1 |
ridiculous |
saçma |
adj. |
|
- That is why it is ridiculous for us still to be arguing about how this instrument should be financed.
- Bu nedenle bu aracın nasıl finanse edilmesi gerektiği konusunda hala tartışıyor olmamız çok saçma.
- The Convention should now make this a priority, so that this ridiculous travelling circus is done away with.
- Bu saçma seyahat sirkinin ortadan kalkması için Konvansiyon'un bu konuya öncelik vermesi gerekmektedir.
- We must, however, remain rational in this regard and not make ridiculous demands.
- Ancak bu konuda rasyonel olmalı ve saçma taleplerde bulunmamalıyız.
- The Convention should now make this a priority, so that this ridiculous travelling circus is done away with.
- Sözleşme şimdi bunu bir öncelik haline getirmeli ve böylece bu saçma gezici sirk ortadan kaldırılmalıdır.
- It would seem ridiculous if we were to hear it again now.
- Bunu şimdi tekrar duyacak olsak çok saçma görünürdü.
- To justify this by saying that we label them is completely ridiculous.
- Bunu, onları etiketlediğimizi söyleyerek gerekçelendirmek tamamen saçmadır.
- It would be a ridiculous claim to make, were they to do so.
- Böyle bir şey yapsalar, bu çok saçma bir iddia olurdu.
- That really is too ridiculous for words.
- Bu gerçekten kelimelerle ifade edilemeyecek kadar saçma.
- It would seem ridiculous if we were to hear it again now.
- Bunu şimdi tekrar dinlememiz çok saçma olur.
- I asked to speak at this ridiculous hour of the night in order to make three simple points.
- Gecenin bu saçma saatinde üç basit noktaya değinmek için konuşmak istedim.
- That is ridiculous for a citizen of the European Union in an aspiring Member State.
- Bu, aday bir Üye Devlette yaşayan bir Avrupa Birliği vatandaşı için çok saçma.
- It is ridiculous that 50% of our Community budget should be spent on a declining contribution to our GDP.
- Topluluk bütçemizin %50'sinin GSYİH'mize azalan bir katkı için harcanması çok saçma.
- This is all too ridiculous.
- Bu çok saçma.
- It is absolutely ridiculous that this is supposed to be the alternative to road transport.
- Bunun karayolu taşımacılığının alternatifi olması kesinlikle çok saçma.
- It is utterly ridiculous that dangerous substances, carcinogenic substances, are permitted in detergents!
- Deterjanlarda tehlikeli maddelere, kanserojen maddelere izin verilmesi son derece saçma!
- At the risk of repeating myself, I have to say once again that all this is quite ridiculous.
- Kendimi tekrar etme pahasına, tüm bunların oldukça saçma olduğunu bir kez daha söylemek zorundayım.
- That's ridiculous.
- O çok saçma.
- It may look ridiculous.
- Saçma görünebilir.
- That is one of the most ridiculous movies I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar izlediğim en saçma filmlerden biri.
- This is ridiculous!
- Bu çok saçma!
- I told you that was ridiculous.
- Bunun saçma olduğunu söyledim sana.
- That is the most ridiculous movie I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar izlediğim en saçma film.
- That story was getting more and more ridiculous.
- Bu hikaye gittikçe daha da saçma bir hal alıyordu.
- That's so ridiculous.
- O çok saçma.
- That is one of the most ridiculous movies I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en saçma filmlerden biri.
- If something ridiculous occurs, then press down on the red button.
- Saçma bir şey meydana gelirse, o zaman kırmızı düğmeye basın.
- This is absolutely ridiculous.
- Bu kesinlikle çok saçma.
- I probably sound ridiculous.
- Muhtemelen saçmalıyorum.
- Your idea is ridiculous.
- Fikrin çok saçma.
- What Tom suggested sounded ridiculous to me.
- Tom'un önerdiği şey bana çok saçma geldi.
- It looks ridiculous.
- Saçma görünüyor.
- Doing that would've been ridiculous.
- Bunu yapmak saçma olurdu.
- This sounds ridiculous.
- Kulağa saçma geliyor.
- Tom thinks it's a ridiculous idea.
- Tom bunun saçma bir fikir olduğunu düşünüyor.
- This is so ridiculous.
- Bu çok saçma.
- It's not that ridiculous.
- O kadar da saçma değil.
- That was a ridiculous scene.
- Saçma bir sahneydi.
- That idea is ridiculous.
- Bu fikir çok saçma.
- That would be ridiculous.
- Bu çok saçma olurdu.
- If something ridiculous occurs, then press down on the red button.
- Eğer saçma bir şey olursa, kırmızı düğmeye bas.
- That's completely ridiculous.
- Bu tamamen saçma.
- I told him that was ridiculous.
- Ona bunun saçma olduğunu söyledim.
- What a ridiculous opinion that is!
- Bu ne saçma bir görüş!
- Tom is wearing a ridiculous hat.
- Tom saçma bir şapka takıyor.
- Such a ridiculous superstition no longer exists.
- Böyle saçma bir batıl inanç artık yok.
- It would be ridiculous to spend all their money.
- Bütün paralarını harcamak saçma olurdu.
- That seemed a little ridiculous.
- Bu biraz saçma geldi.
- It's absolutely ridiculous.
- Kesinlikle saçma.
- What a ridiculous comparison!
- Ne saçma bir karşılaştırma!
- It just seems ridiculous.
- Çok saçma görünüyor.
- This story is ridiculous.
- Bu hikaye çok saçma.
- What you're proposing is ridiculous.
- Önerdiğin şey çok saçma.
- These allegations are ridiculous.
- Bu suçlamalar saçma.
- I think it's absolutely ridiculous.
- Bence kesinlikle çok saçma.
- What you're suggesting is simply ridiculous.
- Önerdiğin şey çok saçma.
- I told Tom that was ridiculous.
- Tom'a bunun saçma olduğunu söyledim.
- Do you realize how ridiculous that is?
- Bunun ne kadar saçma olduğunun farkında mısın?
- This is all so ridiculous.
- Bu çok saçma.
- It's not all that ridiculous.
- O kadar saçma değil.
- This is ridiculous.
- Bu çok saçma.
- That's the most ridiculous movie I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar izlediğim en saçma film.
- That was a ridiculous scene.
- Bu çok saçma bir sahneydi.
- That's ridiculous!
- Saçma!
- This is all so ridiculous.
- Bunun hepsi çok saçma.
- I told them that was ridiculous.
- Sana bunun saçma olduğunu söylemiştim.
- That would just be ridiculous.
- Bu çok saçma olurdu.
- This sounds ridiculous.
- Kulağa çok saçma geliyor.
- Why is that ridiculous?
- Bu neden saçma?
- Don't you see how ridiculous this is?
- Bunun ne kadar saçma olduğunu görmüyor musun?
- What a ridiculous comment!
- Ne saçma bir yorum!
- I know you think this is ridiculous.
- Bunun saçma olduğunu düşündüğünü biliyorum.
- It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain.
- Bazı ülkelerde bir kişinin kendi eserini bile kamuya açık hale getirememesi oldukça saçma.
- Tom looked ridiculous.
- Tom saçma görünüyordu.
- I told you it was ridiculous.
- Bunun saçma olduğunu sana söyledim.
- Whoever told you such a ridiculous story?
- Böyle saçma bir hikayeyi sana kim anlattı?
- Do you realize how ridiculous that plan is?
- Bu planın ne kadar saçma olduğunun farkında mısın?
- I told her that was ridiculous.
- Ona bunun saçma olduğunu söylemiştim.
- That's a ridiculous idea.
- Bu saçma bir fikir.
- I told you that was ridiculous.
- Sana onun saçma olduğunu söyledim.
- Tom is being ridiculous.
- Tom saçmalıyor.
- It's not all that ridiculous.
- O kadar da saçma değil.
- Now, that's ridiculous.
- Bu çok saçma.
- Tom called the accusations ridiculous.
- Tom suçlamaların saçma olduğunu söyledi.
- I told you that it was ridiculous.
- Bunun saçma olduğunu sana söyledim.
- It was ridiculous.
- Saçmaydı.
- Tom thinks that's ridiculous.
- Tom bunun saçma olduğunu düşünüyor.
- I told him that was ridiculous.
- Ona bunun saçma olduğunu söylemiştim.
- That's a ridiculous question.
- Saçma bir soru.
- It's ridiculous.
- Bu saçma.
- In a word, it's ridiculous.
- Tek kelimeyle, çok saçma.
- This is really ridiculous.
- Bu gerçekten çok saçma.
- That show is ridiculous.
- Bu şov çok saçma.
- You are being ridiculous today.
- Bugün saçmalıyorsun.
- Their attitude is very ridiculous!
- Tavırları çok saçma!
- Do you realize how ridiculous that is?
- Onun ne kadar saçma olduğunun farkında mısın?
- It's a ridiculous question, really.
- Bu gerçekten saçma bir soru.
- Do you realize how ridiculous it is?
- Bunun ne kadar saçma olduğunun farkında mısın?
- You're just being ridiculous.
- Saçmalıyorsun.
- That's an absolutely ridiculous idea.
- Bu kesinlikle saçma bir fikir.
- This is really ridiculous.
- Bu gerçekten saçma.
- I told you it was ridiculous.
- Sana bunun saçma olduğunu söyledim.
- It's absolutely ridiculous.
- Bu kesinlikle çok saçma.
- He knew how ridiculous he sounded.
- Kulağa ne kadar saçma geldiğini biliyordu.
- I told you that it was ridiculous.
- Sana bunun saçma olduğunu söyledim.
- This notion is ridiculous.
- Bu fikir çok saçma.
- This story is completely ridiculous.
- Bu hikaye tamamen saçma.
- Lady Gaga has a ridiculous dress.
- Lady Gaga'nın saçma bir elbisesi var.
- That's a ridiculous idea.
- Bu çok saçma bir fikir.
- That's ridiculous.
- Bu çok saçma.
- It's not ridiculous.
- Saçma değil.
- It's a ridiculous question, really.
- Bu çok saçma bir soru, gerçekten.
- That's one of the most ridiculous movies I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar izlediğim en saçma filmlerden biri.
- What a ridiculous concept!
- Ne saçma bir kavram!
- His story was too ridiculous for anyone to believe.
- Hikayesi kimsenin inanamayacağı kadar saçmaydı.
- I told them that was ridiculous.
- Onlara bunun saçma olduğunu söyledim.
- That's one of the most ridiculous movies I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en saçma filmlerden biri.
- Don't you think this is ridiculous?
- Bunun saçma olduğunu düşünmüyor musun?
- It seems absolutely ridiculous.
- Bu kesinlikle saçma görünüyor.
- Do you realize how ridiculous that idea is?
- Bu fikrin ne kadar saçma olduğunun farkında mısın?
- That's so ridiculous.
- Bu çok saçma.
- That's ridiculous!
- Bu çok saçma!
- That is the most ridiculous movie I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar izlediğim en saçma film.
- These allegations are ridiculous.
- Bu iddialar çok saçma.
- I think that's ridiculous.
- Bence bu çok saçma.
- What a ridiculous opinion that is!
- O ne saçma bir fikir!
- Do you realize how ridiculous it is?
- Onun ne kadar saçma olduğunu fark ediyor musun?
- What Tom suggested sounded ridiculous to me.
- Tom'un bana önerdiği şey bana çok saçma göründü.
- That's the most ridiculous movie I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar izlediğim en saçma film.
- That's patently ridiculous.
- Bu çok saçma.
- Tom is ridiculous.
- Tom saçma.
- I think that's ridiculous.
- Bunun saçma olduğunu düşünüyorum.
- I told her that was ridiculous.
- Ona bunun saçma olduğunu söyledim.
Show More (130)
|
2 |
ridiculous |
gülünç |
adj. |
|
- You look ridiculous in that costume.
- O kostümün içinde çok gülünç görünüyorsun.
- It is ridiculous even to think the Zimbabwean government could be asked to investigate its own activities.
- Zimbabve hükûmetinden kendi faaliyetlerini soruşturmasının istenebileceğini düşünmek bile gülünçtür.
- The percentage of persecuted women who are granted refugee status is truly ridiculous.
- Mülteci statüsü verilen zulüm görmüş kadınların oranı gerçekten gülünçtür.
- To suggest that people take this kind of action lightly is ridiculous.
- İnsanların bu tür bir eylemi hafife almalarını önermek gülünçtür.
- The shuttle diplomacy currently going on there sometimes strikes me as ridiculous.
- Şu anda orada devam eden mekik diplomasisi bazen bana gülünç geliyor.
- The current practice, whereby sports-related projects get hidden away under other articles in the budget, is ridiculous.
- Sporla ilgili projelerin bütçedeki diğer maddelerin altına gizlendiği mevcut uygulama gülünçtür.
- Yet laws that only exist on paper are, in the final analysis, ridiculous.
- Ancak sadece kağıt üzerinde var olan yasalar son tahlilde gülünçtür.
- In my opinion, this international steel company is doing a dreadful thing, which is both heinous and ridiculous.
- Bana göre bu uluslararası çelik şirketi hem iğrenç hem de gülünç olan korkunç bir şey yapıyor.
- In any case, misogynistic clichés should soon be seen as ridiculous relics of times that are no more.
- Her halükarda, kadın düşmanı klişeler artık olmayan zamanların gülünç kalıntıları olarak görülmelidir.
- It is ridiculous that the Convention and its working groups are currently discussing these issues.
- Sözleşme'nin ve çalışma gruplarının şu anda bu konuları tartışıyor olması gülünçtür.
- His attitude is ridiculous and paranoid.
- Tutumu gülünç ve paranoyakça.
- The desire to democratise the IMF, which is controlled by the United States, is also ridiculous.
- ABD tarafından kontrol edilen IMF'yi demokratikleştirme arzusu da gülünçtür.
- What is ridiculous is that this Chamber, which is a political organisation, calls a state by an acronym.
- Gülünç olan, siyasi bir kuruluş olan bu Meclisin bir devleti kısaltmasıyla çağırmasıdır.
- If you do that, you're going to look ridiculous.
- Eğer bunu yaparsan, gülünç duruma düşersin.
- Don't you see how ridiculous this is?
- Bunun ne kadar gülünç olduğunu görmüyor musun?
- This is so ridiculous.
- Bu çok gülünç.
- Now, that's ridiculous.
- İşte buna gülünç denir.
- This game has ridiculous breast physics.
- Bu oyunda gülünç göğüs grafikleri var.
- You two are ridiculous.
- Siz ikiniz çok gülünçsünüz.
- You're ridiculous.
- Gülünçsün.
- That show is ridiculous.
- O gösteri gülünç.
- I think it's absolutely ridiculous.
- Bunun kesinlikle gülünç olduğunu düşünüyorum.
- If life is ridiculous and absurd, be glad that it is not tedious.
- Hayat gülünç ve saçmaysa, sıkıcı olmadığı için mutlu olun.
- Tom is ridiculous.
- Tom gülünç.
- That seemed a little ridiculous.
- O biraz gülünç görünüyordu.
- It's not ridiculous.
- Gülünç değil.
- That story was getting more and more ridiculous.
- O hikaye giderek daha gülünç oluyordu.
- That's absolutely ridiculous.
- O kesinlikle gülünç.
- Doing that would've been ridiculous.
- Bunu yapmak gülünç olurdu.
- It was ridiculous.
- Gülünçtü.
- That is the most ridiculous movie I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en gülünç film.
- That's one of the most ridiculous movies I've ever seen.
- O şimdiye kadar gördüğüm en gülünç filmlerden biri.
- In a word, it's ridiculous.
- Tek kelimeyle, gülünç.
- Do you realize how ridiculous that idea is?
- O fikrin ne kadar gülünç olduğunun farkında mısın?
- I think it's absolutely ridiculous.
- Bence kesinlikle gülünç.
- This is getting ridiculous.
- Gülünç olmaya başladı.
- It would be ridiculous to spend all their money.
- Bütün paralarını harcamak gülünç olurdu.
- I find this ridiculous.
- Bunu gülünç buluyorum.
- Do you realize how ridiculous that plan is?
- Bu planın ne kadar gülünç olduğunu farkında mısın?
- Don't you think this is ridiculous?
- Bunun gülünç olduğunu düşünmüyor musun?
- What you're proposing is ridiculous.
- Önerdiğin şey gülünç.
- How can one be serious with the world when the world itself is so ridiculous!
- Dünyanın kendisi bu kadar gülünçken, insan dünyayla nasıl ciddi olabilir ki!
- You're being ridiculous.
- Gülünç oluyorsun.
- You two are ridiculous.
- Siz ikiniz gülünçsünüz.
- Tom thinks that's ridiculous.
- Tom onun gülünç olduğunu düşünüyor.
- That's the most ridiculous movie I have ever seen.
- Şimdiye kadar gördüğüm en gülünç film bu.
- Don't be so ridiculous.
- Bu kadar gülünç olma.
- That was a ridiculous scene.
- Gülünç bir manzaraydı.
- I feel ridiculous.
- Gülünç hissediyorum.
Show More (47)
|
3 |
ridiculous |
komik |
adj. |
|
- That's one of the most ridiculous movies I have ever seen.
- O şimdiye kadar izlediğim en komik filmlerden biri.
- Their attitude is very ridiculous!
- Onların tutumu çok komik!
- That's a ridiculous question.
- Bu komik bir soru.
- That is one of the most ridiculous movies I have ever seen.
- O şimdiye kadar gördüğüm en komik filmlerden biri.
- Lady Gaga has a ridiculous dress.
- Lady Gaga'nın komik bir elbisesi var.
- That's the most ridiculous movie I've ever seen.
- O şimdiye kadar gördüğüm en komik film.
- That is one of the most ridiculous movies I've ever seen.
- O şimdiye kadar gördüğüm en komik filmlerden biri.
- That is the most ridiculous movie I have ever seen.
- O şimdiye kadar gördüğüm en komik film.
Show More (5)
|
4 |
ridiculous |
tuhaf |
adj. |
|
- Tom is ridiculous.
- Tom tuhaf.
Show More (-2)
|