| 1 |
take up |
almak |
v. |
|
- Our fourth set of priorities concerns a matter which has already taken up a great deal of our time and energy.
- Dördüncü öncelikler dizimiz, halihazırda zamanımızın ve enerjimizin büyük bir kısmını alan bir konuyla ilgilidir.
- What is most fundamentally at issue is the protection of workers, a cause which we have taken up.
- En temelde söz konusu olan, işçilerin korunmasıdır ki biz de bu konuyu ele aldık.
- I am delighted that since then, others have taken up a similar theme.
- O zamandan bu yana başkalarının da benzer bir temayı ele almasından memnuniyet duyuyorum.
- I do not think I will take up the whole five minutes.
- Beş dakikanın tamamını alacağımı sanmıyorum.
- We have also taken up the issue of ICO membership with the United States.
- Amerika Birleşik Devletleri ile Uluslararası Kahve Örgütü üyeliği konusunu da ele aldık.
- We have also taken up the issue of ICO membership with the United States.
- Amerika Birleşik Devletleri ile ICO üyeliği konusunu da ele aldık.
- These are issues I will now be taking up with the federal authorities in Germany.
- Bu konuları şimdi Almanya'daki federal makamlarla ele alacağım.
- I shall not take up much of the House's time.
- Meclisin fazla vaktini almayacağım.
- You mention the crisis of democratic legitimacy, which other speakers have taken up.
- Diğer konuşmacıların da ele aldığı demokratik meşruiyet krizinden bahsediyorsunuz.
- With the Vienna Action Plan, Europe took up the issue of care and compensation for victims.
- Viyana Eylem Planı ile Avrupa, mağdurlar için bakım ve tazminat konusunu ele almıştır.
- Many people expected it to take up all our time.
- Birçok kişi bunun tüm zamanımızı alacağını düşünüyordu.
- Human rights seem to have been taking up quite a lot of time, and quite right too.
- İnsan hakları oldukça fazla zaman alıyor gibi görünüyor ve oldukça da haklı.
- This is the central idea which the rapporteur has taken up very well in his main report.
- Raportörün ana raporunda çok iyi bir şekilde ele aldığı temel fikir budur.
- The balance between the issues of trade, development and the environment has been taken up by a number of speakers.
- Ticaret, kalkınma ve çevre konuları arasındaki denge bir dizi konuşmacı tarafından ele alındı.
- The two proposals take up some of the commitments given in the White Paper on Food Safety.
- Bu iki öneri, Gıda Güvenliğine ilişkin Beyaz Kitap'ta yer alan bazı taahhütleri yerine getirmektedir.
- This is what our institution did in taking up this issue as of 3 October 2001.
- Kurumumuz 3 Ekim 2001 tarihinde bu konuyu ele alarak bunu yapmıştır.
- I apologise for taking up more time, but I did not receive an answer to my question.
- Daha fazla zaman aldığım için özür dilerim, ancak soruma bir cevap alamadım.
- In this way they will not be taking up the time of the authorities in attending to their request.
- Bu şekilde taleplerini yerine getirmek için yetkililerin zamanını almamış olacaklardır.
- I hope not to take up my five minutes, but I am not very good at controlling myself in this regard.
- Beş dakikamı almamayı umuyorum, ancak bu konuda kendimi kontrol etmekte pek iyi değilim.
- But appreciable administrative bottlenecks are also a reason why the Member States are unable to take up funding.
- Ancak kayda değer idari darboğazlar da Üye Devletlerin finansman alamamasının bir nedenidir.
- The Committee on Women's Rights and Equal Opportunities has taken up this issue on many occasions.
- Kadın Hakları ve Fırsat Eşitliği Komitesi bu konuyu birçok kez ele almıştır.
- We are saying yes or no to entire peoples taking up their rightful place in the Union.
- Tüm halkların Birlik içinde hak ettikleri yeri almalarına evet ya da hayır diyoruz.
- Naturally I will not take up any more of the time of the House than is absolutely necessary.
- Doğal olarak, Meclis'in zamanını gereğinden fazla almayacağım.
- The two proposals take up some of the commitments given in the White Paper on Food Safety.
- Bu iki teklif, Gıda Güvenliğine ilişkin Beyaz Kitap'ta yer alan bazı taahhütleri yerine getirmektedir.
- Therefore I especially welcome Parliament's initiative in taking up this issue now.
- Bu nedenle Parlamento'nun bu konuyu şimdi ele alma girişimini özellikle memnuniyetle karşılıyorum.
- I truly hope that, on the issue of cooperation in the area of economics, the environmental dimension will be taken up.
- Ekonomi alanında işbirliği konusunda çevre boyutunun da ele alınacağını ümit ediyorum.
- We would like to hope that these sums will be taken up.
- Bu meblağların ele alınacağını ümit etmek istiyoruz.
- We hope that will be taken up.
- Bunun ele alınacağını umuyoruz.
- I do not wish to take up any more of your time but I would like to say a word or two about the amendments.
- Daha fazla zamanınızı almak istemiyorum ancak değişiklikler hakkında bir iki kelime söylemek istiyorum.
- Parliament's resolution of May 2002 made a proposal which still has not been taken up.
- Parlamentonun Mayıs 2002 tarihli kararında halen ele alınmamış olan bir öneri yer almaktadır.
- With the Vienna Action Plan, Europe took up the issue of care and compensation for victims.
- Viyana Eylem Planı ile Avrupa, mağdurlar için bakım ve tazminat konusunu ele aldı.
- The balance between the issues of trade, development and the environment has been taken up by a number of speakers.
- Ticaret, kalkınma ve çevre konuları arasındaki denge bir dizi konuşmacı tarafından ele alınmıştır.
- The issue will be taken up again under the Swedish Presidency.
- Bu konu İsveç Dönem Başkanlığı sırasında tekrar ele alınacaktır.
- The problem never existed, it just took up an energetic space.
- Sorun asla var olmadı, sadece enerjisel bir alan kaplamıştı.
- The problem never existed, it just took up an energetic space.
- Sorun hiçbir zaman var olmadı, sadece enerjisel bir alan kapladı.
- The bus stopped to take up passengers.
- Otobüs yolcu almak için durdu.
- He apologized to them for taking up their time.
- Onların zamanını aldığı için onlardan özür diledi.
- I won't take up much of your time.
- Fazla vaktinizi almayacağım.
- I don't want to take up much of your time.
- Fazla vaktinizi almak istemiyorum.
- Anyway, I won't take up any more of your time.
- Her neyse, daha fazla zamanını almayacağım.
- I won't take up any more of your time.
- Daha fazla zamanınızı almayacağım.
- I am sorry to have taken up your valuable time.
- Değerli zamanınızı aldığım için üzgünüm.
- I am sorry to have taken up your valuable time.
- Değerli vaktinizi aldığım için özür dilerim.
- Anyway, I won't take up any more of your time.
- Neyse, daha fazla vaktinizi almayayım.
- He apologized to them for taking up their time.
- Zamanlarını aldığı için onlardan özür diledi.
- George took up the problem of racialism.
- George ırkçılık sorununu ele aldı.
- I don't want to take up too much of your time.
- Çok fazla zamanınızı almak istemiyorum.
- I have a lot of activities which take up my time.
- Zamanımı alan bir sürü aktivitem var.
- He's finished every task he's ever taken up.
- Şimdiye kadar aldığı her görevi bitirdi.
- Tom told me he wouldn't take up much of our time.
- Tom bana fazla zamanımızı almayacağını söyledi.
- I fear this work will take up most of my time.
- Bu işin zamanımın çoğunu alacağından korkuyorum.
Show More (48)
|
| 2 |
take up |
kaplamak |
v. |
|
- Small so it doesn't take up too much space.
- Küçük olduğundan fazla yer kaplamaz.
- Screw models are beautiful and take up less space than classic ones.
- Vidalı modeller güzel ve klasik olanlara göre daha az yer kaplıyor.
- Small so it doesn't take up too much space.
- Küçük olduğu için çok fazla yer kaplamıyor.
- These empty boxes take up too much space.
- Bu boş kutular çok fazla yer kaplıyor.
- The Cyrillic alphabet takes up more space than the Latin one.
- Kiril alfabesi, Latin alfabesinden daha fazla yer kaplıyor.
- The bed takes up a lot of room.
- Yatak çok yer kaplıyor.
- The sofa takes up too much room.
- Kanepe çok fazla yer kaplıyor.
- That sofa takes up too much room.
- O kanepe çok fazla yer kaplıyor.
- The political scandal took up the whole first page of the newspaper.
- Siyasi skandal gazetenin ilk sayfasının tamamını kapladı.
- This dresser takes up too much room.
- Bu şifonyer çok fazla yer kaplıyor.
- We bought a grand piano which took up half of our living room.
- Biz oturma odamızın yarısını kaplayan büyük bir piyano aldık.
- The bed takes up a lot of space.
- Yatak çok yer kaplıyor.
- I think this table takes up too much space.
- Bence bu masa çok fazla yer kaplıyor.
- The table takes up a lot of space in this room.
- Masa bu odada çok yer kaplıyor.
- This desk takes up too much room.
- Bu masa çok fazla yer kaplıyor.
- This table takes up too much space.
- Bu masa çok yer kaplıyor.
- We bought a grand piano which took up half of our living room.
- Oturma odamızın yarısını kaplayan bir kuyruklu piyano aldık.
- His car is small and takes up little room.
- Arabası küçük ve az yer kaplıyor.
- The table doesn't take up much room.
- Masa fazla yer kaplamıyor.
- The sofa takes up too much room.
- Kanepe çok yer kaplıyor.
- That sofa takes up too much room.
- Bu kanepe çok fazla yer kaplıyor.
- The bed took up a lot of space.
- Yatak çok yer kaplıyor.
Show More (19)
|
| 3 |
take up |
başlamak |
v. |
|
- This is why people take up smoking.
- İşte bu yüzden insanlar sigaraya başlıyor.
- I followed their efforts from my position here in Parliament as soon as they took up their offices.
- Göreve başladıkları andan itibaren Parlamento'daki mevkiimden onların çabalarını takip ettim.
- Colleagues, I should like to take up my protocol duties with the King of Jordan.
- Meslektaşlarım, Ürdün Kralı ile protokol görevlerime başlamak istiyorum.
- On 1 November 2004, the new Commission will take up full office.
- 1 Kasım 2004 tarihinde yeni Komisyon tam olarak göreve başlayacaktır.
- He took up golf this spring.
- Bu bahar golf oynamaya başladı.
- Tom took up hang gliding.
- Tom yelken kanatla uçmaya başladı.
- We should take up meditation.
- Meditasyona başlamalıyız.
- He took up hang gliding.
- Yelken kanatla uçmaya başladı.
Show More (5)
|
| 4 |
take up |
yapmaya başlamak |
v. |
|
- We should take up meditation.
- Biz meditasyon yapmaya başlamalıyız.
- He took up gardening after he retired.
- Emekli olduktan sonra bahçıvanlık yapmaya başladı.
- The doctor advised me to take up some sport to stay in shape.
- Doktor, formda kalmak için biraz spor yapmaya başlamamı tavsiye etti.
Show More (0)
|
| 5 |
take up |
çıkarmak |
v. |
|
- I was taken up to the third floor.
- Üçüncü kata çıkarıldım.
- I was taken up to the third floor.
- Beni üçüncü kata çıkardılar.
Show More (-1)
|
| 6 |
take up |
bırakmak |
v. |
|
- Let it be taken up.
- Bırakın alınsın.
Show More (-2)
|
| 7 |
take up |
işgal etmek (yer/zaman) |
v. |
|
- Small so it doesn't take up too much space.
- Küçük olduğu için çok fazla yer işgal etmez.
Show More (-2)
|
| 8 |
take up |
tutmak |
v. |
|
- This table takes up too much space.
- Bu masa çok fazla yer tutuyor.
Show More (-2)
|
| 9 |
take up |
spor aktivitesine başlamak |
v. |
|
- In order to lose weight, it is best to take up some sport.
- Zayıflamak için en iyisi, biraz spor aktivitesine başlamak.
Show More (-2)
|
| 10 |
take up |
çalışmaya başlamak |
v. |
|
- Tom took up hang gliding.
- Tom planör uçuşu çalışmaya başladı.
Show More (-2)
|
| 11 |
take up |
ilgilenmek |
v. |
|
- Let's take up this matter after lunch.
- Öğle yemeğinden sonra bu konuyla ilgilenelim.
Show More (-2)
|
