plot - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
plot komplo n.
  • To my Eurosceptic friends, I say that this is not some subversive plot.
  • Avrupa şüphecisi arkadaşlarıma bunun yıkıcı bir komplo olmadığını söylüyorum.
  • Indeed, which country would not protect itself from outside plotting?
  • Gerçekten de hangi ülke kendisini dışarıdan gelecek komplolara karşı korumaz ki?
  • They believed there was a plot.
  • Bir komplo olduğuna inanıyorlardı.
Show More (10)
plot planlamak v.
  • Sami was plotting murder.
  • Sami cinayet planlıyordu.
  • Tom is plotting something.
  • Tom bir şeyler planlıyor.
  • I don't know what Tom is plotting.
  • Tom'un ne planladığını bilmiyorum.
Show More (5)
plot plan n.
  • Investigators foiled a plot to hijack an airplane.
  • Müfettişler bir uçak kaçırma planını bozdular.
  • Tom masterminded a diabolic plot to kill his wife.
  • Tom karısını öldürmek için şeytani bir plan hazırladı.
  • Their plot to start a fire was discovered by the police.
  • Onların yangın başlatma planı polis tarafından fark edildi.
Show More (3)
plot arsa n.
  • A house cannot be built on half a plot of land.
  • Yarım arsa üzerine bir ev inşa edilemez.
  • This plot of land is my property.
  • Bu arsa benim mülküm.
  • The plot isn't that important.
  • Arsa o kadar önemli değil.
Show More (1)
plot olay örgüsü n.
  • How do you come up with such interesting plots for your novels?
  • Romanlarınız için bu kadar ilginç olay örgüsünü nasıl buluyorsunuz?
  • The plot was unbelievable.
  • Olay örgüsü inanılmazdı.
  • The main idea of the plot is not clear.
  • Olay örgüsünün ana fikri net değil.
Show More (1)
plot arazi n.
  • Tobacco is grown on small family plots in regions classed amongst the poorest in Europe.
  • Tütün, Avrupa'nın en yoksulları arasında sınıflandırılan bölgelerde küçük aile arazilerinde yetiştirilmektedir.
Show More (-2)
plot çizmek v.
  • A framework has had to be established in order for us to plot Europe's future.
  • Avrupa'nın geleceğini çizebilmemiz için bir çerçeve oluşturulmalıdır.
Show More (-2)
plot kumpas n.
  • Tom and Mary were plotting to kill Tom's father for the life insurance.
  • Tom ve Marry hayat sigortası için Tom'un babasını öldürmek amacıyla kumpas kuruyorlardı.
Show More (-2)
plot kumpas kurmak v.
  • I don't know what Tom is plotting.
  • Tom'un ne kumpas kurduğunu bilmiyorum.
Show More (-2)
plot dolap çevirmek v.
  • Tom suspects that Mary and I are plotting something.
  • Tom, Mary ile benim bir dolap çevirdiğimizden şüpheleniyor.
Show More (-2)