| 1 |
setting |
ortam |
n. |
|
- The cost of a wedding in this magnificent setting was way above our budget.
- Bu muhteşem ortamda yapılacak bir düğünün maliyeti bizim bütçemizin çok üzerindeydi.
- In this new setting, the Commission has made use of the instruments at its disposal.
- Bu yeni ortamda Komisyon elindeki araçları kullanmıştır.
- You may receive interventional services such as analysis, vaccination, IV fluid support at home settings.
- Ev ortamında tahlil, aşılama, serum sıvı desteği gibi girişimsel hizmetler alabilirsiniz.
- The disease at this stage is treated only in a hospital setting.
- Bu aşamadaki hastalık sadece hastane ortamında tedavi edilir.
- You may receive interventional services such as analysis, vaccination, IV fluid support at home settings.
- Ev ortamında tahlil, aşı, IV sıvı desteği gibi girişimsel hizmetleri alabilirsiniz.
- The disease at this stage is treated only in a hospital setting.
- Bu aşamadaki hastalık sadece bir hastane ortamında tedavi edilir.
- You may receive interventional services such as analysis, vaccination, IV fluid support at home settings.
- Evinizin ortamında, ihtiyacınız olan tahlil, aşı, serum gibi girişimsel uygulama hizmetlerini alabilirsiniz.
- This phrase should only be used colloquially, never in a formal setting.
- Bu ifade sadece konuşma dilinde kullanılmalı, asla resmi bir ortamda kullanılmamalıdır.
Show More (5)
|
| 2 |
setting |
konum |
n. |
|
- That is important; it will enable us to really move ahead with setting up the State Prosecutor.
- Bu önemli; Devlet Savcısını atama konusunda gerçekten ilerlememizi sağlayacaktır.
- I therefore ask that we act with decisiveness and commitment in setting the follow-up measures in motion.
- Bu nedenle, takip tedbirlerini harekete geçirme konusunda kararlılık ve bağlılıkla hareket etmemizi rica ediyorum.
- We are setting the Commission a massive task, not least in the drawing up of the scoreboard.
- Komisyon'a büyük bir görev yüklüyoruz, özellikle de puan tablosunun hazırlanması konusunda.
Show More (0)
|
| 3 |
setting |
ayar |
n. |
|
- I use my blow dryer on the lowest setting.
- Fön makinemi en düşük ayarda kullanıyorum.
- I can't find that setting.
- O ayarı bulamıyorum.
Show More (-1)
|
| 4 |
setting |
batış (güneş) |
n. |
|
- We watched the sun setting behind the mountains.
- Güneşin dağların arkasına batışını izledik.
- We watched the sun setting behind the mountains.
- Güneşin dağların ardına batışını izledik.
Show More (-1)
|
| 5 |
setting |
montür |
n. |
|
- My engagement ring has a ruby in a silver setting.
- Nişan yüzüğümde gümüş montürlü bir yakut var.
Show More (-2)
|
| 6 |
setting |
atmosfer |
n. |
|
- Rome provides the perfect setting for a love story.
- Roma, bir aşk hikayesi için gereken mükemmel atmosferi sunmaktadır.
Show More (-2)
|
| 7 |
setting |
ayarlar |
n. |
|
- This involves setting maximum levels as low as reasonably achievable.
- Bu, maksimum seviyelerin makul olarak ulaşılabilecek en düşük seviyeye ayarlanmasını içerir.
Show More (-2)
|
| 8 |
setting |
düzenek |
n. |
|
- The setting of efficiency levels at Community level is, however, not yet feasible.
- Ancak Topluluk düzeyinde verimlilik seviyelerinin belirlenmesi henüz mümkün değildir.
Show More (-2)
|
| 9 |
setting |
başlama |
n. |
|
- Would the Commission consider setting up a study?
- Komisyon bir çalışma başlatmayı düşünür mü?
Show More (-2)
|
| 10 |
setting |
tesis |
n. |
|
- We suggested setting objectives that would restore balance and creating instruments to track progress.
- Dengeyi yeniden tesis edecek hedeflerin belirlenmesini ve ilerlemeyi takip edecek araçların oluşturulmasını önerdik.
Show More (-2)
|
| 11 |
setting |
düzenleme |
n. |
|
- He is now setting things in order in his room.
- Şimdi odasındaki eşyaları düzenliyor.
Show More (-2)
|
