turkish - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
turkish türk adj.
  • In the insurance sector, many of the major principles of Community legislation are found in Turkish legislation.
  • Sigorta sektöründe, Topluluk mevzuatının temel ilkelerinden pek çoğu Türk mevzuatında bulunmaktadır.
  • There continue to be reports of the denial of trade union rights in the Turkish shipbuilding industry.
  • Türk gemi inşa sektöründe sendikal hakların tanınmadığı yolunda haberler gelmeye devam etmektedir.
  • Mr Ozan Ceyhun, Turkish by birth, is a Member of the German Parliament.
  • Doğuştan Türk olan Sayın Ozan Ceyhun, Alman Parlamentosunun bir üyesidir.
Show More (148)
turkish türkçe n.
  • Anyone who did not belong to the main population group of Sunni Turkish speakers had a difficult time.
  • Sünni Türkçe konuşan ana nüfus grubuna ait olmayan herkes zor zamanlar geçirdi.
  • Turkish is an agglutinating language.
  • Türkçe sondan eklemeli bir dil.
  • I wish I hadn't known how to speak Turkish.
  • Keşke Türkçe bilmeseydim.
Show More (83)
turkish türkiyeli adj.
  • Makhmour is a refugee camp for Turkish Kurds, of whom there are around 10 000.
  • Mahmur, sayıları 10.000 civarında olan Türkiyeli Kürtler için bir mülteci kampıdır.
  • Turkish SMEs also take part in initiatives such as Europartenariat, Medpartenariat and Medinterprise.
  • Türkiyeli KOBİ'ler de, Europartenariat, Medpartenariat ve Medinterprise gibi girişimlere katılmaktadır.
  • Germany is the country with the most Turkish residents after Turkey.
  • Almanya, Türkiye'den sonra en fazla Türkiyeliye ev sahipliği yapan ülke.
Show More (0)