| 1 |
stick in |
sıkışmak |
v. |
|
- Currently, 4 800 soldiers from the international peacekeeping force are stuck in Kabul.
- Şu anda uluslararası barış gücünden 4 800 asker Kabil'de sıkışmış durumdadır.
- I'm stuck in Australia.
- Avustralya'da sıkıştım kaldım.
- Tom got stuck in traffic.
- Tom, trafikte sıkıştı.
- I'm stuck in the same place.
- Aynı yerde sıkışmış durumdayım.
- I'm stuck in traffic.
- Trafikte sıkıştım.
- Dan's truck got stuck in the sand.
- Dan'ın kamyoneti kumda sıkıştı.
- I'm stuck in the mud.
- Ben çamurda sıkıştım.
- I'm stuck in a rut.
- Sıkıştım kaldım.
- Tom got stuck in the mud.
- Tom çamurda sıkıştı.
- We're stuck in traffic.
- Trafikte sıkıştık.
- The car got stuck in the mud.
- Araba çamurda sıkıştı.
- I'm stuck in traffic, I'll be there at ten.
- Trafikte sıkıştım. Saat onda orada olurum.
- Like a thorn stuck in your throat.
- Boğazında sıkışmış bir diken gibi.
- Tom got stuck in traffic.
- Tom trafikte sıkıştı.
- We got stuck in traffic.
- Biz trafikte sıkıştık.
- Tom's truck got stuck in the mud.
- Tom'un kamyonu çamurda sıkışmış.
- Tom is probably stuck in traffic.
- Tom muhtemelen trafikte sıkıştı.
Show More (14)
|
| 2 |
stick in |
sıkışıp kalmak |
v. |
|
- Yet, they are stuck in the position of not even being able to return home.
- Yine de evlerine bile dönemeyecek bir konumda sıkışıp kalmış durumdalar.
- I'm stuck in Boston.
- Boston'da sıkışıp kaldım.
- I'm stuck in Boston.
- Ben Boston'da sıkışıp kaldım.
- I'm stuck in the same place.
- Aynı yerde sıkışıp kaldım.
- Stuck in the middle of the desert, Layla wished she would die.
- Çölün ortasında sıkışıp kalan Layla ölmeyi diledi.
- I'm stuck in Australia.
- Ben Avustralya'da sıkışıp kaldım.
- I'm stuck in a rut in my boring job and need to do something new.
- Sıkıcı işimde sıkışıp kaldım ve yeni bir şeyler yapmalıyım.
Show More (4)
|
| 3 |
stick in |
saplanmak |
v. |
|
- We found a nail stuck in the tire.
- Lastiğe saplanmış bir çivi bulduk.
- I'm stuck in the mud.
- Çamura saplandım.
Show More (-1)
|
| 4 |
stick in |
kaydetmek |
v. |
|
- This would be the best way to pull this project out of the rut it is currently stuck in and make real progress.
- Bu projeyi içinde bulunduğu çıkmazdan kurtarmanın ve gerçek bir ilerleme kaydetmenin en iyi yolu bu olacaktır.
Show More (-2)
|
| 5 |
stick in |
sıkıştırmak |
v. |
|
- She got a piece of bread stuck in her throat.
- O, boğazına bir parça ekmek sıkıştırdı.
Show More (-2)
|
