|
- I want to voice here my gratitude to Günter Verheugen, who has proved to be an astute, passionate negotiator.
- Burada, zeki ve tutkulu bir müzakereci olduğunu kanıtlayan Günter Verheugen'e şükranlarımı sunmak istiyorum.
- If we want to be passionate, then let our passion be based on facts.
- Tutkulu olmak istiyorsak, tutkumuzun gerçeklere dayanmasına izin vermeliyiz.
- If we want to be passionate, then let our passion be based on facts.
- Eğer tutkulu olmak istiyorsak, tutkumuzun gerçeklere dayanmasına izin verin.
- I want to voice here my gratitude to Günter Verheugen, who has proved to be an astute, passionate negotiator.
- Burada, zeki ve tutkulu bir müzakereci olduğunu kanıtlayan Günter Verheugen'e minnettarlığımı dile getirmek istiyorum.
- It is about connecting on a deep and passionate level with one another.
- Bu, birbirleriyle derin ve tutkulu bir düzeyde bağlantı kurmakla ilgilidir.
- We are passionate about making a positive difference to people and planet.
- İnsanlar ve gezegen için olumlu bir fark yaratma konusunda tutkuluyuz.
- We are passionate about making a positive difference to people and planet.
- İnsanlar ve gezegen adına olumlu bir fark yaratma konusunda tutkuluyuz.
- Tom gave Mary a passionate kiss.
- Tom Mary'ye tutkulu bir öpücük verdi.
- She looked at me with a passionate expression of entreaty.
- Bana tutkulu bir yalvarış ifadesiyle baktı.
- It was a very passionate love affair.
- Çok tutkulu bir aşk ilişkisiydi.
- We are passionate about studying physics.
- Fizik çalışmak konusunda tutkuluyuz.
- Tom greeted Mary with a passionate kiss.
- Tom Mary'yi tutkulu bir öpücükle karşıladı.
- He is intelligent and passionate.
- O zeki ve tutkulu.
- Tom is very passionate about his work.
- Tom işi konusunda çok tutkulu.
- I have always been very passionate about politics.
- Siyaset konusunda her zaman çok tutkulu oldum.
- She looked at me with a passionate expression of entreaty.
- O bana tutkulu bir yalvarma ifadesiyle baktı.
- I have always been very passionate about painting.
- Resim konusunda her zaman çok tutkulu olmuşumdur.
- She is very intelligent and passionate.
- O çok zeki ve tutkulu.
- I was passionate about watching movies.
- Film seyretmeye tutkundum.
- Be passionate!
- Tutkulu ol!
- Tom was passionate.
- Tom tutkuluydu.
- Tom didn't seem to be as passionate about that as Mary seemed to be.
- Tom bu konuda Mary kadar tutkulu görünmüyordu.
- Tom is very passionate, isn't he?
- Tom çok tutkulu, değil mi?
- I have always been very passionate about biology.
- Biyoloji konusunda her zaman çok tutkulu oldum.
- Tom is very passionate about his work.
- Tom işi hakkında çok tutkulu.
- I am passionate about bee-keeping.
- Arıcılık konusunda tutkuluyum.
- What are you passionate about?
- Ne hakkında tutkulusun?
- He gave her a long, passionate kiss.
- Ona uzun, tutkulu bir öpücük verdi.
- Tom is passionate, isn't he?
- Tom tutkulu, değil mi?
- Tom is a very passionate man.
- Tom çok tutkulu bir adamdır.
- Tom is really passionate about basketball.
- Tom basketbol konusunda gerçekten tutkulu.
- She's certainly an interesting and passionate person.
- O kesinlikle ilgi çekici ve tutkulu bir insan.
- Most people are very passionate about something.
- Çoğu insan bir konuda çok tutkuludur.
- Tom is really passionate about basketball.
- Tom basketbol hakkında gerçekten tutkuludur.
- I am passionate about reading.
- Okuma konusunda tutkuluyum.
- What are you passionate about?
- Neye tutkunsun?
- We are passionate about mechanics.
- Mekanik konusunda tutkuluyuz.
- We are passionate about books.
- Kitaplar hakkında tutkuluyuz.
- Tom is a passionate teacher.
- Tom tutkulu bir öğretmendir.
- I am passionate about ice cream.
- Dondurma konusunda tutkuluyum.
- Mary is very passionate about her work.
- Mary işi konusunda çok tutkulu.
- They exchanged passionate e-mails.
- Tutkulu e-postalar atıyorlardı.
- I have always been very passionate about biology.
- Biyoloji hakkında hep çok tutkulu oldum.
- She's certainly an interesting and passionate person.
- Kesinlikle ilginç ve tutkulu bir insan.
- I was passionate about watching movies.
- Film izlemek konusunda tutkuluydum.
- Tom is a very passionate man.
- Tom çok tutkulu bir adam.
- I am passionate about technology.
- Teknoloji konusunda tutkuluyum.
- I am passionate about this subject.
- Bu konuda tutkuluyum.
- Tom doesn't seem to be as passionate about that as Mary seems to be.
- Tom bu konuda Mary kadar tutkulu görünmüyor.
- Tom is passionate.
- Tom tutkulu.
Show More (47)
|
