|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
General |
|
1 |
Genel |
mosquito bite i.
|
sivrisinek ısırığı |
|
I have mosquito bites all over my arm.
Kolumun her tarafında sivrisinek ısırıkları var.
More Sentences
|
2 |
Genel |
bite mark i.
|
ısırık izi |
|
He had bite marks on his forearms.
Kollarında ısırık izleri vardı.
More Sentences
|
3 |
Genel |
mosquito bite i.
|
sivrisinek ısırığı |
|
A dog bite is more serious than a mosquito bite.
Bir köpek ısırığı, bir sivrisinek ısırığından daha ciddidir.
More Sentences
|
4 |
Genel |
dog bite i.
|
köpek ısırığı |
|
The tetanus shot hurt me more than the dog bite did.
Tetanos aşısı bir köpek ısırmasından daha çok canımı yaktı.
More Sentences
|
5 |
Genel |
bite off f.
|
ısırmak |
|
He bit off more than he could chew.
Çiğneyebileceğinden fazlasını ısırdı.
More Sentences
|
6 |
Genel |
bite off f.
|
ısırıp koparmak |
|
Indeed, he could have bitten off his tongue.
Aslında, dilini ısırıp koparabilirdi.
More Sentences
|
7 |
Genel |
grab a bite f.
|
atıştırmak |
|
If you want to grab a bite while you're out, check out what restaurants are open on Christmas Day.
Dışarıdayken bir şeyler atıştırmak istiyorsanız Noel Günü hangi restoranların açık olduğuna göz atın.
More Sentences
|
Phrasals |
|
8 |
Öbek Fiiller |
bite on (something) f.
|
(bir şeyi) ısırmak |
|
Don't bite on the right side.
Sağ tarafı ısırma.
More Sentences
|
Colloquial |
|
9 |
Konuşma Dili |
bite me! expr.
|
hadi oradan! |
|
Bite me!
Hadi oradan!
More Sentences
|
10 |
Konuşma Dili |
bite your tongue expr.
|
dilini ısır |
|
Bite your tongue!
Dilini ısır!
More Sentences
|
11 |
Konuşma Dili |
won't bite expr.
|
(korkma) ısırmaz |
|
I won't bite you.
Seni ısırmayacağım.
More Sentences
|
Idioms |
|
12 |
Deyim |
bite the bullet f.
|
acıya göğüs germek |
|
In the end, Tom had to bite the bullet and take responsibility for his actions.
Sonunda, Tom acıya göğüs germek ve eylemlerinin sorumluluğunu almak zorunda kaldı.
More Sentences
|
13 |
Deyim |
bite the bullet f.
|
dişini sıkmak |
|
I'll bite the bullet.
Dişimi sıkacağım.
More Sentences
|
14 |
Deyim |
bite the bullet f.
|
(zorluğa vb) katlanmak |
|
I'll bite the bullet.
Sıkıntıya katlanacağım.
More Sentences
|
15 |
Deyim |
bite (to eat) f.
|
bir şeyler atıştırmak |
|
How about a bite?
Bir şeyler atıştırmaya ne dersin?
More Sentences
|
16 |
Deyim |
bite the bullet f.
|
acıya göğüs germek |
|
Tom had to bite the bullet.
Tom acıya göğüs germek zorunda kaldı.
More Sentences
|
17 |
Deyim |
bite your nails/fingernails f.
|
tırnaklarını yemek |
|
Stop biting your nails already.
Tırnaklarını yemeyi kes artık.
More Sentences
|
Speaking |
|
18 |
Konuşma |
take a bite expr.
|
bir ısırık al |
|
I'll just take a bite, if you don't object.
İtiraz etmezsen bir ısırık alacağım.
More Sentences
|
Medical |
|
19 |
Medikal |
spider bite i.
|
örümcek ısırığı |
|
That's a spider bite.
Bu bir örümcek ısırığı.
More Sentences
|
20 |
Medikal |
insect bite i.
|
böcek ısırığı |
|
You should try not to scratch insect bites.
Böcek ısırıklarınızı kaşımamaya çalışmalısınız.
More Sentences
|
General |
|
21 |
Genel |
sound bite i.
|
kısa konuşma |
|
22 |
Genel |
sound bite i.
|
kısa açıklama |
|
23 |
Genel |
love bite i.
|
sivilce |
|
24 |
Genel |
love bite i.
|
aşk ısırığı |
|
25 |
Genel |
fly bite i.
|
sinek ısırığı |
|
26 |
Genel |
bite marks i.
|
ısırık izleri |
|
27 |
Genel |
bite size chocolate i.
|
tek/bir lokmalık çikolata |
|
28 |
Genel |
bite size chocolate i.
|
tek/bir ısırımlık çikolata |
|
29 |
Genel |
sound bite i.
|
konuşmanın en önemli kısmı |
|
30 |
Genel |
small bite i.
|
küçük ısırık |
|
31 |
Genel |
bite [obsolete] i.
|
hile |
|
32 |
Genel |
bite [obsolete] i.
|
aldatma |
|
33 |
Genel |
bite [obsolete] i.
|
dolandırıcılık |
|
34 |
Genel |
mosquito bite i.
|
sivrisinek ısırması |
|
35 |
Genel |
mosquito bite i.
|
sivrisinek sokması |
|
36 |
Genel |
love bite i.
|
öpücük izi |
|
37 |
Genel |
love bite i.
|
sevgi ısırığı |
|
38 |
Genel |
love bite i.
|
(partneri emme sonucu oluşan) geçici iz |
|
39 |
Genel |
bite-down (on) i.
|
dişini geçirme |
|
40 |
Genel |
flea bite i.
|
pire ısırığı |
|
41 |
Genel |
flea bite i.
|
pire ısırığına benzeyen acı |
|
42 |
Genel |
flea bite i.
|
önemsiz yara |
|
43 |
Genel |
flea bite i.
|
ufak rahatsızlık |
|
44 |
Genel |
flea bite i.
|
ıvır zıvır miktar |
|
45 |
Genel |
flea-bite i.
|
pire ısırığına benzeyen acı |
|
46 |
Genel |
flea-bite i.
|
önemsiz yara |
|
47 |
Genel |
flea-bite i.
|
ufak rahatsızlık |
|
48 |
Genel |
flea-bite i.
|
ıvır zıvır miktar |
|
49 |
Genel |
take a bite of something f.
|
bir şeyden bir ısırık almak |
|
50 |
Genel |
cure from the poisoning of a snake bite f.
|
şerbetlemek |
|
51 |
Genel |
put the bite on somebody f.
|
baskı yapmak |
|
52 |
Genel |
bite the bullet f.
|
çok zor bir karar almak |
|
53 |
Genel |
grab a bite f.
|
hızlıca yemek yemek |
|
54 |
Genel |
bite on granite f.
|
baltayı taşa vurmak |
|
55 |
Genel |
bite someone's nose off f.
|
birine ters cevap vermek |
|
56 |
Genel |
bite the dust f.
|
ölmek |
|
57 |
Genel |
bite one's nails f.
|
tırnaklarını yemek |
|
58 |
Genel |
bite one another f.
|
dalaşmak |
|
59 |
Genel |
take a bite of something f.
|
bir şeyden bir lokma ısırmak |
|
60 |
Genel |
back bite f.
|
iftira etmek |
|
61 |
Genel |
grab a bite f.
|
bir ısırık almak |
|
62 |
Genel |
bite one's lip f.
|
dudağını ısırmak |
|
63 |
Genel |
bite the dust f.
|
başarısız olmak |
|
64 |
Genel |
bite the dust f.
|
düşüp ölmek |
|
65 |
Genel |
bite the bait f.
|
oltaya takılmak |
|
66 |
Genel |
(insect) to bite f.
|
böcek sokmak |
|
67 |
Genel |
(an insect) to bite f.
|
(böcek) sokmak |
|
68 |
Genel |
bite the dust f.
|
savaşta öldürülmek |
|
69 |
Genel |
bite one's lips f.
|
dudaklarını ısırmak |
|
70 |
Genel |
bite one's tongue f.
|
dilini ısırmak |
|
71 |
Genel |
bite lips f.
|
dudak ısırmak |
|
72 |
Genel |
take a bite from the apple f.
|
elmadan bir ısırık almak |
|
73 |
Genel |
take a bite of apple f.
|
elmadan bir ısırık almak |
|
74 |
Genel |
bite-and-swallow f.
|
çiğneyerek yutmak |
|
75 |
Genel |
bite back f.
|
kendini tutmak |
|
76 |
Genel |
bite back f.
|
kendini geri çekmek |
|
77 |
Genel |
bite back f.
|
ısırarak karşı saldırıda bulunmak |
|
78 |
Genel |
bite back f.
|
ısırarak öç almak |
|
79 |
Genel |
bite [obsolete] f.
|
çiğnemek |
|
80 |
Genel |
bite [obsolete] f.
|
otlamak |
|
81 |
Genel |
bite (at) f.
|
söylenmek |
|
82 |
Genel |
bite (at) f.
|
sızlanmak |
|
83 |
Genel |
bite (at) f.
|
dırdır etmek |
|
84 |
Genel |
bite-sized s.
|
bir ısırımlık |
|
85 |
Genel |
bite-sized s.
|
lokma büyüklüğünde |
|
86 |
Genel |
bite-size s.
|
tek lokmalık |
|
87 |
Genel |
bite-size s.
|
kolaylık sağlamak için küçük parçalara ayrılmış |
|
88 |
Genel |
bite-sized s.
|
kolaylık sağlamak için küçük parçalara ayrılmış |
|
Phrasals |
|
89 |
Öbek Fiiller |
bite in f.
|
asit vasıtasıyla metal levhaları aşındırmak |
|
90 |
Öbek Fiiller |
bite in f.
|
asit vasıtasıyla metal levhaları paslatmak |
|
91 |
Öbek Fiiller |
bite into something f.
|
dişlerini geçirmek |
|
92 |
Öbek Fiiller |
bite into something f.
|
dişlemek |
|
93 |
Öbek Fiiller |
bite at someone f.
|
ısırmak |
|
94 |
Öbek Fiiller |
bite back f.
|
(saldırıya/sataşmaya) karşılık vermek |
|
95 |
Öbek Fiiller |
bite into something f.
|
bir şeyi ısırmak |
|
96 |
Öbek Fiiller |
bite into something f.
|
bir şeyden ısırık almak |
|
97 |
Öbek Fiiller |
bite into someone f.
|
birini ısırmak (rüzgar, kar) |
|
98 |
Öbek Fiiller |
bite into someone f.
|
birinin canını acıtmak |
|
99 |
Öbek Fiiller |
bite into someone f.
|
birine karşı sert/keskin bir şekilde esmek |
|
100 |
Öbek Fiiller |
bite off f.
|
(radyo programından) yayın öncesi belirli bölümleri çıkarmak |
|
101 |
Öbek Fiiller |
bite off f.
|
(programı) kısa kesmek |
|
102 |
Öbek Fiiller |
bite out f.
|
söylemek |
|
103 |
Öbek Fiiller |
bite down on (something) f.
|
(bir şeyi) ısırmak |
|
104 |
Öbek Fiiller |
bite down on (something) f.
|
(bir şeye) dişini geçirmek |
|
105 |
Öbek Fiiller |
bite down on (something) f.
|
(bir şeyi) sertçe ısırmak |
|
106 |
Öbek Fiiller |
bite down on (something) f.
|
(bir şeyi) hart diye ısırmak |
|
107 |
Öbek Fiiller |
bite down on (something) f.
|
(bir şeyi/duyguyu) baskılamak |
|
108 |
Öbek Fiiller |
bite down on (something) f.
|
(bir şeyi/duyguyu) içinde tutmak |
|
109 |
Öbek Fiiller |
bite down on (something) f.
|
(bir şeyi/duyguyu) göstermemek için dişini sıkmak |
|
110 |
Öbek Fiiller |
bite in (something) f.
|
(bir şeyi/duyguyu) baskılamak |
|
111 |
Öbek Fiiller |
bite in (something) f.
|
(bir şeyi/duyguyu) içinde tutmak |
|
112 |
Öbek Fiiller |
bite in (something) f.
|
(bir şeyi/duyguyu) göstermemek için dişini sıkmak |
|
113 |
Öbek Fiiller |
bite into f.
|
-e dişlerini geçirmek |
|
114 |
Öbek Fiiller |
bite into f.
|
-i dişlemek |
|
115 |
Öbek Fiiller |
bite into f.
|
-i ısırmak |
|
116 |
Öbek Fiiller |
bite into f.
|
-den ısırık almak |
|
117 |
Öbek Fiiller |
bite something off f.
|
bir şeyi ısırıp koparmak |
|
118 |
Öbek Fiiller |
bite something off f.
|
bir şeyi ısırmak |
|
119 |
Öbek Fiiller |
bite something off f.
|
ısırık almak |
|
120 |
Öbek Fiiller |
bite on (something or someone) f.
|
zokayı yutmak |
|
121 |
Öbek Fiiller |
bite on (something or someone) f.
|
(birinin/bir şeyin) tuzağına düşmek |
|
122 |
Öbek Fiiller |
bite on (something or someone) f.
|
oltaya gelmek |
|
123 |
Öbek Fiiller |
bite on (something or someone) f.
|
(birinin/bir şeyin) yalanını yemek |
|
124 |
Öbek Fiiller |
bite on (something) f.
|
(bir şeyi) çiğnemek |
|
Phrases |
|
125 |
İfadeler |
this bite is infected expr.
|
bu yara enfeksiyon kaptı |
|
126 |
İfadeler |
good night, sleep tight, don't let the bedbugs bite expr.
|
iyi geceler, iyi uykular |
|
127 |
İfadeler |
don't let the bed bugs bite expr.
|
mışıl mışıl uyu |
|
128 |
İfadeler |
don't bite the hand that feeds you expr.
|
yemek yediğin tasa tükürülmez |
|
Proverb |
|
129 |
Atasözü |
his bark is worse than his bite
|
havlayan köpek ısırmaz |
|
130 |
Atasözü |
bite the hand that feeds you
|
besle kargayı oysun gözünü |
|
131 |
Atasözü |
one's bark is worse than one's bite
|
havlayan köpek ısırmaz |
|
132 |
Atasözü |
all bark and no bite
|
havlayan köpek ısırmaz |
|
133 |
Atasözü |
bark is worse than one's bite
|
havlayan köpek ısırmaz |
|
134 |
Atasözü |
one's bark is worse than one's bite
|
havlayan köpek ısırmaz |
|
135 |
Atasözü |
barking dogs seldom bite
|
havlayan köpek ısırmaz |
|
136 |
Atasözü |
don't bark if you can't bite
|
bir şey yapamayacaksan boşuna çıkışma/efelenme |
|
137 |
Atasözü |
don't bark if you can't bite
|
ısıramayacaksan havlama |
|
138 |
Atasözü |
one's bark is worse than bite
|
havlayan köpek ısırmaz |
|
139 |
Atasözü |
your bark is worse than your bite
|
havlayan köpek ısırmaz |
|
140 |
Atasözü |
your bark is worse than your bite
|
ne varsa dilindedir |
|
Colloquial |
|
141 |
Konuşma Dili |
monkey bite i.
|
maymun ısırığı |
|
142 |
Konuşma Dili |
monkey bite i.
|
öpüşme sonrası ciltte oluşan kızarıklık |
|
143 |
Konuşma Dili |
monkey bite i.
|
sevişme izleri |
|
144 |
Konuşma Dili |
monkey bite i.
|
ciltte iz ya da leke bırakan öpücük |
|
145 |
Konuşma Dili |
bite the dust f.
|
mevta olmak |
|
146 |
Konuşma Dili |
bite on someone f.
|
birisini taklit etmek |
|
147 |
Konuşma Dili |
bite the big one f.
|
berbat olmak |
|
148 |
Konuşma Dili |
bite the big one f.
|
çok kötü olmak |
|
149 |
Konuşma Dili |
bite on someone f.
|
giyimini taklit etmek |
|
150 |
Konuşma Dili |
bite the dust f.
|
işi bitmek |
|
151 |
Konuşma Dili |
bite the big one f.
|
ölmek |
|
152 |
Konuşma Dili |
bite the dust f.
|
ölmek |
|
153 |
Konuşma Dili |
bite the dust f.
|
nalları dikmek |
|
154 |
Konuşma Dili |
bite the dust f.
|
toprağa yaklaşmak |
|
155 |
Konuşma Dili |
bite the dust f.
|
topu dikmek |
|
156 |
Konuşma Dili |
bite the dust f.
|
(makine vb) bozulmak |
|
157 |
Konuşma Dili |
bite the bullet f.
|
(bir sorunu) kabullenmek |
|
158 |
Konuşma Dili |
bite it f.
|
ölmek |
|
159 |
Konuşma Dili |
bite it f.
|
öldürülmek |
|
160 |
Konuşma Dili |
bite it f.
|
attan düşmek |
|
161 |
Konuşma Dili |
bite it f.
|
motosikletten düşmek |
|
162 |
Konuşma Dili |
bite it f.
|
bir araçtan düşmek |
|
163 |
Konuşma Dili |
bite nails f.
|
tırnak yemek |
|
164 |
Konuşma Dili |
want a bite? expr.
|
bir ısırık ister misin? |
|
165 |
Konuşma Dili |
bite your tongue! expr.
|
çeneni tut! |
|
166 |
Konuşma Dili |
come back to bite you/someone expr.
|
kötü bir davranışın yapan kişiye ileride bazı olumsuz sonuçlar getireceğini belirten bir söz |
|
167 |
Konuşma Dili |
bite me expr.
|
kaybol |
|
168 |
Konuşma Dili |
all bark and no bite expr.
|
sadece kuru gürültü |
|
169 |
Konuşma Dili |
I'm not going to bite you expr.
|
seni ısırmam |
|
170 |
Konuşma Dili |
bite your tongue expr.
|
ağzından yel alsın |
|
171 |
Konuşma Dili |
won't bite expr.
|
(korkma) bir şey yapmaz |
|
172 |
Konuşma Dili |
won't bite expr.
|
korkacak bir şey yok |
|
173 |
Konuşma Dili |
won't bite expr.
|
(korkma) zarar vermez |
|
Idioms |
|
174 |
Deyim |
second bite of the apple i.
|
ikinci bir şans/fırsat |
|
175 |
Deyim |
another bite at the cherry i.
|
ikinci bir şans/fırsat |
|
176 |
Deyim |
another bite at the cherry i.
|
başka bir şans/fırsat |
|
177 |
Deyim |
bite (one's) thumb at i.
|
baş parmak ısırılarak yapılan eski bir hakaret |
|
178 |
Deyim |
bite (one's) thumb at i.
|
baş parmağını (birine) ısırma (hareket çekme) |
|
179 |
Deyim |
bite of the reality sandwich i.
|
gerçeklik sandviçini ısırma |
|
180 |
Deyim |
bite of the reality sandwich i.
|
ayakları yere basma |
|
181 |
Deyim |
bite of the reality sandwich i.
|
hayal aleminden çıkma |
|
182 |
Deyim |
bite of the reality sandwich i.
|
şapkayı/takkeyi önüne koyup düşünme |
|
183 |
Deyim |
second bite of the apple i.
|
ikinci bir şans/fırsat |
|
184 |
Deyim |
second bite of the apple i.
|
başka bir şans/fırsat |
|
185 |
Deyim |
bite the hand that feeds one i.
|
besle kargayı oysun gözünü |
|
186 |
Deyim |
a second bite of the cherry i.
|
bir başka şans |
|
187 |
Deyim |
another bite of the cherry i.
|
bir başka şans |
|
188 |
Deyim |
another bite of the cherry i.
|
bir başka fırsat |
|
189 |
Deyim |
a second bite of the cherry i.
|
bir başka fırsat |
|
190 |
Deyim |
a bite at the cherry i.
|
fırsat |
|
191 |
Deyim |
a bite at the cherry i.
|
girişim |
|
192 |
Deyim |
another bite of the cherry i.
|
ikinci bir şans |
|
193 |
Deyim |
another bite of the cherry i.
|
ikinci bir fırsat |
|
194 |
Deyim |
a second bite of the cherry i.
|
ikinci bir şans |
|
195 |
Deyim |
a second bite of the cherry i.
|
ikinci bir fırsat |
|
196 |
Deyim |
a bite of the cherry i.
|
pastadan pay |
|
197 |
Deyim |
a bite at the cherry i.
|
teşebbüs |
|
198 |
Deyim |
a bite of the cherry i.
|
fırsat |
|
199 |
Deyim |
a bite of the cherry i.
|
girişim |
|
200 |
Deyim |
a bite of the cherry i.
|
teşebbüs |
|
201 |
Deyim |
a bite of the cherry i.
|
ikinci bir şans/girişim |
|
202 |
Deyim |
a bite at the cherry i.
|
fırsat |
|
203 |
Deyim |
a bite at the cherry i.
|
girişim |
|
204 |
Deyim |
a bite at the cherry i.
|
teşebbüs |
|
205 |
Deyim |
a bite at the cherry i.
|
ikinci bir şans/girişim |
|
206 |
Deyim |
a second/another bite at the cherry) [uk] i.
|
fırsat |
|
207 |
Deyim |
a second/another bite at the cherry) [uk] i.
|
girişim |
|
208 |
Deyim |
a second/another bite at the cherry) [uk] i.
|
teşebbüs |
|
209 |
Deyim |
a second/another bite at the cherry) [uk] i.
|
ikinci bir şans/girişim |
|
210 |
Deyim |
a second/another bite of the cherry) [uk] i.
|
fırsat |
|
211 |
Deyim |
a second/another bite of the cherry) [uk] i.
|
girişim |
|
212 |
Deyim |
a second/another bite of the cherry) [uk] i.
|
teşebbüs |
|
213 |
Deyim |
a second/another bite of the cherry) [uk] i.
|
ikinci bir şans/girişim |
|
214 |
Deyim |
a bite to eat i.
|
atıştırma |
|
215 |
Deyim |
a bite to eat i.
|
hızlı bir yemek |
|
216 |
Deyim |
a bite to eat i.
|
ayak üstü yemek |
|
217 |
Deyim |
a second bite at the cherry i.
|
ikinci bir şans |
|
218 |
Deyim |
a second bite of the cherry [uk] i.
|
ikinci bir şans |
|
219 |
Deyim |
bite the thumb at f.
|
küçümsemek |
|
220 |
Deyim |
bite the tongue f.
|
sessiz kalmak |
|
221 |
Deyim |
bite the thumb at f.
|
meydan okumak |
|
222 |
Deyim |
bite the dust f.
|
savaşta öldürülmek |
|
223 |
Deyim |
bite the biscuit f.
|
ölmek |
|
224 |
Deyim |
bite the biscuit f.
|
(öteki tarafa) göçmek |
|
225 |
Deyim |
bite the biscuit f.
|
öteki tarafı boylamak |
|
226 |
Deyim |
bite the biscuit f.
|
mevta olmak |
|
227 |
Deyim |
bite the biscuit f.
|
tehlikeli bir durumla karşılaşmak |
|
228 |
Deyim |
bite the biscuit f.
|
istenmeyen bir işi üstlenmek |
|
229 |
Deyim |
bite the biscuit f.
|
zoraki davranmak |
|
230 |
Deyim |
bite the biscuit f.
|
istemeye istemeye yapmak |
|
231 |
Deyim |
bite the biscuit f.
|
mecbur kalmak |
|
232 |
Deyim |
take a bite of the reality sandwich f.
|
gerçeklik sandviçini ısırmak |
|
233 |
Deyim |
take a bite of the reality sandwich f.
|
ayakları yere basmak |
|
234 |
Deyim |
take a bite of the reality sandwich f.
|
hayal aleminden çıkmak |
|
235 |
Deyim |
take a bite of the reality sandwich f.
|
şapkayı/takkeyi önüne koyup düşünmek |
|
236 |
Deyim |
have a quick bite f.
|
ayaküstü bir şeyler atıştırmak |
|
237 |
Deyim |
take a bite out of something f.
|
azaltmak |
|
238 |
Deyim |
bite somebody's head off f.
|
bağırıp çağırmak |
|
239 |
Deyim |
bite off more than one can chew f.
|
bir koltuğa iki karpuz sığdırmak |
|
240 |
Deyim |
bite off more than one can chew f.
|
başından büyük işe girişmek |
|
241 |
Deyim |
grab a bite to eat f.
|
bir şeyler atıştırmak |
|
242 |
Deyim |
bite off more than one can chew f.
|
boyundan büyük işlere kalkışmak |
|
243 |
Deyim |
put the bite on someone f.
|
birisinden para istemek |
|
244 |
Deyim |
bite someone's head off f.
|
birine bağırmak |
|
245 |
Deyim |
bite off more than one can chew f.
|
boyundan büyük işe kalkmak |
|
246 |
Deyim |
get a bite to eat f.
|
birşeyler atıştırmak |
|
247 |
Deyim |
bite someone's head off f.
|
birinin yüzüne bağırmak |
|
248 |
Deyim |
bite off more than one can chew f.
|
boyundan büyük işe kalkışmak |
|
249 |
Deyim |
bite off more than one can chew f.
|
başından büyük işlere girişmek |
|
250 |
Deyim |
put the bite on (someone) f.
|
birinden para koparmak |
|
251 |
Deyim |
bite off more than one can chew f.
|
boyundan büyük iş almak |
|
252 |
Deyim |
bite someone's head off f.
|
bağırıp çağırmak |
|
253 |
Deyim |
bite off more than one can chew f.
|
başından büyük işlere kalkışmak |
|
254 |
Deyim |
go for a bite f.
|
bir şeyler yemek |
|
255 |
Deyim |
bite someone's head off f.
|
birini bozmak |
|
256 |
Deyim |
bite off more than one can chew f.
|
boyunu aşan işlere kalkışmak |
|
257 |
Deyim |
bite one's lips f.
|
dudaklarını ısırmak |
|
258 |
Deyim |
have a quick bite f.
|
çabucak yemek |
|
259 |
Deyim |
bite one's lips f.
|
duygularını kontrol altında tutmaya çalışmak |
|
260 |
Deyim |
bite on the bullet f.
|
cesaretle göğüs germek |
|
261 |
Deyim |
bite one's lip f.
|
duygularını kontrol altında tutmaya çalışmak |
|
262 |
Deyim |
bite one's lip f.
|
dudaklarını ısırmak |
|
263 |
Deyim |
bite one's tongue f.
|
dilini tutmak |
|
264 |
Deyim |
get a second bite/ two bites at the cherry f.
|
ikinci bir şans yakalamak |
|
265 |
Deyim |
bite on something f.
|
oltaya gelmek |
|
266 |
Deyim |
bite one's lips f.
|
öfkesini gizlemek |
|
267 |
Deyim |
bite the dust f.
|
ölmek |
|
268 |
Deyim |
bite one's lip f.
|
öfkesini gizlemek |
|
269 |
Deyim |
bite on the bullet f.
|
metin olmak |
|
270 |
Deyim |
bite somebody's head off f.
|
paylamak |
|
271 |
Deyim |
put the bite on someone f.
|
para sızdırmaya çalışmak |
|
272 |
Deyim |
bite someone's head off f.
|
paylamak |
|
273 |
Deyim |
put the bite on someone f.
|
para koparmaya çalışmak |
|
274 |
Deyim |
bite on something f.
|
tuzağa düşmek |
|
275 |
Deyim |
bite one's nails f.
|
tırnaklarını yemek |
|
276 |
Deyim |
have a quick bite f.
|
(bir şeyler) atıştırmak |
|
277 |
Deyim |
bite on something f.
|
yemek |
|
278 |
Deyim |
bite on something f.
|
yutmak |
|
279 |
Deyim |
bite (one's) nose off to spite (one's) face f.
|
pire için yorgan yakmak |
|
280 |
Deyim |
bite (one's) nose off to spite (one's) face f.
|
öfkeyle kalkıp zararla oturmak |
|
281 |
Deyim |
bite (one's) nose off to spite (one's) face f.
|
gavura kızıp oruç bozmak |
|
282 |
Deyim |
bite (one's) nose off to spite (one's) face f.
|
kendi kendini zor duruma düşürmek |
|
283 |
Deyim |
bite (one's) nose off to spite (one's) face f.
|
kendi kuyusunu kazmak |
|
284 |
Deyim |
bite (one's) nose off to spite (one's) face f.
|
dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak |
|
285 |
Deyim |
bite (one's) nose off to spite (one's) face f.
|
bindiği dalı kesmek |
|
286 |
Deyim |
bite (one's) thumb at f.
|
meydan okumak |
|
287 |
Deyim |
bite (one's) thumb at f.
|
genellikle başparmağı üst dişlerin arkasından dışarıya doğru hızla itme hareketiyle yapılan arkaik bir hakaret |
|
288 |
Deyim |
bite one's nails f.
|
(endişeden) tırnaklarını yemek |
|
289 |
Deyim |
bite (one's) tongue f.
|
çenesini tutmak |
|
290 |
Deyim |
bite (one's) tongue f.
|
sessiz kalmak/olmak |
|
291 |
Deyim |
bite (to eat) f.
|
bir şeyler yemek |
|
292 |
Deyim |
bite (to eat) f.
|
hızlıca bir şeyler yemek |
|
293 |
Deyim |
bite (to eat) f.
|
ayak üstü bir şeyler yemek |
|
294 |
Deyim |
bite (one's) head off f.
|
(birine) bağırıp çağırarak karşılık vermek |
|
295 |
Deyim |
bite (one's) head off f.
|
(birini) bozmak |
|
296 |
Deyim |
bite (one's) head off f.
|
(birinin) yüzüne bağırmak |
|
297 |
Deyim |
bite (one's) head off f.
|
(birini) paylamak |
|
298 |
Deyim |
bite (one's) head off f.
|
(birini) terslemek |
|
299 |
Deyim |
bite (one's) head off f.
|
(birine) ters bir cevap/karşılık vermek |
|
300 |
Deyim |
bite (one's) head off f.
|
(birine) çıkışmak |
|
301 |
Deyim |
bite (one's) lip f.
|
dişini sıkmak |
|
302 |
Deyim |
bite (one's) lip f.
|
kendini tutmak |
|
303 |
Deyim |
bite head off f.
|
bağırıp çağırmak |
|
304 |
Deyim |
bite head off f.
|
bozmak |
|
305 |
Deyim |
bite head off f.
|
terslemek |
|
306 |
Deyim |
bite head off f.
|
ters davranmak |
|
307 |
Deyim |
bite head off f.
|
çıkışmak |
|
308 |
Deyim |
bite somebody's head off f.
|
birine bağırıp çağırarak karşılık vermek |
|
309 |
Deyim |
bite somebody's head off f.
|
birini bozmak |
|
310 |
Deyim |
bite somebody's head off f.
|
birinin yüzüne bağırmak |
|
311 |
Deyim |
bite somebody's head off f.
|
birini paylamak |
|
312 |
Deyim |
bite somebody's head off f.
|
birini terslemek |
|
313 |
Deyim |
bite somebody's head off f.
|
birine ters bir cevap/karşılık vermek |
|
314 |
Deyim |
bite somebody's head off f.
|
birine çıkışmak |
|
315 |
Deyim |
bite off more than one can chew f.
|
çiğneyebileceğinden fazlasını ısırmak |
|
316 |
Deyim |
bite off more than one can chew f.
|
çiğneyebileceğinden büyük bir lokma almak |
|
317 |
Deyim |
bite off more than can chew f.
|
boyundan büyük işe kalkışmak |
|
318 |
Deyim |
bite off more than can chew f.
|
başından büyük işe girmek |
|
319 |
Deyim |
bite off more than one can chew f.
|
boyundan büyük işe kalkışmak |
|
320 |
Deyim |
bite off more than one can chew f.
|
başından büyük işe girmek |
|
321 |
Deyim |
bite off more than you can chew f.
|
boyundan büyük işe kalkışmak |
|
322 |
Deyim |
bite off more than you can chew f.
|
başından büyük işe girmek |
|
323 |
Deyim |
bite someone's head off f.
|
birine bağırıp çağırmak |
|
324 |
Deyim |
bite someone's head off f.
|
birini bozmak |
|
325 |
Deyim |
bite someone's head off f.
|
birini terslemek |
|
326 |
Deyim |
bite someone's head off f.
|
birine ters davranmak |
|
327 |
Deyim |
bite someone's head off f.
|
birine çıkışmak |
|
328 |
Deyim |
bite someone's head off f.
|
birine bağırıp çağırarak karşılık vermek |
|
329 |
Deyim |
bite someone's head off f.
|
birine ters cevap/karşılık vermek |
|
330 |
Deyim |
bite the biscuit f.
|
tamamen bozulmak |
|
331 |
Deyim |
bite the biscuit f.
|
işlemez/çalışmaz hale gelmek |
|
332 |
Deyim |
bite the biscuit f.
|
sorumluluğu kabul etmek |
|
333 |
Deyim |
bite the biscuit f.
|
durumu kabullenmek |
|
334 |
Deyim |
bite the biscuit f.
|
sorumluluğu üstüne almak |
|
335 |
Deyim |
bite the biscuit f.
|
riskli/kötü bir durumla yüzleşmek |
|
336 |
Deyim |
bite the biscuit f.
|
elini taşın altına koymak/sokmak |
|
337 |
Deyim |
bite the bullet f.
|
dişini sıkmak |
|
338 |
Deyim |
bite the bullet f.
|
(zorluğa, sorunlara) katlanmak |
|
339 |
Deyim |
bite the dog that bit you f.
|
çivi çiviyi sökmek |
|
340 |
Deyim |
bite the dust f.
|
gözden düşmek |
|
341 |
Deyim |
bite the dust f.
|
popülerliğini yitirmek |
|
342 |
Deyim |
bite the dust f.
|
eski kalmak |
|
343 |
Deyim |
bite the dust f.
|
yenilmek |
|
344 |
Deyim |
bite the dust f.
|
alt edilmek |
|
345 |
Deyim |
bite the dust f.
|
öldürülmek |
|
346 |
Deyim |
bite the dust f.
|
nalları dikmek |
|
347 |
Deyim |
bite the hand that feeds f.
|
bindiğin dalı kesmek |
|
348 |
Deyim |
bite the hand that feeds f.
|
yediğin kaba pislemek |
|
349 |
Deyim |
bite the hand that feeds f.
|
nankörlük etmek |
|
350 |
Deyim |
bite the hand that feeds f.
|
hainlik etmek |
|
351 |
Deyim |
bite the hand that feeds f.
|
yemek yediğin tasa tükürmek |
|
352 |
Deyim |
bite the hand that feeds you f.
|
bindiğin dalı kesmek |
|
353 |
Deyim |
bite the hand that feeds you f.
|
yediğin kaba pislemek |
|
354 |
Deyim |
bite the hand that feeds you f.
|
nankörlük etmek |
|
355 |
Deyim |
bite the hand that feeds you f.
|
hainlik etmek |
|
356 |
Deyim |
bite the hand that feeds you f.
|
yemek yediğin tasa tükürmek |
|
357 |
Deyim |
bite the hand that feeds one f.
|
bindiğin dalı kesmek |
|
358 |
Deyim |
bite the hand that feeds one f.
|
yediğin kaba pislemek |
|
359 |
Deyim |
bite the hand that feeds one f.
|
nankörlük etmek |
|
360 |
Deyim |
bite the hand that feeds one f.
|
hainlik etmek |
|
361 |
Deyim |
bite the hand that feeds one f.
|
yemek yediğin tasa tükürmek |
|
362 |
Deyim |
bite tongue f.
|
dilini ısırmak |
|
363 |
Deyim |
bite tongue f.
|
çenesini tutmak |
|
364 |
Deyim |
bite tongue f.
|
dilini tutmak |
|
365 |
Deyim |
bite tongue f.
|
sessiz kalmak |
|
366 |
Deyim |
bite your lip f.
|
dişini sıkmak |
|
367 |
Deyim |
bite your lip f.
|
kendini tutmak |
|
368 |
Deyim |
bite your lip f.
|
öfkeni gizlemek |
|
369 |
Deyim |
bite your lip f.
|
dudaklarını ısırmak |
|
370 |
Deyim |
bite your lip f.
|
duygularını kontrol altında tutmaya çalışmak |
|
371 |
Deyim |
bite your nails/fingernails f.
|
sinirden, stresten, heyecandan tırnaklarını yemek |
|
372 |
Deyim |
bite your tongue f.
|
çeneni tutmak |
|
373 |
Deyim |
bite your tongue f.
|
dilini tutmak |
|
374 |
Deyim |
bite your tongue f.
|
sessiz kalmak |
|
375 |
Deyim |
bite somebody's head off f.
|
birine bağırıp çağırarak karşılık vermek |
|
376 |
Deyim |
bite somebody's head off f.
|
birini bozmak |
|
377 |
Deyim |
bite somebody's head off f.
|
birinin yüzüne bağırmak |
|
378 |
Deyim |
bite somebody's head off f.
|
birini paylamak |
|
379 |
Deyim |
bite somebody's head off f.
|
birini terslemek |
|
380 |
Deyim |
bite somebody's head off f.
|
birine ters cevap/karşılık vermek |
|
381 |
Deyim |
bite somebody's head off f.
|
birine çıkışmak |
|
382 |
Deyim |
eat an elephant one bite at a time f.
|
büyük bir hedefe aşama aşama ulaşmak |
|
383 |
Deyim |
eat an elephant one bite at a time f.
|
büyük bir hedefe adım adım ilerlemek |
|
384 |
Deyim |
have a bite f.
|
bir lokma (bir şey) yemek |
|
385 |
Deyim |
have a bite f.
|
hızlıca (bir şey) yemek |
|
386 |
Deyim |
have a bite f.
|
atıştırmak |
|
387 |
Deyim |
take a bite out of f.
|
önemli ölçüde azaltmak |
|
388 |
Deyim |
take a bite out of f.
|
önemli ölçüde bitirmek |
|
389 |
Deyim |
take a bite out of (something) f.
|
(bir şeyden) bir ısırık almak |
|
390 |
Deyim |
take a bite out of (something) f.
|
(bir şeyi) ısırmak |
|
391 |
Deyim |
take a bite out of (something) f.
|
(bir şeyi) önemli ölçüde azaltmak |
|
392 |
Deyim |
take a bite out of (something) f.
|
(bir şeyi) önemli ölçüde bitirmek |
|
393 |
Deyim |
bite the hand that feeds you! expr.
|
besle kargayı oysun gözünü! |
|
394 |
Deyim |
somebody/something has more bark than bite expr.
|
daha çok havlar ısırmaz |
|
395 |
Deyim |
somebody's/something's bark is worse than their/its bite expr.
|
daha çok havlar ısırmaz |
|
396 |
Deyim |
his bark is worse than his bite expr.
|
ne varsa dilindedir |
|
397 |
Deyim |
more bark than bite expr.
|
kuru tehdit |
|
398 |
Deyim |
I'll bite? expr.
|
neymiş bakalım? |
|
399 |
Deyim |
I'll bite expr.
|
söyle bakalım neymiş? |
|
400 |
Deyim |
somebody/something has more bark than bite expr.
|
umulduğu kadar kötü değil |
|
401 |
Deyim |
somebody's/something's bark is worse than their/its bite expr.
|
umulduğu kadar kötü değil |
|
402 |
Deyim |
bite the hand that feeds one expr.
|
yemek yediği tasa pisledi |
|
403 |
Deyim |
(one) is not going to bite (someone) expr.
|
korkma bir şey yapmaz |
|
404 |
Deyim |
(one) is not going to bite (someone) expr.
|
(birinden) korkacak bir şey yok |
|
405 |
Deyim |
(one) is not going to bite (someone) expr.
|
(biri birine) zarar vermez |
|
406 |
Deyim |
(one) is not going to bite (someone) expr.
|
(birinden) utanacak/çekinecek bir şey yok |
|
407 |
Deyim |
(one) is not going to bite (someone) expr.
|
(birinden) çekinmeye/korkmaya gerek yok |
|
408 |
Deyim |
(one) won't bite (someone) expr.
|
(birinden) korkacak bir şey yok |
|
409 |
Deyim |
(one) won't bite (someone) expr.
|
(biri birine) zarar vermez |
|
410 |
Deyim |
(one) won't bite (someone) expr.
|
(birinden) utanacak/çekinecek bir şey yok |
|
411 |
Deyim |
(one) won't bite (someone) expr.
|
(birinden) çekinmeye/korkmaya gerek yok |
|
412 |
Deyim |
come back to bite (one) expr.
|
bugün yediği hurmalar yarın kıçını tırmalar |
|
413 |
Deyim |
come back to bite (one) expr.
|
dün yediği hurmalar gün gelir (kişiyi) tırmalar |
|
414 |
Deyim |
come back to bite (one) expr.
|
geçmişte yapılanların hesabı sonradan sorulur |
|
415 |
Deyim |
don't let the bedbugs bite expr.
|
iyi uykular |
|
416 |
Deyim |
don't let the bedbugs bite expr.
|
iyi geceler |
|
417 |
Deyim |
how do you eat an elephant? one bite at a time expr.
|
büyük bir hedefe nasıl ulaşırsın? adım adım/yavaş yavaş/aşama aşama |
|
418 |
Deyim |
has more bark than bite expr.
|
daha çok havlar ısırmaz |
|
419 |
Deyim |
has more bark than bite expr.
|
sanıldığı kadar kötü değil |
|
420 |
Deyim |
his/her bark is worse than his/her bite expr.
|
havlayan köpek ısırmaz |
|
421 |
Deyim |
his/her bark is worse than his/her bite expr.
|
ne varsa dilindedir |
|
Speaking |
|
422 |
Konuşma |
bite your tongue! expr.
|
ağzından yel alsın! |
|
423 |
Konuşma |
don't bite off more than you can chew expr.
|
boyundan büyük işlere kalkışma |
|
424 |
Konuşma |
their bark is worse than their bite expr.
|
havlamaları ısırmalarından daha beterdir |
|
425 |
Konuşma |
don't bite your nails expr.
|
tırnaklarını yeme |
|
426 |
Konuşma |
(one) won't bite (someone) expr.
|
(korkma) bir şey yapmaz |
|
427 |
Konuşma |
don't bite off more than you can chew expr.
|
yutamayacağın lokmayı ağzına alma |
|
428 |
Konuşma |
somebody/something won't bite expr.
|
(korkma) ısırmaz |
|
Technical |
|
429 |
Teknik |
bite test i.
|
dahili sistem testi |
|
430 |
Teknik |
bite angle i.
|
kapma açısı |
|
431 |
Teknik |
angle of bite i.
|
kapma açısı |
|
432 |
Teknik |
roll bite i.
|
merdane kapması |
|
433 |
Teknik |
stil bite i.
|
stilbit |
|
Automotive |
|
434 |
Otomotiv |
snake bite i.
|
iç lastik patlağı |
|
Aeronautic |
|
435 |
Havacılık |
bite error rate i.
|
bayt hata oranı |
|
Medical |
|
436 |
Medikal |
arthropod bite i.
|
artropod ısırığı |
|
437 |
Medikal |
bug bite i.
|
böcek ısırığı |
|
438 |
Medikal |
stork bite i.
|
doğum lekesi |
|
439 |
Medikal |
arthropod bite i.
|
eklem bacaklı ısırığı |
|
440 |
Medikal |
bite wound i.
|
ısırık yarası |
|
441 |
Medikal |
human bite i.
|
insan ısırığı |
|
442 |
Medikal |
tick bite i.
|
kene ısırığı |
|
443 |
Medikal |
dry bite i.
|
kuru ısırık |
|
444 |
Medikal |
spider bite i.
|
örümcek sokması |
|
445 |
Medikal |
spider bite i.
|
örümcek ısırması |
|
446 |
Medikal |
dry bite i.
|
zehirsiz ısırık |
|
447 |
Medikal |
dry bite i.
|
zehir enjekte edilmeyen ısırık |
|
448 |
Medikal |
snake bite i.
|
yılan sokması |
|
449 |
Medikal |
venomous snake bite i.
|
zehirli yılan ısırığı |
|
450 |
Medikal |
insect bite i.
|
böcek sokması |
|
451 |
Medikal |
in the form of an insect bite s.
|
sinek ısırığı şeklinde |
|
Mental Health |
|
452 |
Ruhbilim |
bite nail f.
|
tırnak yemek |
|
Dentistry |
|
453 |
Diş Hekimliği |
open bite i.
|
açık kapanış |
|
454 |
Diş Hekimliği |
cross bite i.
|
çapraz kapanış |
|
455 |
Diş Hekimliği |
deep bite i.
|
derin kapanış |
|
456 |
Diş Hekimliği |
bite plane i.
|
ısırma plağı |
|
457 |
Diş Hekimliği |
bite splint i.
|
ısırma splinti |
|
458 |
Diş Hekimliği |
bite plane i.
|
ısırma splinti |
|
459 |
Diş Hekimliği |
bite plate i.
|
ısırtma plağı |
|
460 |
Diş Hekimliği |
bite splint i.
|
ısırma plağı |
|
461 |
Diş Hekimliği |
bite block i.
|
ısırma bloğu |
|
462 |
Diş Hekimliği |
bite occlusion i.
|
kapanış |
|
463 |
Diş Hekimliği |
collapsed bite i.
|
örtülü kapanış |
|
464 |
Diş Hekimliği |
anterior open-bite i.
|
ön açık kapanış |
|
465 |
Diş Hekimliği |
open bite between anterior teeth i.
|
ön dişlerinin arasındaki açıklık |
|
Pathology |
|
466 |
Patoloji |
rat-bite fever i.
|
sıçan humması |
|
467 |
Patoloji |
rat-bite fever i.
|
sıçan humması ateşi |
|
468 |
Patoloji |
rat-bite fever i.
|
sıçan (fare) ısırığından kaynaklanan akut bulaşıcı ateşli bir hastalık |
|
Zoology |
|
469 |
Zooloji |
flea-bite i.
|
pire ısırığı |
|
470 |
Zooloji |
flea-bite i.
|
pire ısırığı yarası |
|
Slang |
|
471 |
Argo |
mosquito bite i.
|
küçük memeler |
|
472 |
Argo |
bite (someone) in the ass f.
|
intikamı acı olmak |
|
473 |
Argo |
bite (someone) in the ass f.
|
hıncını/öcünü/intikamını fena almak/çıkarmak |
|
474 |
Argo |
bite down f.
|
kafayı bulmak |
|
475 |
Argo |
put the bite on f.
|
para istemek |
|
476 |
Argo |
bite down f.
|
(uyuşturucu etkisiyle) dişleri gıcırdatmak |
|
477 |
Argo |
bite (someone) in the arse f.
|
(birinden) fena intikam almak |
|
478 |
Argo |
bite (someone) in the arse f.
|
(birine) yaptıklarını ödetmek |
|
479 |
Argo |
bite (someone) in the arse f.
|
(birine) yaptığı yanlışların bedelini ödetmek |
|
480 |
Argo |
bite (someone) in the arse f.
|
(birini) cezalandırmak |
|
481 |
Argo |
bite (one) in the arse f.
|
(birinden) fena intikam almak |
|
482 |
Argo |
bite (one) in the arse f.
|
(birine) yaptıklarını ödetmek |
|
483 |
Argo |
bite (one) in the arse f.
|
(birine) yaptığı yanlışların bedelini ödetmek |
|
484 |
Argo |
bite (one) in the arse f.
|
(birini) cezalandırmak |
|
485 |
Argo |
bite (one) in the arse f.
|
intikamı acı olmak |
|
486 |
Argo |
bite (one) in the arse f.
|
(birine) fena ödetmek |
|
487 |
Argo |
bite (one) in the arse f.
|
dün yediğin hurmalar bugün götünü tırmalar (?) |
|
488 |
Argo |
bite (one) in the ass f.
|
(birinden) fena intikam almak |
|
489 |
Argo |
bite (one) in the ass f.
|
(birine) yaptıklarını ödetmek |
|
490 |
Argo |
bite (one) in the ass f.
|
(birine) yaptığı yanlışların bedelini ödetmek |
|
491 |
Argo |
bite (one) in the ass f.
|
(birini) cezalandırmak |
|
492 |
Argo |
bite (one) in the ass f.
|
intikamı acı olmak |
|
493 |
Argo |
bite (one) in the ass f.
|
(birine) fena ödetmek |
|
494 |
Argo |
bite (one) in the ass f.
|
dün yediğin hurmalar bugün götünü tırmalar (?) |
|
495 |
Argo |
bite the big one f.
|
mevta olmak |
|
496 |
Argo |
bite the big one f.
|
öbür tarafı boylamak |
|
497 |
Argo |
bite the big one f.
|
tamamen bozulmak |
|
498 |
Argo |
bite the big one f.
|
tam bir hayal kırıklığı olmak |
|
499 |
Argo |
bite the big one f.
|
şişirme olmak |
|
500 |
Argo |
bite the ice ünl.
|
yürü git |
|