Tureng - street - İngilizce Türkçe Cümleler

Geçmiş

	İngilizce	Türkçe
1	street	cadde	n.
	Who could make the traffic on this street quieter! Bu caddedeki trafiği kim daha sessiz hale getirebilir! My friend knows this nice motel off the street. Arkadaşım caddenin dışında şirin bir motel biliyor. Each street in the grid was designated for a specific trade. Şebekedeki her cadde belirli bir ticaret alanına ayrılmıştı. Each street in the grid was designated for a specific trade. Bölgedeki her bir cadde belirli bir ticaret sahası için belirlenmiş. Tom walked across the street. Tom, caddeyi yürüyerek geçti. The only restaurant that Tom really likes is the one across the street. Tom'un gerçekten sevdiği tek restoran caddenin karşısındadır. Our car broke down in the middle of the street. Arabamız caddenin ortasında bozuldu. The new restaurant on Park Street isn't very good. Park Caddesi'ndeki yeni restoran çok iyi değil. We talked about Park Street. Park Caddesi'nden bahsetmiştik. An old man walking with a cane asked Tom to help him across the street. Bastonuyla yürüyen yaşlı bir adam Tom'dan caddenin karşısına geçmesine yardım etmesini istedi. Tom bought a large house on Park Street. Tom, Park Caddesi'nde büyük bir ev aldı. Tom walked down the street without looking either left or right. Tom sola ya da sağa bakmadan caddede yürüdü. I was able to find the street, but I couldn't find her house. Ben caddeyi bulabildim ama onun evini bulamadım. Are you still living on Park Street? Hâlâ Park Caddesi'nde mi yaşıyorsun? We walked along the street. Biz cadde boyunca yürüdük. Tom has already crossed the street. Tom çoktan caddenin karşısına geçti. There is a lot of traffic on that street. O caddede çok fazla trafik var. Go straight down this street and turn right at the third light. Bu caddeden dümdüz gidin ve üçüncü ışıktan sağa dönün. There's a good restaurant on Park Street. Park Caddesi'nde iyi bir restoran var. They have made friends with their new neighbors across the street. Onlar, caddenin karşısındaki yeni komşuları ile arkadaş oldular. The street is too narrow for lorries. Cadde kamyonlar için çok dar. The new street is being built. Yeni cadde inşa ediliyor. You should be careful when crossing a big street. Büyük bir caddeyi geçerken dikkatli olmalısın. This street is straight. Bu cadde düz. An old man spoke to me on the street. Caddede yaşlı bir adam benimle konuştu. I'm thinking of buying a house on Park Street. Park Caddesi'nde bir ev almayı düşünüyorum. It is dangerous to cross the street here. Burada caddeyi geçmek tehlikelidir. A tree has fallen across Park Street, blocking traffic. Park Caddesi'nde bir ağaç devrildi ve trafiği engelliyor. Tom spent the night at a hotel on Park Street. Tom geceyi Park Caddesindeki bir otelde geçirdi. I walked the length of the street. Cadde boyunca yürüdüm. Tom didn't want to live on the street. Tom caddede yaşamak istemiyordu. She came across the street. O, caddeyi geçti. You need to look in all directions before crossing the street, even at a crosswalk when the light is green. Yeşil ışık yandığında, caddeden geçmeden önce yaya geçidindeyken bile tüm yönlere bakman gerekir. It's located on Park Street. Park Caddesi'nde. Don't play in the street—it's dangerous. Caddede oynamak tehlikelidir. Tom lives in a small apartment on Park Street. Tom Park caddesinde küçük bir dairede yaşar. Tom ran back across the street. Tom caddenin karşısından koşarak geri geldi. You must be careful when crossing a busy street. İşlek bir caddeyi geçerken, dikkatli olmalısın. I saw an old woman cross the street. Yaşlı bir kadının caddeyi geçtiğini gördüm. I teach French at the high school up the street. Caddenin yukarısındaki lisede Fransızca öğretirim. Did you know that Tom and Mary both have houses on Park Street? Tom ve Mary'nin Park Caddesi'nde evlerinin olduğunu biliyor muydunuz? There's a convenience store diagonally across the street. Caddenin çaprazında bir bakkal var. Tom's house is on Park Street. Tom'un evi Park Caddesi'nde. Tom is going to buy a house on Park Street. Tom Park caddesinde bir ev satın alacak. I'm afraid to walk down that street. O caddede aşağıya doğru yürümeye korkuyorum. They bought a house on Park Street. Onlar park caddesinde bir ev satın aldı. Tom was crossing the street when he got hit by a truck. Tom ona bir kamyon çarptığı zaman caddeyi geçiyordu. The streets of New York are very wide. New York'un caddeleri çok geniştir. Go along this street about five minutes. Bu cadde boyunca beş dakika kadar gidin. I suggest that we go to that new Chinese restaurant on Park Street. Park Caddesi'ndeki yeni Çin restoranına gitmeyi öneriyorum. What is the next street after this? Bundan sonraki cadde nedir? Take care when you cross the street. Caddeyi geçerken dikkatli ol. He walked along the street. O, cadde boyunca yürüdü. We walked along the busy street, singing old songs. İşlek cadde boyunca eski şarkılar söyleyerek yürüdük. Tom has decided to buy that house on Park Street. Tom, Park Caddesi'ndeki evi almaya karar verdi. I know a great Italian restaurant on Park Street. Park Caddesi'nde harika bir İtalyan restoranı biliyorum. An old woman limped along the street. Yaşlı bir kadın cadde boyunca topalladı. Tom says he wants to buy a house on Park Street. Tom'a göre o Park caddesinde bir ev satın almak istiyor. I met her in the street. Caddede ona rastladım. I still live on Park Street. Hâlâ park caddesinde yaşıyorum. That tall building across the street is where Tom works. Caddenin karşısındaki yüksek bina Tom'un çalıştığı yer. Be alert when you cross a busy street! Kalabalık bir caddeden geçerken dikkatli olun! Avoid crossing this street when it is raining. Yağmur yağarken bu caddeden geçmekten kaçının. That street is very noisy. O cadde çok gürültülü. Tom and I live on Park Street. Tom ve ben Park Caddesi'nde oturuyoruz. Tom bought a nice house on Park Street. Tom Park Caddesi'nde hoş bir ev aldı. What number bus do I take to get to Park Street? Park Caddesi'ne gitmek için kaç numaralı otobüse binmeliyim? You'll have to try the store across the street. Caddenin karşısındaki dükkânı denemeniz gerekecek. I met him on the street by chance. Tesadüfen caddede onunla karşılaştım. He lives across the street. O, caddenin karşısında yaşamaktadır. There are stores along the street. Cadde boyunca dükkanlar var. There's a job opening at the store across the street. Caddenin karşısındaki mağazada bir iş var. They walked along the street side by side. Cadde boyunca yan yana yürüdüler. She called to him across the street. Caddenin karşı tarafından ona seslendi. A student was run over by a car on Basin Street. Bir öğrenci, Basin Caddesi'nde bir araba tarafından ezildi. Don't cross the street! Caddeyi geçme! It was almost impossible to get around on that street. O caddede dolaşmak neredeyse olanaksızdı. Luís Coelho Street intersects Augusta Street. Luís Coelho Caddesi, Augusta Caddesi'yle kesişiyor. The street was dark. Cadde karanlıktı. Traffic's really bad on Park Street. Park Caddesi'nde trafik çok kötü. The construction blocked the entrance to the street. İnşaat, caddeye girişi engelledi. Tom and I aren't rich enough to buy a house on Park Street. Tom ve ben Park Caddesi'nde bir ev satın alacak kadar zengin değiliz. When I was crossing the street, I saw an accident. Caddeden karşıya geçerken bir kaza gördüm. Go two blocks along this street and turn left. Bu cadde boyunca iki blok git ve sola dön. Tom turned left onto Park Street. Tom Park caddesinde sola döndü. I live in a small apartment on Park Street. Park Caddesinde küçük bir apartman dairesinde yaşıyorum. The street was bustling with shoppers. Cadde alışveriş yapanlarla dolup taşıyordu. I just ran into her on the street. Az önce caddede ona rastladım. We walked along the busy street, singing old songs. Biz eski şarkılar söyleyerek işlek cadde boyunca yürüdük. I think Tom still lives on Park Street. Sanırım Tom hâlâ Park Caddesi'nde oturuyor. The street runs along the river. Cadde nehir boyunca uzanıyor. The restaurant is across the street from the hotel. Restoran otelin karşısındaki caddede. My house is on Park Street. Evim Park Caddesi'nde. I'm considering buying a house on Park Street. Park Caddesi'nde bir ev satın almayı düşünüyorum. Tom rented an apartment on Park Street. Tom Park Caddesi'nde bir daire kiraladı. We had a casual meeting on the crowded street. Kalabalık caddede tesadüfen karşılaştık. The boy likes walking along the street. Oğlan cadde boyunca yürümekten hoşlanır. My suggestion is for more trees to be planted along the streets. Benim önerim caddeler boyunca daha fazla ağaç ekilmesidir. I met him in the street. Onunla caddede karşılaştım. Go along this street for a mile. Bir mil boyunca bu cadde üzerinde ilerleyin. Tom's mother is a nurse at the hospital that's across the street from where Mary lives. Tom'un annesi Mary'nin yaşadığı caddenin karşısındaki hastanede bir hemşiredir. How noisy this street is! Bu cadde nasıl da gürültülü! Tom looked both ways before he crossed the busy street. Tom işlek caddeyi geçmeden önce her iki yöne baktı. Traffic is heavy on this street. Bu caddede trafik yoğundur. I'm currently living on Park Street. Şu anda Park Caddesi'nde yaşıyorum. I parked on the left side of the street just in front of the school. Tam okulun önünde caddenin sol tarafında park ettim. Women and girls would cross over the street rather than meet him. Kadınlar ve kızlar onunla karşılaşmaktansa caddenin karşısına geçerlerdi. Tom teaches history at the high school across the street. Tom caddenin karşısındaki lisede tarih öğretmeni. There were a number of cars on the street. Caddede birkaç araba vardı. I just met her on the street. Caddede az önce ona rastladım. Tom rents an apartment on Park Street. Tom, Park Caddesi'nde bir daire kiralıyor. Go two blocks along this street and turn left. Bu cadde boyunca iki blok ilerleyin ve sola dönün. There is heavy traffic in this street. Bu caddede yoğun trafik var. You're still living on Park Street, aren't you? Hâlâ Park Caddesi'nde oturuyorsun, değil mi? Tom lives in an old building on Park Street. Tom Park Caddesinde eski bir binada yaşıyor. This street used to have another name. Bu caddenin başka bir adı vardı. I came across your sister on the street. Caddede kardeşine rastladım. There are a myriad of meats at the deli on the corner of Fifth and Harvey Street. Beşinci Cadde ile Harvey Caddesi'nin köşesindeki şarküteride sayısız et çeşidi bulunmaktadır. Did you know Tom bought a house on Park Street? Tom'un Park Caddesi'nde bir ev aldığını biliyor muydun? Tom's house is just down the street. Tom'un evi caddenin tam aşağısında. Crossing the street, he was knocked down by a car. O caddeyi geçerken bir araba tarafından vurulup yere serildi. Tom earned money by playing his guitar on street corners. Tom cadde köşelerinde gitarını çalarak para kazandı. A cat ran across the street. Bir kedi caddenin karşısına koştu. Fadil lived on Sadiq street. Fadıl, Sadık caddesinde oturuyordu. The street is wet and slippery. Cadde ıslak ve kaygan. The car is in the street. Araba caddede. Tom parked across the street. Tom caddenin karşısında park etti. I live at 337 Augusta Street. Augusta Caddesi 337 numarada oturuyorum. There's a hotel across the street. Caddenin karşısında bir otel var. I ran into your brother on the street. Ben caddede erkek kardeşine rastladım. The dog walked across the street. Köpek, yürüyerek caddeyi geçti. Is this the street leading to the station? Burası istasyona giden cadde mi? The street was crowded with cars. Cadde arabalarla doluydu. Tom teaches history at the high school across the street. Tom, caddenin karşısındaki lisede tarih dersi vermektedir. Did you know that Tom and Mary both have houses on Park Street? Tom ve Mary'nin Park Caddesi'nde evleri olduğunu biliyor muydunuz? I avoid crossing the street here if I am in a hurry. Eğer acelem varsa burada caddeyi geçmekten kaçınırım. He walked the streets looking for his son. Oğlunu arayarak caddeleri dolaştı. Pardon me, how do I get to Downing Street from here? Affedersiniz, buradan Downing Caddesi'ne nasıl gidebilirim? By chance, I met your brother on the street. Tesadüfen, caddede senin erkek kardeşine rastladım. Tom and Mary have recently bought a house on Park Street. Tom ve Mary yakın zamanda Park Caddesi'nde bir ev satın aldılar. Tom was the driver of the car that crashed into the supermarket on Park Street. Park Caddesinde süpermarkete çarpan arabanın sürücüsü Tom'du. The pharmacy is on Fresno Street. Eczane, Fresno Caddesi'nde. The other day I met an old friend on the street. Geçen gün caddede eski bir arkadaşla karşılaştım. The car is on the street. Araba caddede. There are stores on each side of the street. Caddenin her iki tarafında mağazalar var. A fresh layer of snow covered the street. Taze bir kar tabakası caddeyi kapladı. Tom lives on this street. Tom bu caddede yaşıyor. Look to the left and right before crossing the street. Caddeyi geçmeden önce sola ve sağa bakınız. I live in a small apartment on Park Street. Park Caddesi'nde küçük bir dairede yaşıyorum. Tom saw a large rat run across the street. Tom cadde boyunca koşan büyük bir sıçan gördü. It is on the left side of the street. Caddenin sol tarafında. Nancy greeted me with a nod from across the street. Nancy, caddenin karşısından beni başı ile selamladı. I'll go to the grocery store across the street. Caddenin karşısındaki markete gideceğim. Don't let him cross the street. Onun caddeyi geçmesine izin verme. Our studio is still located on Park Street. Stüdyomuz hâlâ Park Caddesi'nde. I strolled along the streets to kill time. Zaman geçirmek için caddelerde dolaştım. Tom says he wants to buy a house on Park Street. Tom, Park Caddesi'nde bir ev almak istediğini söyledi. He framed the picture he had bought on the street. Caddede aldığı resmi çerçeveletti. He was nearly hit by the car while crossing the street. O, caddeyi geçerken neredeyse araba tarafından çarpılıyordu. Tom's house is on Park Street. Tom'un evi Park Caddesindedir. Crossing the street, I was nearly hit by a car. Caddeden karşıya geçerken neredeyse bana bir araba çarpıyordu. I turned right on Wong street. Wong caddesinden sağa döndüm. How noisy this street is! Bu cadde ne kadar gürültülü! I found a wallet on the street. Caddede bir cüzdan buldum. Let's cross the street. Caddeyi geçelim. Be careful crossing the street. Caddeyi geçerken dikkatli ol. The bus stopped suddenly in the middle of the street. Otobüs caddenin ortasında aniden durdu. Both Tom and I live on Park Street. Hem Tom hem de ben Park Caddesi'nde yaşıyoruz. Tom found a hundred dollar bill on the street. Tom caddede yüz dolarlık kağıt para buldu. The streets of New York are very wide. New York'un caddeleri çok geniş. Tom lives in a small apartment on Park Street. Tom, Park Caddesi'nde küçük bir dairede yaşıyor. Tom crossed the busy street. Tom işlek caddeyi geçti. Tom says that Mary wants to eat at that new restaurant on Park Street. Tom, Mary'nin Park Caddesi'ndeki yeni restoranda yemek yemek istediğini söyledi. The trees are planted along the street. Ağaçlar cadde boyunca dikilmişti. Tom told me he lived on Park Street. Tom bana Park caddesinde yaşadığını söyledi. There are two strangers walking on the street. Caddede yürüyen iki yabancı var. The only restaurant that Tom really likes is the one across the street. Tom'un gerçekten hoşlandığı tek restoran caddenin karşısındakidir. Go along this street for a mile. Bu cadde boyunca bir mil git. The new restaurant on Park Street is very good. Park Caddesi'ndeki yeni restoran çok iyi. Is Tom still living on Park Street? Tom hâlâ Park Caddesinde yaşıyor mu? Is the Ginza the busiest street in Japan? Japonya'daki en işlek cadde Ginza mıdır? A boy is walking across the street. Bir çocuk caddeyi geçiyor. I spent hours walking up and down on this street. Bu caddede aşağı yukarı yürüyerek saatler harcadım. We saved a lot of time by going down Park Street. Park Caddesi'nden giderek çok zaman kazandık. Is it on this side of the street? O, caddenin bu tarafında mı? I met up with her on the street. Caddede onunla karşılaştım. Traffic on the street was really terrible. Caddedeki trafik gerçekten korkunçtu. Playing in the street is dangerous. Caddede oynamak tehlikeli. The bus stop is across the street. Otobüs durağı caddenin karşısında. Park Street is closed off. Park Caddesi kapatıldı. If you follow this street, you will get to the station. Bu caddeyi takip ederseniz istasyona ulaşırsınız. We walked along the street. Cadde boyunca yürüdük. When I was small I was one of the few boys on the street who didn't like football. Ben küçükken caddedeki futbolu sevmeyen birkaç çocuktan biriydim. We have to cross the street. Caddeyi geçmek zorundayız. The man looked at Tom, then vanished through the stage door out into the dark London street. Adam Tom'a baktı, sonra sahne kapısından dışarı karanlık Londra caddesine doğru gözden kayboldu. You should be careful when crossing a big street. Büyük bir caddeden karşıya geçerken dikkatli olmalısınız. We live on Park Street. Park Caddesi'nde oturuyoruz. I also have a house on Park Street. Benim de Park Caddesi'nde bir evim var. Tom walked down the street. Tom caddenin aşağısına doğru yürüdü. He slipped while crossing the street. Caddeyi geçerken kaydı. After eleven seconds they can cross the street. On bir saniye sonra onlar caddeyi geçebilir. Don't worry, this street is not obstructed. Merak etmeyin, bu cadde tıkalı değil. It is very dangerous for children to play on the street. Çocukların caddede oynaması çok tehlikelidir. The street is paved with asphalt. Cadde asfaltla kaplanmış. This street is clear of traffic at night. Bu cadde geceleri trafiğe kapalıdır. Cross the street. Caddeyi geç. Tom was walking down the street. Tom caddede yürüyordu. Tom took me to my favorite restaurant on Park Street. Tom beni Park Caddesindeki en sevdiğim restorana götürdü. A car is on the street. Bir araba cadde de. That street is blocked because of the works. Çalışmalar yüzünden o cadde kapalı. No, we don't live on Albert street anymore. Hayır, artık Albert Caddesi'nde oturmuyoruz. The German Shepherd was limping down the street. Alman Kurdu caddeden aşağıya doğru aksayarak yürüyordu. I think I might buy that house on Park Street that's for sale. Sanırım Park caddesindeki satılık olan şu evi satın alabilirim. We found a great restaurant on Park Street. Park Caddesi'nde harika bir lokanta bulduk. He was driving a car along the street. Cadde boyunca bir araba sürüyordu. Tom works on Park Street. Tom Park Caddesi'nde çalışıyor. The street was blocked by a huge truck. Cadde büyük bir kamyon tarafından kapatılmıştı. A boy is walking across the street. Bir çocuk caddenin karşısına geçiyor. Tom used to have a house on Park Street. Tom'un eskiden Park Caddesi'nde bir evi vardı. Tom turned left onto Park Street. Tom, Park Caddesi'nden sola döndü. I'm now working on Park Street. Artık Park Caddesi'nde çalışıyorum. Tom rents an apartment on Park Street. Tom, Park Caddesi'nde bir daire kiraladı. He picked up something white on the street. O, caddede beyaz bir şey topladı. Tom was the driver of the car that crashed into the supermarket on Park Street. Tom, Park Caddesi'ndeki süpermarkete çarpan arabanın sürücüsüydü. Be careful crossing the street. Caddeyi geçerken dikkatli olun. There is a broad street near my house. Evimin yakınında geniş bir cadde var. He was just going to the walk across the street. Caddenin karşısındaki yürüyüşe gidiyordu. That happened on Park Street. O, Park Caddesi üzerinde meydana geldi. Tom strolled down the street. Tom caddede dolaşmaya başladı. My parents own a small restaurant on Park Street. Ailemin Park Caddesi'nde küçük bir restoranı var. Tom lived on Park Street when he was a kid. Tom çocukken Park Caddesi'nde yaşıyordu. The pipe shop is across the street. Tütüncü, caddenin karşısında. There's a job opening at the store across the street. Caddenin karşısındaki dükkanda bir iş ilanı var. Both Tom and I live on Park Street. Tom da ben de Park Caddesi'nde oturuyoruz. I think Tom still lives on Park Street. Tom'un hâlâ Park Caddesinde yaşadığını düşünüyorum. Because of the thick fog, the street was hard to see. Yoğun sis yüzünden caddeyi görmek zordu. There are businesses on both sides of the street. Caddenin her iki tarafında da işyerleri var. I bought this book at a store on Park Street. Bu kitabı Park Caddesi'ndeki bir dükkandan aldım. The street is wet and slippery. Cadde ıslak ve kaygandır. Have you ever peed on the street? Hiç caddede çiş yaptın mı? Many restaurants and pubs are on Itsutsugi Street. Birçok restoran ve bar, Itsutsugi caddesindedir. He was seen crossing the street. O, caddeyi geçerken görüldü. Tom walked along the street. Tom cadde boyunca yürüdü. Tom is the person who owns the store across the street. Tom caddenin karşısındaki dükkana sahip olan kişidir. There were neither flowers nor trees in the streets of his city. Kentindeki caddelerde ne çiçek ne de ağaçlar vardı. Tom lives with his parents in a small house on Park Street. Tom ailesiyle birlikte Park Caddesi'nde küçük bir evde yaşıyor. Walking along the street, I found a wallet. Cadde boyunca yürürken bir cüzdan buldum. The bus stop is at the corner of this street. Otobüs durağı bu caddenin köşesindedir. I live on Park Street. Park Caddesi'nde oturuyorum. The police were patrolling the street. Polisler caddede devriye geziyorlardı. The church is on the other side of the street. Kilise caddenin diğer tarafındadır. Walking along the street, I met an old friend of mine. Cadde boyunca yürürken eski bir arkadaşımla karşılaştım. Go along this street about five minutes. Yaklaşık beş dakika bu cadde boyunca git. Tom and Mary live on Third Street. Tom ve Mary Üçüncü Cadde'de yaşıyorlar. They walk on the street. Onlar caddede yürüyorlar. Tom left the building and walked down the street. Tom binadan ayrıldı ve caddede yürüdü. I met him on the street the other day. Geçen gün caddede onunla karşılaştım. I still live on Park Street. Hâlâ Park Caddesi'nde oturuyorum. I used to live on Park Street. Park Caddesi'nde yaşardım. Cars parked illegally on this street will be impounded. Bu caddede yasa dışı park edilen arabalar çekilecek. There's a job opening at the store across the street. Caddenin karşısındaki mağazada bir açık pozisyon var. Tom lives on the same street as me. Tom benimle aynı caddede yaşıyor. The back of the building is on First Street. Binanın arka tarafı Birinci Cadde'de. Cross the street. Caddenin karşısına geç. Do you still live on Park Street? Hala Park Caddesi'nde mi yaşıyorsunuz? Tom says that Mary wants to eat at that new restaurant on Park Street. Tom, Mary'nin Park Caddesindeki şu yeni restoranda yemek yemek istediğini söylüyor. Where does this street lead to? Bu cadde nereye çıkıyor? Yesterday I met Mary on the street. Dün caddede Mary'ye rastladım. This street is lively. Bu cadde canlıdır. My house is just across the street. Benim evim caddenin tam karşısındadır. The cat crossed the street. Kedi caddeyi geçti. Cars parked illegally on this street will be impounded. Bu caddeye yasadışı park eden arabalara el konulacaktır. Tom knew Mary's house was on Park Street. Tom, Mary'nin evinin Park Caddesi'nde olduğunu biliyordu. I want to be able to walk down this street without worrying about getting shot. Vurulma endişesi olmadan bu caddede yürüyebilmek istiyorum. Don't let her cross the street. Onun caddeyi geçmesine izin verme. There is an old house on this street. Bu caddede eski bir ev var. His house is across the street. Onun evi caddenin karşısındadır. The man crossing the street saw the driver who caused the accident. Caddeyi geçmekte olan adam, kazaya sebep olan şoförü gördü. The snowplow cleared the snow from the street. Kar küreme aracı caddedeki karı temizledi. I didn't know that Tom had a house on Park Street. Tom'un Park Caddesi'nde bir evi olduğunu bilmiyordum. Three people were stabbed on Park Street last night. Dün gece Park Caddesi'nde üç kişi bıçaklandı. A big crowd stood in the street. Büyük bir kalabalık caddede durdu. The band paraded the streets. Bando caddelerde geçit töreni yaptı. You cannot be too careful in crossing the street. Caddeden karşıya geçerken ne kadar dikkat etseniz az. There are many people and cars on that street. O caddede çok sayıda insan ve araba var. My house faces a busy street. Evim işlek bir caddeye bakıyor. Streets are often twisted and narrow in the suburbs. Banliyölerde caddeler kıvrımlı ve dardır. Tom and I bought that house on Park Street. Tom ve ben Park Caddesi'ndeki o evi satın aldık. This street goes through the whole city. Bu cadde, bütün şehir boyunca devam ediyor. This street is clear of traffic at night. Bu cadde geceleri trafiğe kapalı. Tom lives right across the street. Tom caddenin tam karşısında yaşıyor. The streets in Hokkaido are wide. Hokkaido'daki caddeler geniştir. There were many cars on the street. Caddede bir sürü araba vardı. A crowd of people gathered in the street. İnsanlardan oluşan bir kalabalık caddede toplandı. The flower shop is just across the street. Çiçekçi dükkanı tam caddenin karşısında. We live on Park Street. Park Caddesi'nde yaşıyoruz. I'm meeting Tom for lunch at a restaurant on Park Street. Tom'la öğle yemeği için Park Caddesi'ndeki bir restoranda buluşacağım. There were a lot of people on both sides of the street. Caddenin her iki tarafında da çok sayıda insan vardı. We saw each other on the street. Caddede birbirimizi gördük. A crowd gathered on this street. Bir kalabalık bu caddeye toplandı. It's across the street. O, caddenin karşı tarafında. I met him on the streets by chance after many years. Yıllar sonra şans eseri ona caddede rastladım. My house faces a busy street. Evim işlek bir caddeye bakmaktadır. The streets were quiet. Caddeler sessizdi. There is a lot of traffic on that street. O caddede çok trafik var. Tom spent the night at a hotel on Park Street. Tom geceyi Park Caddesi'ndeki bir otelde geçirdi. It was George that I met in the street this morning. Bu sabah caddede rastladığım George'du. I'm pretty sure Tom lives on Park Street. Tom'un Park Caddesi'nde yaşadığına eminim. The street is paved with asphalt. Cadde asfalt ile kaplanmış. Could you tell me how to get to Park Street? Park Caddesi'ne nasıl gideceğimi söyler misiniz? That street was very noisy during the day. O cadde gün boyunca çok gürültülüydü. Tom lives in an old building on Park Street. Tom, Park Caddesi'nde eski bir binada yaşıyor. The street is full of cars. Cadde arabalarla dolu. The two streets run parallel to one another. İki cadde birbirine paralel uzanıyor. Tom walked across the street. Tom caddenin karşısına yürüdü. I'd like to buy a house on Park Street. Park Caddesi'nde bir ev satın almak istiyorum. My house is on the west side of the street. Evim caddenin batı tarafında. Her office is on the other side of the street. Onun ofisi de caddenin diğer tarafında. I'm trying to find Park Street. Park caddesini bulmaya çalışıyorum. We saw the parade move down the street. Geçit töreninin caddede ilerleyişini gördük. We saw the parade move down the street. Geçit töreninin caddeden aşağıya doğru ilerlediğini gördük. Excuse me, where is 52 south river street? Affedersiniz, 52 South River Caddesi nerede? Tom has just opened a restaurant on Park Street. Tom Park Caddesi'nde yeni bir restoran açtı. I saw the old gentleman cross the street and enter a store on the corner. Yaşlı beyefendinin caddeyi geçip köşedeki bir dükkana girdiğini gördüm. Tom has decided to buy that house on Park Street. Tom, Park Caddesindeki o evi satın almaya karar verdi. It is very dangerous to cross this street. Bu caddeyi geçmek tehlikelidir. I'm considering buying a house on Park Street. Park Caddesi'nde bir ev almayı düşünüyorum. Tom owns a very big house on Park Street. Tom'un Park Caddesi'nde çok büyük bir evi var. There were a lot of people on both sides of the street. Caddenin her iki tarafında bir sürü insan vardı. The back of the building is on First Street. Binanın arkası Birinci Cadde'de. Every house on our street was blue except ours. Bizimki hariç caddemizdeki her ev maviydi. Tom pointed at the restaurant across the street. Tom caddenin karşısındaki restoranı işaret etti. You are not allowed to turn left on this street. Bu caddede sola dönmenize izin verilmez. The pipe shop is across the street. Tütüncü, caddenin karşı tarafında. The flower shop is just across the street. Çiçekçi dükkanı caddenin hemen karşısında. I'm fairly certain Tom lives on Park Street. Tom'un Park Caddesi'nde yaşadığına eminim. You must be careful when crossing a busy street. İşlek bir caddeden geçerken dikkatli olmalısın. I'm now living on Park Street. Artık Park Caddesi'nde yaşıyorum. His house is somewhere about Fourth Street. Evi Dördüncü Cadde civarında bir yerde. That street is blocked because of the works. O cadde çalışma nedeniyle kapalı. We aren't rich enough to buy a house on Park Street. Park Caddesi'nde bir ev satın alacak kadar zengin değiliz. Go along this street and you'll come to the post office on the left. Bu cadde boyunca ilerleyin, soldaki postaneye geleceksiniz. I'm pretty sure Tom lives on Park Street. Tom'un Park Caddesi'nde yaşadığından oldukça eminim. We aren't rich enough to buy a house on Park Street. Park Caddesi'nde bir ev alacak kadar zengin değiliz. There were two children playing on the street. Caddede oynayan iki çocuk vardı. There were a lot of cars on the street. Caddede çok araba vardı. Fadil lived on Sadiq street. Fadıl, Sadık caddesinde yaşıyordu. You must be careful of the traffic when you cross the street. Caddeyi geçerken trafik konusunda dikkatli olmalısın. I live at 337 Augusta Street. Ben Augusta Caddesi 337 numarada yaşıyorum. Tom and Mary live on the same street. Tom ve Mary aynı caddede yaşıyorlar. After eleven seconds they can cross the street. On bir saniye sonra caddeyi geçebilirler. When I was small I was one of the few boys on the street who didn't like soccer. Ben küçükken futboldan hoşlanmayan caddedeki birkaç çocuktan biriydim. Is the Ginza the busiest street in Japan? Ginza Japonya'da en işlek cadde midir? Jim slipped on the icy street and hurt himself. Jim buzlu caddede kaydı ve kendini incitti. What is that across the street? Caddenin karşısındaki şey nedir? I've been staying at my younger brother's house on Park Street. Küçük kardeşimin Park Caddesi'ndeki evinde kalıyordum. There is a mailbox somewhere along this street. Bu cadde boyunca bir yerde bir posta kutusu var. If you follow this street, you will get to the station. Bu caddeyi izlersen, istasyona gidersin. He was driving a car along the street. Cadde boyunca araba sürüyordu. I heard they found a skeleton buried in the basement of a house on Park Street. Onların Park caddesindeki bir evin bodrumunda gömülmüş bir iskelet bulduklarını duydum. I hope you will join us in the parade and march along the street. Umarım geçit töreninde bize katılır ve cadde boyunca yürürsünüz. Did you know Tom bought a house on Park Street? Tom'un Park Caddesi'nde bir ev satın aldığını biliyor muydun? I would never buy a house on Park Street. Park Caddesi'nde asla bir ev almazdım. Tom headed down the street. Tom caddeye yöneldi. When Tom was a kid, he became obsessed with the girl who lived across the street from him. Tom çocukken, onun karşısındaki caddede yaşayan kıza saplantılı oldu. New York streets are very wide. New York caddeleri çok geniştir. We're still living on Park Street. Hâlâ Park Caddesi'nde oturuyoruz. Our studio is still located on Park Street. Bizim stüdyo hâlâ Park Caddesi üzerinde yer almaktadır. Go along this street and turn right at the bank. Bu cadde boyunca git ve bankadan sağa dön. Her office is on the other side of the street. Onun bürosu caddenin diğer tarafında. Tom was walking down the street with Mary at his side. Tom, yanında Mary ile caddede yürüyordu. The street is blocked because of the demonstration. Gösteriden dolayı cadde tıkalıydı. Tom will buy a house on Park Street. Tom Park Caddesi'nde bir ev satın alacak. Tom has a very nice house on Park Street. Tom'un Park Caddesi'nde çok güzel bir evi var. I was walking down the street when suddenly someone tapped me on the shoulder. Caddede yürürken aniden biri omzuma dokundu. The pharmacy is on Fresno Street. Eczane Fresno Caddesi'nde. He was crossing the street. O, caddeyi geçiyordu. The dog is running across the street. Köpek caddenin karşısında koşuyor. Cherry trees are planted along the street. Cadde boyunca kiraz ağaçları dikildi. Tom and Mary walked down the street, holding hands. Tom ve Mary el ele tutuşarak caddede yürüdüler. I live in the gray house down the street. Caddenin aşağısındaki gri evde yaşıyorum. This street is closed for transports of dangerous goods. Bu cadde tehlikeli malların taşınması için kapalı. No one was to be seen on the street. Caddede kimse görülmedi. There are stores on each side of the street. Caddenin her iki tarafında dükkanlar var. My house is on Park Street. Evim Park Caddesi üzerindedir. Tom owns a very big house on Park Street. Tom Park caddesinde çok büyük bir eve sahiptir. He ran across the street, leaving her alone. Onu yalnız bırakarak caddenin karşısına koştu. I used to lived on Park Street. Eskiden Park Caddesi'nde otururdum. She crossed the street. Caddenin karşısına geçti. We could not see anyone in the street. Caddede kimseyi göremedik. This street is in Paris. Bu cadde Paris'te. The supermarket is on the other side of the street. Süpermarket caddenin diğer tarafında. Shoppers crowded the streets. Müşteriler caddeleri doldurdu. I'm pretty sure that Tom still lives on Park Street. Tom'un hâlâ Park Caddesi'nde yaşadığından eminim. When you cross the street, watch out for cars. Caddeyi geçerken arabalara dikkat et. Tom lives across the street. Tom caddenin karşısında yaşıyor. Tom knew Mary's house was on Park Street. Tom Mary'nin evinin Park caddesinde olduğunu biliyordu. It will be Karlova street. Karlova caddesi olacak. I saw the teacher walk across the street. Öğretmenin caddeyi yürüyerek geçtiğini gördüm. Don't run across the street. Caddeyi koşarak geçmeyin. The store is across the street. Mağaza caddenin karşısındadır. Tom and I live on Park Street. Tom ve ben Park Caddesi'nde yaşıyoruz. There is a crowd of people on the street. Caddede bir insan topluluğu var. I teach French at the high school up the street. Caddenin yukarısındaki lisede Fransızca öğretiyorum. The two streets intersect at right angles. İki cadde doğru açılarda kesişiyor. Tom is going to buy a house on Park Street. Tom Park Caddesi'nde bir ev satın alacak. Don't let them cross the street. Onların caddeyi geçmesine izin verme. An old woman is crossing the street. Yaşlı bir kadın, caddeyi geçiyor. He walked down the street whistling cheerfully. Neşeli şekilde ıslık çalarak caddede yürüdü. The noise from the street affected our work. Caddeden gelen gürültü çalışmalarımızı etkiledi. Tom got hit by a car while crossing the street. Caddeyi geçerken Tom bir araba tarafından çarpıldı. Tom was afraid to cross the street. Tom caddeyi geçmekten korkuyordu. Is there a department store on this street? Bu caddede bir mağaza var mı? I was thinking about going to that new place on Park Street. Park Caddesi'ndeki yeni yere gitmeyi düşünüyordum. When you cross a busy street, pay attention. İşlek bir caddeden karşıya geçerken dikkatli olun. Tom works in a flower shop on Park Street. Tom Park caddesinde bir çiçekçi dükkanında çalışıyor. The little boy held his mother's hand firmly when crossing the street. Küçük çocuk, caddeyi geçerken annesinin elini sıkıca tuttu. I got out of the car at 40th Street. Arabadan 40. Cadde'de indim. She lives across the street. O, caddenin karşısında yaşıyor. Tom and his friends walked down the street, singing a song. Tom ve arkadaşları bir şarkı söyleyerek caddede yürüdüler. The snow that accumulated in the streets blocked traffic. Caddelerde biriken kar, trafiği engelledi. I got out of the car at 40th Street. Ben 40. Cadde'de arabadan indim. He crossed the street. O caddeyi geçti. Don't play in the street—it's dangerous. Caddede oynama-bu tehlikeli. My room looks out on the street. Benim odam caddeye bakar. Tom bought a small house on Park Street. Tom, Park Caddesi'nde küçük bir ev satın aldı. Yesterday, as I was walking along the street, I saw an accident. Dün caddede yürürken bir kaza gördüm. I came across your sibling on the street. Caddede kardeşine rastladım. His house is somewhere about Fourth Street. Onun evi Dördüncü Cadde civarında bir yerde. My car is parked across the street. Arabam caddenin karşısına park edildi. Don't let the children play on the street. Çocukların caddede oynamalarına izin verme. Tom ran back across the street. Tom caddenin karşısına koştu. When he heard the whistle, he crossed the street. Düdüğü duyunca caddenin karşısına geçti. It will be Karlova street. Bu, Karlova caddesi olacak. I met my friend on the street. Caddede arkadaşıma rastladım. Tom works at a restaurant on Park Street. Tom, Park Caddesi'ndeki bir restoranda çalışıyor. I found a good restaurant on Park Street. Park Caddesi'nde iyi bir lokanta buldum. What caused the traffic jam down the street? Caddedeki trafik sıkışıklığına ne sebep oldu? Go straight up the street for about 100 meters, and you will get to the junction of three roads. Caddede yaklaşık 100 metre boyunca dümdüz ilerlediğinizde üç yolun kesiştiği kavşağa ulaşacaksınız. There is a crowd of people on the street. Caddede bir kalabalık var. It is dangerous for children to play in the street. Caddede oynamak çocuklar için tehlikelidir. I helped an old woman across the street. Caddenin karşısındaki yaşlı bir kadına yardım ettim. Would you recommend buying a house on Park Street? Park Caddesi'nde bir ev almayı tavsiye eder misin? I'm thinking of buying a house on Park Street. Park Caddesi'nde bir ev satın almayı düşünüyorum. The street is decorated with banners. Cadde pankartlarla süslenmişti. I walked about aimlessly on the street. Caddede amaçsızca gezindim. He walked along the street. Cadde boyunca yürüdü. The two roads cut across the street from us. Bu iki yol bizim karşımızdaki caddede kesişir. I used to live on Park Street. Ben Park Caddesinde yaşardım. The city has many broad streets. Şehrin birçok geniş caddesi var. Tom used to live on Park Street. Tom eskiden Park Caddesi'nde yaşardı. Trees are planted along the street. Cadde boyunca ağaçlar dikildi. Tom is still living on Park Street, isn't he? Tom hala Park Caddesi'nde yaşıyor, değil mi? The pipe store is across the street. Pipo dükkanı caddenin karşısında. Walking along this street, I often see a friend of mine. Bu caddede yürürken sık sık bir arkadaşımı görüyorum. Tom didn't want to park his new car on the street. Tom yeni arabasını caddede park etmek istemiyordu. Go straight along this street. Bu cadde boyunca düz gidin. Didn't you know that Tom had a house on Park Street? Tom'un Park Caddesi'nde bir evi olduğunu bilmiyor muydun? The city has many broad streets. Şehrin çok sayıda geniş caddeleri var. The streets are covered with snow. Caddeler karla kaplıdır. Near the street Anthony drank water-chestnut juice from a bottle. Caddeye yakın Anthony şişeden kestane suyu içti. The streets are lined with old shops. Caddeler eski mağazalarla kaplı. There is a bus on the street. Caddede bir otobüs var. Go along this street, and you'll find the movie theater. Bu cadde boyunca git, sinemayı bulacaksın. While he was walking down the street, he fell. O, caddede yürüyorken düştü. The streets are clean. Caddeler temiz. A pedestrian needs to cross the street at a crosswalk. Bir yayanın, caddeyi yaya geçidinde geçmesi gerekir. The police usually close their eyes to cars parked on the street. Polisler genellikle caddede park etmiş arabaları görmezden gelirler. The street leading to the hotel is narrow. Otele çıkan cadde dardır. The street leading to the hotel is narrow. Otele giden cadde dar. I wish I could live on Park Street. Keşke Park Caddesi'nde yaşayabilseydim. My mother didn't see the boy on the street. Annem caddedeki oğlanı görmedi. Tom drove slowly down the street. Tom caddede yavaşça ilerledi. Have you heard about Occupy Wall Street? Occupy Wall caddesini duydun mu? This crowd reminds me of the streets of Tokyo. Bu kalabalık bana Tokyo caddelerini hatırlatıyor. Tom ran across the street. Tom caddenin karşısına koştu. Tom sometimes sees Mary on the street in front of his house. Tom Mary'yi bazen evinin önündeki caddede görür. He is crossing the street now. O, şimdi caddeyi geçiyor. Tom headed down the street. Tom caddeye doğru yöneldi. My parents own a small restaurant on Park Street. Annem ve babam Park Caddesi üzerinde küçük bir restorana sahiptir. There's a big restaurant right down the street. Caddenin tam aşağısında büyük bir restoran var. You live across the street, don't you? Caddenin karşı tarafında yaşıyorsun, değil mi? He told me about an old school behind a high wall in a dirty street. O bana kirli bir caddede yüksek bir duvarın arkasında eski bir okuldan bahsetti. Tom is still living on Park Street. Tom hala Park Caddesi'nde oturuyor. His office is on the other side of the street. Onun ofisi caddenin diğer tarafında. Is it on this side of the street? Caddenin bu tarafında mı? Tom called to her across the street. Tom, caddenin karşısından ona seslendi. The street was crowded with people. Cadde insanlarla doluydu. I live across the street. Caddenin karşısında yaşıyorum. There is heavy traffic on this street. Bu caddede yoğun trafik var. Tom and I both used to live on Park Street. Tom ve ben eskiden Park Caddesi'nde yaşardık. Thank you for helping me cross the street. Caddeyi geçmeme yardım ettiğin için teşekkür ederim. You'll have to try the store across the street. Caddenin karşısındaki dükkanı denemek zorunda kalacaksın. Tom suggested that we go to that new Chinese restaurant on Park Street. Tom, Park Caddesi'ndeki yeni Çin lokantasına gitmemizi önerdi. Tom looked both ways before he crossed the busy street. Tom işlek caddeden geçmeden önce iki tarafa da baktı. I met your brother in the street by chance. Caddede tesadüfen erkek kardeşinle karşılaştım. A student was run over by a car on Basin Street. Basin Caddesi'nde bir öğrenciyi araba ezdi. Tom is living in a small apartment on Park Street. Tom, Park Caddesi'nde küçük bir dairede yaşıyor. It's not safe to play in the street. Caddede oyun oynamak güvenli değil. Tom and Mary walked up the street together. Tom ve Mary caddede birlikte yürüdüler. Tom and Mary walked down the street holding hands. Tom ve Mary el ele tutuşarak caddede yürüdüler. Be alert when you cross a busy street! İşlek bir caddeden geçerken dikkatli ol. I saw the old gentleman cross the street and enter a store on the corner. Yaşlı beyefendinin caddeyi geçip köşedeki bir mağazaya girdiğini gördüm. I had to leave the car in the middle of the street. Aracı caddenin ortasında bırakmak zorunda kaldım. My house is just across the street. Evim caddenin hemen karşısında. I ate dinner at a restaurant on Park Street. Akşam yemeğini Park Caddesi'ndeki bir restoranda yedim. The streets aren't safe at night. Caddeler geceleyin güvenli değil. Tom lives in a small house on Park Street. Tom, Park Caddesi'ndeki küçük bir evde yaşıyor. It's located on Park Street. Park Caddesi üzerinde yer alıyor. There is heavy traffic on this street. Bu caddede yoğun trafik vardır. There are many stores on either side of the street. Caddenin iki tarafında da birçok dükkan var. The store is across the street. Mağaza caddenin karşısında. Are you still living on Park Street? Hâlâ Park Caddesi'nde mi oturuyorsun? We're still living on Park Street. Biz hâlâ Park Caddesi'nde yaşıyoruz. The father took the boy by the hand and helped him across the street. Baba çocuğun elinden tuttu ve caddeyi geçmesine yardım etti. Are you still living on Park Street? Hala Park Caddesinde mi yaşıyorsun? Could you tell me how to get to Park Street from here? Buradan Park Caddesi'ne nasıl gideceğimi söyleyebilir misiniz? Walking along the street, I met Mr Smith. Cadde boyunca yürürken Bay Smith ile karşılaştım. You're still living on Park Street, aren't you? Hâlâ Park Caddesi'nde yaşıyorsun, değil mi? His house is on the opposite side of the street. Onu evi caddenin karşı tarafında. Please be careful when you cross the street. Lütfen caddenin karşısına geçerken dikkatli olun. His house is across the street. Evi caddenin karşısında. Look both ways before you cross the street. Caddeyi geçmeden önce her iki yöne bak. They walked along the street side by side. Onlar cadde boyunca yan yana yürüdü. Which street did you take? Hangi caddeden gittin? His house is across the street. Onun evi caddenin karşısında. Tom and I aren't rich enough to buy a house on Park Street. Tom ve ben Park Caddesi'nde bir ev alacak kadar zengin değiliz. Just go up this street for about 200 meters. Bu caddede yaklaşık 200 metre yukarı doğru ilerleyin. I know a good Mexican restaurant on Park Street. Park Caddesi'nde iyi bir Meksika restoranı biliyorum. I heard they found a skeleton buried in the basement of a house on Park Street. Park Caddesi'ndeki bir evin bodrumunda gömülü bir iskelet bulduklarını duydum. There is a post office at the end of the street. Caddenin sonunda bir postane var. Tom stayed at one of the hotels on Park Street. Tom, Park Caddesi'ndeki otellerden birinde kaldı. Tom and Mary walked down the street, holding hands. Tom ve Mary el ele tutuşarak, caddede yürüdü. Tom owns a home on Park Street. Tom'un Park Caddesi'nde bir evi var. They were walking along the street arm in arm. Cadde boyunca kol kola yürüyorlardı. Walking along the street, I met an old friend. Cadde boyunca yürürken eski bir arkadaşımla karşılaştım. Tom lived on Park Street for many years. Tom uzun yıllar Park Caddesi'nde yaşıyordu. The two streets intersect at right angles. İki cadde dik açıyla kesişiyor. You are not allowed to turn left on this street. Bu caddeden sola dönmek yasak. There's a job opening at the store across the street. Caddenin karşısındaki mağazada bir iş olanağı var. He was robbed of his money on the street. Caddede parasını soydular. I met my teacher on the street the other day. Geçen gün caddede öğretmenime rastladım. The street in front of our house is empty. Evimizin önündeki cadde boş. It is dangerous to play in the street. Caddede oynamak tehlikelidir. Tom lives on a busy street. Tom işlek bir caddede yaşıyor. I ate dinner at a restaurant on Park Street. Park caddesindeki bir restoranda akşam yemeği yedim. Sami lived in a house on Bakir Street. Sami, Bekir Caddesi'ndeki bir evde yaşıyordu. You should look out for cars when you cross the street. Caddeyi geçerken arabalara dikkat etmelisin. Tom lives just down the street. Tom caddenin tam aşağısında yaşıyor. A brass band is marching along the street. Bir bando cadde boyunca uygun adımlarla yürüyüş yapıyor. The street is clogged with traffic. Cadde trafikten tıkandı. There are three beauty salons on this street. Bu caddede üç tane güzellik salonu var. Tom's school is on Park Street. Tom'un okulu Park Caddesi'nde. They bought a house on Park Street. Park Caddesi'nde bir ev aldılar. I saw Tom cross the street. Tom'un caddenin karşısına geçtiğini gördüm. The street is blocked because of the demonstration. Gösteri yüzünden cadde kapandı. There are businesses on both sides of the street. Caddenin her iki tarafında da işletmeler var. The school is across the street from my house. Okul caddede evimin karşısında. Tom helped the old man across the street. Tom caddeyi geçen yaşlı adama yardım etti. Tom works on Park Street. Tom Park Caddesi'nde çalışır. Tom is the person who owns the store across the street. Tom caddenin karşısındaki dükkanın sahibi. He hangs out a lot with the kids down the street. O, caddede çocuklarla çok takılıyor. Children came running in terror from the different spookhouses along the street. Çocuklar cadde boyunca farklı hayalet evlerden dehşet içinde koşarak geliyorlardı. Tom left the building and walked down the street. Tom binadan çıktı ve caddede yürüdü. Tom used to have a house on Park Street. Tom'un, Park Caddesi'nde bir evi vardı. I came across your brother on the street. Caddede kardeşine rastladım. Tom and Mary walked up the street together. Tom ve Mary cadde boyunca birlikte yürüdü. Walking along the street, I found a wallet. Caddede yürürken bir cüzdan buldum. Park Street is closed off. Park Caddesi kapalı. Tom is parked across the street. Tom caddenin karşısında park etmiş. Tom lives right across the street. Tom caddenin karşısında oturuyor. There are cherry trees on each side of the street. Caddenin her iki tarafında kiraz ağaçları var. To cross the street, press this button. Caddeyi geçmek için bu düğmeye basın. Tom told me he didn't know anyone who lived on Park Street. Tom bana Park caddesinde yaşayan hiç kimseyi tanımadığını söyledi. I would never buy a house on Park Street. Asla Park Caddesi'nde bir ev satın almazdım. I saw a boy crossing the street. Bir çocuğun caddeyi geçtiğini gördüm. Tom and Mary rented an apartment on Park Street. Tom ve Mary Park Caddesi'nde bir daire kiraladı. No, we don't live on Albert street anymore. Hayır, artık Albert Caddesi'nde yaşamıyoruz. There is a church across the street. Caddenin karşısında bir kilise var. I told Tom that I wanted to live on Park Street. Tom'a Park Caddesi'nde yaşamak istediğimi söyledim. The street is named for President Madison. Caddeye Başkan Madison'ın adı verilmiş. How do I get to Park Street? Park Caddesi'ne nasıl gidebilirim? I've been staying at my younger brother's house on Park Street. Park Caddesinin üzerinde küçük erkek kardeşimin evinde kalıyorum. I'm afraid to walk down that street. O caddede yürümekten korkuyorum. I live down the street. Caddenin aşağısında oturuyorum. Many restaurants and pubs are on Itsutsugi Street. Itsutsugi Caddesi'nde birçok restoran ve bar var. I saw a dog crossing the street. Bir köpeğin caddeyi geçtiğini gördüm. You can park on either side of the street. Caddenin her iki tarafında da park edebilirsiniz. There are many stores on either side of the street. Caddenin her iki tarafında da çok sayıda mağaza var. I'd like to buy a house on Park Street. Park Caddesi'nde bir ev almak istiyorum. Tom and Mary rented an apartment on Park Street. Tom ve Mary Park Caddesi'nde bir daire kiraladılar. I kept the $20 I found in the street. Caddede bulduğum 20 doları sakladım. We had lunch at Chuck's Bar and Grill on Park Street. Öğle yemeğini Park Caddesi'ndeki Chuck's Bar and Grill'de yedik. You can park on either side of the street. Caddenin her iki tarafına da park edebilirsiniz. This is a public street, not a racetrack. Burası halka açık bir cadde, yarış pisti değil. We saw him walk across the street. Onun caddeyi geçtiğini gördük. A car is in the street. Caddede bir araba var. Tom is still living on Park Street. Tom hala Park Caddesi'nde yaşıyor. Tom lives in a small house on Park Street. Tom, Park Caddesi'nde küçük bir evde yaşıyor. The father took the boy by the hand and helped him across the street. Baba çocuğun elinden tuttu ve caddenin karşısına geçmesine yardım etti. My uncle has a store along the street. Amcamın cadde üzerinde bir dükkanı var. Tom and his friends walked down the street, singing a song. Tom ve arkadaşları şarkı söyleyerek caddede yürüdüler. There is a broad street near my house. Evime yakın geniş bir cadde var. Tom didn't know Mary had a house on Park Street. Tom, Mary'nin Park Caddesi'nde bir evi olduğunu bilmiyordu. There was a horrible accident on Park Street yesterday afternoon. Dün öğleden sonra Park Caddesi'nde korkunç bir kaza oldu. When is the next bus to Park Street? Park Caddesi'ne bir sonraki otobüs ne zaman? Tom used to work in an office on Park Street. Tom Park Caddesi'nde bir ofiste çalışırdı. Tom used to have a big house on Park Street. Tom'un eskiden Park Caddesi'nde büyük bir evi vardı. The clinic is at 1439 Park Street. Klinik 1439 Park Caddesi'nde. Avoid crossing this street when it is raining. Yağmur yağarken bu caddeyi geçmekten kaçının. He lives across the street from us. Caddenin karşı tarafında karşımızda yaşar. Three people were stabbed on Park Street last night. Dün gece üç kişi Park Caddesi üzerinde bıçaklandı. Tom owns a restaurant on Park Street. Tom'un Park Caddesi'nde bir lokantası var. Tom is thinking about buying that old restaurant on Park Street. Tom, Park Caddesindeki o eski restoranı satın almayı düşünüyor. Tom has a bar on Park Street. Tom'un Park Caddesi'nde bir barı var. The street which leads to the hotel is narrow. Otele çıkan cadde dardır. I also have a house on Park Street. Benim de Park Caddesinde bir evim var. Let's go along this street. Bu cadde boyunca gidelim. The shop is on the corner of the street. Dükkan caddenin köşesinde. Tom lived on Park Street for many years. Tom uzun yıllar Park Caddesi'nde yaşadı. You'll find our house at the end of the next street. Evimizi bir sonraki caddenin sonunda bulacaksın. Look at the man crossing the street. Caddeyi geçen adama bak. What's the name of this street? Bu caddenin adı nedir? They got the key to the street. Caddenin anahtarını almışlar. Tom is hiding in an abandoned building on Park Street. Tom Park caddesinde terk edilmiş bir binada saklanıyor. This city has narrow streets. Bu şehrin caddeleri dar. Tom told me he lived on Park Street. Tom bana Park Caddesi'nde yaşadığını söyledi. It'll save time if we avoid Park Street. Park Caddesi'nden uzak durursak bu bize zaman kazandırır. The streets of Hokkaido are very wide. Hokkaido'nun caddeleri çok geniştir. Mothers should keep their children from playing in the streets. Anneler çocuklarını caddelerde oynamaktan korumalı. At the end of this street is a library. Bu caddenin sonunda bir kütüphane var. Cherry trees are planted along the street. Cadde boyunca kiraz ağaçları dikilmiş. I crossed the street even though the light was still red. Işık hâlâ kırmızı olmasına rağmen caddeyi geçtim. Have you ever been to that Japanese restaurant on Park Street? Park Caddesi'ndeki Japon restoranına hiç gittin mi? I suggest that we go to that new Chinese restaurant on Park Street. Park Caddesi'ndeki yeni Çin restoranına gitmemizi öneriyorum. There's a lot of traffic on that street. O caddede çok fazla trafik var. Tom saw Mary walking down the street. Tom, Mary'yi caddede yürürken gördü. There's a lot of traffic on that street. O caddede çok trafik var. The road roller is levelling the street. Yol silindiri caddeyi düzleştiriyor. That tall building across the street is where Tom works. Caddenin karşısındaki o yüksek bina Tom'un çalıştığı yerdir. Tom has a bookstore on Park Street. Tom'un Park Caddesi'nde bir kitapçı dükkanı var. I'm still living on Park Street. Hâlâ Park Caddesi'nde yaşıyorum. A brass band is marching along the street. Bir bando takımı cadde boyunca yürüyor. The new restaurant on Park Street isn't very good. Park Caddesi'ndeki yeni restoran pek iyi değil. Walking along this street, I often see a friend of mine. Bu caddede yürürken,çoğu zaman arkadaşlarımdan birini görürüm. The dog walked across the street. Köpek, caddenin karşısına yürüdü. Tom used to work in an office on Park Street. Tom eskiden Park Caddesi'nde bir ofiste çalışırdı. They cleared the street of snow. Onlar caddeyi kardan temizlediler. The street is too narrow for lorries. Bu cadde kamyonlar için çok dar. I can't stand the noise from the street. Caddeden gelen gürültüye katlanamıyorum. It's a good rule to look both ways before you cross the street anywhere. Herhangi bir yerde, caddeyi geçmeden önce iki yöne bakmak iyi bir kuraldır. Tom and I bought that house on Park Street. Tom ve ben Park Caddesindeki o evi satın aldık. What street do you live on? Hangi caddede yaşıyorsun? I saw Tom go into the store across the street. Tom'un caddenin karşısındaki mağazaya gidişini gördüm. Dan didn't even wonder why Linda crossed the street. Dan, Linda'nın caddeyi neden geçtiğini bile merak etmedi. Across the street there's a white house. Caddenin karşısında beyaz bir ev var. Be careful not to drive the wrong way on a one-way street. Tek yönlü bir caddede ters yönde sürmemeye dikkat edin. What is the name of this street? Bu caddenin adı nedir? We live in the block of flats just there on the other side of the street. Caddenin diğer tarafındaki apartman dairelerinde yaşıyoruz. The car is on the street. Araba caddedir. We'd save time if we drove down Park Street. Park Caddesi'nden gidersek zaman kazanırız. A large crowd had gathered on the street. Büyük bir kalabalık caddede toplanmıştı. I saw a young boy crossing the street by himself. Caddeyi tek başına geçen küçük bir erkek çocuğu gördüm. This street goes through the whole city. Bu cadde tüm şehri boydan boya geçiyor. Tom is planning on renting a house on Park Street. Tom, Park Caddesi'nde bir ev kiralamayı planlıyor. Tom is parked across the street. Tom caddenin karşısına park etmiş. The church is just across the street. Kilise caddenin hemen karşısında. It is very dangerous to cross this street. Bu caddeden karşıya geçmek çok tehlikelidir. That happened on Park Street. Olay Park Caddesi'nde oldu. He called to her across the street. Caddenin karşı tarafından ona seslendi. Tom crossed the street. Tom caddenin karşısına geçti. I think I might buy that house on Park Street that's for sale. Sanırım Park Caddesi'ndeki satılık evi satın alabilirim. That is the Charles street. Bu Charles Caddesi. I have a house on Park Street. Park Caddesi'nde bir evim var. Tom still lives on Park Street. Tom hala Park Caddesi'nde yaşıyor. I can see some people walking across the street. Caddenin karşısında yürüyen bazı insanlar görüyorum. Tom stayed at one of the hotels on Park Street. Tom, Park Caddesi üzerinde otellerden birinde kaldı. It's in front of a restaurant on 42nd street. 42'nci caddede bir restoranın önünde. Tom got run over while crossing the street. Tom caddeyi geçerken bir araç ile çiğnendi. The two streets run parallel to one another. İki cadde birbirine paralel çalışır. The streets are brightly lit. Caddeler parlak bir biçimde aydınlatılmış. Tom is thinking about buying that old restaurant on Park Street. Tom, Park Caddesi'ndeki o eski restoranı satın almayı düşünüyor. There are stores along the street. Cadde boyunca mağazalar var. Do you still live on Park Street? Hâlâ Park Caddesi'nde mi yaşıyorsun? I helped an old hunchback cross the street. Yaşlı bir kamburun caddeyi geçmesine yardım ettim. My little sister took my hand when we crossed the street. Küçük kız kardeşim caddeyi geçerken elimi tuttu. Tom pointed at the restaurant across the street. Tom caddenin karşısındaki restoranı gösterdi. In which street? Hangi caddede? The street was deserted after ten. Saat ondan sonra cadde ıssızdı. When you cross a busy street, pay attention. İşlek bir caddede karşıdan karşıya geçerken dikkat et. The trees are planted along the street. Ağaçlar cadde boyunca ekilir. On what street? Hangi cadde üzerinde? Tom owns a home on Park Street. Tom park caddesinde bir ev sahibi. He picked up cans in the street. O, caddedeki teneke kutuları topladı. We saw him walking across the street. Onu caddeyi geçerken gördüm. Tom works in a flower shop on Park Street. Tom, Park Caddesi'nde bir çiçekçi dükkanında çalışıyor. There's a barbershop across the street. Caddenin karşısında bir berber dükkanı var. He walked down the street whistling cheerfully. Neşeyle ıslık çalarak caddede yürüdü. He was walking slowly down the street. O, caddeden aşağıya yavaşça yürüyordu. I'm now living on Park Street. Şimdi Park Caddesi'nde yaşıyorum. I was driving down Park Street when I saw Tom and Mary walking together. Park Caddesi'nde araba kullanırken Tom ve Mary'yi birlikte yürürken gördüm. Tom took me to my favorite restaurant on Park Street. Tom beni Park Caddesi'ndeki favori restoranıma götürdü. Tom went across the street. Tom caddenin karşısına geçti. We cleared the street of snow yesterday. Dün caddedeki karı temizledik. I didn't see anyone on the street. Caddede birini görmedim. I thought you lived on Park Street. Park Caddesi'nde oturduğunu sanıyordum. The boy likes walking along the street. Çocuk cadde boyunca yürümeyi seviyor. The streets were empty and the people were gone. Caddeler boştu ve insanlar gitmişti. There are large houses along the street. Cadde boyunca büyük evler var. Tom thought Mary lived on Park Street. Tom, Mary'nin Park Caddesi'nde yaşadığını düşündü. My suggestion is for more trees to be planted along the streets. Benim önerim caddelere daha fazla ağaç dikilmesi. I saw Tom go into the store across the street. Tom'u caddenin karşısındaki dükkana girerken gördüm. I was driving down Park Street when I saw Tom and Mary walking together. Tom ve Mary'yi birlikte yürürken gördüğümde Park caddesinde araba kullanıyordum. Trees are planted along the street. Cadde boyunca ağaçlar ekili. Tom suggested that we go to that new Chinese restaurant on Park Street. Tom Park Caddesindeki yeni bir Çin restorana gitmemizi önerdi. I'm now working on Park Street. Şu anda Park Caddesi'nde çalışıyorum. Yonge street is a famous street in Toronto. Yonge Caddesi Toronto'da ünlü bir caddedir. I met Mr Smith on the street by accident. Rastlantı sonucu caddede Bay Smith'le karşılaştım. The street was full of advertisements. Cadde reklamlarla doluydu. Is Tom still living on Park Street? Tom hala Park Caddesi'nde mi yaşıyor? Show More (717)
2	street	sokak	n.
	This report proves once again that Eurofederalism is divorced from the reality of the man in the street. Bu rapor bir kez daha Avrupa federalizminin sokaktaki adamın gerçekliğinden kopuk olduğunu kanıtlıyor. Unfortunately, the Palko clothing factory closed recently, turning hundreds of workers out into the street. Ne yazık ki Palko giyim fabrikası geçtiğimiz günlerde kapanarak yüzlerce işçinin sokağa dökülmesine neden oldu. The man in the street in Vienna would say that there is something missing from our information policy. Viyana'da sokaktaki adam bilgi politikamızda bir şeylerin eksik olduğunu söyleyecektir. What a contrast with Seattle in 1999, when debates on content were overshadowed by clashes on the street. İçerik tartışmalarının sokaktaki çatışmaların gölgesinde kaldığı 1999'daki Seattle ile ne kadar da tezat. The man in the street in the countries of Latin America is the one who will pay. Latin Amerika ülkelerinde sokaktaki adam bunun bedelini ödeyecek olan kişidir. This report proves once again that Eurofederalism is divorced from the reality of the man in the street. Bu rapor bir kez daha Eurofederalizmin sokaktaki adamın gerçekliğinden kopuk olduğunu kanıtlıyor. In July, Vice-President Haji Qadir was killed openly in the street. Temmuz ayında Başkan Yardımcısı Haji Qadir sokak ortasında alenen öldürüldü. It is not just a question of a casual street brawl but orchestrated violence and intimidation over a sustained period. Bu sadece sıradan bir sokak kavgası meselesi değil, uzun bir süre boyunca planlanmış şiddet ve gözdağı meselesidir. But at the same time, it was tragic to have to witness the extent of the street violence. Ama aynı zamanda sokak şiddetinin boyutlarına tanıklık etmek zorunda kalmak da trajikti. My friend knows this nice motel off the street. Sokağın ilerisinde arkadaşımın bildiği şirin bir motel var. My friend knows this nice motel off the street. Arkadaşım sokağın sonunda şirin bir motel biliyor. Each street in the grid was designated for a specific trade. Her bir sokağı ayrı bir ticaret sahası için tahsis edilmiş. I can't stand the noise from the street. Sokaktan gelen gürültüye dayanamıyorum. There's a hotel across the street. Sokağın karşısında bir otel var. Tom's mother is a nurse at the hospital that's across the street from where Mary lives. Tom'un annesi Mary'nin yaşadığı sokağın karşısındaki hastanede hemşire. The bakery is on Pino Street. Fırın Pino Sokağı'nda. On the other side of the street, there are no houses yet. Sokağın diğer tarafında henüz ev yok. Many kinds of people live on our street. Sokağımızda birçok çeşit insan yaşıyor. What is that across the street? Sokağın karşısındaki de ne? On this street there is a cat for every person. Bu sokakta her insan için bir kedi var. He picked up cans in the street. Sokaktan teneke kutu topladı. They have made friends with their new neighbors across the street. Sokağın karşısındaki yeni komşularıyla arkadaş oldular. On this street there is a cat for each person. Bu sokakta adam başına bir kedi düşüyor. The street was teeming with people. Sokak insanlarla doluydu. There is a post office at the end of the street. Sokağın sonunda bir postane var. You mustn't throw litter in the street. Sokağa çöp atmamalısınız. Roadworks were blocking the way into the street. Yol çalışmaları sokağa giden yolu kapatıyordu. My grandfather's house was on that street. Büyükbabamın evi o sokaktaydı. On what street? Hangi sokakta? When Tom was a kid, he became obsessed with the girl who lived across the street from him. Tom çocukken, sokağın karşısında yaşayan kıza kafayı takmıştı. He lives across the street. Sokağın karşısında oturuyor. That street was very noisy. O sokak çok gürültülüydü. Near the street Anthony drank water-chestnut juice from a bottle. Sokağın yanında Anthony bir şişeden su-kestane suyu içti. I parked on the left side of the street just in front of the school. Sokağın sol tarafına, okulun hemen önüne park ettim. Many kinds of people live on our street. Sokağımızda birçok türde insan yaşar. That street was very noisy. Şu sokak çok gürültülüydü. Tom walked down the street without looking either left or right. Tom sokakta yürürken ne sağa ne de sola baktı. We live in the block of flats just there on the other side of the street. Sokağın diğer tarafındaki bloklarda oturuyoruz. The street is empty again. Sokak yine boş. On this street there is a cat for each person. Bu sokakta her insan için bir kedi var. They have left the car on that street. Arabayı o sokakta bırakmışlar. When Tom was a kid, he became obsessed with the girl who lived across the street from him. Tom çocukken, sokağın karşısında oturan kıza kafayı takmıştı. How many houses are there on your street? Sokağınızda kaç tane ev var? Do you still live on Park Street? Hâlâ Park Sokağı'nda mı oturuyorsun? The street which leads to the hotel is narrow. Otele çıkan sokak dar. There are some old houses in this street. Bu sokakta bazı eski evler var. The car is in the street. Araba sokaktadır. Rod lives across the street from John. Rod John'un oturduğu sokağın karşısında oturuyor. Dan doesn't like street bullies like you. Dan senin gibi sokak zorbalarını sevmiyor. You can't park on this street. Bu sokağa park edemezsin. Tom lives on the same street as Mary. Tom, Mary ile aynı sokakta oturuyor. The man chased the robber into the street. Adam soyguncuyu sokağa kadar kovaladı. This street is dark. Bu sokak karanlıktır. Do you live on this street, too? Sen de bu sokakta mı oturuyorsun? You can't miss our house if you follow this street. Bu sokağı takip ederseniz evimizi kaçırmazsınız. The street is damaged. Sokak hasar görmüş. They have left the car on that street. Onlar arabayı sokakta bıraktı. You mustn't throw litter in the street. Sokağa çöp atmamalısın. That street was very noisy during the day. O sokak gün boyunca çok gürültülüydü. On which street should I start? Hangi sokaktan başlamalıyım? The street was empty of people and traffic. Sokakta insan ve trafik yoktu. Tom was running down the street drunk and naked. Tom sokakta sarhoş ve çıplak koşuyordu. I parked on the street in front of your house. Evinizin önündeki sokağa park ettim. Do you live on this street, too? Sen de mi bu sokakta yaşıyorsun? The pharmacy is on Fresno Street. Eczane, Fresno Sokağı'nda. The street has been closed. Sokak kapatıldı. Nancy greeted me with a nod from across the street. Nancy, beni sokağın karşısından başıyla selamladı. That is the Charles street. O, Charles sokağı. No, we don't live on Albert street anymore. Hayır, artık Albert sokağında yaşamıyoruz. Walking down the street, I ran into an old friend. Sokakta yürürken eski bir arkadaşıma rastladım. Tom bought a small house on a quiet street. Tom sessiz bir sokakta küçük bir ev satın aldı. The police were patrolling the street. Polis sokakta devriye geziyordu. Is there a department store on this street? Bu sokakta bir mağaza var mı? Excuse me, could you tell me where I can find this street? Affedersiniz, bu sokağı nerede bulabileceğimi söyleyebilir misiniz? Tom is hiding in an abandoned building on Park Street. Tom, Park Sokağı'nda terk edilmiş bir binada saklanıyor. Tom lives across the street from us. Tom sokağımızın karşısında oturuyor. What's the name of this street? Bu sokağın adı ne? The street was deserted after ten. Sokak saat ondan sonra terk edilmişti. She called to him across the street. Sokağın karşısından ona seslendi. She came across the street. Sokağın karşısına geldi. I'm parked across the street. Sokağın karşısına park ettim. The street lights went on. Sokak ışıkları yandı. Tom and Mary live on the same street. Tom ve Mary aynı sokakta yaşıyorlar. When Tom was a kid, he became obsessed with the girl who lived across the street from him. Tom çocukken, sokağın karşı tarafında yaşayan kıza kafayı takmıştı. They got the key to the street. Sokağın anahtarını aldılar. Turn right at the end of that street. Şu sokağın sonundan sağa dön. Tom called to her across the street. Tom sokağın karşısından ona seslendi. He was walking slowly down the street. Sokakta yavaşça yürüyordu. My house is a little way from the street. Evim sokaktan biraz uzakta. What is your favourite street food? En sevdiğin sokak yemeği ne? Have you ever peed on the street? Hiç sokağa işediniz mi? It was almost impossible to get around on that street. O sokakta dolaşmak neredeyse imkansızdı. Tom didn't want to park his new car on the street. Tom yeni arabasını sokağa park etmek istemedi. She lives across the street. Sokağın karşısında oturuyor. The new bank is on Baker Street. Yeni banka Baker Sokağı'nda. At the end of this street is a library. Bu sokağın sonunda bir kütüphane var. Go up the street. Sokağa çıkın. They live on a cobblestone street. Arnavut kaldırımlı bir sokakta yaşıyorlar. You have no right to stop at this street. Bu sokakta durmaya hakkınız yok. What's this street called? Bu sokağın adı ne? Tom was walking down the street. Tom sokakta yürüyordu. Tom is walking down the street slowly. Tom sokakta yavaşça yürüyor. The street was teeming with people. Sokak insan kaynıyordu. The street is empty. Sokak boş. What street is this? Bu hangi sokak? In which street? Hangi sokakta? We rushed out onto the street. Sokağa fırladık. There was a storm, and snow began whirling through the street. Bir fırtına vardı ve kar sokakta dönmeye başladı. You're not allowed to park on this side of the street. Sokağın bu tarafında park etmenize izin verilmiyor. The church is on the other side of the street. Kilise sokağın diğer tarafında. I can't stand all that noise in the street. Sokaktaki o gürültüye dayanamıyorum. That street is very noisy. O sokak çok gürültülü. Every house on our street was blue except ours. Bizim sokaktaki her ev maviydi, bizimki hariç. We have to cross the street. Sokağı geçmek zorundayız. The noise from the street affected our work. Sokaktan gelen ses çalışmamızı etkiledi. There's a bookstore across the street from my house. Evimin karşısındaki sokakta bir kitapçı var. We live on this long street. Biz bu uzun sokakta yaşıyoruz. Tom was involved in a street brawl. Tom bir sokak kavgasına bulaştı. Tom lives across the street from us. Tom sokağın karşısında oturuyor. He lives across the street from us. Sokağımızın karşısında oturuyor. There's a grocery store on this street. Bu sokakta bir bakkal var. There are cherry trees on both sides of the street. Sokağın iki tarafında da kiraz ağaçları var. What is your favourite street food? En sevdiğiniz sokak yemeği nedir? What street is this? Bu ne sokağı? My room looks out on the street. Benim odam sokağa bakıyor. There's a mailbox somewhere along this street. Bu sokakta bir yerde bir posta kutusu var. The street outside Tom's apartment building was quiet. Tom'un apartmanının dışındaki sokak sessizdi. Our hotel is on the next street. Otelimiz bir sonraki sokakta. Tom says we can park on either side of the street. Tom sokağın her iki tarafına da park edebileceğimizi söylüyor. Tom lives across the street. Tom sokağın karşısında oturuyor. I don't know where that street leads. O sokağın nereye çıktığını bilmiyorum. Can you draw me a map of your street? Bana sokağınızın bir haritasını çizebilir misin? They lived in a very small house at the end of a long, gray street. Uzun, gri bir sokağın sonundaki çok küçük bir evde yaşıyorlardı. Go along this street and turn right at the bank. Bu sokaktan düz git ve bankadan sağa dön. The street is wet. Sokak ıslak. Walking along the street, I met an old friend of mine. Sokakta yürürken, eski bir arkadaşımla karşılaştım. The lights are on in every house on this street, except for Tom's. Tom'unki hariç bu sokaktaki her evin ışıkları yanıyor. Tom walked quickly down the street. Tom sokakta hızlıca yürüdü. What is the name of this street? Bu sokağın adı ne? While walking down the street, I saw two white cats pissing near a car tire. Sokakta yürürken, bir araba lastiğinin yanına işeyen iki beyaz kedi gördüm. All the houses on my street lost power this morning due to the storm. Bu sabah fırtına yüzünden sokağımdaki tüm evlerin elektriği kesildi. She came crossing the street. O, sokaktan geçerek geldi. She helped the old man across the street. Sokağın karşısındaki yaşlı adama yardım etti. He called to her across the street. Sokağın karşısından onu çağırdı. The street behind my house is too narrow for delivery trucks. Evimin arkasındaki sokak teslimat kamyonları için çok dar. What's the name of this street, please? Bu sokağın adı nedir, acaba? Tom's house is just down the street. Tom'un evi sokağın hemen aşağısında. He didn't want to park his new car on the street. O, yeni arabasını sokağa park etmek istemedi. Tom's house is just down the street from here. Tom'un evi buradan bir sokak ötede. Yonge street is a famous street in Toronto. Yonge sokak Toronto'da ünlü bir sokaktır. A crowd gathered on this street. Bu sokakta bir kalabalık toplandı. The street leading to the hotel is narrow. Otele giden sokak dar. Walking along the street, I met Mr Smith. Sokakta yürürken Bay Smith'e rastladım. Tom is walking down the street slowly. Tom sokakta yavaş yavaş yürüyor. Dan's dog was sniffing a dead rat in the street. Dan'ın köpeği sokaktaki ölü bir fareyi kokluyordu. Are you still living on Park Street? Hâlâ Park Sokağı'nda mı oturuyorsun? We live on this long street. Bu uzun sokakta yaşıyoruz. This is a quiet street. Burası sakin bir sokak. Tom saw Mary walking down the street. Tom, Mary'nin sokakta yürüdüğünü gördü. He called to her across the street. Sokağın karşısından ona seslendi. Tom is still living on Park Street. Tom hala Park Sokağı'nda yaşıyor. Tom walked down the street carrying a black gym bag. Tom siyah bir spor çantası taşıyarak sokaktan aşağıya doğru yürüyordu. Tom walked down the street toward the church. Tom sokaktan kiliseye doğru yürüdü. This street used to have another name. Bu sokağın eskiden başka bir adı vardı. The street was blocked by a huge truck. Sokak büyük bir kamyon tarafından tıkanmıştı. The street was dark. Sokak karanlıktı. Tom walked down the street in silence. Tom sokakta sessizce yürüdü. Tom's house is on the other side of the street. Tom'un evi sokağın diğer tarafında. The boy lost his ear in a street fight. Çocuk bir sokak kavgasında kulağını kaybetti. Tom lives just down the street from Mary. Tom, Mary'nin hemen alt sokağında oturuyor. You must not park the car in this street. Arabanızı bu sokağa park etmemelisiniz. I like to put on my rain boots and stomp in the puddles in the street. Yağmur çizmelerimi giyip sokaktaki su birikintilerinde tepinmeyi seviyorum. What is your favourite street food? En sevdiğin sokak yemeği nedir? The children were playing in the middle of the street. Çocuklar sokağın ortasında oynuyorlardı. Tom chased Mary down the street. Tom, Mary'yi sokakta kovaladı. The Government has collapsed, but the street fightings continue. Hükümet çöktü ama sokak çatışmaları devam ediyor. You have to enter your house number, suburb, post code and street seperately. Ev numaranı, mahalleni, posta kodunu ve sokağını ayrı ayrı yazmak zorundasın. They've finally paved our street. Sonunda sokağımızı asfaltladılar. Follow me and I will show you the street that you are looking for. Beni takip edin, size aradığınız sokağı göstereyim. Tom walked down the street. Tom sokakta yürüdü. Sami lived in a house on Bakir Street. Sami, Bakir Sokak'ta bir evde yaşıyordu. The street in front of our house is empty. Evimizin önündeki sokak boş. The street was full of advertisements. Sokak reklamlarla doluydu. He didn't want to park his new car on the street. Yeni arabasını sokağa park etmek istemedi. This is a narrow street. Bu dar bir sokak. Go down this street three blocks. Bu sokakta üç blok aşağı gidin. My grandfather's house was on that street. Büyük babamın evi o sokakta idi. The street is slippery. Sokak kaygan. This is a one-way street. Bu tek yönlü bir sokak. The bus stop is at the corner of this street. Otobüs durağı bu sokağın köşesinde. Does Tom also live on this street? Tom da bu sokakta mı oturuyor? Pardon me, how do I get to Downing Street from here? Affedersiniz, Downing sokağına buradan nasıl ulaşırım? At night, this street is very peaceful. Geceleyin bu sokak çok sakindir. We are going to every bar on this street. Bu sokaktaki her bara gidiyoruz. I live at 517, das Torres Street, Madrid, Spain. 517, das Torres Sokağı, Madrid, İspanya'da yaşıyorum. The street which leads to the hotel is narrow. Otele giden sokak dar. When Tom was walking down the street at night, a man he didn't know threatened him with a knife and robbed him of his cash. Tom gece sokakta yürürken tanımadığı bir adam onu bıçakla tehdit etti ve parasını gasp etti. This horse has visited our street as well. Bu at bizim sokağı da ziyaret etti. This horse has visited our street as well. Bu at da bizim sokağı ziyaret etti. It's across the street. Sokağın karşısında. Tom parked across the street. Tom sokağın karşısına park etti. We asked these questions to people on the street. Bu soruları sokaktaki insanlara sorduk. Which street did you follow? Hangi sokağı takip ettin? Does Tom also live on this street? Tom da bu sokakta mı yaşıyor? Fadil dedicated himself to street kids. Fadıl kendini sokak çocuklarına adadı. Didn't you know that Tom had a house on Park Street? Tom'un Park Sokağı'nda evi olduğunu bilmiyor muydun? At night, this street is very peaceful. Geceleri bu sokak çok huzurludur. You're not allowed to park on this side of the street. Sokağın bu tarafına park edemezsiniz. Tom skateboarded down the street. Tom sokakta kaykay yaptı. Tom drew the curtains so he couldn't be seen from the street. Tom perdeleri çekti, böylece sokaktan görünmeyecekti. Don't you just hate it when street people ask you for money only to buy cigarettes? Sokaktaki insanların sizden sadece sigara almak için para istemesinden nefret etmiyor musunuz? He began to mimic the speech and gait of persons in the street. Sokaktaki insanların konuşmalarını ve yürüyüşlerini taklit etmeye başladı. Tom lives in the yellow house across the street. Tom sokağın karşısındaki sarı evde yaşıyor. The street leading to the hotel is narrow. Otele çıkan sokak dar. The man looked at Tom, then vanished through the stage door out into the dark London street. Adam Tom'a baktı, sonra sahne kapısından karanlık Londra sokağına doğru gözden kayboldu. I saw Tom running down the street. Tom'u sokakta koşarken gördüm. People were removing the snow on the street. İnsanlar sokaktaki karı temizliyordu. A gentleman would not spit on the street. Bir centilmen sokağa tükürmez. Tom and Mary walked down the street holding hands. Tom ve Mary el ele tutuşarak sokakta yürüdü. They live on a cobblestone street. Arnavut kaldırımlı bir sokakta oturuyorlar. He began to mimic the speech and gait of persons in the street. O, sokaktaki kişilerin konuşma ve yürüyüşünü taklit etmeye başladı. There are some old houses on this street. Bu sokakta bazı eski evler var. Fadil dedicated himself to street kids. Fadıl kendini sokak çocuklarına adamıştı. There are three beauty salons on this street. Bu sokakta üç tane güzellik salonu vardır. Let's go down the street. Sokağa inelim. I live across the street. Sokağın karşısında yaşıyorum. The street is deserted. Sokak ıssız. Tom ran down the street naked. Tom sokakta çıplak koştu. I can't stand all that noise in the street. Ben sokaktaki tüm bu gürültüye dayanamam. Tom was wounded in a street fight. Tom bir sokak kavgasında yaralandı. I live across the street from Tom. Tom'un evinin karşı sokağında oturuyorum. They were walking along the street arm in arm. Sokak boyunca kol kola yürüyorlardı. Which street should we start with? Hangi sokaktan başlamalıyız? Snow began whirling through the street. Kar sokakta dönmeye başladı. While walking down a street, he ran into an old friend of his. Bir sokakta yürürken eski bir arkadaşına rastladı. I spent hours walking up and down on this street. Bu sokakta bir aşağı bir yukarı yürüyerek saatler geçirdim. What street do you live on? Hangi sokakta oturuyorsun? The people tried to clear the street of snow. İnsanlar sokağı kardan temizlemeye uğraştı. Feeling the house shake, I ran out into the street. Evin sallandığını hissedince sokağa koştum. What is the next street after this? Bundan sonraki sokak ne olacak? Tom lives on the same street as Mary does. Tom, Mary ile aynı sokakta oturuyor. Tom ran out into the street. Tom sokağa koştu. Let's go along this street. Bu sokak boyunca gidelim. The German Shepherd was limping down the street. Alman Çoban Köpeği sokakta topallayarak yürüyordu. Our teacher lives at the extreme end of the street. Öğretmenimiz sokağın sonunda yaşıyor. I like to put on my rain boots and stomp in the puddles in the street. Yağmur çizmelerimi giymeyi ve sokaktaki su birikintilerinde tepinmeyiı severim. Jim slipped on the icy street and hurt himself. Jim buzlu sokakta kaydı ve kendini yaraladı. I saw the teacher walk across the street. Öğretmenin sokağın karşısına yürüyerek geçtiğini gördüm. Tom was involved in a street brawl. Tom bir sokak kavgasına karıştı. The street is very narrow. Sokak çok dar. Turn right on the next street. Bir sonraki sokaktan sağa dönün. He says we can park on either side of the street. Sokağın her iki tarafına da park edebileceğimizi söylüyor. Have you ever parked your car on this street? Hiç arabanızı bu sokağa park ettiniz mi? The bicycle is in the street. Bisiklet sokaktadır. There are large houses along the street. Sokak boyunca büyük evler var. Everyone on our street knows Tom. Sokağımızdaki herkes Tom'u tanıyor. Tom followed his parents down the street. Tom anne ve babasını sokakta takip etti. While he was walking down the street, he fell. Sokakta yürürken düştü. Tom waited in his car across the street from the bank. Tom bankanın karşısındaki sokakta arabasında bekledi. A fresh layer of snow covered the street. Taze bir kar tabakası sokağı kapladı. I was walking down the street when suddenly someone tapped me on the shoulder. Biri omzuma aniden dokunduğunda sokakta aşağıya doğru yürüyordum. Tom ran down the street, half naked. Tom yarı çıplak sokakta koştu. The street fight was interrupted with a hail of gunfire. Sokak kavgası silah sesleriyle kesildi. His office is on the other side of the street. Ofisi sokağın diğer tarafında. The police are watching us from across the street. Polis sokağın karşısından bizi izliyor. They live in a white house with a brick facade on the left at the end of the street. Sokağın sonunda solda tuğla cepheli beyaz bir evde yaşıyorlar. The street protests have been going on for three weeks already. Sokak protestoları üç haftadır devam ediyor. She called to him across the street. Sokağın karşısından onu çağırdı. There is an old house on this street. Bu sokakta eski bir ev var. Roadworks were blocking the way into the street. Yol çalışmaları sokağa giriş yolunu kapatıyordu. He cleared the street of chestnuts. Sokaktaki kestaneleri temizledi. My house is a little way from the street. Evim sokaktan birazcık uzak. I peed on the street. Sokağa işedim. The street protests have been going on for three weeks already. Sokak gösterileri zaten üç haftadır devam ediyor. I live on a quiet street. Sessiz bir sokakta oturuyorum. I had to leave the car in the middle of the street. Aracı sokağın ortasında bırakmak zorunda kaldım. She lives just down the street. Sokağın hemen aşağısında oturuyor. I passed over the dark street. Ben, karanlık bir sokaktan geçtim. Tom lives on the same street as me. Tom benimle aynı sokakta oturuyor. The people tried to clear the street of snow. İnsanlar sokaktaki karları temizlemeye çalıştı. Tom looked out the window at the street. Tom pencereden sokağa baktı. The street in front of my house is pretty narrow. Evimin önündeki sokak oldukça dar. Everyone on our street knows Tom. Bizim sokaktaki herkes Tom'u tanır. This street is dark. Bu sokak karanlık. Tom looked through the window at the street. Tom pencereden sokağa baktı. At the square, a crowd surrounded and listened to the street singers. Meydanda bir kalabalık etrafı sarmış ve sokak şarkıcılarını dinliyordu. Tom bought a small house on a quiet street. Tom sessiz bir sokakta küçük bir ev aldı. The street is damaged. Sokak hasarlı. His house is on the opposite side of the street. Evi sokağın karşı tarafında. It was totally quiet in the street. Sokak tamamen sessizdi. Tom walked along the street. Tom sokak boyunca yürüdü. Tom walked down the street carrying a black gym bag. Tom sokakta siyah bir spor çantası taşıyarak yürüyordu. We are going to every bar on this street. Bu sokaktaki her bara gideceğiz. This is a dead-end street. Burası çıkmaz bir sokak. Dan doesn't like street bullies like you. Dan senin gibi sokak kabadayılarını sevmez. How many houses are there on your street? Senin sokağında kaç tane ev var? You'll find our house at the end of the next street. Evimizi bir sonraki sokağın sonunda bulacaksın. Tom ran down the street. Tom sokaktan aşağı koştu. The shop is on the corner of the street. Dükkan sokağın köşesindedir. Fadil was crossing the street. Fadıl sokağın karşısına geçiyordu. The street was very empty. Sokak çok boştu. This is a narrow street. Burası dar bir sokak. They lived in a very small house at the end of a long, gray street. Onlar uzun gri bir sokağın sonunda çok küçük bir evde yaşıyordu. He cleared the street of chestnuts. Sokağı kestanelerden temizledi. An innocent biker was shot by an arrogant soldier on that street. Masum bir bisikletçi, kibirli bir asker tarafından o sokakta vuruldu. Tom dashed out into the street. Tom sokağa fırladı. The seeing-eye dog helps the blind man to cross the street. Rehber köpek, kör adamın sokağı geçmesine yardımcı olur. They cleared the street of snow. Sokaktaki karı temizlediler. They walked down the street singing a song. Sokakta şarkı söyleyerek yürüdüler. Tom lives across the street from us. Tom bizim sokağın karşı tarafında oturuyor. Can you draw me a map of your street? Bana sokağınızın bir haritasını çizebilir misiniz? This street was originally named Park Street. Bu sokağın orijinal adı Park Sokağı. An old woman limped along the street. Yaşlı bir kadın sokak boyunca topallayarak yürüyordu. Tom ran across the street. Tom sokaktan geçti. He told me about an old school behind a high wall in a dirty street. Bana kirli bir sokakta yüksek bir duvarın arkasındaki eski bir okuldan bahsetti. Does your best friend live in the same street as you? En iyi arkadaşın seninle aynı sokakta mı oturuyor? You must not park the car in this street. Arabayı bu sokağa park etmemelisin. The construction blocked the entrance to the street. İnşaat sokağın girişini kapattı. He picked up something white on the street. Sokaktan beyaz bir şey aldı. I was able to find the street, but I couldn't find her house. Sokağı bulabildim ama evini bulamadım. What is your favourite street food? En sevdiğin sokak yemeği hangisi? You have to enter your house number, suburb, post code and street seperately. Ev numaranızı, semtinizi, posta kodunuzu ve sokağınızı ayrı ayrı girmelisiniz. He says we can park on either side of the street. Sokağın iki tarafına da park edebileceğimizi söylüyor. I had to leave the car in the middle of the street. Arabayı sokağın ortasında bırakmam gerekti. Does Tom still live on Park Street? Tom hâlâ Park Sokağı'nda mı yaşıyor? Tom was knifed in a street fight. Tom bir sokak kavgasında bıçaklandı. We live in that apartment just over the street. Sokağın hemen üstündeki dairede yaşıyoruz. You live across the street, don't you? Sokağın karşısında oturuyorsun, değil mi? An innocent biker was shot by an arrogant soldier on that street. Masum bir motorcu o sokakta küstah bir asker tarafından vuruldu. There are some old houses on this street. Bu sokakta bazı eski evler vardır. Fadil lived on Sadiq street. Fadıl, Sadık Sokak'ta yaşıyordu. I passed over the dark street. Karanlık sokaktan geçtim. Does your best friend live in the same street as you? Senin en iyi arkadaşın seninle aynı sokakta mı yaşıyor? I live in the next street. Ben yan sokakta oturuyorum. My house is on the west side of the street. Evim sokağın batı tarafında. Yesterday, as I was walking along the street, I saw an accident. Dün, sokakta yürürken bir kaza gördüm. Show More (333)
3	street	yol	n.
	It must be clear that liberalisation must be a two-way street. Serbestleşmenin iki yönlü bir yol olması gerektiği açık olmalıdır. This is not a one-way street, it is a two-way street. Bu tek yönlü bir yol değil, iki yönlü bir yol. This is not a one-way street, it is a two-way street. Bu tek yönlü bir yol değil, iki yönlü bir yoldur. Free trade is not a one-way street, and more or less concealed protectionism should be a thing of the past. Serbest ticaret tek yönlü bir yol değildir ve az ya da çok gizli korumacılık geçmişte kalmalıdır. We have a directive which is essentially a two-way street. Esasen iki yönlü bir yol olan bir direktifimiz var. Relationship marketing is definitely a "two-way" street. İlişki pazarlaması kesinlikle "iki yönlü" bir yoldur. Relationship marketing is definitely a "two-way" street. İlişki pazarlaması kesinlikle "iki yönlü" bir yol. Relationship marketing is definitely a "two-way" street. İlişki pazarlaması kesinlikle "çift yönlü" bir yoldur. Tom asked someone he met on the street how to get to the station. Tom yolda karşılaştığı birine istasyona nasıl gideceğini sordu. They were walking along the street arm in arm. Kolkola yolda yürüyorlardı. Smombies have become a safety problem on the streets. Akıllı telefon zombileri yollarda güvenlik sorunu teşkil etmeye başladı. This isn't a one-way street. Bu tek yönlü bir yol değil. Walking along the street, I met an old friend. Yolda yürürken eski bir arkadaşa rastladım. Tom met his former schoolmate in the street and acted as if he hadn't known him. Tom yolda eski bir okul arkadaşına rastladı ama tanımamazlıktan geldi. I ran across my old teacher on the street. Yolda giderken eski öğretmenime rastladım. By chance, I met her in the street. Onunla tesadüfen yolda karşılaştım. Jim looked left and right before crossing the street. Jim yolu geçmeden önce sola ve sağa baktı. Smartphone zombies have become a safety issue on the streets. Akıllı telefon zombileri yollarda güvenlik sorunu teşkil etmeye başladı. This is a one-way street. Bu tek yönlü bir yol. While walking down a street, he ran into an old friend of his. Yolda yürürken eski bir arkadaşına denk geldi. There are cherry trees on both sides of the street. Yolun iki tarafında da kiraz ağaçları var. He was nearly hit by the car while crossing the street. Yoldan geçerken az kalsın araba çarpıyordu. Show More (19)