1 |
solo |
solo |
n. |
|
- What's your favorite Paul Gilbert solo?
- En sevdiğin Paul Gilbert solosu hangisi?
- She played the piano accompaniment for a violin solo.
- O bir keman solosu için piyano eşliğinde çaldı.
- The concert began with a piano solo.
- Konser bir piyano solosuyla başladı.
- I plan to play a flute solo.
- Ben bir flüt solo çalmayı düşünüyorum.
- I plan to play a flute solo.
- Bir flüt solosu çalmayı planlıyorum.
- Tom blew his nose loudly during the oboe solo.
- Tom obua solosu sırasında burnunu yüksek sesle üfledi.
- What's your favorite Paul Gilbert solo?
- Favori Paul Gilbert solon nedir?
- She played the piano accompaniment for a violin solo.
- Bir keman solosu için piyano eşliği çaldı.
Show More (5)
|
2 |
solo |
tek başına |
adv. |
|
- You'll work solo.
- Tek başına çalışacaksın.
- Lindbergh's solo nonstop transatlantic flight was a remarkable accomplishment.
- Lindbergh'in tek başına, durmaksızın gerçekleştirdiği transatlantik uçuşu, olağanüstü bir başarıydı.
- Nancy set out on a solo journey.
- Nancy, tek başına bir yolculuğa çıktı.
Show More (0)
|
3 |
solo |
yalnız |
adj. |
|
- Nancy set out on a solo journey.
- Nancy, yalnız bir yolculuğa çıktı.
- Now that my only colleague has retired, I'm flying solo.
- Benim tek meslektaşım emekliye ayrıldığından, ben yalnız uçuyorum.
Show More (-1)
|
4 |
solo |
solo uçuş yapmak |
v. |
|
- Charles Lindbergh made the first solo flight across the Atlantic Ocean in 1927.
- Charles Lindbergh, 1927'de Atlantik Okyanusu'nu geçen ilk solo uçuşu yaptı.
Show More (-2)
|