|
- We are all watching the events in Zimbabwe unfolding with sadness.
- Zimbabwe'de yaşananları hepimiz üzüntüyle izliyoruz.
- This translates as melancholy, sadness, distress, fear, anxiety and despair for the people.
- Bu, insanlar için melankoli, üzüntü, sıkıntı, korku, endişe ve umutsuzluk olarak tercüme edilebilir.
- We are all watching the events in Zimbabwe unfolding with sadness.
- Zimbabve'de yaşanan olayları hepimiz üzüntüyle izliyoruz.
- I felt Tom's sadness.
- Tom'un üzüntüsünü hissettim.
- Happiness and sadness only last for a time.
- Mutluluk ve üzüntü sadece bir süreliğine sürer.
- I can hear sadness in your voice.
- Sesinizde üzüntü duyabiliyorum.
- Sami's sadness deepened into a depression.
- Sami'nin üzüntüsü derinleşerek bir depresyona dönüştü.
- I can't describe my sadness.
- Üzüntümü tarif edemem.
- The sadness will go away.
- Üzüntün geçecek.
- Chris could not conceal his sadness when he heard that Beth had been unable to find his valuable watch.
- Chris, Beth'in, değerli kol saatini bulamadığını duyduğunda üzüntüsünü gizleyemedi.
- There was also an irrefutable sadness in his eyes.
- Ayrıca onun gözlerinde reddedilemez bir üzüntü vardı.
- He hid his sadness behind a smile.
- Tebessümün arkasında üzüntüsünü sakladı.
- Her face reflects disgust and sadness, rather than anger.
- Yüzünde öfkeden ziyade tiksinti ve üzüntü vardı.
- Chris could not conceal his sadness when he heard that Beth had been unable to find his valuable watch.
- Chris, Beth'in, değerli saatini bulamadığını duyunca üzüntüsünü gizleyemedi.
- Happiness has no taste without sadness.
- Üzüntü olmadan mutluluğun tadı yoktur.
- He hid his sadness behind a smile.
- Üzüntüsünü bir gülümsemenin arkasına sakladı.
- Sami's sadness deepened into a depression.
- Sami'nin üzüntüsü depresyona dönüştü.
- I saw the mark of sadness that had remained on her face.
- Onun yüzünde kalan üzüntü belirtisini gördüm.
- She helped him overcome his sadness.
- Üzüntüsünü yenmesi için ona yardım etti.
- She helped him overcome his sadness.
- Üzüntüsünü yenmesine yardım etti.
- Tom's sadness quickly turned to fury.
- Tom'un üzüntüsü hızla öfkeye dönüştü.
Show More (18)
|
