1 |
prior |
önceden |
adj. |
|
- Sorry, I can't go. I have a prior engagement.
- Üzgünüm, ben gelemem. Daha önceden verilmiş bir sözüm var.
- What happens if a prior solution is not reached for Israel and Palestine?
- İsrail ve Filistin için önceden bir çözüme ulaşılamazsa ne olur?
- For this there is to be a procedure involving the prior informed consent of the importing country.
- Bunun için ithalatçı ülkenin önceden bilgilendirilmiş rızasını içeren bir prosedür olmalıdır.
- Although foreign direct investment requires prior authorisation, it is usually encouraged.
- Doğrudan yabancı yatırım, önceden müsaadeye tabi olmakla beraber, genelde teşvik edilir.
- Prior mutual written agreement is necessary for the purposes of transparency.
- Şeffaflık amacıyla önceden karşılıklı yazılı mutabakat gereklidir.
- A long-term political project of this kind clearly requires effective prior consultation.
- Bu türden uzun vadeli bir siyasi projenin önceden etkili bir şekilde istişare edilmesini gerektirdiği açıktır.
- The prior meeting of certain Member States was inappropriate.
- Bazı Üye Devletlerin önceden toplanması uygun değildi.
- Official controls and Community inspections must be carried out without prior warning.
- Resmi kontroller ve Topluluk denetimleri önceden uyarı yapılmaksızın gerçekleştirilmelidir.
- However, in negotiations, granting prior concessions sometimes leads to double concessions.
- Ancak müzakerelerde önceden taviz vermek bazen çifte tavize yol açmaktadır.
- Foreign direct investment is subject to prior authorisation, which however is generally conceded.
- Doğrudan yabancı yatırım önceden izne tabidir, ancak bu izin genellikle verilir.
- However, in negotiations, to grant prior concessions sometimes leads to double concessions.
- Ancak müzakerelerde önceden taviz vermek bazen çifte tavize yol açar.
- The rapporteur is right to stress that it is contradictory to replace prior notification by a register.
- Raportör, önceden bildirimin yerine bir kaydın getirilmesinin çelişkili olduğunu vurgulamakta haklıdır.
- This is called the PIC procedure - Prior Informed Consent.
- Buna PIC prosedürü, yani Önceden Bilgilendirilmiş Onay denir.
- There are no restrictions, and no external prior approval is needed.
- Herhangi bir kısıtlama yoktur ve dışarıdan önceden onay alınması gerekmemektedir.
- No prior knowledge of French is required to attend the program.
- Programa katılmak için önceden Fransızca bilgisi olması gerekmez.
- No prior knowledge of French is required to attend the program.
- Programa katılmak için önceden Fransızca bilmek gerekmiyor.
- No prior experience is required.
- Önceden deneyim gerekmiyor.
- No prior experience is necessary.
- Daha önceden herhangi bir deneyim gerekli değildir.
- I'm sorry, but I have a prior engagement.
- Üzgünüm ama önceden verilmiş bir sözüm var.
- No prior experience is necessary.
- Önceden tecrübeye gerek yok.
- There were no prior warnings.
- Önceden uyarı yoktu.
- I have a prior engagement.
- Önceden verilmiş bir sözüm var.
Show More (19)
|
2 |
prior |
önceki |
adj. |
|
- When we talk about prior information, we are talking about two different things.
- Önceki bilgilerden bahsederken iki farklı şeyden bahsediyoruz.
- Other market areas were in a better position than prior estimates had suggested.
- Diğer pazar bölgeleri önceki tahminlere göre daha iyi bir konumdaydı.
- Other market areas were in a better position than prior estimates had suggested.
- Diğer pazar alanları önceki tahminlere göre daha iyi durumdaydı.
- No prior experience is required.
- Önceki deneyim gerekli değildir.
Show More (1)
|
3 |
prior |
öncelikli |
adj. |
|
- The prior conditions are present for our being able to obtain a satisfactory budget by the end of the year.
- Yıl sonuna kadar tatmin edici bir bütçe elde edebilmemiz için öncelikli koşullar mevcuttur.
- Functionality is not a prior condition for the enlarged EU, but it will be needed.
- İşlevsellik genişlemiş AB için öncelikli bir koşul değildir, ancak buna ihtiyaç duyulacaktır.
- What happens if a prior solution is not reached for Israel and Palestine?
- İsrail ve Filistin için öncelikli bir çözüme ulaşılamazsa ne olacak?
Show More (0)
|
4 |
prior |
önce |
adv. |
|
- But you underestimated the prior work that had been done by some people.
- Ancak bazı insanlar tarafından daha önce yapılmış olan çalışmaları hafife aldınız.
- The defendant has no prior convictions.
- Sanığın daha önce mahkumiyeti yok.
Show More (-1)
|
5 |
prior |
rahip |
n. |
|
- He followed his calling to become a Prior.
- Rahip olmak için çağrısını takip etti.
Show More (-2)
|
6 |
prior |
başrahip yardımcısı |
n. |
|
- He had all the qualifications to become a prior.
- Başrahip yardımcısı olmak için gereken tüm niteliklere sahipti.
Show More (-2)
|
7 |
prior |
sabıka |
n. |
|
- He had a prior for grand theft.
- Büyük çaplı bir hırsızlıktan sabıkası vardı.
Show More (-2)
|