solid - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
solid sağlam adj.
  • The mansion was built on solid ground.
  • Konak sağlam bir zemin üzerine inşa edilmiş.
  • This armchair turned out to be more solid than I thought.
  • Bu koltuk düşündüğümden daha sağlam çıktı.
  • The ruling coalition now has a solid majority in the Parliament.
  • İktidardaki koalisyon şimdi Parlamentoda sağlam bir çoğunluğa sahiptir.
Show More (52)
solid katı adj.
  • And you will see the mountains and think them solid, but they shall pass away as the passing away of the clouds.
  • Dağları görecek ve onları katı sanacaksınız ama bulutların geçip gitmesi gibi onlar da geçip gidecek.
  • Matter can exist as a solid, liquid, or gas.
  • Madde katı, sıvı veya gaz olarak bulunabilir.
  • Ice is water in solid form.
  • Buz, katı haldeki sudur.
Show More (12)
solid somut adj.
  • President-in-Office, Liberal Democrats welcome a number of solid achievements at Barcelona.
  • Dönem Başkanı, Liberal Demokratlar Barselona'da elde edilen bir dizi somut başarıyı memnuniyetle karşılamaktadır.
  • The Council and Parliament now need to hand out fast, solid aid.
  • Konsey ve Parlamento'nun şimdi hızlı ve somut yardımlar yapması gerekmektedir.
  • In her solid report, Baroness Nicholson makes no bones about this.
  • Barones Nicholson hazırladığı somut raporda bu konuya hiç değinmiyor.
Show More (0)
solid güvenilir adj.
  • Their study was backed by solid data.
  • Çalışmaları güvenilir verilerle destekleniyordu.
Show More (-2)
solid deliksiz (uyku) adj.
  • It was the first time the baby had slept for four solid hours.
  • Bebek ilk kez dört saat boyunca deliksiz uyudu.
Show More (-2)
solid tıklım tıklım adj.
  • The conference hall was packed solid with students.
  • Konferans salonu öğrencilerle tıklım tıklım doluydu.
Show More (-2)
solid (metaller) som adj.
  • This bowl is made of solid copper.
  • Bu kase som bakırdan yapılmış.
Show More (-2)
solid katı (madde) n.
  • Water passes from a liquid to a solid in the freezer.
  • Su, dondurucuda sıvı halden katı hale geçer.
Show More (-2)
solid zor adj.
  • How did you do in the test? It was a solid one.
  • Sınavın nasıl geçti? Epey zormuş.
Show More (-2)
solid mükemmel adj.
  • Their performance was solid! I'm glad I came.
  • Performansları mükemmeldi! İyi ki gelmişim.
Show More (-2)
solid üç boyutlu geometrik şekil adj.
  • A cube is a solid figure with six sides.
  • Küp, altı kenarı olan üç boyutlu bir cisimdir.
Show More (-2)
solid esaslı adj.
  • Last year was marked by solid achievements.
  • Geçen yıl esaslı başarılara imza atıldı.
Show More (-2)
solid yekpare adj.
  • His statue was carved from solid marble.
  • Heykeli yekpare mermerden oyulmuş.
Show More (-2)
solid sağlam temele dayanan adj.
  • The Commission's estimates are based on pure suppositions, with no solid foundation.
  • Komisyon'un tahminleri hiçbir sağlam temele dayanmayan saf varsayımlara dayanmaktadır.
Show More (-2)