|
- I think that is perhaps putting it in rather too simple terms, and provocative ones at that.
- Sanırım bu biraz fazla basit ve kışkırtıcı bir ifade oldu.
- We consider them dangerous because they are sexy, provocative and fascinating.
- Onları seksi, kışkırtıcı ve büyüleyici oldukları için tehlikeli buluyoruz.
- This provocative attitude places a time bomb under the Malino II agreement.
- Bu kışkırtıcı tutum Malino II anlaşmasının altına bir saatli bomba yerleştirmektedir.
- I appreciate that it is a provocative question.
- Bunun kışkırtıcı bir soru olduğunun farkındayım.
- That shows just how provocative a prize this is, and how important it is.
- Bu da bunun ne kadar kışkırtıcı bir ödül olduğunu ve ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
- This provocative attitude places a time bomb under the Malino II agreement.
- Bu kışkırtıcı tutum Malino II anlaşmasının altına saatli bir bomba yerleştirmektedir.
- That's a really provocative question.
- Bu gerçekten kışkırtıcı bir soru.
- Mary is wearing provocative clothing.
- Mary kışkırtıcı kıyafetler giyiyor.
- Layla posted some provocative pictures on Instagram.
- Layla Instagram'da bazı kışkırtıcı resimler paylaştı.
- Layla posted some provocative pictures on Instagram.
- Leyla, İnstagram'da bazı kışkırtıcı resimler yayınladı.
- Mary is wearing provocative clothing.
- Mary kışkırtıcı giysiler giyiyor.
- Sami wanted Layla to take provocative pictures of herself.
- Sami, Layla'dan kışkırtıcı fotoğraflar çekmesini istedi.
- That's a really provocative question.
- O, gerçekten kışkırtıcı bir soru.
Show More (10)
|