signed the papers that Mary asked him to sign.
- Tom Mary'nin imzalamasını istediği kağıtları imzaladı.
- Keep these papers in a safe place.
- Bu kağıtları güvenli bir yerde saklayın.
- I suggest you read what's written on that piece of paper I gave you.
- Sana verdiğim kağıtta ne yazdığını okumanı öneririm.
- Consumption of paper has increased.
- Kağıt tüketimi arttı.
- She wrapped some gifts in paper.
- O, kağıda bazı hediyeler sardı.
- I try not to use more paper than I need.
- İhtiyacımdan fazla kağıt kullanmamaya çabalıyorum.
- Paper burns quickly.
- Kağıt çabucak yanar.
- I cut the paper with a pair of scissors.
- Kağıdı bir makasla kestim.
- The printer needs paper.
- Yazıcıya kağıt lazım.
- Do you think that e-books will replace paper books?
- E-kitapların, kağıt kitapların yerini alacağını düşünüyor musunuz?
- If by any chance he comes, I'd like you to give him this paper.
- Eğer bir ihtimal gelirse, bu kağıdı ona vermeni istiyorum.
- They burned the paper.
- Kağıdı yakmışlar.
- We make lots of things out of paper.
- Kağıttan çok şey yaparız.
- There is no paper to write on.
- Üzerine yazacak kağıt yok.
- Tom tore the paper in half.
- Tom kağıdı ikiye böldü.
- Gather the papers and bring them here.
- Kağıtları topla ve onları buraya getir.
- I want some paper.
- Bir miktar kağıt istiyorum.
- Hand in your papers at once.
- Kağıtlarını hemen teslim et.
- Paper is white; carbon is black.
- Kağıt beyazdır, karbon siyahtır.
- Walls have ears, sliding paper doors have eyes.
- Duvarların kulakları, sürgülü kağıt kapıların gözleri vardır.
- I threw the paper into the flames.
- Kağıdı alevlerin içine attım.
- She bought some paper that she could use for writing letters.
- Mektup yazmak için kullanabileceği bir kağıt aldı.
- Tom wrote his number on a piece of paper and handed it to Mary.
- Tom bir kağıda numarasını yazdı ve Mary'ye uzattı.
- We make lots of things out of paper.
- Kağıttan bir sürü şey yapıyoruz.
- My mother wrapped the sandwiches in paper.
- Annem sandviçleri kağıda sardı.
- Origami is the art of folding paper.
- Origami, kağıt katlama sanatıdır.
- Keep the paper.
- Kağıdı saklayın.
- Such a philosophy seems reasonable on paper, but it never works out in the real world.
- Böyle bir felsefe kağıt üzerinde makul görünse de gerçek dünyada asla işe yaramaz.
- His whole life was pieces of paper.
- Tüm hayatı kağıt parçalarından ibaretti.
- My son disarranged the papers on my desk.
- Oğlum masamdaki kağıtları dağıttı.
- Will you type this paper for me?
- Bu kağıdı benim için temize çeker misin?
- We may need some more paper.
- Biraz daha kağıda ihtiyacımız olabilir.
- Hand in your papers.
- Kağıtlarınızı teslim edin.
- Tom took a piece of paper out of his pocket and handed it to Mary.
- Tom cebinden bir parça kağıt aldı ve onu Mary'ye verdi.
- Just stay where you are and I'll bring you the papers you need to sign.
- Olduğun yerde kal, ben sana imzalaman gereken kağıtları getireceğim.
- Tom found a crumpled piece of paper on the floor.
- Tom yerde bir parça buruşuk kağıt buldu.
- Here's a piece of paper.
- İşte bir parça kağıt.
- I would need the papers that I've lost.
- Kaybettiğim kağıtlara ihtiyacım var.
- Teachers must be tired of correcting the same mistakes over and over again in their students' papers.
- Öğretmenler öğrencilerinin kağıtlarındaki aynı hataları tekrar tekrar düzeltmekten yorgun olmalılar.
- He has given up trying to put the papers in order.
- Kağıtları düzene koymaya çalışmaktan vazgeçti.
- We sell metal, paper, and wooden plates.
- Metal, kağıt ve tahta tabaklar satarız.
- Tom took some papers out of his briefcase and showed them to Mary.
- Tom evrak çantasından bazı kağıtlar çıkardı ve onları Mary'ye gösterdi.
- This ticket is paper.
- Bu bilet kağıttan.
- This paper doesn't absorb ink.
- Bu kağıt mürekkebi emmez.
- Paper was first invented in China.
- Kağıt ilk kez Çin'de icat edildi.
- She drew a straight line on the paper.
- Kağıda düz bir çizgi çizdi.
- I want you to write your phone number and address on this piece of paper.
- Bu kağıda telefon numaranızı ve adresinizi yazmanızı istiyorum.
- I have a paper glass.
- Benim bir kağıt bardağım var.
- I can't read paper books because I have bad eyesight.
- Görüşüm bozuk olduğu için kağıt kitap okuyamıyorum.
- Tom drew a straight line on the paper.
- Tom kağıda düz bir çizgi çizdi.
- I asked her to sign the papers.
- Onun kağıtları imzalamasını istedim.
- Put some paper into the copy machine.
- Fotokopi makinesine biraz kağıt koy.
- I'm grading papers.
- Kağıtlara not veriyorum.
- She wrapped some gifts in paper.
- Bazı hediyeleri kağıda sardı.
- The spy burned the papers.
- Casus kağıtları yaktı.
- There is a beautiful girl on the paper.
- Kağıdın üzerinde güzel bir kız var.
- All you have to do is sign this paper.
- Tüm yapmanız gereken bu kağıdı imzalamaktır.
- I should have paid more attention to the papers I signed.
- İmzaladığım kağıtlara daha fazla dikkat etmeliydim.
- Sign your name at the end of the paper.
- Kağıdın sonuna isminizi yazarak imzalayınız.
- This is a paper ticket.
- Bu bir kağıt bilet.
- Look through these papers.
- Şu kağıtlara bir bak.
- Paper catches fire easily.
- Kağıt kolayca alev alır.
- Please look at these papers carefully.
- Lütfen bu kağıtlara dikkatlice bakın.
- Our teacher is marking papers.
- Öğretmenimiz kağıtları notlandırıyor.
- I intended to hand the paper to him, but I forgot to.
- Kağıdı ona verecektim ama vermeyi unuttum.
- Mary uses a paper filter to strain coffee.
- Mary kahveyi süzmek için kağıt filtre kullanır.
- That isn't paper.
- Bu kağıt değil.
- This paper does not absorb ink.
- Bu kağıt mürekkep emmez.
- I want paper.
- Kağıt istiyorum.
- Sami and Layla had no problem professing their love on paper.
- Sami ve Layla aşklarını kağıt üzerinde itiraf etmekte sorun yaşamadılar.
- I want each of you to take out a piece of paper and write down what happened.
- Her birinizin bir parça kağıt çıkarmasını ve ne olduğunu yazmasını istiyorum.
- There were two careless mistakes on his paper.
- Onun kağıdında iki dikkatsiz hata vardı.
- Cut the paper into two halves.
- Kağıdı ikiye kes.
- I got Tom to proofread my paper.
- Kağıdımı Tom'a düzelttirdim.
- He drew some vertical lines on the paper.
- Kağıda birkaç dikey çizgi çizdi.
- He folded the papers and threw them onto the table.
- Kağıtları katladı ve masanın üzerine attı.
- I was asked to put away all the papers we used at the meeting.
- Toplantıda kullandığımız bütün kağıtları ortadan kaldırmam istendi.
- I want each of you to take out a piece of paper and write down what happened.
- Her birinizin bir parça kağıt çıkarıp olanları yazmasını istiyorum.
- I need a pen and paper.
- Kağıt ve kaleme ihtiyacım var.
- Tom had a pen, but he didn't have any paper.
- Tom'un kalemi vardı ama kağıdı yoktu.
- Do you have paper?
- Kağıdın var mı?
- Tom folded the paper before handing it to Mary.
- Tom kağıdı Mary'ye vermeden önce katladı.
- Paper is made from wood.
- Kağıt ahşaptan yapılmaktadır.
- Give me that piece of paper, and I will inspect it!
- O kağıdı bana ver, ben de inceleyeyim!
- Would you like a plastic bag or a paper bag?
- Plastik bir torba mı yoksa kağıt bir torba mı istiyorsunuz?
- I need printer paper.
- Yazıcı kağıdına ihtiyacım var.
- Whose paper is this?
- Bu kağıt kimin?
- He took a glance at the papers.
- Kağıtlara bir göz attı.
- Tom handed Mary a piece of paper with his address written on it.
- Tom, Mary'ye üzerinde adresinin yazılı olduğu bir kağıt uzattı.
- The paper wasn't important.
- Kağıt önemli değildi.
- I want you to take this paper to her right away.
- Bu kağıdı hemen ona götürmeni istiyorum.
- Throw the papers in the basket.
- Kağıtları sepete at.
- Is that a paper?
- O bir kağıt mı?
- This plan, while looking great on paper, turned out to be a disaster.
- Bu plan, kağıt üzerinde harika görünse de, bir felakete dönüştü.
- He tossed the paper into a shredder.
- Kağıdı parçalayıcıya attı.
- Will you look over these papers?
- Bu kağıtlara bakar mısınız?
- His whole life was pieces of paper.
- Onun tüm hayatı kağıt parçalarıydı.
- Tom glanced over the paper.
- Tom kağıda baktı.
- This shop uses only recycled paper.
- Bu dükkan sadece geri dönüştürülmüş kağıt kullanıyor.
- This paper does not absorb ink.
- Bu kağıt mürekkebi emmez.
- Please hand your papers in now.
- Lütfen kağıtlarınızı şimdi teslim edin.
- Do you have paper?
- Kağıdınız var mı?
- This paper doesn't absorb ink.
- Bu kağıt, mürekkebi emmez.
- I need you to sign these papers.
- Bu kağıtları imzalamanı istiyorum.
- Is this paper white?
- Bu kağıt beyaz mı?
- Please fetch me a piece of paper.
- Lütfen bana bir parça kağıt getir.
- These documents were printed on recycled paper.
- Bu evraklar geri dönüştürülmüş kağıda bastırıldı.
- I have a paper glass.
- Kağıt bardağım var.
- The amount of paper produced by a country is closely related to its cultural standards.
- Bir ülke tarafından üretilen kağıt miktarı, onun kültürel standartlarıyla yakından ilişkilidir.
- Will you type this paper for me?
- Bu kağıdı benim için daktilo eder misin?
- I'm grading papers.
- Kağıtları notlandırıyorum.
- Keep the paper in the inside pocket.
- Kağıdı iç cebinde tut.
- Show me your papers!
- Bana kağıtlarını göster.
- There's not much paper left.
- Fazla kağıt kalmadı.
- I stopped buying newspapers in paper form a few years ago already; I only read them in electronic format.
- Birkaç yıl önce gazeteleri kağıt olarak almayı bıraktım; onları sadece elektronik formatta okuyorum.
- Read over your paper before you hand it in.
- Teslim etmeden önce kağıdını baştan sona oku.
- Layla made her millions by selling paper.
- Layla milyonlarını kağıt satarak kazandı.
- Do you think that e-books will replace paper books?
- E-kitapların kağıt kitapların yerini alacağını düşünüyor musunuz?
- Tom signed the papers that Mary asked him to sign.
- Tom, Mary'nin imzalamasını istediği kağıtları imzaladı.
- She drew a straight line on the paper.
- Kağıda düz bir çizgi çekti.
- I burned the paper.
- Kağıdı yaktım.
- All Sadako could do now was to make paper cranes and hope for a miracle.
- Sadako'nun artık yapabileceği tek şey kağıttan turna kuşları yapmak ve bir mucize olmasını ummaktı.
- Paper is white.
- Kağıt beyaz.
- There were two careless mistakes on his paper.
- Kağıdında dikkatsizce yapılmış iki hata vardı.
- My grandma's skin seemed like paper.
- Büyükannemin cildi kağıt gibi görünüyordu.
- Put some paper in the copy machine.
- Fotokopi makinesine biraz kağıt koy.
- Could you take a look at these papers?
- Şu kağıtlara bir göz atabilir misiniz?
- Tom started to unfold the piece of paper Mary handed him.
- Tom, Mary'nin ona uzattığı kağıdı açmaya başladı.
- Tom gave Mary a $1000 in a brown paper bag.
- Tom kahverengi kağıt bir çantada Mary'ye 1000 dolar verdi.
- Get me some paper.
- Bana biraz kağıt getir.
- Proteins are chains of amino acids that are folded like origami paper.
- Proteinler, origami kağıdı gibi katlanmış amino asit zincirleridir.
- The teacher put a short comment on each paper.
- Öğretmen her kağıt üzerine kısa bir yorum yazdı.
- His assistant examined the pile of papers over and over again.
- Onun asistanı kağıt yığınını tekrar ve tekrar inceledi.
- Tom neatly folded the paper.
- Tom kağıdı düzgünce katladı.
- Paper is a Chinese invention.
- Kağıt bir Çin icadıdır.
- She wrapped the present in paper.
- Hediyeyi kağıda sardı.
- How much paper do we need?
- Ne kadar kağıda ihtiyacımız var?
- He took out a piece of paper.
- O, bir parça kağıt çıkardı.
- I want some paper.
- Biraz kağıt istiyorum.
- Read over your paper before you hand it in.
- Teslim etmeden önce kağıdınızı okuyun.
- Recycling paper is a moral duty.
- Kağıtları geri dönüştürmek ahlaki bir görevdir.
- The students were throwing paper at one another.
- Öğrenciler birbirlerine kağıt atıyorlardı.
- My briefcase is full of papers.
- Çantam kağıtlarla dolu.
- Layla made her millions by selling paper.
- Leyla kağıt satarak milyonlarını kazandı.
- It's a good plan, at least on paper.
- Bu iyi bir plan, en azından kağıt üzerinde.
- He made me sign the paper against my will.
- Kağıdı bana zorla imzalattı.
- Tom crumpled the paper.
- Tom kağıdı buruşturdu.
- Tom put his thoughts on paper.
- Tom düşüncelerini kağıda koydu.
- Can I have a paper bag?
- Kağıt bir torba alabilir miyim?
- The boy threw a paper airplane at the teacher.
- Çocuk öğretmene kağıttan bir uçak fırlattı.
- His assistant examined the pile of papers over and over again.
- Asistanı kağıt yığınını tekrar tekrar inceledi.
- The company manufactures a variety of paper goods.
- Şirket, çeşitli kağıt ürünleri üretmektedir.
- Have your paper on my desk by Wednesday.
- Çarşamba gününe kadar kağıdını masama koy.
- She drew a circle on a piece of paper with a pencil.
- Bir kağıda kalemle bir daire çizdi.
- Gather the papers and bring them here.
- Kağıtları topla ve buraya getir.
- Keep these papers in a safe place.
- Bu kağıtları güvenli bir yerde sakla.
- It's a marriage that exists only on paper.
- Bu sadece kağıt üzerinde var olan bir evlilik.
- All you have to do is sign this paper.
- Tek yapmanız gereken bu kağıdı imzalamak.
- Fold the paper in the middle.
- Kağıdı ortadan katla.
- I threw the papers in the basket.
- Kağıtları sepete attım.
- He folded the papers and threw them onto the table.
- O, kağıtları katladı ve masanın üzerine attı.
- Tom tore the paper up.
- Tom kağıdı yırttı.
- He tore the paper in two.
- Kağıdı ikiye böldü.
- Tom folded the paper back up.
- Tom kağıdı geri katladı.
- Do you have a piece of paper I can write on?
- Üzerine yazabileceğim bir kağıdın var mı?
- I need some paper.
- Biraz kağıda ihtiyacım var.
- This is a good paper.
- Bu iyi bir kağıt.
Show More (381)
|
2 |
paper |
gazete |
n. |
|
- The accompanying vulgar cartoon from the Zimbabwean state paper The Herald underlines this ominous message.
- Zimbabve devlet gazetesi The Herald'ın buna eşlik eden kaba karikatürü bu uğursuz mesajın altını çiziyor.
- Today, they are simply telling us what is in the papers.
- Bugün bize sadece gazetelerde ne yazdığını söylüyorlar.
- Today, they are simply telling us what is in the papers.
- Bugün onlar bize sadece gazetelerde ne yazdığını söylüyorlar.
- I note from this morning's papers what was said only yesterday.
- Daha dün söylenenleri bu sabahki gazetelerden not ediyorum.
- You said a few nice friendly things that could easily have been copied from a daily paper.
- Günlük bir gazeteden kolayca kopyalanabilecek birkaç güzel dostane şey söylediniz.
- The Sunday papers are full of articles swearing allegiance to culture, but nothing ever comes of it.
- Pazar gazeteleri kültüre bağlılık yemini eden makalelerle dolu ama hiçbir şey çıkmıyor.
- I've already read today's paper.
- Bugünkü gazeteyi zaten okudum.
- I found my lost dog by means of a notice in the paper.
- Gazetedeki bir duyuru vasıtasıyla kaybolan köpeğimi buldum.
- Stop at the newsstand to buy the paper.
- Gazete almak için gazete bayisinde durun.
- This is a good paper.
- Bu iyi bir gazete.
- I've already read today's paper.
- Bugünün gazetesini çoktan okudum.
- I saw in the paper that he had returned from the South Pole.
- Gazetede Güney Kutbu'ndan döndüğünü gördüm.
- Tom reads the paper every morning.
- Tom her sabah gazete okur.
- According to today's paper, there was a fire in the city.
- Bugünkü gazeteye göre şehirde bir yangın çıkmış.
- According to the papers, there was a big fire in the town.
- Gazetelere göre, kasabada büyük bir yangın çıkmış.
- Have you read today's paper yet?
- Bugünkü gazeteyi okudun mu?
- He sat down and read the paper.
- O, oturdu ve gazeteyi okudu.
- According to the paper, there was an earthquake in Mexico.
- Gazete, Meksika'da bir deprem olduğunu yazıyor.
- Bring me today's paper.
- Bana bugünkü gazeteyi getir.
- Did you read the ad Tom put in the paper?
- Tom'un gazeteye verdiği ilanı okudun mu?
- Are you done with the paper?
- Gazeteyle işin bitti mi?
- Today's paper says that a typhoon is coming.
- Bugünkü gazete bir tayfunun gelmekte olduğunu söylüyor.
- Tom is reading the paper.
- Tom gazeteyi okuyor.
- Sami saw the story in the paper.
- Sami gazetedeki hikâyeyi görmüş.
- The paper didn't carry the story.
- Gazete haberi yayınlamadı.
- The paper published a profile of its new editor.
- Gazete, yeni editörünün profilini yayınladı.
- Sami delivers the morning paper in the neighborhood.
- Sami mahalleye sabah gazetesini teslim ediyor.
- I read in the paper that he was murdered.
- Onun öldürüldüğünü gazetede okudum.
- Bring me today's paper, please.
- Lütfen bana bugünün gazetesini getir.
- Have you seen the paper?
- Gazeteyi gördün mü?
- I've not read today's paper yet.
- Ben henüz bugünkü gazeteyi okumadım.
- Is that today's paper?
- Bu bugünün gazetesi mi?
- I have already read today's paper.
- Bugünün gazetesini çoktan okudum.
- This is a business paper.
- Bu bir iş gazetesi.
- Today's paper says that another typhoon is on its way.
- Bugünkü gazeteye göre başka bir tayfun yolda.
- What do the papers say?
- Gazeteler ne diyor?
- Is there any special news in today's paper?
- Bugünkü gazetede herhangi bir özel haber var mı?
- Let me read the paper when you have finished with it.
- Sen bitirdiğinde gazeteyi okumama izin ver.
- Is there any special news in today's paper?
- Bugünkü gazetede özel bir haber var mı?
- According to the paper, there was a big fire in Boston.
- Gazeteye göre Boston'da büyük bir yangın çıkmış.
- He ran an ad in the paper.
- O, gazeteye bir reklam verdi.
- She laid the paper out on the table.
- Gazeteyi masanın üzerine koydu.
- You can't believe everything you read in the paper.
- Gazetede okuduğun her şeye inanamazsın.
- The accident is reported in today's paper.
- Kaza, bugünkü gazetede bildirildi.
- Have you read today's paper?
- Bugünün gazetesini okudun mu?
- He was reading a paper upside down.
- Gazeteyi baş aşağı okuyordu.
- Tom hasn't read the morning paper yet.
- Tom henüz sabah gazetesini okumadı.
- Today's paper says that a big typhoon is approaching.
- Bugünkü gazetede büyük bir tayfunun yaklaştığı yazıyor.
- Today's paper gives further details of the accident.
- Bugünkü gazete kazayla ilgili daha fazla ayrıntı veriyor.
- They just want to sell papers.
- Sadece gazete satmak istiyorlar.
- The reporter filed his story just before the paper went to press.
- Muhabir, gazete baskıya girmeden hemen önce hikayesini teslim etti.
- Today's paper says that another typhoon is on its way.
- Bugünkü gazetede başka bir tayfunun yolda olduğu yazıyor.
- His success was mentioned in the paper.
- Gazetede onun başarısından bahsedildi.
- Are you finished reading the paper?
- Gazeteyi okumayı bitirdin mi?
- He had a good look at the papers.
- Gazeteleri iyice okudu.
- He ran an ad in the paper.
- Gazetede bir ilan yayınladı.
- The man reading a paper over there is my uncle.
- Orada gazete okuyan adam benim amcam.
- Sami read the paper.
- Sami gazeteyi okudu.
- Have you read the leading article in today's paper?
- Bugünkü gazetenin baş makalesini okudun mu?
- The paper published a profile of its new editor.
- Gazete, yeni editörünün bir profilini yayınladı.
- He reads the paper every morning.
- Her sabah gazete okur.
- All I know is what I read in the papers.
- Tek bildiğim gazetelerde okuduklarım.
- Tom sat down and read the paper.
- Tom oturdu ve gazeteyi okudu.
- Are you done with the paper?
- Gazete ile işin bitti mi?
- Tom usually sits at the kitchen table and eats cereal while reading the morning paper.
- Tom genellikle mutfak masasında oturur ve sabah gazetesini okurken mısır gevreği yer.
- The man lost no time in reading his paper.
- Adam, gazetesini okumak için hiç vakit kaybetmedi.
- Today's paper contains nothing of importance.
- Bugünkü gazetede önemli hiçbir şey yok.
- Where is today's paper?
- Bugünün gazetesi nerede?
- I read in the paper that he was murdered.
- Gazetede öldürüldüğünü okudum.
- That's what the papers said.
- Gazeteler öyle diyordu.
- Have you read this morning's paper?
- Bu sabahki gazeteyi okudun mu?
- According to the paper, there was an earthquake in Peru.
- Gazeteye göre Peru'da bir deprem oldu.
- According to the paper, there was a big fire in Boston.
- Gazeteye göre, Boston'da büyük bir yangın vardı.
- The man reading a paper over there is my uncle.
- Şurada gazete okuyan adam benim amcam.
- The sudoku in today's paper is very difficult.
- Bugünkü gazetedeki sudoku çok zor.
- I saw your picture in the paper.
- Gazetede resmini gördüm.
- I just want to glance at the paper.
- Gazeteye sadece göz atmak istiyorum.
- This paper is imported.
- Bu gazete ithal.
- Tom is reading the paper.
- Tom gazete okuyor.
- It's shocking what they wrote about you in the papers.
- Gazetelerde hakkınızda yazılanlar şok edici.
- His success was mentioned in the paper.
- Gazetede başarısından bahsedildi.
- Today's paper contains nothing of importance.
- Bugünkü gazete önemli bir şey içermiyor.
- He never misses reading the papers every day.
- Her gün gazete okumayı asla kaçırmaz.
- My aunt wears glasses when she reads the papers.
- Teyzem gazete okurken gözlük takıyor.
- Tom sat on the porch and read the paper.
- Tom verandada oturdu ve gazeteyi okudu.
- Do you have today's paper?
- Bugünün gazetesi var mı?
- Did you read the ad Tom put in the paper?
- Tom'un gazeteye koyduğu reklamı okudun mu?
- Show me today's paper.
- Bana bugünün gazetesini göster.
- The accident is reported in today's paper.
- Kaza bugünkü gazetede yer almaktadır.
- Have you finished reading today's paper yet?
- Bugünün gazetesini okumayı bitirmedin mi?
- I have already read today's paper.
- Bugünkü gazeteyi zaten okudum.
- Tom bought a paper.
- Tom bir gazete aldı.
- Tom sat down and read the paper.
- Tom oturdu ve gazete okudu.
- I think I will advertise in the paper.
- Sanırım gazeteye ilan vereceğim.
- It was in the paper this morning.
- O bu sabah gazetedeydi.
- We are subscribed to the Asahi paper.
- Asahi gazetesine aboneyiz.
- You can't believe everything you read in the paper.
- Gazetede okuduğun her şeye inanmamalısın.
- Give me the paper.
- Gazeteyi bana ver.
- I saw in the paper that he had returned from the South Pole.
- Onun Güney Kutbundan döndüğünü gazetede gördüm.
- According to the paper, there was an earthquake last night.
- Gazeteye göre, dün gece bir deprem olmuş.
- He sat down and read the paper.
- Oturdu ve gazeteyi okudu.
- Are you through with the paper?
- Gazete ile işin bitti mi?
- Please pick up the papers.
- Lütfen gazeteleri al.
- I have come in response to your ad in the paper.
- Gazetedeki ilanınız üzerine geldim.
- According to the paper, there was an earthquake in Mexico.
- Gazeteye göre, Meksika'da bir deprem olmuş.
- The reporter filed his story just before the paper went to press.
- Muhabir haberini gazete baskıya girmeden hemen önce verdi.
- Today's paper gives further details of the accident.
- Bugünkü gazete olay hakkında daha fazla ayrıntı verir.
- According to the paper, there was an earthquake in Mexico.
- Gazeteye göre Meksika'da bir deprem olmuş.
- I don't want to read any paper.
- Gazete okumak istemiyorum.
- Where is today's paper?
- Bugünkü gazete nerede?
- He never misses reading the papers every day.
- O her gün gazete okumayı asla kaçırmaz.
- According to today's paper, there was a big earthquake in Chile yesterday.
- Bugünkü gazeteye göre dün Şili'de büyük bir deprem olmuş.
- Show me today's paper.
- Bana bugünkü gazeteyi göster.
- Have you read the leading article in today's paper?
- Bugünkü gazetede baş makaleyi okudun mu?
- I found my lost dog by means of a notice in the paper.
- Kayıp köpeğimi gazetedeki bir ilan sayesinde buldum.
- Show me today's papers.
- Bana bugünün gazetelerini göster.
- He didn't even look over the papers.
- Gazetelere bakmadı bile.
- My aunt wears glasses when she reads the papers.
- Teyzem gazete okurken gözlük takar.
- John was mentioned in the paper.
- Gazetede John'dan bahsediliyordu.
- He had access to the papers.
- Gazetelere erişimi vardı.
- Today's paper reports that the premier has given up the idea of visiting America.
- Bugünkü gazete başbakanın Amerika'yı ziyaret etme fikrinden vazgeçtiğini bildiriyor.
- This is a business paper.
- Bu bir ticari gazete.
- Tom sat on the porch and read the paper.
- Tom sundurmada oturdu ve gazete okudu.
- Tom glanced over the paper.
- Tom gazeteye baktı.
- Next thing you know, you'll be in the papers.
- Sonra bir bakmışsın gazetelere çıkmışsın.
- Give me the paper.
- Gazeteyi ver.
- It's shocking what they wrote about you in the papers.
- Gazetelerde senin hakkında yazdıkları şey şok edici.
- Is that a paper?
- Gazete mi o?
- I saw your picture in the paper.
- Gazetede senin resmini gördüm.
- The papers say that there was a big fire in Nagoya.
- Gazeteler Nagoya'da büyük bir yangın çıktığını yazıyor.
- According to the paper, it will snow tomorrow.
- Gazeteye göre, yarın kar yağacak.
- Let me read the paper when you have finished with it.
- Gazeteyi bitirdiğinde okumama izin ver.
- Have you read today's paper yet?
- Bugünkü gazeteyi henüz okumadın mı?
- I read about it in the paper.
- Gazetede okumuştum.
- There's nothing important in the paper.
- Gazetede önemli bir şey yok.
- According to the paper, there was an earthquake in Peru.
- Gazeteye göre Peru'da bir deprem olmuş.
- Where's the morning paper?
- Sabah gazetesi nerede?
- According to the papers, the man has finally confessed.
- Gazetelere göre adam sonunda itiraf etti.
- The paper is under the table.
- Gazete masanın altında.
- He was reading a paper upside down.
- Bir gazeteyi ters olarak okuyordu.
- Today's paper says that a big typhoon is approaching.
- Bugünkü gazete büyük bir tayfunun yaklaştığını söylüyor.
- Bring me today's paper.
- Bana bugünün gazetesini getir.
- That's what it said in the paper.
- Gazetede böyle yazıyordu.
- This paper has a large circulation.
- Bu gazetenin büyük bir tirajı var.
- According to today's paper, there was a fire in this town last night.
- Bugünkü gazeteye göre, dün gece bu kasabada bir yangın çıkmış.
- According to the papers, there was a big fire in the town.
- Gazetelere göre, kasabada büyük bir yangın vardı.
- I read the paper while eating.
- Yemek yerken gazete okurum.
- Are you through with the paper?
- Gazeteyle işin bitti mi?
- According to the papers, the man has finally confessed.
- Gazetelere göre, adam nihayet itiraf etmiş.
- He reads the paper every morning.
- Her sabah gazete okuyor.
- It was in the paper this morning.
- Bu sabah gazetedeydi.
- Tom hasn't read the morning paper yet.
- Tom sabah gazetesini henüz okumadı.
- Today's paper says that a typhoon is coming.
- Bugünkü gazete bir tayfun geldiğini söylüyor.
- I've not read today's paper yet.
- Bugünün gazetesini henüz okumadım.
- Bring me today's paper.
- Bugünün gazetesini getir.
- Tom ran an ad in the paper.
- Tom gazeteye ilan verdi.
- I think I will advertise in the paper.
- Sanırım gazetede ilan vereceğim.
- Bring me today's paper, please.
- Bugünün gazetesini getirin lütfen.
- Will you put down that paper and listen to me?
- O gazeteyi bırakıp beni dinler misin?
- According to the paper, it will snow tomorrow.
- Gazeteye göre yarın kar yağacakmış.
- Did you get the papers from Tom?
- Gazeteleri Tom'dan aldın mı?
- He reads the paper every morning.
- O, her sabah gazete okur.
- I have come in response to your ad in the paper.
- Gazetedeki ilanınıza cevaben geldim.
- Sami saw the story in the paper.
- Sami hikâyeyi gazetede gördü.
- According to the paper, there was an earthquake in Mexico.
- Gazeteye göre, Meksika'da bir deprem vardı.
- Today's paper reports that the premier has given up the idea of visiting America.
- Bügünkü gazete Başbakanın Amerikayı ziyaret etme fikrinden vazgeçtiğini bildiriyor.
- The man reading a paper over there is my uncle.
- Şurada gazete okuyan adam benim dayım.
- According to the papers, François Bayrou is going up again in the surveys.
- Gazetelere göre, François Bayrou anketlerde tekrar yükseliyor.
- Tom ran an ad in the paper.
- Tom gazeteye bir ilan verdi.
- The papers say that there was a big fire in Nagoya.
- Gazeteler Nagoya'da büyük bir yangın olduğunu söylüyorlar.
- Sami delivers the morning paper in the neighborhood.
- Sami mahallede sabah gazetesi dağıtıyordu.
- According to the paper, there was an earthquake in Peru.
- Gazetede, Peru'da deprem olduğu yazıyor.
- Tom's death notice was in today's paper.
- Tom'un ölüm ilanı bugünün gazetesindeydi.
- I read the paper while eating.
- Yemek yerken gazete okuyorum.
- We are subscribed to the Asahi paper.
- Biz Asahi gazetesine abone olduk.
Show More (172)
|
3 |
paper |
makale |
n. |
|
- You yourselves refer on page 14 of your crazy paper to a decisive phase in these negotiations.
- Siz de çılgın makalenizin 14. sayfasında bu müzakerelerde belirleyici bir aşamaya atıfta bulunuyorsunuz.
- In my view, this is not adequately expressed in your paper.
- Benim görüşüme göre, bu durum makalenizde yeterince ifade edilmemiştir.
- We are counting on an end to this situation and from that point of view this new paper really is most welcome.
- Bu duruma bir son verilmesini bekliyoruz ve bu açıdan bakıldığında bu yeni makale gerçekten memnuniyet verici.
- Obviously, some of the most contentious issues in this paper concern the aspect of subsidiarity.
- Açıkçası, bu makaledeki en tartışmalı konulardan bazıları yetki ikamesi ile ilgilidir.
- Does DG IV have any scientific studies or papers on the subject?
- DG IV'ün konuyla ilgili herhangi bir bilimsel çalışması veya makalesi var mı?
- In my view, this is not adequately expressed in your paper.
- Benim görüşüme göre, bu husus makalenizde yeterince ifade edilmemiştir.
- Firstly, this paper is slightly more modest than its title suggests.
- İlk olarak, bu makale başlığından da anlaşılacağı üzere biraz daha mütevazıdır.
- Obviously, some of the most contentious issues in this paper concern the aspect of subsidiarity.
- Açıkçası bu makaledeki en tartışmalı konulardan bazıları yetki ikamesi ile ilgilidir.
- This paper is an excellent step forward.
- Bu makale ileriye doğru atılmış mükemmel bir adımdır.
- A paper such as this is no basis for a scoreboard.
- Bunun gibi bir makale, bir puan tablosu için temel oluşturmaz.
- The impact of Emmet's theory on physics has been widely discussed, but this is not my concern in this paper.
- Emmet'in teorisinin fizik üzerindeki etkisi geniş çapta tartışılmıştır, ancak bu makale bu konu hakkında değil.
- Your paper contains too many mistakes.
- Makaleniz çok fazla hata içeriyor.
- Tom wrote a paper on that subject.
- Tom bu konuda bir makale yazdı.
- In 1905 Einstein wrote a paper on what is now known as the special theory of relativity.
- Einstein, 1905 yılında bugün özel görelilik kuramı olarak bilinen kuram üzerine bir makale yazdı.
- Did you have to rewrite the paper?
- Makaleyi yeniden yazmak zorunda mıydın?
- We regret to inform you that your paper has not been accepted.
- Makalenizin kabul edilmediğini bildirmekten üzüntü duyuyoruz.
- This is the penultimate version of the paper.
- Bu, makalenin sondan bir önceki versiyonu.
- This is the penultimate version of the paper.
- Bu makalenin sondan bir önceki versiyonu.
- She wrote a paper on feudalism.
- Feodalizm üzerine bir makale yazdı.
- His paper is better than mine.
- Onun makalesi benimkinden daha iyidir.
- He wrote a paper on the subject.
- Konu hakkında bir makale yazdı.
- I was disappointed with your paper.
- Makalenle ilgili hayal kırıklığına uğradım.
- It's a good paper, apart from a few spelling mistakes.
- Birkaç imla hatasının dışında, o iyi bir makale.
- I'm not going to rewrite your paper for you.
- Makaleni senin için yeniden yazmayacağım.
- That's the best paper I've read so far.
- Bu şimdiye kadar okuduğum en iyi makale.
- I was disappointed with your paper.
- Makalen beni hayal kırıklığına uğrattı.
- Tom has published many papers on the subject.
- Tom bu konuda birçok makale yayınladı.
- I was disappointed with your paper.
- Makaleniz beni hayal kırıklığına uğrattı.
- We regret to inform you that your paper has not been accepted.
- Üzülerek bildiriyoruz ki makaleniz kabul edilmemiştir.
- Tom has published many papers on the subject.
- Tom konuyla ilgili birçok makale yayınladı.
- That's what the papers said.
- Makaleler böyle diyordu.
- The man lost no time in reading his paper.
- Adam, hiç vakit kaybetmeden onun makalesini okudu.
- In this paper, I compare the folklores of Germany and Holland.
- Bu makalede, Almanya ve Hollanda folklorlarını karşılaştırıyorum.
- Tom has written a very good paper on the production of rubber.
- Tom kauçuk üretimi üzerine çok iyi bir makale yazdı.
- She wrote a paper on feudalism.
- O, feodalizm üzerine bir makale yazdı.
- The paper discusses the problem in terms of ethics.
- Makale sorunu etik açısından tartışıyor.
- I didn't read the paper, but I read the abstract.
- Ben makaleyi okumadım ama özeti okudum.
- The statistical data presented in her paper is of great use for us in estimating the frequency of the movement.
- Makalesinde sunduğu istatistiksel veriler, hareketin sıklığını tahmin etmede bizim için çok yararlı.
- I didn't read the paper, but I read the abstract.
- Makaleyi okumadım ama özetini okumuştum.
- The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory.
- Kelly'nin renk koordinasyonuyla ilgili makalesinde sunulan bilgilerin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olduğu görülüyor.
- Your paper was excellent.
- Makalen mükemmeldi.
- The paper discusses the problem in terms of ethics.
- Makale sorunu etik açıdan ele alıyor.
- Tom and Mary wrote a paper together.
- Tom ve Mary birlikte bir makale yazdılar.
Show More (40)
|
4 |
paper |
belge |
n. |
|
- It is a very cautious, perhaps technocratic and certainly intelligent, and sometimes even clever paper.
- Çok temkinli, belki de teknokratik ve kesinlikle akıllı ve hatta bazen zeki bir belgedir.
- This paper will be finalised in the coming weeks.
- Bu belge önümüzdeki haftalarda son halini alacak.
- Also it was felt that the first paper was not as detailed as people wanted.
- Ayrıca ilk belgenin insanların istediği kadar detaylı olmadığı da hissedildi.
- We have now also received the Prodi paper for the Gothenburg Summit.
- Göteborg Zirvesi için Prodi'nin hazırladığı belgeyi de aldık.
- One thing needs to be said about this paper - it does not make any sparks fly!
- Bu belge hakkında söylenecek tek bir şey var: Ortalığın tozunu attırmıyor!
- The strategic paper emphasises the global role of the European Union.
- Strateji belgesi Avrupa Birliği'nin küresel rolünü vurgulamaktadır.
- This paper talks, for example, about a 'constitutional text' rather than about a constitution as such.
- Örneğin bu belgede bir anayasadan ziyade bir 'anayasal metinden' bahsedilmektedir.
- The precautionary principle is very sensibly described in a recent Commission paper.
- İhtiyatlılık ilkesi, yakın tarihli bir Komisyon belgesinde çok mantıklı bir şekilde tanımlanmıştır.
- Mr Rübig's paper certainly is a fine document, which we support.
- Sayın Rübig'in makalesi kesinlikle iyi bir belge ve biz de bunu destekliyoruz.
- At the beginning of the year, the Commission drew up a consultation paper on this matter.
- Yılın başında Komisyon bu konuda bir istişare belgesi hazırlamıştır.
- Looked at in that light, the motion for a resolution is just a snapshot and not a reform paper.
- Bu açıdan bakıldığında çözüm önerisi bir reform belgesi değil, sadece bir anlık görüntüdür.
- It is a very cautious, perhaps technocratic and certainly intelligent, and sometimes even clever paper.
- Çok temkinli, belki de teknokratik ve kesinlikle zeki ve hatta yer yer akıllıca bir belgedir.
- The proposals in its consultation paper would have been impractical and unworkable.
- İstişare belgesinde yer alan öneriler pratik ve uygulanabilir olmayacaktır.
- All of this is, as you know, also provided for in the Commission's paper.
- Bildiğiniz gibi tüm bunlar Komisyon'un belgesinde de yer almaktadır.
- We have launched a consultation and intend to build upon the results of that consultation in a green paper.
- Bir istişare başlattık ve bu istişarenin sonuçlarını yeşil bir belgeye dönüştürmeyi planlıyoruz.
- The entrepreneurship paper clearly has a central role to play in this.
- Girişimcilik belgesinin bu konuda oynayacağı merkezi bir rol olduğu açıktır.
- That is why this paper can only be a beginning, a beginning with important statements.
- Bu nedenle bu belge sadece bir başlangıç olabilir, önemli ifadeler içeren bir başlangıç.
- Even now, the Commission paper is not free of these things.
- Şu anda bile Komisyon belgesi bunlardan arınmış değildir.
- I think you have delivered a very ambitious paper and a good basis for discussion with Parliament.
- Bence çok iddialı bir belge sundunuz ve Parlamento ile tartışmak için iyi bir temel oluşturdunuz.
- The paper wasn't important.
- Belge önemli değildi.
- Keep the paper in the inside pocket.
- Belgeyi iç cebinde tut.
- Tom glanced at the paper.
- Tom belgeye göz attı.
- Tom showed Mary the paper.
- Tom belgeyi Mary'ye gösterdi.
Show More (20)
|
5 |
paper |
rapor |
n. |
|
- What is described in the paper from the Article 29 Group is certainly alarming.
- Madde 29 Grubu'nun raporunda anlatılanlar kesinlikle endişe vericidir.
- In addition, econometric models are now published in the working paper series.
- Ayrıca, ekonometrik modeller de artık çalışma raporu serisinde yayınlanmaktadır.
- In addition, econometric models are now published in the working paper series.
- Ayrıca ekonometrik modeller artık çalışma raporu serisinde yayınlanmaktadır.
- The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory.
- Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.
- His paper was, on the whole, satisfactory.
- Onun raporu bir bütün olarak tatmin ediciydi.
- That's the best paper I've read so far.
- O şimdiye kadar okuduğum en iyi rapor.
- He wrote a paper on the subject.
- O, konu ile ilgili bir rapor yazdı.
- Please hand in your papers by the last day of this month.
- Lütfen, raporlarınızı bu ayın son gününe kadar teslim edin.
- I intended to hand the paper to him, but I forgot to.
- Raporu ona uzatmak istedim ama unuttum.
- I'd better rewrite this paper.
- Bu raporu yeniden yazsam iyi olur.
- The student decided to abridge his paper by taking out unnecessary details.
- Öğrenci gereksiz ayrıntıları çıkararak raporunu kısaltmaya karar verdi.
- You should turn in your paper by next Saturday.
- Raporunu gelecek cumartesiye kadar teslim etmelisin.
- He handed in his paper.
- O, raporunu uzattı.
- His paper is superior to mine.
- Onun raporu benimkine göre üstündür.
- Did you have to rewrite the paper?
- Raporu yeniden yazmak zorunda mıydın?
- His paper is far from satisfactory.
- Onun raporu tatmin edici olmaktan uzaktır.
- Your paper contains too many mistakes.
- Raporunuz çok fazla hata içeriyor.
- I have to write a ten-page paper by next Monday.
- Önümüzdeki pazartesiye kadar on sayfalık rapor yazmak zorundayım.
- Tom wrote a paper on that subject.
- Tom o konuda bir rapor yazdı.
- The statistical data presented in her paper is of great use for us in estimating the frequency of the movement.
- Onun raporunda sunulan istatistiki veriler hareketin sıklığını tahmin etmede bizim için çok faydalı.
Show More (17)
|
6 |
paper |
evrak |
n. |
|
- Tom did a good job proofreading my paper.
- Tom benim evrakımı düzelterek iyi bir iş yaptı.
- Please remind me to turn in the paper.
- Lütfen bana evrağı teslim etmeyi hatırlat.
- I want you to take this paper to her right away.
- Bu evrağı hemen ona götürmeni istiyorum.
Show More (0)
|
7 |
paper |
bildiri |
n. |
|
- I'd better rewrite this paper.
- Bu bildiriyi yeniden yazsam iyi olacak.
- I'll be presenting a paper at a conference.
- Bir konferansta bildiri sunacağım.
- Leading scholars have been invited to present papers at the conference.
- Önde gelen akademisyenler konferansta bildiri sunmak üzere davet edildi.
Show More (0)
|
8 |
paper |
sınav kağıdı |
n. |
|
- His paper is far from satisfactory.
- Sınav kağıdı tatmin edici olmaktan çok uzak.
- There isn't a single mistake in his paper.
- Sınav kağıdında tek bir hata bile yok.
- He revised his exam paper with attention.
- O sınav kağıdını dikkatle gözden geçirdi.
Show More (0)
|
9 |
paper |
tebliğ |
n. |
|
- The lawyer gave an important paper at the conference.
- Avukat konferansta önemli bir tebliğ sundu.
Show More (-2)
|