1 |
ring |
yüzük |
n. |
|
- The ring arrived the next day in a nice box.
- Yüzük ertesi gün şık bir kutu içinde geldi.
- The ring arrived the next day in a nice box.
- Yüzük ertesi gün güzel bir kutuda elime ulaştı.
- We were able to make a detailed analysis through the ring.
- Yüzük vasıtasıyla, detaylı bir inceleme yapma imkânımız oldu.
- The ring arrived the next day in a nice box.
- Yüzük ertesi gün şık bir kutuda geldi.
- We were able to make a detailed analysis through the ring.
- Yüzük üzerinden detaylı bir tahlil yapabilmemiz mümkün oldu.
- Tom's acknowledgement that he stole the ring cleared the maid of suspicion.
- Tom'un yüzüğü çaldığını kabul etmesi hizmetçinin şüphelerini giderdi.
- Tom gave me this ring.
- Bu yüzüğü bana Tom verdi.
- Tom gave Mary the ring he'd bought for her.
- Tom onun için aldığı yüzüğü Mary'ye verdi.
- This ring is of no use.
- Bu yüzük hiçbir işe yaramaz.
- Tom should eventually have enough money to buy Mary a diamond ring.
- Tom'un sonunda Mary'ye elmas bir yüzük alacak kadar parası olmalıydı.
- I have a ring.
- Bir yüzüğüm var.
- Give me back my ring.
- Yüzüğümü geri ver.
- Tom gave Mary the ring he'd bought for her.
- Tom Mary'ye onun için aldığı yüzüğü verdi.
- The diamond in this ring is polished.
- Bu yüzükteki elmas parlatılmış.
- Layla kept the ring.
- Leyla yüzüğü tuttu.
- You're going to wear this ring for many years.
- Bu yüzüğü yıllarca takacaksın.
- She took her ring off and threw it at him.
- Yüzüğünü çıkardı ve ona fırlattı.
- Where is my ring?
- Yüzüğüm nerede?
- Whose ring is that?
- Bu kimin yüzüğü?
- Whose ring is that?
- O kimin yüzüğü?
- I'll give you a ring.
- Sana bir yüzük vereceğim.
- Her fiancé gave her a very big ring.
- Nişanlısı ona büyük bir yüzük verdi.
- This ring has been in the family for over 300 years.
- Bu yüzük 300 yılı aşkın bir süredir aileye aittir.
- She was eyeing the girl's beautiful ring.
- Kızın güzel yüzüğünü izliyordu.
- Sami bought a ring for Layla.
- Sami Layla için bir yüzük aldı.
- This ring is the one Tom gave me.
- Bu yüzük Tom'un bana verdiği yüzük.
- Is that ring made of real gold?
- Bu yüzük gerçek altından mı yapılmış?
- If I die, I want to keep this ring.
- Eğer ölürsem, bu yüzüğü saklamak isterim.
- Tom stole his ring.
- Tom onun yüzüğünü çaldı.
- Where's my ring?
- Yüzüğüm nerede?
- He proposed to his girl friend with a ring he had stolen from a local jewelry.
- Kız arkadaşına yerel bir kuyumcudan çaldığı yüzükle evlenme teklif etmiş.
- I will find you your lost ring.
- Sana kayıp yüzüğünü bulacağım.
- If I die, I want to keep this ring.
- Eğer ölürsem, bu yüzüğü saklamak istiyorum.
- They took my ring.
- Onlar benim yüzüğümü aldı.
- That's a nice ring.
- Bu güzel bir yüzük.
- Sami didn't buy a ring.
- Sami yüzük almadı.
- Tom stole your ring.
- Tom sizin yüzüğünüzü çaldı.
- He has a ring.
- Yüzüğü var.
- Layla kept the ring.
- Layla yüzüğü sakladı.
- Tom stole her ring.
- Tom yüzüğünü çaldı.
Show More (37)
|
2 |
ring |
çalmak |
v. |
|
- The church bell used to ring at three.
- Kilise çanı saat üçte çalardı.
- Tom rang the doorbell a couple more times.
- Tom kapı zilini birkaç kez daha çaldı.
- If the phone rings again, I will ignore it.
- Telefon tekrar çalarsa onu umursamayacağım.
- The phone rang when I was having lunch.
- Ben öğle yemeği yerken telefon çaldı.
- I had no sooner sat down than the telephone rang.
- Daha oturur oturmaz telefon çaldı.
- I was about to leave when the doorbell rang.
- Kapı çaldığında, gitmek üzereydim.
- If the phone rings again, I plan to ignore it.
- Eğer telefon tekrar çalarsa, görmezden gelmeyi planlıyorum.
- When the phone rang in the middle of the night, she immediately knew something was wrong.
- Gecenin bir yarısı telefon çaldığında, bir şeylerin ters gittiğini hemen anladı.
- He was about to go out when the telephone rang.
- Telefon çaldığında dışarı çıkmak üzereydi.
- The phone rang when I was having lunch.
- Öğle yemeği yerken telefon çaldı.
- Tom answered the phone as soon as it rang.
- Tom telefon çalar çalmaz açtı.
- My phone rang again.
- Telefonum yine çaldı.
- Sami's phone rang again.
- Sami'nin telefonu tekrar çaldı.
- Just then the phone rang.
- Tam o anda telefon çaldı.
- Tom heard the doorbell ring.
- Tom kapı zilinin çaldığını duydu.
- When I was taking a bath, the telephone rang.
- Banyo yapıyorken, telefon çaldı.
- The telephone rang while I was reading.
- Ben okuyorken telefon çaldı.
- I heard my phone ring once.
- Telefonumun bir kez çaldığını duydum.
- I was watching TV when the phone rang.
- Telefon çaldığında televizyon izliyordum.
- Tom's phone rang.
- Tom'un telefonu çaldı.
- Tom rang the doorbell a couple of times.
- Tom kapı zilini birkaç kez çaldı.
- The phone rings approximately fifty times an hour.
- Telefon saatte yaklaşık 50 kez çalıyor.
- Suddenly the telephone rang.
- Aniden telefon çaldı.
- I was having a bath when the phone rang.
- Telefon çaldığında banyo yapıyordum.
- I was taking a bath when the telephone rang.
- Telefon çaldığında banyo yapıyordum.
- The doorbell rang.
- Kapı zili çaldı.
- Sami's phone rang again.
- Sami'nin telefonu yine çaldı.
Show More (24)
|
3 |
ring |
çalmak (telefon/zil) |
v. |
|
- This report, though, sets alarm bells ringing.
- Ancak bu rapor alarm zillerini çaldırıyor.
- The alarm bells are ringing, the Gordian knot has not yet been hacked in two, but Parliament, I hope, is not giving up.
- Alarm zilleri çalıyor, Gordion düğümü henüz ikiye ayrılmadı ancak Parlamento umarım pes etmiyordur.
- The church bells are ringing.
- Kilise çanları çalıyor.
- I hear a phone ringing.
- Telefonun çaldığını duyuyorum.
- That bell rings at eight.
- O zil saat sekizde çalar.
- The telephone is ringing, but nobody is answering.
- Telefon çalıyor ama hiç kimse yanıtlamıyor.
- Your phone is ringing again.
- Telefonun yine çalıyor.
- Anne was just about to leave the house when the phone began ringing.
- Anne tam evden çıkmak üzereydi ki telefon çalmaya başladı.
- Layla heard her cellphone ringing.
- Leyla cep telefonunun çaldığını duydu.
- Was that my phone ringing?
- Çalan benim telefonum muydu?
- No sooner had I hung up than the phone started ringing again.
- Telefonu kapatır kapatmaz tekrar çalmaya başladı.
- The bell rings at eight.
- Zil sekizde çalıyor.
- My phone is ringing.
- Telefonum çalıyor.
Show More (10)
|
4 |
ring |
halka |
n. |
|
- We must therefore see the Union as a ring of concentric circles which are interconnected.
- Bu nedenle Birliği birbirine bağlı eşmerkezli dairelerden oluşan bir halka olarak görmeliyiz.
- Ring vaccination did prove effective as a way of containing the disease.
- Halka aşılama, hastalığı kontrol altına almanın bir yolu olarak etkili olduğunu kanıtladı.
- The Baltic Ring must be involved in the programme.
- Baltık Halkası programa dahil edilmelidir.
- Has the Commission urged Britain, for example, to use ring vaccination?
- Komisyon, örneğin İngiltere'yi halka aşısı kullanmaya teşvik etti mi?
- Ring vaccination has to be the way in which we look at trying to control it.
- Halka aşılama, hastalığı kontrol altına almak için izleyeceğimiz yol olmalıdır.
- Ring vaccination has to be the way in which we look at trying to control it.
- Halka aşılama, bu hastalığı kontrol altına almak için izleyeceğimiz yol olmalıdır.
- As I travel around British universities speaking to students, I see a rash of ring of stars flags and EU literature.
- İngiliz üniversitelerini dolaşıp öğrencilerle konuşurken, yıldız halkası bayrakları ve AB literatürü görüyorum.
- Mr Von Wogau referred to the ring of friends.
- Sayın Von Wogau dostlar halkasına atıfta bulundu.
- Has the Commission urged Britain for example to use ring vaccination?
- Komisyon, örneğin İngiltere'yi halka aşısı kullanmaya teşvik etti mi?
- We were able to make a detailed analysis through the ring.
- Halka üzerinden detaylı bir inceleme yapabildik.
- Does Saturn have a ring?
- Satürn'ün bir halkası var mı?
Show More (8)
|
5 |
ring |
ring |
n. |
|
- Miss Europe, dressed in a miniskirt, was the ring girl, holding a board bearing the words 'First round'.
- Mini etek giymiş olan Avrupa Güzeli, elinde 'Birinci Raunt' yazılı bir pano tutan ring kızıydı.
- Miss Europe, dressed in a miniskirt, was the ring girl, holding a board bearing the words 'First round'.
- Mini etek giymiş olan Avrupa Güzeli ringin kızıydı ve elinde 'İlk tur' yazılı bir pano tutuyordu.
- There's a whole world outside the ring.
- Ringin dışında koca bir dünya var.
- There's a whole world outside the ring.
- Ringin dışında koskoca bir dünya var.
Show More (1)
|
6 |
ring |
zil çalmak |
v. |
|
- Pavlov rang a bell just before he fed his dogs.
- Pavlov köpeklerini beslemeden hemen önce zil çalardı.
Show More (-1)
|
7 |
ring |
çalınmak (zil/çan) |
v. |
|
- Could we request that the bells be rung a little bit earlier?
- Zillerin biraz daha erken çalınmasını talep edebilir miyiz?
Show More (-2)
|
8 |
ring |
çınlamak |
v. |
|
- My ears are ringing.
- Kulaklarım çınlıyor.
Show More (-2)
|
9 |
ring |
zili çalmak |
v. |
|
- The ring is ringing.
- Zil çalıyor.
Show More (-2)
|