1 |
sharpen |
bilemek |
v. |
|
- Could you sharpen this knife for me, please?
- Bu bıçağı benim için bileyebilir misiniz, lütfen?
- Tom sharpened the knives.
- Tom bıçakları biledi.
- I just sharpened my knife this morning.
- Bu sabah bıçağımı biledim.
- We will sharpen the knives.
- Bıçakları bileyeceğiz.
- When did you last sharpen this knife?
- Bu bıçağı en son ne zaman biledin?
- If I had eight hours to chop down a tree, I'd spend the first six hours sharpening the ax.
- Bir ağacı devirmek için sekiz saatim olsa, ilk altı saati baltayı bilemek için kullanırım.
- Tom sharpened the knives for Mary.
- Tom Mary için bıçakları biledi.
- Tom showed Mary how to sharpen a knife.
- Tom Mary'ye bir bıçağı nasıl bileyeceğini gösterdi.
- Have you ever sharpened this knife?
- Bu bıçağı hiç biledin mi?
- She has sharpened the knives.
- Bıçakları biledi.
- Sharpen these knives.
- Bu bıçakları bile.
- If I had eight hours to chop down a tree, I'd spend the first six hours sharpening the ax.
- Bir ağacı kesmek için sekiz saatim olsaydı, ilk altı saatimi baltayı bilemekle geçirirdim.
- I was told that you could teach me how to sharpen a knife.
- Bana bir bıçağı nasıl bileyeceğimi öğretebileceğin söylendi.
- Mary sharpened the knives.
- Mary bıçakları biledi.
- Could you sharpen this knife for me, please?
- Bu bıçağı benim için biler misin, lütfen?
- Sharpen these knives.
- Bıçakları bileyin.
- Tom sharpened the knife.
- Tom bıçağı biledi.
- Have you already sharpened all the knives?
- Bütün bıçakları biledin mi?
- I sharpened one.
- Bir tane biledim.
- I'll sharpen your knife for you.
- Bıçağını senin için bileyeceğim.
- I'll sharpen your knife for you.
- Sizin için bıçağınızı bileyeceğim.
- I have to go get my axe sharpened.
- Baltamı bilemeye gitmeliyim.
- Tom sharpened his knife.
- Tom bıçağını biledi.
- Could you sharpen my knife for me?
- Bıçağımı benim için bileyebilir misin?
- You've sharpened the knives, haven't you?
- Bıçakları biledin, değil mi?
- Tom hasn't sharpened the knives yet.
- Tom bıçakları henüz bilemedi.
- Sharpen this ax for me.
- Bu baltayı benim için bile.
- I have to go get my axe sharpened.
- Gidip baltamı biletmem lazım.
- Tom sharpened the knives for Mary.
- Tom bıçakları Mary için biledi.
- Tom showed Mary how to sharpen a knife.
- Tom Mary'ye bıçağı nasıl bileyeceğini gösterdi.
- Tom is sharpening his knife.
- Tom bıçağını bileyliyor.
- He sharpened the knives.
- O, bıçakları biledi.
- I am sharpening my sword.
- Kılıcımı bileyliyorum.
- She has sharpened the knives.
- O, bıçakları biledi.
- Sharpen this ax for me.
- Bu baltayı benim için bileyin.
- I cut myself with the knife right after I sharpened it.
- Bıçağı biledikten hemen sonra kendimi kestim.
- He sharpened the knives.
- Bıçakları biledi.
Show More (34)
|
2 |
sharpen |
keskinleştirmek |
v. |
|
- This would merely give comfort to extremists and sharpen the differences with the United States.
- Bu sadece aşırılık yanlılarını rahatlatacak ve ABD ile olan farklılıkları keskinleştirecektir.
- Tom hasn't sharpened the knives yet.
- Tom henüz bıçakları keskinleştirmedi.
- Could you please sharpen these knives?
- Lütfen şu bıçakları keskinleştirir misin?
- Sharpen your pencil.
- Kalemini keskinleştir.
- We're sharpening the knives.
- Biz bıçakları keskinleştiriyoruz.
- I sharpened my pencil.
- Kurşun kalemimi keskinleştirdim.
- I sharpen the knife.
- Ben bıçağı keskinleştiririm.
- I sharpen the knife.
- Bıçağı keskinleştiriyorum.
- You've sharpened the knives, haven't you?
- Bıçakları keskinleştirdin, değil mi?
- I sharpened one.
- Birini keskinleştirdim.
- She has sharpened the knives.
- O, bıçakları keskinleştirdi.
- Could you please sharpen these knives?
- Lütfen bu bıçakları keskinleştirir misin?
- I sharpened my pencil with my pocketknife.
- Kurşun kalemimi çakımla keskinleştirdim.
- Could you sharpen this knife for me, please?
- Bu bıçağı benim için keskinleştirir misin, lütfen?
- We won't sharpen the knives.
- Bıçakları keskinleştirmeyeceğiz.
- How often do you sharpen your pencil?
- Kurşun kalemini ne sıklıkla keskinleştirirsin?
- He knows how to sharpen knives.
- Bıçakların nasıl keskinleştirileceğini bilir.
- Stay calm and sharpen pitchforks.
- Sakin olun ve dirgenleri keskinleştirin.
- You should sharpen your pencil.
- Kaleminizi keskinleştirmelisiniz.
- Sharpen this ax for me.
- Bu baltayı benim için keskinleştir.
- We're sharpening the knives.
- Bıçakları keskinleştiriyoruz.
Show More (18)
|
3 |
sharpen |
açmak |
v. |
|
- Could you please sharpen these pencils?
- Şu kalemleri açar mısın lütfen?
- You should sharpen your pencil.
- Kalemini açmalısın.
- Your pencils need sharpening.
- Kalemlerini açman gerek.
- Tom sharpened the pencils.
- Tom kalemleri açtı.
- These pencils need sharpening.
- Bu kalemlerin açılması lazım.
- I sharpened my pencil with my pocketknife.
- Çakımla kurşun kalemimi açtım.
- I sharpened my pencil.
- Kalemimi açtım.
- Tom didn't sharpen the pencils.
- Tom kalemleri açmadı.
- He told the boy to sharpen his pencil.
- Çocuğa kalemini açmasını söyledi.
- Tom is sharpening his pencil.
- Tom kalemini açıyor.
- Tom can't even sharpen a pencil.
- Tom kalem bile açamaz.
- He instructed the boy to sharpen his pencil.
- Çocuğa kalemini açmasını söyledi.
- These pencils need sharpening.
- Bu kalemlerin açılmaya ihtiyacı var.
- Your pencils need sharpening.
- Kurşun kalemlerinin açılması gerek.
- Could you please sharpen these pencils?
- Bu kalemleri açar mısın?
Show More (12)
|
4 |
sharpen |
sivriltmek |
v. |
|
- Tom sharpened a pencil.
- Tom bir kalemi sivriltti.
- A cat was sharpening its claws against a post.
- Bir kedi pençelerini bir direğe sürterek sivriltiyordu.
- I think it's time for me to sharpen my pencil.
- Sanırım kalemimi sivriltme zamanım geldi.
Show More (0)
|