| 1 |
shelter |
barınak |
n. |
|
- This sum was sufficient for the first stage of the Shelter Implementation Plan.
- Bu miktar, Barınak Uygulama Planı'nın ilk aşaması için yeterli olmuştur.
- They have no education, no access to health care, no employment and no shelter.
- Eğitimleri yok, sağlık hizmetlerine erişimleri yok, istihdamları yok ve barınakları yok.
- They have no water, sanitation, energy, medicine, education or reliable shelter.
- Su, sanitasyon, enerji, ilaç, eğitim ya da güvenilir barınakları yok.
- We need food, clothing, and shelter to live.
- Bizim yiyeceğe, giyeceğe ve yaşanacak barınağa ihtiyacımız var.
- Sami lived in a makeshift shelter.
- Sami derme çatma bir barınakta yaşıyordu.
- Food, clothing and shelter are the foundations of survival.
- Yiyecek, giyecek ve barınak hayatta kalmanın temelleridir.
- Tom built a shelter.
- Tom bir barınak inşa etti.
- I built myself a shelter.
- Kendime bir barınak inşa ettim.
- There is an urgent need for shelter.
- Acil barınak ihtiyacı vardır.
- Food, clothing and shelter are the foundations of survival.
- Gıda, giyim ve barınak hayatta kalmanın temelleridir.
- We need food, clothing, and shelter to live.
- Yaşamak için yiyecek, giyecek ve barınağa ihtiyacımız var.
- Everyone in the shelter!
- Herkes barınağa!
- People devised shelters in order to protect themselves.
- İnsanlar kendilerini korumak için barınaklar tasarlamışlardır.
- Octopuses use coconut shells as portable shelters.
- Ahtapotlar hindistan cevizi kabuklarını taşınabilir barınak olarak kullanırlar.
- I built a shelter.
- Bir barınak inşa ettim.
- We'll need shelter.
- Barınağa ihtiyacımız olacak.
- We're going to set up shelters.
- Barınaklar kuracağız.
- Everyone in the shelter!
- Barınaktaki herkes!
- A shelter was set up.
- Bir barınak kuruldu.
Show More (16)
|
| 2 |
shelter |
sığınak |
n. |
|
- It provides shelter for women and children who are the victims of domestic violence.
- Aile içi şiddet mağduru kadın ve çocuklar için sığınak sağlamaktadır.
- Residents are advised to seek shelter at once.
- Bölge sakinlerinin bir an önce sığınak aramaları tavsiye edilir.
- Tom has been staying at a homeless shelter.
- Tom evsiz sığınağında kalıyor.
- Tom lived in a homeless shelter for a while.
- Tom bir süre evsizler sığınağında yaşadı.
- I built myself a shelter.
- Kendime bir sığınak yaptım.
- We're going to set up shelters.
- Sığınaklar kuracağız.
- They sought shelter from the rain.
- Yağmurdan korunmak için sığınak aradılar.
- They sought shelter from the rain.
- Yağmurdan dolayı sığınak aradılar.
- People devised shelters in order to protect themselves.
- İnsanlar kendilerini korumak için sığınaklar tasarladı.
- He sought shelter from the rain.
- Yağmurdan korunmak için sığınak aradı.
- He sought shelter from the rain.
- O, yağmurdan dolayı sığınak aradı.
- Tom sought shelter from the rain.
- Tom yağmurdan korunmak için sığınak aradı.
- The homeless sought shelter from the chilly shower.
- Evsiz, serin sağanaktan korunmak için sığınak aradı.
- Tom has been at a homeless shelter.
- Tom evsiz sığınağında.
- The homeless sought shelter from the chilly shower.
- Evsizler soğuk yağmurdan korunmak için sığınak aradı.
- Octopuses use coconut shells as portable shelters.
- Ahtapotlar, portatif sığınakları olarak hindistan cevizi kabuklarını kullanır.
Show More (13)
|
| 3 |
shelter |
sığınma |
n. |
|
- It provides shelter for women and children who are the victims of domestic violence.
- Aile içi şiddet mağduru kadın ve çocuklar için sığınma evi sağlamaktadır.
- This is about an under-aged kid who needs to get into a shelter.
- Bu, sığınma evine ihtiyacı olan reşit olmayan bir çocukla ilgili.
- This is about an under-aged kid who needs to get into a shelter.
- Bu, bir sığınma evine girmesi gereken reşit olmayan bir çocukla ilgili.
- There is an urgent need for shelter.
- Sığınma için acil bir ihtiyaç vardır.
- Let's shelter here from the rain.
- Yağmurdan korunmak için buraya sığınalım.
Show More (2)
|
| 4 |
shelter |
saklamak |
v. |
|
- Dan, a mafia boss, sheltered all of his money in Switzerland.
- Bir mafya patronu olan Dan tüm parasını İsviçre'de sakladı.
- Dan, a mafia boss, sheltered all of his money in Switzerland.
- Bir mafya babası olan Dan, tüm parasını İsviçre'de saklıyordu.
Show More (-1)
|
| 5 |
shelter |
barınmak |
v. |
|
- Studies show that once the basic needs of shelter and food are met, additional wealth adds very little to happiness.
- Araştırmalar, temel barınma ve gıda ihtiyaçları karşılanır karşılanmaz, ilave zenginliğin mutluluğa çok az şey kattığını gösteriyor.
- Studies show that once the basic needs of shelter and food are met, additional wealth adds very little to happiness.
- Araştırmalar, barınma ve yiyecek gibi temel ihtiyaçlar karşılandıktan sonra, ek zenginliğin mutluluğa çok az katkıda bulunduğunu gösteriyor.
Show More (-1)
|
| 6 |
shelter |
korunma |
n. |
|
- Tom sought shelter from the rain.
- Tom yağmurdan korunmak istedi.
- They looked for a place to take shelter from the rain.
- Yağmurdan korunmak için bir yer aradılar.
Show More (-1)
|
| 7 |
shelter |
barındırmak |
v. |
|
- Unlike birds, which feed and shelter their young, fish abandon their eggs.
- Yavrularını besleyen ve barındıran kuşların aksine, balıklar yumurtalarını terk eder.
Show More (-2)
|
