1 |
property |
mülk |
n. |
|
- They also have problems in connection with their property in Kosovo and with asserting ownership of that property.
- Ayrıca Kosova'daki mülkleri ve bu mülklerin sahipliğini iddia etme konusunda da sorunlar yaşamaktadırlar.
- Violence against property and people must cease and the hostages released.
- Mülke ve insanlara yönelik şiddet sona ermeli ve rehineler serbest bırakılmalıdır.
- Terrorism, killing, robbery and the destruction of property are to be forbidden, Well, they are already forbidden.
- Terörizm, öldürme, soygun ve mülke zarar verme yasaklanmalıdır ki Zaten bunlar yasaklanmıştır.
- We lost land and property through nationalisation without compensation and I know what that means.
- Tazminatsız kamulaştırma yoluyla toprak ve mülk kaybettik ve bunun ne anlama geldiğini biliyorum.
- The person convicted would then have the chance to prove the lawful origin of the property.
- Mahkum edilen kişi daha sonra mülkün yasal kaynağını kanıtlama şansına sahip olacaktır.
- Yesterday I received a letter from a constituent who had bought a property in another Member State.
- Dün başka bir Üye Devletten mülk satın almış olan bir seçmenimden bir mektup aldım.
- The Albanian Parliament has set up a special committee on the restoration of property.
- Arnavutluk Parlamentosu mülklerin iadesi konusunda özel bir komite kurmuştur.
- The person convicted would then have the chance to prove the lawful origin of the property.
- Suçlu bulunan kişi mülkün yasal kaynağını kanıtlama şansına sahip olacaktır.
- We call inherited property what in fact is an elective administration.
- Miras kalan mülk dediğimiz şey aslında seçimli bir yönetimdir.
- What action does it intend to take to ensure that they receive the title deeds to their property as soon as possible?
- Mülklerinin tapularını mümkün olan en kısa sürede almalarını sağlamak için ne gibi adımlar atmayı planlıyor?
- Perhaps a generous financial package of compensation to those who lost property might be the final answer.
- Belki de mülklerini kaybedenlere cömert bir mali tazminat paketi nihai cevap olabilir.
- All these property and medical expenses can mount up fast.
- Tüm bu mülk ve tıbbi harcamalar hızla artabilir.
- All these property and medical expenses can mount up fast.
- Bütün bu mülk ve bakım masrafları hızla artabiliyor.
- These points are usually on the earth's surface and are used to establish property boundaries to show ownership of land.
- Bu noktalar genellikle yer yüzeyindedir ve arazi sahipliğini göstermek için mülk sınırlarını belirlemede kullanılır.
- He sold all his property in Morocco.
- Fas'taki tüm mülkünü sattı.
- The property passed from father to son.
- Mülk babadan oğula geçti.
- We own this property.
- Bu mülk bize ait.
- I don't have any property in Boston.
- Boston'da hiç mülküm yok.
- I have a lot of property.
- Birçok mülküm var.
- We looked around the property.
- Biz mülkün etrafına baktık.
- He bought property near the sea.
- Deniz kenarında bir mülk satın aldı.
- Who's the owner of this property?
- Bu mülkün sahibi kim?
- Tom sold all his property in Boston.
- Tom Boston'daki tüm mülkünü sattı.
- Keep off my property.
- Mülkümden uzak dur.
- She owns a large property.
- O büyük bir mülke sahip.
- My father left me some property.
- Babam bana biraz mülk bıraktı.
- I'm sure Tom owns property.
- Tom'un mülk sahibi olduğundan eminim.
- The property left him by his father enables him to live in comfort.
- Babasının ona bıraktığı mülk rahat yaşamasını sağlıyor.
- I'm sure Tom owns property.
- Tom'un mülk sahibi olduğuna eminim.
- This is private property.
- Bu özel bir mülktür.
- Does Tom own any other property?
- Tom'un başka mülkü var mı?
- How much property does Tom own?
- Tom'un ne kadar mülkü var?
- Do they have a property for sale here?
- Burada onların satılık mülkü var mı?
- Tom owns lots of properties.
- Tom çok sayıda mülk sahibidir.
- At this property, they make excellent vinegar.
- Bu mülkte mükemmel sirke yapıyorlar.
- Who owns this property?
- Bu mülkün sahibi kim?
- This land is my property.
- Bu arazi benim mülküm.
- She owns a large property.
- Büyük bir mülkü var.
- He sold all his property in Morocco.
- O, Fas'taki tüm mülkünü sattı.
- Tom owns some property in Boston.
- Tom'un Boston'da bazı mülkleri var.
- Please get off my property.
- Lütfen mülkümden çıkın.
- We acquired the property when our uncle died.
- Amcamız öldüğünde mülkü satın aldık.
- Get off my property now.
- Mülkümden hemen çık.
- You're on my property.
- Benim mülkümdesin.
- There are no trees on Tom's property.
- Tom'un mülkünde hiç ağaç yok.
- Police can't enter the property without a search warrant.
- Polis arama emri olmadan mülke giremez.
- How much property does the landlord own?
- Ev sahibi ne kadar mülke sahip ?
- We have a warrant to search your property.
- Mülkünüzü aramak için iznimiz var.
- That tree is on Tom's property.
- O ağaç Tom'un mülkü üzerindedir.
- How much property does the landlord own?
- Ev sahibinin ne kadar mülkü var?
- The storm did great damage to her property.
- Fırtına mülküne büyük zarar verdi.
- This is my property.
- Bu benim mülküm.
- Many new properties are being built in the suburbs.
- Banliyölerde birçok yeni mülk inşa ediliyor.
- Do you own any other property?
- Başka bir mülkün var mı?
- All the property will go to his daughter.
- Bütün mülk kızına kalacak.
- Tom inherited his uncle's property.
- Tom'a amcasının mülkü miras kaldı.
Show More (53)
|
2 |
property |
mülkiyet |
n. |
|
- Capitalism has applied the concepts of property and commercialisation to life and to natural heritage.
- Kapitalizm, mülkiyet ve ticarileştirme kavramlarını hayata ve doğal mirasa uygulamıştır.
- The damage to property alone amounts to over EUR 3 billion.
- Sadece mülkiyete verilen zarar 3 milyar Avro'nun üzerindedir.
- The necessary decisions will be made in terms of property, premises, etc.
- Mülkiyet, tesisler vs. açısından gerekli kararlar alınacaktır.
- The problem is that the ECHO case is not about property crime.
- Sorun, ECHO davasının mülkiyet suçlarıyla ilgili olmamasıdır.
- The Albanian Parliament has set up a special committee on the restoration of property.
- Arnavutluk Parlamentosu mülkiyetin iadesi konusunda özel bir komite kurmuştur.
- The eldest son succeeded to all the property.
- En büyük oğlan bütün mülkiyetin varisi oldu.
- How dare you trespass on my property!
- Mülkiyetime izinsiz girmeye nasıl cesaret edersin!
- Property is theft.
- Mülkiyet hırsızlıktır.
- The storm did great damage to her property.
- Fırtına onun mülkiyetine büyük zarar verdi.
- No one shall be arbitrarily deprived of his property.
- Hiç kimse keyfi olarak mülkiyetinden yoksun bırakılamaz.
- The property passed from father to son.
- Mülkiyet babadan oğula geçti.
Show More (8)
|
3 |
property |
arazi |
n. |
|
- I saw kids trespassing on my property.
- Çocukların arazime izinsiz girdiklerini gördüm.
- That tree is on Tom's property.
- O ağaç Tom'un arazisinin üzerinde.
- The property was almost completely overgrown with wild blackberry bushes.
- Arazi neredeyse tamamen yabani böğürtlen çalılarla kaplanmıştı.
- Sami's body was buried on Layla's property.
- Sami'nin cesedi Layla'nın arazisine gömüldü.
- Tom and his friends chopped down every tree on his property.
- Tom ve arkadaşları arazisindeki tüm ağaçları kestiler.
- Please get off my property.
- Lütfen arazimden çık.
- I buy my silver from a man who has a mine on his property.
- Gümüşlerimi arazisinde maden olan bir adamdan alıyorum.
- I planted various fruit trees on my property three years ago.
- Üç yıl önce arazimde çeşitli meyve ağaçları diktim.
- Sami's body is on Layla's property.
- Sami'nin cesedi Layla'nın arazisindeydi.
- Sami went to Layla's property regularly to help her with the horses.
- Sami, atlar konusunda ona yardım etmek için düzenli olarak Layla'nın arazisine gidiyordu.
Show More (7)
|
4 |
property |
mal |
n. |
|
- They give everything away, all their worldly goods, their property and their hopes.
- Her şeylerini, tüm dünyalıklarını, mallarını ve umutlarını verirler.
- Some men treat women like property.
- Bazı erkekler kadınlara mal gibi davranır.
- Some men treat women like property.
- Bazı erkekler kadınlara mal gibi davranıyor.
- I'm not your property.
- Malın değilim ben senin.
- The fire deprived us of our property.
- Yangın bizi malımızdan etti.
- Slaves were considered property.
- Köleler mal olarak kabul edildi.
- Esperanto is no one's property.
- Esperanto kimsenin malı değildir.
Show More (4)
|
5 |
property |
varlık |
n. |
|
- The family property was distributed among the relatives.
- Ailenin mal varlığı akrabalar arasında dağıtıldı.
- He left all his property to his wife in his will.
- Vasiyetinde tüm mal varlığını karısına bıraktı.
- She defrauded me of my property.
- O, benim mal varlığımı elimden aldı.
- Tom inherited all of his father's property.
- Tom'a babasının tüm mal varlığı miras kaldı.
- He handed over all his property to his son.
- Tüm mal varlığını oğluna devretti.
- Tom inherited all of his father's property.
- Tom babasının tüm varlığını miras olarak aldı.
Show More (3)
|
6 |
property |
servet |
n. |
|
- The property left him by his father enables him to live in comfort.
- Babası tarafından ona bırakılan servet onun rahat bir şekilde yaşamasını sağlar.
- All the property will go to his daughter.
- Tüm servet, onun kızına gidecek.
- Edward inherited his uncle's property.
- Edward amcasının servetini miras olarak aldı.
- The property was divided equally among the heirs.
- Servet mirasçılar arasında eşit olarak bölündü.
Show More (1)
|
7 |
property |
özellik |
n. |
|
- Moisturizers with aloe vera have excellent soothing properties.
- Aloe vera içeren nemlendiricilerin, mükemmel yatıştırıcı özellikleri vardır.
- Superconductivity is a physical property.
- Süperiletkenlik fiziksel bir özelliktir.
Show More (-1)
|
8 |
property |
emlak |
n. |
|
- The property prices are expected to rise any day.
- Emlak fiyatlarının her an yükselmesi bekleniyor.
- I want to purchase property in Boston.
- Boston'da emlak satın almak istiyorum.
Show More (-1)
|
9 |
property |
mal mülk |
n. |
|
- Tom sold all his property.
- Tom bütün malını mülkünü sattı.
- I've never owned property in Boston.
- Boston'da malım mülküm hiç olmadı.
Show More (-1)
|