| 1 |
pocket |
cep |
n. |
|
- I got a fistful of green backs in my pocket.
- Cebimde bir avuç dolusu yeşil para var.
- This device also allows for less money from the patient's pocket.
- Bu alet aynı zamanda hastanın cebinden daha az para çıkmasını sağlar.
- I got a flash drive in my pocket with all the data.
- Cebimde tüm verileri içeren bir flash bellek var.
- Trey said these fell out of your pocket when you robbed him.
- Trey, onu soyarken bunların senin cebinden düştüğünü söyledi.
- I got a flash drive in my pocket with all the data.
- Cebimde tüm verilerin olduğu bir flaş bellek var.
- This device also allows for less money from the patient's pocket.
- Bu cihaz aynı zamanda hastanın cebinden daha az para çıkmasını sağlıyor.
- I got a fistful of green backs in my pocket.
- Cebimde avuç dolusu yeşil para var.
- Tom pulled a key out of his pocket and unlocked the door.
- Tom cebinden bir anahtar çıkardı ve kapının kilidini açtı.
- In order to make a phone call, I put my hand in my pocket and searched for a coin.
- Bir telefon görüşmesi yapmak için elimi cebime soktum ve bozuk para aradım.
- It's in my pocket.
- O benim cebimde.
- Tom pulled a small notebook from his pocket.
- Tom cebinden küçük bir defter çıkardı.
- Keep the paper in the inside pocket.
- Kağıdı iç cebinde tut.
- Tom fished a key out of his pocket and unlocked the door.
- Tom cebinden bir anahtar çıkardı ve kapının kilidini açtı.
- She bought him a camera that was too big to fit in his shirt pocket.
- Ona gömleğinin cebine sığmayacak kadar büyük bir fotoğraf makinesi aldı.
- Pocket dictionaries are out of fashion.
- Cep sözlüklerinin modası geçmiş.
- He warmed himself with a pocket heater.
- Cep ısıtıcısıyla ısındı.
- Tom took the key out of his pocket and handed it to Mary.
- Tom cebinden anahtarı çıkardı ve Mary'ye uzattı.
- Tom took a bottle of pink pills out of his pocket.
- Tom cebinden bir şişe pembe hap çıkardı.
- Tom gave Mary all the money that he had in his pocket.
- Tom cebindeki tüm parayı Mary'ye verdi.
- He doesn't even have a penny in his pocket.
- Onun cebinde bir peni bile yoktur.
- Tom pulled something out of his pocket and put it on his desk.
- Tom cebinden bir şey çıkardı ve onu masasına koydu.
- Tom found someone's business card in his pocket, but couldn't remember where he got it.
- Tom cebinde birinin kartvizitini buldu ama onu nereden aldığını hatırlayamadı.
- Tom took his wallet out of his pocket.
- Tom cüzdanını cebinden çıkardı.
- Every penny Dania makes goes right into Fadil's pocket.
- Dania'nın kazandığı her kuruş doğrudan Fadıl'ın cebine gider.
- Tom took his keys out of his pocket.
- Tom anahtarlarını cebinden çıkardı.
- She bought him a camera that was too big to fit in his shirt pocket.
- Ona, gömlek cebine sığmayacak kadar büyük bir kamera aldım.
- He shoved the letter into his pocket.
- Mektubu cebine soktu.
- They are in the pocket of big corporations.
- Onlar büyük şirketlerin cebinde.
- What did Tom have in his pocket?
- Tom'un cebinde ne vardı?
- He pulled a coin out of his pocket.
- O cebinden bir bozuk para çıkardı.
- I have a handkerchief in my pocket.
- Cebimde bir mendil var.
- He is in the pocket of big corporations.
- O da büyük şirketlerin cebinde.
- I have a handkerchief in my pocket.
- Cebimde bir mendilim var.
- Tom pulled a piece of paper out of his pocket.
- Tom cebinden bir kağıt parçası çıkardı.
- Tom put his wallet back in his pocket.
- Tom cüzdanını cebine geri koydu.
- My brother had his pocket picked in the train.
- Trende erkek kardeşim cebinden bir şey çaldırdı.
- What's in your pocket?
- Cebinde ne var?
- What's in your pocket?
- Cebindeki nedir?
- I'm pretty sure that I've left the keys to my office in my raincoat pocket.
- Ofisimin anahtarlarını yağmurluğumun cebinde unuttuğuma eminim.
- Tom took a key out of his pocket and unlocked the door.
- Tom cebinden bir anahtar çıkardı ve kapıyı açtı.
- Tom reached into his pocket and pulled out his wallet.
- Tom cebine uzandı ve cüzdanını çıkardı.
- Tom reached in his pocket, pulled out some matches, struck one, and then lit the campfire.
- Tom cebine uzandı, birkaç kibrit çıkardı, birini çaktı ve sonra kamp ateşini yaktı.
- I'm pretty sure that I've left the keys to my office in my raincoat pocket.
- Anahtarları yağmurluğun cebinde ofisime bıraktığımdan oldukça eminim.
- Tom pulled a knife out of his pocket.
- Tom cebinden bir bıçak çıkardı.
- Tom pulled something out of his pocket and showed it to Mary.
- Tom cebinden bir şey çıkardı ve Mary'ye gösterdi.
- I've got exactly 13 dollars in my pocket.
- Cebimde tam 13 dolar var.
- Tom pulled an envelope out of his pocket.
- Tom cebinden bir zarf çıkardı.
- Tom reached into his pocket and pulled out the knife he'd bought.
- Tom cebine uzandı ve satın aldığı bıçağını çıkardı.
- I've got it in my pocket.
- Cebimde.
- Tom took a twenty from his pocket.
- Tom cebinden bir yirmilik çıkardı.
- I had my wallet stolen from my inner pocket.
- İç cebimden cüzdanımı çaldırdım.
- Tom took his key out of his pocket and unlocked the car.
- Tom cebinden anahtarını çıkardı ve arabanın kilidini açtı.
- What have you got there in your pocket?
- Cebinde ne var?
- He took a coin out of his pocket.
- Cebinden bir madeni para çıkardı.
- I had my pocket picked in the train.
- Trende cebim soyulmuş.
- He took a key from his coat pocket.
- Ceketinin cebinden bir anahtar çıkardı.
- I have very small apples in my pocket.
- Cebimde çok küçük elmalar var.
- I took my wallet out of my pocket.
- Cüzdanımı cebimden çıkardım.
- He felt in his pocket for his wallet.
- Cüzdanı için cebini yokladı.
- He had his pocket picked in the crowd.
- Kalabalığın içinde cebindekileri çaldırdı.
- Money burns a hole in Linda's pocket.
- Para Linda'nın cebini yakıyor.
- The miner discovered a valuable pocket of gold.
- Madenci değerli bir altın cebi keşfetti.
- Tom put his wallet back into his pocket.
- Tom cüzdanını cebine geri koydu.
- I felt my phone vibrating in my pocket.
- Telefonumun cebimde titrediğini hissettim.
- A woman picked my pocket in the crowd.
- Kalabalığın arasında bir kadın cebimdekini arakladı.
- He pulled something out of his pocket.
- Cebinden bir şey çıkardı.
- Tom pulled a big wad of cash out of his pocket.
- Tom cebinden büyük bir tomar nakit para çıkardı.
- He is the last person to pay out of his own pocket.
- O, kendi cebinden ödeyecek son kişidir.
- He took out a coin from his pocket.
- Cebinden bir bozuk para çıkardı.
- I had a hole in my pocket.
- Cebimde bir delik vardı.
- Tom has three thousand yen in his pocket.
- Tom'un cebinde üç bin yen var.
- He was standing by the gate with his hand in his pocket.
- Elleri cebinde kapının yanında duruyordu.
- Tom pulled a white handkerchief out of his pocket.
- Tom cebinden beyaz bir mendil çıkardı.
- It is in the pocket of my jacket.
- Ceketimin cebinde.
- I always carry it in my pocket.
- Onu her zaman cebimde taşırım.
- Having a small flashlight in your pocket may come in handy.
- Cebinizde küçük bir el feneri bulundurmak işinize yarayabilir.
- There is an apple in the boy's pocket.
- Çocuğun cebinde bir elma var.
- Show me what's in your pocket.
- Cebinde ne olduğunu göster.
- A coin dropped out of his pocket.
- Cebinden bir bozuk para düştü.
- What's that in your pocket?
- Cebindeki ne?
- Money burns a hole in Linda's pocket.
- Linda'nın cebi delik.
- My pocket was picked.
- Cebim soyuldu.
- I always carry it in my pocket.
- Hep cebimde taşırım.
- I found no money left in my pocket.
- Cebimde hiç para kalmadığının farkına vardım.
- Tom took his pen out of his pocket.
- Tom cebinden kalemini çıkardı.
- Tom took the key out of his pocket.
- Tom cebinden anahtarı çıkardı.
- Tom put his keys back into his pocket.
- Tom anahtarlarını cebine geri koydu.
- Tom has three pens in his pocket.
- Tom'un cebinde üç dolma kalemi var.
- Tom kept a penknife in his pocket.
- Tom cebinde bir çakı taşıyordu.
- Tom pulled some money out of his pocket.
- Tom cebinden biraz para çıkardı.
- What else do you have in your pocket?
- Cebinde başka ne var?
Show More (88)
|
| 2 |
pocket |
cebine koymak |
v. |
|
- Tom pocketed the coin.
- Tom parayı cebine koydu.
- Tom pocketed the keys.
- Tom anahtarları cebine koydu.
- Tom picked up the letter and pocketed it.
- Tom mektubu aldı ve cebine koydu.
Show More (0)
|
| 3 |
pocket |
cebe atmak |
v. |
|
- I pocketed the keys.
- Anahtarları cebe attım.
- Someone pocketed my wallet on the train.
- Biri trende cüzdanımı cebine atmış.
Show More (-1)
|
| 4 |
pocket |
bölge |
n. |
|
- Because even in the southeast of England, there are pockets of deprivation.
- Çünkü İngiltere'nin güneydoğusunda bile mahrumiyet bölgeleri var.
Show More (-2)
|
| 5 |
pocket |
grup |
n. |
|
- I am not sure if the pocket calculators are part of the campaign at euro group level.
- Hesap makinelerinin avro grubu düzeyindeki kampanyanın bir parçası olup olmadığından emin değilim.
Show More (-2)
|
| 6 |
pocket |
boşluk |
n. |
|
- The plane has hit several air pockets.
- Uçak birkaç hava boşluğuna çarptı.
Show More (-2)
|
| 7 |
pocket |
cebe indirmek |
v. |
|
- Tom pocketed the money.
- Tom parayı cebe indirdi.
Show More (-2)
|
