|
- No virus has the capacity to comprehend the notions of subsidiarity, proportionality and territoriality.
- Hiçbir virüs ikincillik, orantılılık ve bölgesellik kavramlarını kavrayacak kapasiteye sahip değildir.
- This is an unknown virus.
- Bu bilinmeyen bir virüstür.
- Does Iraq possess the smallpox virus?
- Irak'ta çiçek hastalığı virüsü var mı?
- As has been said during the current SARS outbreak, the virus had its own rage to survive.
- Mevcut SARS salgını sırasında da söylendiği gibi, virüsün hayatta kalmak için kendi öfkesi vardı.
- It appears that the scientist died from the virus.
- Bilim adamının virüsten öldüğü anlaşılıyor.
- We had 50 000 sheep on the move, largely untraced, when the virus struck.
- Virüs ortaya çıktığında hareket halinde olan ve büyük ölçüde izi sürülemeyen 50.000 koyunumuz vardı.
- North America is currently experiencing a blood product safety alert caused by a virus from a western island.
- Kuzey Amerika şu anda batıdaki bir adadan gelen bir virüsün neden olduğu bir kan ürünü güvenliği alarmı yaşıyor.
- North America is currently experiencing a blood product safety alert caused by a virus from a western island.
- Kuzey Amerika şu anda batıdaki bir adadan gelen bir virüsün neden olduğu bir kan ürünü güvenlik sorunu yaşamaktadır.
- The virus is spread across Great Britain and, following the removal of borders, it is also spread across France.
- Virüs Büyük Britanya'ya ve sınırların kaldırılmasının ardından Fransa'ya da yayılmıştır.
- The Bastel virus this autumn was perhaps the first where business lay behind the destruction it caused.
- Bu sonbaharda ortaya çıkan Bastel virüsü, neden olduğu yıkımın arkasında iş dünyasının yattığı belki de ilk vakaydı.
- The European Union is not immune to accidents, of course, or even the appearance of a new virus.
- Avrupa Birliği elbette kazalara, hatta yeni bir virüsün ortaya çıkmasına karşı bağışık değildir.
- The European Union is not immune to accidents, of course, or even the appearance of a new virus.
- Avrupa Birliği elbette kazalara ve hatta yeni bir virüsün ortaya çıkmasına karşı bağışık değildir.
- Of Zimbabwe's adult population, 33% are infected with the HIV virus.
- Zimbabve'nin yetişkin nüfusunun %33'ü HIV virüsü ile enfektedir.
- The deadly SARS virus has justifiably caused alarm throughout the world.
- Ölümcül SARS virüsü haklı olarak tüm dünyada alarma neden oldu.
- Why, in the same country, have we had the foot-and-mouth virus and the prion for mad cow disease?
- Neden aynı ülkede hem şap virüsü hem de deli dana hastalığı için prion var?
- Now it seems that the virus can enter the human body in various other ways.
- Şimdi virüsün insan vücuduna başka yollardan da girebileceği görülüyor.
- Even then it was assumed that the composition of the virus was partly influenced by a bird disease.
- O zaman bile virüsün yapısının kısmen bir kuş hastalığından etkilendiği varsayılıyordu.
- The virus can travel with returning players and fans in food and on their footwear.
- Virüs, geri dönen oyuncular ve taraftarlarla birlikte yiyeceklerde ve ayakkabılarında seyahat edebilir.
- The existence of various serotypes of the FMD virus is an argument against preventive vaccination.
- Şap virüsünün çeşitli serotiplerinin varlığı, önleyici aşılamaya karşı bir argümandır.
- In the battle against the virus, all means must be deployed.
- Virüse karşı savaşta tüm araçlar kullanılmalıdır.
- This is an unknown virus.
- Bu bilinmeyen bir virüs.
- The original virus did not cause anything like this.
- Virüsün ilk hâli böyle bir şeye sebep olmamıştı.
- Then they exposed them to a cold virus.
- Sonra da onları bir soğuk algınlığı virüsüne maruz bıraktılar.
- Lemon balm oil, also called Melissa extract, may have an antiviral effect on the herpes simplex virus.
- Melisa özü olarak da adlandırılan melisa yağı, herpes simpleks virüsü üzerinde antiviral bir etkiye sahip olabilir.
- The original virus did not cause anything like this.
- Başlangıçtaki virüs böyle bir şeye neden olmamıştı.
- Then they exposed them to a cold virus.
- Daha sonra da bunları bir nezle virüsüne maruz bıraktılar.
- One thing experts do know is how the virus becomes deadly.
- Uzmanların bildiği bir şey varsa o da virüsün nasıl ölümcül hale geldiğidir.
- She is a giant cold virus after all.
- Sonuçta o dev bir soğuk algınlığı virüsü.
- It makes anthrax look like a cold virus.
- Şarbon bunun yanında soğuk algınlığı virüsü gibi kalıyor.
- It makes anthrax look like a cold virus.
- Şarbon bu şeyin yanında soğuk algınlığı virüsü gibi kalır.
- This is how a virus spreads through the human body.
- Bir virüs insan vücudunda bu şekilde yayılır.
- My point is this is a virus and it's spreading fast.
- Demek istediğim bu bir virüstür ve hızla yayılmaktadır.
- My point is this is a virus and it's spreading fast.
- Demek istediğim bu bir virüs ve hızla yayılıyor.
- The original virus did not cause anything like this.
- Orijinal virüs böyle bir şeye sebep olmadı.
- Could it be a virus?
- Virüs olabilir mi?
- The virus can easily infect a healthy person.
- Virüs sağlıklı bir insanı kolayca enfekte edebilir.
- It's not a virus.
- Bu bir virüs değil.
- It seems that the computer was infected by a virus.
- Görünüşe göre bilgisayara virüs bulaşmış.
- Aren't you afraid of catching a virus?
- Virüs kapmaktan korkmuyor musun?
- Drastic measures must be taken to prevent the further spread of the virus.
- Virüsün daha fazla yayılmasını engellemek için ciddi tedbirler alınmalı.
- It's probably a virus.
- Muhtemelen bir virüs.
- Because of that virus, many elephants lost their lives.
- O virüs yüzünden birçok fil hayatını kaybetti.
- The virus can easily infect a healthy person.
- Virüs sağlıklı bir insana kolayca bulaşabilir.
- That looks like the work of a virus.
- Bu bir virüsün işi gibi görünüyor.
- I think I have a virus on my computer.
- Sanırım bilgisayarımda virüs var.
- It must be a virus.
- Bu virüs olmalı.
- The computer is infected with a virus.
- Bilgisayara virüs bulaşmış.
- I heard that there was a strange virus in circulation.
- Dolaşımda garip bir virüs olduğunu duydum.
- Aren't you afraid of getting infected by the virus?
- Virüs tarafından enfekte edilmekten korkmuyor musun?
- It must be a virus.
- Bir virüs olmalı.
- Panic is the most dangerous virus.
- Panik en tehlikeli virüstür.
- It's not a virus.
- Virüs değil.
- Prevailing wisdom suggests that people exposed to people who are sick with the virus should be tested for illness themselves.
- Yaygın inanışa göre virüsten etkilenmiş kişilere maruz kalan kişilerin hastalığa karşı test edilmesi gerektiği öne sürülüyor.
- It's probably a virus.
- Muhtemelen bir virüstür.
- The computer is infected with a virus.
- Bilgisayara bir virüs bulaştı.
- Drastic measures must be taken to prevent the further spread of the virus.
- Virüsün daha fazla yayılmasını önlemek için sert önlemler alınmalıdır.
- Prevailing wisdom suggests that people exposed to people who are sick with the virus should be tested for illness themselves.
- Yaygın görüş, virüse maruz kalan kişilerin kendilerinin de hastalık testi yaptırması gerektiği yönündedir.
- Because of that virus, many elephants lost their lives.
- Bu virüs nedeniyle birçok fil hayatını kaybetti.
- I think I have a virus on my computer.
- Bilgisayarımda virüs olduğunu düşünüyorum.
- Can a virus damage computer hardware?
- Bir virüs bilgisayar donanımına zarar verebilir mi?
- I think I have a stomach virus, or the flu, or both.
- Sanırım midemde virüs var, ya da grip, ya da ikisi birden.
- It's a lot less likely for a Macintosh computer to have a virus than a computer running Windows.
- Bir Macintosh bilgisayarın virüs kapma olasılığı Windows çalıştıran bir bilgisayardan çok daha düşüktür.
- That looks like the work of a virus.
- O bir virüsün işi gibi görünüyor.
- Each antibody targets a specific bacteria or virus.
- Her antikor belirli bir bakteri veya virüsü hedef alır.
- This virus was engineered in a lab.
- Bu virüs bir laboratuvarda tasarlandı.
- The town was infected by the virus and is now quarantined.
- Kasabaya virüs bulaştı ve şimdi karantinaya alındı.
- Tom doesn't know the difference between a virus and a bacteria.
- Tom bir virüs ve bir bakteri arasındaki farkı bilmiyor.
- Can a virus damage computer hardware?
- Virüsün donanıma hasar vermesi mümkün mü?
- The genome of this virus is unknown.
- Bu virüsün genomu bilinmiyor.
- It seems that the computer was infected by a virus.
- Görünüşe göre bilgisayara bir virüs bulaşmış.
- Could it be a virus?
- O bir virüs olabilir mi?
- It seems that the computer was infected by a virus.
- Bilgisayara bir virüs bulaşmış gibi görünüyor.
- Aren't you afraid of catching a virus?
- Bir virüs kapmaktan korkmuyor musunuz?
- Aren't you afraid of getting infected by the virus?
- Virüsle enfekte olmaktan korkmuyor musunuz?
- The experimental drug proved effective against the virus.
- Deneysel ilacın virüse karşı etkili olduğu kanıtlandı.
- We have no evidence that such a virus exists.
- Böyle bir virüsün var olduğuna hiçbir kanıtımız yok.
- This virus was engineered in a lab.
- Bu virüs laboratuvarda üretildi.
- The measles virus is super contagious.
- Kızamık virüsü çok bulaşıcıdır.
- My pen-drive has a virus.
- Flash belleğimde virüs var.
- Tom doesn't know the difference between a virus and a bacteria.
- Tom virüs ve bakteri arasındaki farkı bilmiyor.
- The measles virus is very contagious.
- Kızamık virüsü çok bulaşıcıdır.
- We have no evidence that such a virus exists.
- Böyle bir virüsün var olduğuna dair kanıtımız yok.
- The experimental drug proved effective against the virus.
- Deney aşamasındaki ilacın virüse karşı etkili olduğu kanıtlandı.
Show More (80)
|
