1 |
relieve |
rahatlatmak |
v. |
|
- This medicine will relieve the pain.
- Bu ilaç acıyı rahatlatacaktır.
- Remain at your post until relieved.
- Rahatlayıncaya kadar yerinde kal.
- I've been sent to relieve you.
- Seni rahatlatmak için gönderildim.
- I'm relieved to hear that you arrived safe and sound in Morocco.
- Fas'a sağ salim vardığınızı duymak beni rahatlattı.
- I'm sure Tom will be relieved.
- Eminim Tom rahatlayacaktır.
- Acupuncture can help relieve migraines.
- Akupunktur migreni rahatlatmaya yardımcı olabilir.
- I can't tell you how relieved that makes me feel.
- Bunun beni ne kadar rahatlattığını anlatamam.
- This medicine helps relieve muscle pain.
- Bu ilaç kas ağrısını rahatlatmaya yardım eder.
- I'm very relieved to hear that.
- Onu duymak beni çok rahatlattı.
- We were greatly relieved to find that the worst dangers were over.
- En kötü tehlikelerin geride kaldığını görmek bizi çok rahatlattı.
- Tom will be relieved to hear that.
- Tom bunu duyunca rahatlayacak.
- Tom will be relieved to hear that.
- Tom bunu duyduğuna rahatlayacak.
Show More (9)
|
2 |
relieve |
dindirmek |
v. |
|
- This ointment can help relieve your pain.
- Bu merhemin acınızı dindirmeye yardımı olabilir.
- This is about relieving the real suffering that is pervading the Moluccas.
- Bu, Moluccas'ı saran gerçek acıyı dindirmekle ilgilidir.
- We in the European Union must try to relieve the misery and ease the suffering.
- Avrupa Birliği'nde bizler sefaleti dindirmeye ve acıları hafifletmeye çalışmalıyız.
- Resolution 1441 calls us also to witness and to relieve the sufferings of the Iraqi people.
- 1441 sayılı Karar bizi aynı zamanda Irak halkının acılarına tanıklık etmeye ve bu acıları dindirmeye çağırmaktadır.
- This herbal ointment relieves pain and promotes healing.
- Bu bitkisel merhem ağrıyı dindirir ve iyileşmeyi destekler.
- Do you have anything to relieve a headache?
- Baş ağrınızı dindirecek bir şeyiniz var mı?
- The medicine relieved him of his stomach-ache.
- İlaç, onun mide ağrısını dindirdi.
- No words can relieve her deep sorrow.
- Hiçbir söz onun derin üzüntüsünü dindiremez.
- Swearing relieves the pain.
- Küfretmek acıyı dindirir.
- I want to relieve his anger.
- Öfkesini dindirmek istiyorum.
- A cup of coffee relieved me of my headache.
- Bir fincan kahve baş ağrımı dindirdi.
Show More (8)
|
3 |
relieve |
hafifletmek |
v. |
|
- This software should relieve the bottleneck we are experiencing.
- Bu yazılım yaşamakta olduğumuz darboğazı hafifletecektir.
- Acupuncture can help relieve back pain.
- Akupunktur sırt ağrısını hafifletmeye yardımcı olabilir.
- Do you have anything to relieve a headache?
- Baş ağrısını hafifletecek bir şeyin var mı?
- No words can relieve her deep sorrow.
- Onun ızdırabını, hiçbir kelime hafifletemez.
- This medicine helps relieve muscle pain.
- Bu ilaç kas ağrısını hafifletmeye yardımcı olur.
- This should relieve the pain.
- Bu, ağrıyı hafifletmeli.
- This herbal ointment relieves pain and promotes healing.
- Bu bitkisel merhem ağrıyı hafifletir ve iyileşmesini destekler.
- A cup of coffee relieved me of my headache.
- Bir fincan kahve benim baş ağrımı hafifletti.
- Swearing relieves the pain.
- Küfür etmek ağrıyı hafifletir.
Show More (6)
|
4 |
relieve |
(yükü/külfeti) azaltmak |
v. |
|
- Listening to music can be a powerful way of relieving stress.
- Müzik dinlemek stresi azaltmanın etkili bir yolu olabilir.
- Lemon balm is a longstanding medicinal plant used to help relieve stress and ward off insects!
- Limon otu, stresi azaltmak ve böcekleri uzaklaştırmak için kullanılan uzun süreli bir şifalı bitkidir!
- When you're about to have exams, lifting weights really does relieve stress, and it's also good for your mind and body.
- Sınavlara girmek üzereyken, ağırlık kaldırmak gerçekten stresi azaltıyor ve aynı zamanda zihniniz ve vücudunuz için de iyi.
Show More (0)
|
5 |
relieve |
(sıkıntıdan/endişeden) kurtarmak |
v. |
|
- I relieved him of his burden.
- Onu sorumluluğundan kurtardım.
- The medicine relieved him of his stomach-ache.
- İlaç, onu mide ağrısından kurtardı.
- I relieved him of his burden.
- Onu yükünden kurtardım.
Show More (0)
|
6 |
relieve |
kurtulmak |
v. |
|
- The capital city was finally relieved from the enemy.
- Payitaht nihayet düşmanın elinden kurtulmuştu.
Show More (-2)
|
7 |
relieve |
renklendirmek |
v. |
|
- The grey couch was relieved by tiny pink polka dots.
- Gri kanepe, küçük pembe puantiyelerle renklendirilmişti.
Show More (-2)
|
8 |
relieve |
salmak |
v. |
|
- We relieved the maid for the evening.
- Akşam için hizmetçiyi saldık.
Show More (-2)
|
9 |
relieve |
yatıştırmak |
v. |
|
- It's an excellent method to relieve stress.
- Bu, stresi yatıştırmak için mükemmel bir yöntem.
Show More (-2)
|