|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
(birine ya da bir şeye) karşı önyargı |
bias against (someone or something) i.
|
|
He's biased against Christianity.
Hıristiyanlığa karşı önyargılı.
More Sentences
|
2 |
Genel |
(bir şeye karşı) direnç geliştirmek |
develop resistance to f.
|
|
We already have enough problems with the increasing number of people developing resistance to antibiotics.
Antibiyotiklere karşı direnç geliştiren insan sayısının giderek artmasıyla ilgili zaten yeterince sorunumuz var.
More Sentences
|
Phrasals |
|
3 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye karşı biriyle/bir şeyle) müttefik olmak |
ally (oneself) (with someone) (against someone or something) f.
|
|
I am talking about the NATO alliance, with the United States of America as a strong ally.
Amerika Birleşik Devletleri'nin güçlü bir müttefik olduğu NATO ittifakından bahsediyorum.
More Sentences
|
4 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye karşı biriyle/bir şeyle) müttefik olmak |
ally (oneself) (with someone) (against someone or something) f.
|
|
We also have to insist on democracy in those countries that are supposed to be our allies.
Ayrıca müttefikimiz olması gereken ülkelerde demokrasi konusunda ısrarcı olmalıyız.
More Sentences
|
5 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye karşı) bir araya gelmek |
band together (against someone or something) f.
|
|
We must band together to defeat the enemy.
Düşmanı yenmek için bir araya gelmeliyiz.
More Sentences
|
6 |
Öbek Fiiller |
(birini birine/bir şeye) karşı uyarmak |
caution (one) against (someone or something) f.
|
|
I caution against reform of sheepmeat at the expense of other sectors, particularly beef.
Başta sığır eti olmak üzere diğer sektörler pahasına koyun etinde reform yapılmasına karşı uyarıyorum.
More Sentences
|
7 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı yarışmak |
compete against (someone or something) f.
|
|
She competed against many fine athletes.
Çok sayıda iyi sporculara karşı yarıştı.
More Sentences
|
8 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı ayrımcılık yapmak |
discriminate against (someone or something) f.
|
|
It sets enlargement in an unrealistic financial framework that discriminates against the accession countries.
Genişlemeyi, katılım ülkelerine karşı ayrımcılık yapan gerçekçi olmayan bir mali çerçeveye oturtuyor.
More Sentences
|
9 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı direnmek |
fight back (at someone or something) f.
|
|
Fight back against the oppression of the ruling elite.
Yöneten seçkinlerin zulmüne karşı direnin.
More Sentences
|
10 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı savaşmak |
fight against (someone or something) f.
|
|
Comrades, this is the wrong time to be fighting against one another.
Yoldaşlar, birbirimize karşı savaşmak için yanlış bir zamandayız.
More Sentences
|
11 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı önlem almak |
guard against (someone or something) f.
|
|
The European Union must guard against it.
Avrupa Birliği buna karşı önlem almalıdır.
More Sentences
|
12 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye/hastalığa) karşı aşılamak |
inoculate against (something) f.
|
|
None of the family had been inoculated against diphtheria.
Ailenin hiçbiri difteriye karşı aşılanmamıştı.
More Sentences
|
13 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı komplo kurmak |
plot against (something or someone) f.
|
|
The king was convinced that everyone was plotting against him.
Kral herkesin ona karşı komplo kurduğuna inanıyordu.
More Sentences
|
14 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı çıkmak |
rail against (someone or something) f.
|
|
However, Europe is right to rail against Russian repression and governmental meddling in the lives of its neighbours.
Bununla birlikte Avrupa, Rusya'nın baskılarına ve komşularının yaşamlarına karışmasına karşı çıkmakta haklıdır.
More Sentences
|
15 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı ayaklanmak |
rebel against (someone or something) f.
|
|
The students rebelled against the government.
Öğrenciler hükümete karşı ayaklandılar.
More Sentences
|
16 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı gelmek |
rebel against (someone or something) f.
|
|
Tom rebelled against authority.
Tom otoriteye karşı geldi.
More Sentences
|
17 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı ayaklanmak |
rise against (someone or something) f.
|
|
The masses rose against the dictator.
Kitleler diktatöre karşı ayaklandı.
More Sentences
|
18 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı ayaklanmak |
rise up against (someone or something) f.
|
|
The Iranians are the only people who, at the present time, are rising up against their totalitarian regime.
İranlılar şu anda totaliter rejimlerine karşı ayaklanan tek halktır.
More Sentences
|
19 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı birleşmek |
unite against (someone or something) f.
|
|
Hence, the Bush regime is even more dangerous and nations need to unite against it.
Bu nedenle Bush rejimi daha da tehlikelidir ve ulusların ona karşı birleşmesi gerekmektedir.
More Sentences
|
|
20 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı aşılanmak |
vaccinate against (something) f.
|
|
You must be vaccinated against rabies.
Sen kuduza karşı aşılanmalısın.
More Sentences
|
21 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı aşı yaptırmak |
vaccinate against (something) f.
|
|
Many people have been vaccinated against the flu this year as well.
Bu yıl birçok insan gribe karşı aşı yaptırdı.
More Sentences
|
22 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı uyarmak |
warn against (something) f.
|
|
So I warn against using sham conflicts to bring about such a situation in this House.
Bu nedenle, bu Mecliste böyle bir duruma yol açmak için sahte çatışmaların kullanılmasına karşı uyarıyorum.
More Sentences
|
Colloquial |
|
23 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye) karşı mücadelede |
against (someone or something) ed.
|
|
We should also recall that we have worked very closely together in the battle against international terrorism.
Ayrıca uluslararası terörizme karşı mücadelede birlikte çok yakın çalıştığımızı da hatırlamalıyız.
More Sentences
|
24 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye) karşı mücadelede |
against (someone or something) ed.
|
|
In the fight against the advance of SARS, only this third opportunity is being paid full attention.
SARS'ın ilerlemesine karşı mücadelede sadece bu üçüncü fırsata tam anlamıyla dikkat ediliyor.
More Sentences
|
25 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye karşı) tetikte |
on the alert (for someone or something) expr.
|
|
A tsunami is coming, so please be on the alert.
Tsunami geliyor, lütfen tetikte olun.
More Sentences
|
26 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye karşı) tetikte |
on the alert (for someone or something) expr.
|
|
A tsunami is coming, so please be on the alert.
Bir tsunami geliyor, bu yüzden tetikte olun.
More Sentences
|
Idioms |
|
27 |
Deyim |
(birine/bir şeye) karşı üstünlük |
an advantage over (someone or something) i.
|
|
They tried very hard to gain an advantage over one another.
Onlar birbirlerine karşı üstünlük sağlamak için çok uğraştılar.
More Sentences
|
General |
|
28 |
Genel |
kutsal bir şeye karşı saygısızlık |
desecration i.
|
|
29 |
Genel |
kutsal bir şeye karşı saygısızlık |
sacrilege i.
|
|
30 |
Genel |
bir şeye karşı hassaslık |
sensitivity to i.
|
|
31 |
Genel |
birine veya bir şeye karşı sorumluluk |
responsibility towards someone or something i.
|
|
32 |
Genel |
birine ya da bir şeye karşı önyargı |
bias someone against someone or something i.
|
|
33 |
Genel |
bir şeye karşı aşırı tutkusu veya düşkünlüğü olan kimse |
maniac i.
|
|
34 |
Genel |
birine veya bir şeye karşı nefret duyan kimse |
hater i.
|
|
35 |
Genel |
belirli bir şeye karşı direnç |
immunity i.
|
|
36 |
Genel |
(duygusal, ilkesel sebeplerle) bir şeye karşı olan kimse |
foe i.
|
|
37 |
Genel |
birine karşılıkta bulunmak (güzel bir şeye karşı) |
pay someone back f.
|
|
38 |
Genel |
dayanıklı olmak (bir şeye karşı) |
stand up to f.
|
|
39 |
Genel |
bir şeye karşı olmak |
be opposed to something f.
|
|
|
40 |
Genel |
(birine/bir şeye olan/karşı) saplantısından vazgeçmek/kurtulmak |
drop one's obsession with f.
|
|
41 |
Genel |
(bir şeye karşı) direnç kazanmak |
develop resistance to f.
|
|
42 |
Genel |
(bir şeye karşı) yöneticilik taslamak |
matronize f.
|
|
43 |
Genel |
(bir şeye karşı) yöneticilik taslamak |
matronise f.
|
|
44 |
Genel |
(bir şeye karşı) yönlendirilmek |
militate f.
|
|
45 |
Genel |
(bir şeye karşı veya bir şey için) çalışmak |
militate f.
|
|
46 |
Genel |
(bir şeye karşı veya bir şey için) çalıştırmak |
militate f.
|
|
47 |
Genel |
(bir şeye karşı) sorumluluk sahibi olmak |
hold f.
|
|
48 |
Genel |
(bir kimseye veya şeye) karşı güçlü bir etken olmak |
mitigate against f.
|
|
49 |
Genel |
(bir şeye karşı) cıvıltı benzeri bir ses çıkarmak |
chirrup f.
|
|
50 |
Genel |
(birine veya bir şeye karşı) bir şeyler hissetmek |
owe f.
|
|
51 |
Genel |
(birine veya bir şeye karşı) yakınlık duymak |
owe f.
|
|
52 |
Genel |
(bir şeye karşı) isteksizlik duymak |
dislike [obsolete] f.
|
|
53 |
Genel |
(bir şeye) karşı kuvvetle baskı uygulamak |
drive f.
|
|
54 |
Genel |
bir şeye karşı tartışmak |
counterargue f.
|
|
55 |
Genel |
kutsal bir şeye karşı saygısız |
sacrilegious s.
|
|
56 |
Genel |
bir şeye karşı tutarsız iki farklı tutum sergileyen |
two-minded s.
|
|
57 |
Genel |
birine ya da bir şeye karşı önyargılı |
biased against (someone or something) s.
|
|
Phrasals |
|
58 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı ses çıkarmak |
clamor against (something) f.
|
|
59 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) söz ve eylemleriyle karşı çıkmak |
clamor against (something) f.
|
|
60 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) alenen karşı olmak |
clamor against (something) f.
|
|
61 |
Öbek Fiiller |
bir şeye ya da birine karşı ses çıkarmak |
clamor against someone or something f.
|
|
62 |
Öbek Fiiller |
(birine ya da bir şeye) karşı savaşmak |
clash against (someone or something) f.
|
|
63 |
Öbek Fiiller |
bir şeye karşı savaşmak |
clash against something f.
|
|
64 |
Öbek Fiiller |
(birine veya bir şeye) karşı (bir şeyle) birlik oluşturmak |
combine (something) against (someone or something) f.
|
|
65 |
Öbek Fiiller |
bir şeye karşı bir araya gelmek |
combine (something) against (someone or something) f.
|
|
66 |
Öbek Fiiller |
birine veya bir şeye karşı bir şeyle birlik oluşturmak |
combine something against someone or something f.
|
|
67 |
Öbek Fiiller |
bir şeye karşı bir araya gelmek |
combine something against someone or something f.
|
|
68 |
Öbek Fiiller |
(birine ya da bir şeye) karşı bir araya gelmek |
converge in upon (someone or something) f.
|
|
69 |
Öbek Fiiller |
(birine veya bir şeye) karşı kampanya yapmak |
campaign against (someone or something) f.
|
|
70 |
Öbek Fiiller |
(birine veya bir şeye) karşı kampanya düzenlemek |
campaign against (someone or something) f.
|
|
71 |
Öbek Fiiller |
(birine, bir şeye) karşı seçim kampanyası yapmak |
campaign against (someone or something) f.
|
|
72 |
Öbek Fiiller |
(birine, bir şeye) karşı seçim kampanyası düzenlemek |
campaign against (someone or something) f.
|
|
73 |
Öbek Fiiller |
seçimde (birine, bir şeye) karşı yarışmak |
campaign against (someone or something) f.
|
|
74 |
Öbek Fiiller |
(birine veya bir şeye) karşı çıkmak |
protest about (someone or something) f.
|
|
75 |
Öbek Fiiller |
(birine veya bir şeye karşı) protestoya katılmak |
protest about (someone or something) f.
|
|
76 |
Öbek Fiiller |
(birine veya bir şeye) karşı çıkmak |
and protest against (someone or something) f.
|
|
77 |
Öbek Fiiller |
(birine veya bir şeye karşı) protestoya katılmak |
and protest against (someone or something) f.
|
|
78 |
Öbek Fiiller |
(birine veya bir şeye karşı) propaganda yapmak |
agitate against someone or something f.
|
|
79 |
Öbek Fiiller |
(birine veya bir şeye karşı) kışkırtma yaratmak |
agitate against someone or something f.
|
|
|
80 |
Öbek Fiiller |
(birine veya bir şeye karşı) ayaklandırma yaratmak |
agitate against someone or something f.
|
|
81 |
Öbek Fiiller |
(birine veya bir şeye karşı) fesat çıkarmak |
agitate against someone or something f.
|
|
82 |
Öbek Fiiller |
birisini bir şeye karşı uyarmak |
counsel someone against something f.
|
|
83 |
Öbek Fiiller |
birini bir şeye karşı uyarmak |
caution someone about something f.
|
|
84 |
Öbek Fiiller |
birini bir şeye karşı korumak |
protect someone against something f.
|
|
85 |
Öbek Fiiller |
birini bir şeye karşı korumak |
guard someone against something f.
|
|
86 |
Öbek Fiiller |
birini bir şeye karşı duyarlılaştırmak/duyarlı hale getirmek |
sensitize someone to something f.
|
|
87 |
Öbek Fiiller |
birini bir şeye karşı hazırlamak |
steel someone against something f.
|
|
88 |
Öbek Fiiller |
birini bir şeye karşı uyarmak |
alert somebody to something f.
|
|
89 |
Öbek Fiiller |
birisini bir şeye karşı savunmak |
defend someone against something f.
|
|
90 |
Öbek Fiiller |
birisini bir şeye karşı uyarmak |
warn someone away from f.
|
|
91 |
Öbek Fiiller |
birini bir şeye karşı korumak |
preserve someone against something f.
|
|
92 |
Öbek Fiiller |
birini bir şeye karşı uyarmak |
caution someone against something f.
|
|
93 |
Öbek Fiiller |
nedenlerini sıralayarak/söyleyerek bir şeye karşı çıkmak |
reason against something f.
|
|
94 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye karşı) yasa/kanun yapmak |
legislate against something f.
|
|
95 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şeye karşı) duygusuz/hissiz hale getirmek |
steel someone against something f.
|
|
96 |
Öbek Fiiller |
(birini ya da bir şeyi bir şeye) karşı duyarsızlaştırmak |
desensitize (someone or something) to (something) f.
|
|
97 |
Öbek Fiiller |
(birinin ya da bir şeyin bir şeye) karşı hassasiyetini azaltmak |
desensitize (someone or something) to (something) f.
|
|
98 |
Öbek Fiiller |
birini ya da bir şeyi bir şeye karşı duyarsızlaştırmak |
desensitize someone to something f.
|
|
99 |
Öbek Fiiller |
birinin ya da bir şeyin bir şeye karşı hassasiyetini azaltmak |
desensitize someone to something f.
|
|
100 |
Öbek Fiiller |
(birine veya bir şeye) karşı üstünlük elde etmek |
gain dominion over (someone or something) f.
|
|
101 |
Öbek Fiiller |
(birine veya bir şeye karşı) negatif düşüncelere sahip olmak |
get down on (someone or something) f.
|
|
102 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi bir şeye) karşı çitle çevirmek |
fence (someone or something) off from (something) f.
|
|
103 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı hoş olmayan hisler beslemek |
have something against someone or something f.
|
|
104 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı olmak |
have something against someone or something f.
|
|
105 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı bir şeyi/bir sorunu olmak |
have something against someone or something f.
|
|
106 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı kin tutmak |
hold something against someone or something f.
|
|
107 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı kızgınlığı devam etmek |
hold something against someone or something f.
|
|
108 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı siniri geçmemek |
hold something against someone or something f.
|
|
109 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı kullanmak |
hold something against someone or something f.
|
|
110 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı istek uyandırmak/yaratmak |
interest in (something) f.
|
|
111 |
Öbek Fiiller |
birinde bir şeye karşı istek uyandırmak/yaratmak |
interest someone in something f.
|
|
112 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı mücadele etmek |
play against someone or something f.
|
|
113 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı oynamak |
play against someone or something f.
|
|
114 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı rekabet etmek |
play against someone or something f.
|
|
115 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı yüzmek |
swim into (something) f.
|
|
116 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı duyarlı olmak |
tune into (someone or something) f.
|
|
117 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı (bir şikayette/suçlamada) bulunmak |
lodge (something) against f.
|
|
118 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı güç kazanmak |
mount against (someone or something) f.
|
|
119 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı atağa geçmek |
mount against (someone or something) f.
|
|
120 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı harekete geçmek |
mount against (someone or something) f.
|
|
121 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı bir hazırlık içinde olmak |
mount against (someone or something) f.
|
|
122 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı bir şey hazırlamak |
mount against (someone or something) f.
|
|
123 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı bir şey başlatmak |
mount against (someone or something) f.
|
|
124 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı bir şeyi etkin hale getirmek |
mount against (someone or something) f.
|
|
125 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı önyargılı olmak |
slant against (someone or something) f.
|
|
126 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı önyargı beslemek |
slant against (someone or something) f.
|
|
127 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi (birine/bir şeye) karşı ön yargılı bir tutum yaratacak şekilde yazmak/göstermek |
slant against (someone or something) f.
|
|
128 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi birine/bir şeye karşı yığmak |
stack something against someone or something f.
|
|
129 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı ses yükseltmek |
clamor against (something) f.
|
|
130 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı tepki göstermek |
clamor against (something) f.
|
|
131 |
Öbek Fiiller |
bir şeye karşı ses yükseltmek |
clamor against someone or something f.
|
|
132 |
Öbek Fiiller |
bir şeye karşı tepki göstermek |
clamor against someone or something f.
|
|
133 |
Öbek Fiiller |
(birine ya da bir şeye) karşı mücadele vermek |
clash against (someone or something) f.
|
|
134 |
Öbek Fiiller |
birine ya da bir şeye karşı mücadele vermek |
clash against something f.
|
|
135 |
Öbek Fiiller |
(birine ya da bir şeye) karşı (bir şeyi) bir araya getirmek |
combine (something) against (someone or something) f.
|
|
136 |
Öbek Fiiller |
birine ya da bir şeye karşı bir şeyi bir araya getirmek |
combine something against someone or something f.
|
|
137 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye karşı) korumak |
fend against (something) f.
|
|
138 |
Öbek Fiiller |
bir şeye karşı korumak |
fend against f.
|
|
139 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı (bir şeyi ya da birini) güçlendirmek |
fortify (someone or something) against (something) f.
|
|
140 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı (bir şeyi ya da birini) sağlamlaştırmak |
fortify (someone or something) against (something) f.
|
|
141 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı (bir şeyi ya da birini bir şey) ile güçlendirmek |
fortify (someone or something) against (something) with (something) f.
|
|
142 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı (bir şeyi ya da birini bir şey) ile sağlamlaştırmak |
fortify (someone or something) against (something) with (something) f.
|
|
143 |
Öbek Fiiller |
(birini ya da bir şeyi bir şeye) karşı korumak |
indemnify (someone or something) against (something) f.
|
|
144 |
Öbek Fiiller |
birini ya da bir şeyi bir şeye karşı korumak |
indemnify someone or something against something f.
|
|
145 |
Öbek Fiiller |
(finans) bir şeye karşı değer kazanmak |
make ground against (something) f.
|
|
146 |
Öbek Fiiller |
(birine ya da bir şeye) karşı korumak |
secure against (someone or something) f.
|
|
147 |
Öbek Fiiller |
(birine, bir şeye ya da bir hayvana) karşı korumak |
secure something against (someone, something, or an animal) f.
|
|
148 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi birine/bir şeye karşı olacak şekilde yönlendirmek |
weight something against someone or something f.
|
|
149 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı heyecanını yitirmek |
sour on (someone or something) f.
|
|
150 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı hevesini kaybetmek |
sour on (someone or something) f.
|
|
151 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı yarışmak |
race with (someone or something) f.
|
|
152 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı rekabet etmek |
race with (someone or something) f.
|
|
153 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı sorumlu olmak |
report to someone or something f.
|
|
154 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı bir şey başlatmak |
launch something against someone or something f.
|
|
155 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı bir suç işlemek |
transgress against someone or something f.
|
|
156 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı bir günah işlemek |
transgress against someone or something f.
|
|
157 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı bir kusur işlemek |
transgress against someone or something f.
|
|
158 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı saldırıda bulunmak |
transgress against someone or something f.
|
|
159 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı gelmek |
transgress against someone or something f.
|
|
160 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı bir şey yazmak |
write something against someone or something f.
|
|
161 |
Öbek Fiiller |
birini bir şeye karşı uyarmak/ikaz etmek |
advise someone against doing something f.
|
|
162 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şeye) karşı uyarmak/ikaz etmek |
advise (one) against (something) f.
|
|
163 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı uyarmak/ikaz etmek |
advise against (something) f.
|
|
164 |
Öbek Fiiller |
(kendini birine/bir şeye karşı biriyle/bir şeyle) birleştirmek |
ally (oneself) (with someone) (against someone or something) f.
|
|
165 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye karşı biriyle/bir şeyle) birleşmek |
ally (oneself) (with someone) (against someone or something) f.
|
|
166 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye karşı biriyle/bir şeyle) birlik olmak |
ally (oneself) (with someone) (against someone or something) f.
|
|
167 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye karşı birine/bir şeye) katılmak |
ally (oneself) (with someone) (against someone or something) f.
|
|
168 |
Öbek Fiiller |
birini bir şeye karşı uyarmak/ikaz etmek |
advise someone against doing something f.
|
|
169 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şeye) karşı uyarmak/ikaz etmek |
advise (one) against (something) f.
|
|
170 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı uyarmak/ikaz etmek |
advise against (something) f.
|
|
171 |
Öbek Fiiller |
(kendini birine/bir şeye karşı biriyle/bir şeyle) birleştirmek |
ally (oneself) (with someone) (against someone or something) f.
|
|
172 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye karşı biriyle/bir şeyle) birleşmek |
ally (oneself) (with someone) (against someone or something) f.
|
|
173 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye karşı biriyle/bir şeyle) birlik olmak |
ally (oneself) (with someone) (against someone or something) f.
|
|
174 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye karşı birine/bir şeye) katılmak |
ally (oneself) (with someone) (against someone or something) f.
|
|
175 |
Öbek Fiiller |
bir şeye karşı temyize başvurmak |
appeal against something f.
|
|
176 |
Öbek Fiiller |
bir şeye karşı temyize gitmek |
appeal against something f.
|
|
177 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı olmak |
argue against someone or something f.
|
|
178 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı savunma yapmak |
argue against someone or something f.
|
|
179 |
Öbek Fiiller |
bir şeye karşı çıkmak |
argue with something f.
|
|
180 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı misilleme yapmak |
avenge (oneself) against (someone or something) f.
|
|
181 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı aynı şekilde karşılık vermek |
avenge (oneself) against (someone or something) f.
|
|
182 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) için misilleme yapmak |
avenge (oneself) against (someone or something) for (something) f.
|
|
183 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) için aynı şekilde karşılık vermek |
avenge (oneself) against (someone or something) for (something) f.
|
|
184 |
Öbek Fiiller |
birinin bir şeye karşı gözünü açmak |
awake someone to something f.
|
|
185 |
Öbek Fiiller |
birini bir şeye karşı ayıltmak |
awake someone to something f.
|
|
186 |
Öbek Fiiller |
birini bir şeye karşı uyarmak |
awake someone to something f.
|
|
187 |
Öbek Fiiller |
birinin bir şeye karşı gözünü açmak |
awaken someone to something f.
|
|
188 |
Öbek Fiiller |
birini bir şeye karşı ayıltmak |
awaken someone to something f.
|
|
189 |
Öbek Fiiller |
birini bir şeye karşı uyarmak |
awaken someone to something f.
|
|
190 |
Öbek Fiiller |
bir şeye karşı çıkmak |
balk at something f.
|
|
191 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye karşı) birleşmek |
band together (against someone or something) f.
|
|
192 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye karşı) tek yürek olmak |
band together (against someone or something) f.
|
|
193 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı savaş vermek/savaşmak |
battle against someone or something f.
|
|
194 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı mücadele vermek/etmek |
battle against someone or something f.
|
|
195 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı galip gelmek |
beat someone or something out f.
|
|
196 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı zafer kazanmak |
beat someone or something out f.
|
|
197 |
Öbek Fiiller |
birini birine/bir şeye karşı uyarmak |
caution someone about someone or something f.
|
|
198 |
Öbek Fiiller |
(birini birine/bir şeye) karşı uyarmak |
caution (one) about (someone or something) f.
|
|
199 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı koymaktan vazgeçmek |
cave in (to someone or something) f.
|
|
200 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) tamamen karşı olmak/çıkmak |
come down on (someone or something) f.
|
|
201 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı olduğunu ortaya koymak |
come out against (someone or something) f.
|
|
202 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı çıkmak |
come out against (someone or something) f.
|
|
203 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı tavır almak |
come out against (someone or something) f.
|
|
204 |
Öbek Fiiller |
bir şeye karşı yarışmak |
compete against something f.
|
|
205 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı yarışmak |
compete with (someone or something) f.
|
|
206 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye karşı) birlik olmak |
conspire against (something or someone) f.
|
|
207 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye karşı) birleşip komplo kurmak |
conspire against (something or someone) f.
|
|
208 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye karşı) birlikte plan yapmak |
conspire against (something or someone) f.
|
|
209 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye karşı) birleşip kumpas kurmak |
conspire against (something or someone) f.
|
|
210 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye karşı) birleşmek |
conspire against (something or someone) f.
|
|
211 |
Öbek Fiiller |
birleşip (birine/bir şeye karşı) plan yapmak |
conspire against (something or someone) f.
|
|
212 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye karşı) gizli ittifak kurmak |
conspire against (something or someone) f.
|
|
213 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye karşı) birleşip bir dolap/entrika çevirmek |
conspire against (something or someone) f.
|
|
214 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı güçlerini birleştirmek |
conspire against (something or someone) f.
|
|
215 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı (biriyle) birlik olmak |
conspire with (someone) against (something or someone) f.
|
|
216 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı (biriyle) güçlerini birleştirmek |
conspire with (someone) against (something or someone) f.
|
|
217 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı (biriyle) komplo kurmak |
conspire with (someone) against (something or someone) f.
|
|
218 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı (biriyle) birlikte plan yapmak |
conspire with (someone) against (something or someone) f.
|
|
219 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı (biriyle) kumpas kurmak |
conspire with (someone) against (something or someone) f.
|
|
220 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı (biriyle) birleşmek |
conspire with (someone) against (something or someone) f.
|
|
221 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı (biriyle) plan yapmak |
conspire with (someone) against (something or someone) f.
|
|
222 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı (biriyle) gizli ittifak kurmak |
conspire with (someone) against (something or someone) f.
|
|
223 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı (biriyle) bir dolap/entrika çevirmek |
conspire with (someone) against (something or someone) f.
|
|
224 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı yarışmak |
contend against (someone or something) f.
|
|
225 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı çarpışmak |
contend against (someone or something) f.
|
|
226 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı yarışmak |
contend with (someone or something) f.
|
|
227 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı çarpışmak |
contend with (someone or something) f.
|
|
228 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı mücadele etmek |
contend with (something) f.
|
|
229 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı savaşım vermek |
crusade against (someone or something) f.
|
|
230 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) şiddetle karşı çıkmak |
crusade against (someone or something) f.
|
|
231 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı mücadele etmek |
crusade against (someone or something) f.
|
|
232 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı gelmek |
cut across (something) f.
|
|
233 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) bıçakla karşı koymak |
cut away at (someone or something) f.
|
|
234 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi birine/bir şeye) karşı korumak |
defend (someone or something) against (someone or something) f.
|
|
235 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi birine/bir şeye) karşı müdafaa etmek |
defend (someone or something) against (someone or something) f.
|
|
236 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi birine/bir şeye) karşı savunmak |
defend (someone or something) against (someone or something) f.
|
|
237 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı gösteri düzenlemek |
demonstrate against (someone or something) f.
|
|
238 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı ayrım yapmak |
discriminate against (someone or something) f.
|
|
239 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı ihlalde bulunmak |
encroach upon someone or something f.
|
|
240 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı ihlalde bulunmak |
encroach on someone or something f.
|
|
241 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı kendini savunmak |
fight back (at someone or something) f.
|
|
242 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı koymak |
fight back (at someone or something) f.
|
|
243 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı mücadele etmek |
fight against (someone or something) f.
|
|
244 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı koymak |
fight back at (someone or something) f.
|
|
245 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı kendini savunmak |
fight back at (someone or something) f.
|
|
246 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı direnmek |
fight back at (someone or something) f.
|
|
247 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı bir şeyle savaşmak/dövüşmek |
fight someone or something with something f.
|
|
248 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye bir şeyle karşı koymak |
fight someone or something with something f.
|
|
249 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı ateş açmak |
fire (something) back (at someone or something) f.
|
|
250 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) hemen karşı ateş açmak |
fire back at (someone or something) f.
|
|
251 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) hemen karşı ateş açmak |
fire back to (someone or something) f.
|
|
252 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı çıkmak |
frown at (someone or something) f.
|
|
253 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı çıkmak |
frown on someone or something f.
|
|
254 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı birlik olmak |
gang up against (someone or something) f.
|
|
255 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı durmak/dikilmek |
get up against (someone or something) f.
|
|
256 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı yarışmak |
go against (someone or something) f.
|
|
257 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı koymak |
go up against (someone or something) f.
|
|
258 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı çıkmak |
go up against (someone or something) f.
|
|
259 |
Öbek Fiiller |
bir şeye bozulmaya, kırılmaya, eskimeye karşı (bir süreliğine) garanti vermek |
guarantee something against something (for something) f.
|
|
260 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) bozulmaya, kırılmaya, eskimeye karşı (bir süreliğine) garanti vermek |
guarantee (something) against (something) for (some length of time) f.
|
|
261 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi birine/bir şeye) karşı korumak |
guard (someone or something) from (someone or something) f.
|
|
262 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı koruma sağlamak |
guard against (someone or something) f.
|
|
263 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı bir his beslemek/duymak |
harbor something against someone or something f.
|
|
264 |
Öbek Fiiller |
birine/bir şeye karşı bir his beslemek/duymak |
harbor (something) toward (someone or something) f.
|
|
265 |
Öbek Fiiller |
bir şeye karşı tedbir almak |
hedge against something f.
|
|
266 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı bağışık kılmak |
immunize against (something) f.
|
|
267 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı aşılamak |
immunize against (something) f.
|
|
268 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) başlatmak |
institute (something) against (someone or something) f.
|
|
269 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) oluşturmak |
institute (something) against (someone or something) f.
|
|
270 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) getirmek |
institute (something) against (someone or something) f.
|
|
271 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) uygulamaya koymak |
institute (something) against (someone or something) f.
|
|
272 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi birine/bir şeye) karşı korumak |
insulate (someone or something) against (someone or something) f.
|
|
273 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi birine/bir şeye) karşı izole etmek/yalıtmak |
insulate (someone or something) against (someone or something) f.
|
|
274 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi birine/bir şeye) karşı izole etmek/yalıtmak |
insulate (someone or something) from (someone or something) f.
|
|
275 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı sigortalamak/sigorta etmek |
insure against (something) f.
|
|
276 |
Öbek Fiiller |
bir şeye karşı (birini/bir şeyi) tekmelemek |
kick against (someone or something) f.
|
|
277 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı bir şeyi tekmelemek |
kick at (someone or something) f.
|
|
278 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı (birine/bir şeye) liderlik etmek |
lead (someone or something) against (someone or something else) f.
|
|
279 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı daha hoşgörülü olmak |
let up (on someone or something) f.
|
|
280 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı daha az acımasız olmak |
let up (on someone or something) f.
|
|
281 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı lobi yapmak |
lobby against (someone or something) f.
|
|
282 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) yapmak |
make (something) against (someone or something) f.
|
|
283 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) geliştirmek |
make (something) against (someone or something) f.
|
|
284 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) sunmak |
make (something) against (someone or something) f.
|
|
285 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) düzenlemek |
make (something) against (someone or something) f.
|
|
286 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı yürümek (protesto amacıyla) |
march against (someone or something) f.
|
|
287 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı yürüyüş/gösteri yapmak |
march against (someone or something) f.
|
|
288 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı mücadele edebilecek kimse |
match for (someone or something) f.
|
|
289 |
Öbek Fiiller |
(birinin/bir şeyin birine/bir şeye) karşı boyunu ölçmek/hesaplamak |
measure (someone or something) (up) against (someone or something else) f.
|
|
290 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı ayaklanmak |
mutiny against (someone or something) f.
|
|
291 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı kazan kaldırmak |
mutiny against (someone or something) f.
|
|
292 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı isyan etmek |
mutiny against (someone or something) f.
|
|
293 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı birlik olmak |
mutiny against (someone or something) f.
|
|
294 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı çıkmak |
object to (someone or something) f.
|
|
295 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı gelmek |
object to (someone or something) f.
|
|
296 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi) iterek (birine/bir şeye) karşı sıkıştırmak |
pin (someone or something) against (someone or something) f.
|
|
297 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı komplo düzenlemek |
plot against (something or someone) f.
|
|
298 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı birleşmek |
plot against (something or someone) f.
|
|
299 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı güçlerini birleştirmek |
plot against (something or someone) f.
|
|
300 |
Öbek Fiiller |
(birini birine/bir şeye) karşı zehirlemek |
poison (one) against (someone or something) f.
|
|
301 |
Öbek Fiiller |
(birini birine/bir şeye) karşı doldurmak |
poison (one) against (someone or something) f.
|
|
302 |
Öbek Fiiller |
(birini birine/bir şeye) karşı kışkırtmak |
poison (one) against (someone or something) f.
|
|
303 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı vaaz vermek |
preach against (something) f.
|
|
304 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı uyarmak |
preach against (something) f.
|
|
305 |
Öbek Fiiller |
(birinin birine/bir şeye) karşı önyargılı olmasına neden olmak |
prejudice (one) against (someone or something) f.
|
|
306 |
Öbek Fiiller |
(birinde birine/bir şeye) karşı önyargı yaratmak/oluşturmak |
prejudice (one) against (someone or something) f.
|
|
307 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi bir şeye) karşı korumak |
preserve (someone or something) against (something) f.
|
|
308 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi bir şeye) karşı korumak |
preserve (someone or something) from (something) f.
|
|
309 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi/kendini birine/bir şeye) karşı korumak |
protect (someone, something, or oneself) from (someone or something) f.
|
|
310 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı korumak |
protect against (someone or something) f.
|
|
311 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı hazırlıklı olmak |
provide against (something) f.
|
|
312 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı güvenlik/güvence sağlamak |
provide against (something) f.
|
|
313 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı korumak |
provide against (something) f.
|
|
314 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı hazırlıklı olmak |
provide for (something) f.
|
|
315 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı güvenlik/güvence sağlamak |
provide for (something) f.
|
|
316 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı korumak |
provide for (something) f.
|
|
317 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı çıkmak |
quarrel with (something) f.
|
|
318 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı çıkmak |
rage against (someone or something) f.
|
|
319 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı tepki göstermek |
react against (someone or something) f.
|
|
320 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı başkaldırmak |
rebel against (someone or something) f.
|
|
321 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı direnmek |
rebel against (someone or something) f.
|
|
322 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı koymak |
rebel against (someone or something) f.
|
|
323 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı ayaklanmak |
rebel at (someone or something) f.
|
|
324 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı başkaldırmak |
rebel at (someone or something) f.
|
|
325 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı gelmek |
rebel at (someone or something) f.
|
|
326 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı direnmek |
rebel at (someone or something) f.
|
|
327 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı koymak |
rebel at (someone or something) f.
|
|
328 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı çıkmak |
rise against (someone or something) f.
|
|
329 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı çıkmak |
rise up against (someone or something) f.
|
|
330 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı güvenlik sağlamak |
safeguard against (someone or something) f.
|
|
331 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı korumak |
safeguard against (someone or something) f.
|
|
332 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı entrika düzenlemek |
scheme against (someone or something) f.
|
|
333 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı komplo düzenlemek |
scheme against (someone or something) f.
|
|
334 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı komplo kurmak |
scheme against (someone or something) f.
|
|
335 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı puan kazanmak/sayı yapmak |
score against (someone or something) f.
|
|
336 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı bir avantaj elde etmek |
score off (someone or something) f.
|
|
337 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı güvenlik |
security against (someone or something) f.
|
|
338 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı koruma |
security against (someone or something) f.
|
|
339 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi bir şeye) karşı duyarlılaştırmak |
sensitize (someone or something) to (something) f.
|
|
340 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi bir şeye) karşı duyarlı hale getirmek |
sensitize (someone or something) to (something) f.
|
|
341 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi bir şeye) karşı hassaslaştırmak |
sensitize (someone or something) to (something) f.
|
|
342 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi bir şeye) karşı fazla/aşırı duyarlı hale getirmek |
sensitize (someone or something) to (something) f.
|
|
343 |
Öbek Fiiller |
(birinin/bir şeyin bir şeye) karşı farkındalığını artırmak |
sensitize (someone or something) to (something) f.
|
|
344 |
Öbek Fiiller |
(birini birine/bir şeye) karşı kışkırtmak |
set (one) against (someone or something) f.
|
|
345 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı günah işlemek |
sin against (someone or something) f.
|
|
346 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı eleştirilerini/görüşlerini dile getirmek |
speak against (someone or something) f.
|
|
347 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı direnmek |
stand against (someone or something) f.
|
|
348 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı koymak |
stand against (someone or something) f.
|
|
349 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı durmak |
stand against (someone or something) f.
|
|
350 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı gelmek |
stand against (someone or something) f.
|
|
351 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı çıkmak |
stand against (someone or something) f.
|
|
352 |
Öbek Fiiller |
(seçimlerde birine/bir şeye) karşı yarışmak |
stand against (someone or something) f.
|
|
353 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı direnmek |
stand out against (something) f.
|
|
354 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı göğüs germek |
stand out against (something) f.
|
|
355 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı koymak |
stand out against (something) f.
|
|
356 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı olmak |
stand up against (someone or something) f.
|
|
357 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı çıkmak |
stand up against (someone or something) f.
|
|
358 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı koymak |
stand up to (someone or something) f.
|
|
359 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı gelmek |
stand up to (someone or something) f.
|
|
360 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı çıkmak |
stand up to (someone or something) f.
|
|
361 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı direnmek |
stand up to (someone or something) f.
|
|
362 |
Öbek Fiiller |
(birini/kendini) olumsuz/kötü (birine/bir şeye) karşı hazırlamak |
steel (someone or oneself) against (someone or something) f.
|
|
363 |
Öbek Fiiller |
olumsuz/kötü (birine/bir şeye) karşı güçlü hale gelmek/getirmek |
steel (someone or oneself) against (someone or something) f.
|
|
364 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı grev yapmak |
strike over (something) f.
|
|
365 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı savaşmak |
strive against (something) f.
|
|
366 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı savaş vermek |
strive against (something) f.
|
|
367 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı mücadele etmek/vermek |
struggle against (someone or something) f.
|
|
368 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı direnmek |
struggle against (someone or something) f.
|
|
369 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı uyanık olmak |
tune in (to something) f.
|
|
370 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı tetikte olmak |
tune in (to something) f.
|
|
371 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı başkaldırmak |
turn against (someone or something) f.
|
|
372 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı gelmek |
turn against (someone or something) f.
|
|
373 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı kışkırtmak |
turn against (someone or something) f.
|
|
374 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı birleştirmek |
unite against (someone or something) f.
|
|
375 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı aşılamak |
vaccinate against (something) f.
|
|
376 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı aşı yapmak |
vaccinate against (something) f.
|
|
377 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı aşılanmak |
vaccinate for (something) f.
|
|
378 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı aşı yaptırmak |
vaccinate for (something) f.
|
|
379 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı aşılamak |
vaccinate for (something) f.
|
|
380 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı aşı yapmak |
vaccinate for (something) f.
|
|
381 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı oy kullanmak |
vote against (someone or something) f.
|
|
382 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı (savaş, saldırı) açmak/başlatmak |
wage (something) against (someone or something) f.
|
|
383 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı savaşmak |
wage (something) against (someone or something) f.
|
|
384 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı savaş açmak |
war against (someone or something) f.
|
|
385 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı savaş açmak |
war on (someone or something) f.
|
|
386 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı savaş açmak |
war with (someone or something) f.
|
|
387 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı ayık olmak |
wise up to (someone or something) f.
|
|
388 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı gözünü açmak |
wise up to (someone or something) f.
|
|
389 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı uyanık olmak |
wise up to (someone or something) f.
|
|
390 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı dikkatli olmak |
wise up to (someone or something) f.
|
|
391 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı ayık olmasını sağlamak |
wise up to (someone or something) f.
|
|
392 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı (birinin) gözünü açmak |
wise up to (someone or something) f.
|
|
393 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı uyanık olmasını sağlamak/uyandırmak |
wise up to (someone or something) f.
|
|
394 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı dikkatli olmasını sağlamak |
wise up to (someone or something) f.
|
|
395 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı işlemek |
work against (someone or something) f.
|
|
396 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı etkili olmak |
work against (someone or something) f.
|
|
397 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) karşı bir şey yazmak |
write against (someone or something) f.
|
|
398 |
Öbek Fiiller |
birisine/bir şeye karşı saf tutmak |
range against f.
|
|
399 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) karşı duyarlı/hassas |
susceptible to (something) s.
|
|
Phrases |
|
400 |
İfadeler |
(birine/bir şeye) karşı büyük bir merhamet beslemek |
yearn over (someone or something) f.
|
|
401 |
İfadeler |
(birine/bir şeye) karşı derin bir acıma duymak |
yearn over (someone or something) f.
|
|
402 |
İfadeler |
(birine/bir şeye) karşı çok hassas olmak |
yearn over (someone or something) f.
|
|
403 |
İfadeler |
(birine/bir şeye) karşı duyduğu sempatiden dolayı |
out of sympathy with (someone or something) expr.
|
|
404 |
İfadeler |
(birine/bir şeye) karşı anlayışından dolayı |
out of sympathy with (someone or something) expr.
|
|
405 |
İfadeler |
birine/bir şeye karşı sempati beslemeyen |
out of sympathy with somebody/something expr.
|
|
406 |
İfadeler |
birine/bir şeye karşı anlayışsız |
out of sympathy with somebody/something expr.
|
|
407 |
İfadeler |
birine/bir şeye karşı |
in opposition to somebody/something expr.
|
|
408 |
İfadeler |
(birine/bir şeye) karşı açık konuşmak gerekirse |
to be fair (to someone or something) expr.
|
|
409 |
İfadeler |
(birine/bir şeye) karşı dürüst olmak gerekirse |
to be fair (to someone or something) expr.
|
|
Colloquial |
|
410 |
Konuşma Dili |
bir şekilde, bir şeye karşı, bir şey lehine kullanılabilecek bilgi |
ammo i.
|
|
411 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye) karşı yarış |
race against (someone or something) i.
|
|
412 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek |
have one up on (someone or something) f.
|
|
413 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye) karşı avantaj kazanmak |
have one up on (someone or something) f.
|
|
414 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye) karşı üstünlük elde etmek |
have one up on (someone or something) f.
|
|
415 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye) karşı üstünlük sağlamak |
have one up on (someone or something) f.
|
|
416 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye) karşı kesin kanıtı olmamak |
not have anything on (someone or something) f.
|
|
417 |
Konuşma Dili |
birine/bir şeye karşı sabrı tükenmek |
have had it f.
|
|
418 |
Konuşma Dili |
birine/bir şeye karşı sabrının sınırını aşmak |
have had it f.
|
|
419 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye) karşı olmak |
be down on (someone or something) f.
|
|
420 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye) karşı olumsuz hisleri olmak |
be down on (someone or something) f.
|
|
421 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye karşı) sert olmak |
be tough on (someone or something) f.
|
|
422 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye karşı) sert davranmak |
be tough on (someone or something) f.
|
|
423 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye karşı) müsamahasız olmak/davranmak |
be tough on (someone or something) f.
|
|
424 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye karşı) acımasız olmak/davranmak |
be tough on (someone or something) f.
|
|
425 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye) karşı yarışmak |
race against (someone or something) f.
|
|
426 |
Konuşma Dili |
birine/bir şeye karşı |
down on someone or something s.
|
|
427 |
Konuşma Dili |
birine/bir şeye karşı negatif |
down on someone or something s.
|
|
428 |
Konuşma Dili |
birine/bir şeye karşı düşman/muhalif |
down on someone or something s.
|
|
429 |
Konuşma Dili |
birine/bir şeye karşı soğuk/mesafeli |
down on someone or something s.
|
|
430 |
Konuşma Dili |
birisine veya bir şeye karşı üstün olan |
one-up s.
|
|
431 |
Konuşma Dili |
birine/bir şeye karşı uyanık |
onto someone/something s.
|
|
432 |
Konuşma Dili |
birine/bir şeye karşı alarma geçmiş |
onto someone/something s.
|
|
433 |
Konuşma Dili |
(bir şeye) karşı hassas/duyarlı |
susceptible of (something) s.
|
|
434 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye) karşı |
against (someone or something) ed.
|
|
435 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye) karşı rekabette |
against (someone or something) ed.
|
|
436 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye) karşı yarışta |
against (someone or something) ed.
|
|
437 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye) karşı |
against (someone or something) ed.
|
|
438 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye) karşı rekabette |
against (someone or something) ed.
|
|
439 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye) karşı yarışta |
against (someone or something) ed.
|
|
440 |
Konuşma Dili |
(birine veya bir şeye) karşı omuz omuza |
down with expr.
|
|
441 |
Konuşma Dili |
bir şeye karşı hevessizsin |
your heart isn't in something expr.
|
|
442 |
Konuşma Dili |
bir şeye karşı gönülsüzsün |
your heart isn't in something expr.
|
|
443 |
Konuşma Dili |
bir şeye karşı isteksizsin |
your heart isn't in something expr.
|
|
444 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye karşı) uyanık |
on the alert (for someone or something) expr.
|
|
445 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye karşı) gözünü dört açmış |
on the alert (for someone or something) expr.
|
|
446 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye karşı) uyanık |
on the alert (for someone or something) expr.
|
|
447 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye karşı) gözünü dört açmış |
on the alert (for someone or something) expr.
|
|
448 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye) karşı tedbirli/ihtiyatlı ol |
beware of (someone or something) expr.
|
|
Idioms |
|
449 |
Deyim |
(birisine ya da bir şeye) karşı önyargı |
bias against (someone or something) i.
|
|
450 |
Deyim |
(bir şeye karşı duyulan) yoğun merak |
love affair i.
|
|
451 |
Deyim |
(bir şeye karşı duyulan) tutku |
love affair i.
|
|
452 |
Deyim |
(bir şeye karşı duyulan) heves |
love affair i.
|
|
453 |
Deyim |
(birine/bir şeye) karşı olan tutumunu/hareketlerini yüz seksen derece değiştirme |
about-face (on someone or something) i.
|
|
454 |
Deyim |
(birine/bir şeye) karşı olan tutumunu/hareketlerini yüz seksen derece değiştirme |
about-face (on someone or something) i.
|
|
455 |
Deyim |
(birine/bir şeye) karşı avantaj |
an advantage over (someone or something) i.
|
|
456 |
Deyim |
(birine/bir şeye) karşı avantaj |
the advantage over (someone or something) i.
|
|
457 |
Deyim |
(birine/bir şeye) karşı üstünlük |
the advantage over (someone or something) i.
|
|
458 |
Deyim |
(birine/bir şeye) karşı avantaj |
an edge on (someone or something) i.
|
|
459 |
Deyim |
(birine/bir şeye) karşı üstünlük |
an edge on (someone or something) i.
|
|
460 |
Deyim |
(birine/bir şeye) karşı avantaj |
the edge on (someone or something) i.
|
|
461 |
Deyim |
(birine/bir şeye) karşı üstünlük |
the edge on (someone or something) i.
|
|
462 |
Deyim |
(birine/bir şeye) karşı avantaj |
an edge over (someone or something) i.
|
|
463 |
Deyim |
(birine/bir şeye) karşı üstünlük |
an edge over (someone or something) i.
|
|
464 |
Deyim |
(birine/bir şeye) karşı avantaj |
the edge over (someone or something) i.
|
|
465 |
Deyim |
(birine/bir şeye) karşı üstünlük |
the edge over (someone or something) i.
|
|
466 |
Deyim |
(bir şeye) karşı olan tutumunu/hareketlerini yüz seksen derece değiştirme |
about-face on (something) i.
|
|
467 |
Deyim |
(bir şeye) karşı içten gelen tepki |
gut reaction to (something) i.
|
|
468 |
Deyim |
(bir şeye karşı) o anda verilen cevap/tepki |
gut reaction (to something) i.
|
|
469 |
Deyim |
(bir şeye karşı) anlık verilen cevap/tepki |
gut reaction (to something) i.
|
|
470 |
Deyim |
(bir şeye karşı) düşünmeden/anında verilen tepki/cevap |
gut reaction (to something) i.
|
|
471 |
Deyim |
(birine/bir şeye) karşı üstünlük |
precedence over (someone or something) i.
|
|
472 |
Deyim |
(birine/bir şeye) karşı ağır basma |
precedence over (someone or something) i.
|
|
473 |
Deyim |
(birine/bir şeye) karşı öncelik |
precedence over (someone or something) i.
|
|
474 |
Deyim |
birisini bir başkasına ya da bir şeye karşı önyargılı olmaya teşvik etmek |
bias someone against someone or something f.
|
|
475 |
Deyim |
birisini bir başkasına ya da bir şeye karşı kışkırtmak |
bias someone against someone or something f.
|
|
476 |
Deyim |
birisini bir başkasına ya da bir şeye karşı provoke etmek |
bias someone against someone or something f.
|
|
477 |
Deyim |
(birine ve bir şeye karşı) gözünü dört açmak |
keep (close) watch for (someone or something) f.
|
|
478 |
Deyim |
(birine veya bir şeye) karşı güçlerini birleşmek |
make common cause against (someone or something) f.
|
|
479 |
Deyim |
(birine veya bir şeye) karşı birlikte mücadele etmek/savaşmak |
make common cause against (someone or something) f.
|
|
480 |
Deyim |
(birine veya bir şeye) karşı işbirliği yapmak |
make common cause against (someone or something) f.
|
|
481 |
Deyim |
(birine veya bir şeye karşı) avantaj sağlamak |
get the advantage over (someone or something) f.
|
|
482 |
Deyim |
(birine veya bir şeye karşı) üstünlük yakalamak |
get the advantage over (someone or something) f.
|
|
483 |
Deyim |
(birine veya bir şeye karşı) avantaj sağlamak |
have the advantage over (someone or something) f.
|
|
484 |
Deyim |
(birine veya bir şeye karşı) üstünlük yakalamak |
have the advantage over (someone or something) f.
|
|
485 |
Deyim |
bir şeye karşı durmak |
have one's heart set against something f.
|
|
486 |
Deyim |
bir şeye karşı durmak |
set one's heart against something f.
|
|
487 |
Deyim |
bir şeye karşı çıkmak |
have one's heart set against something f.
|
|
488 |
Deyim |
bir şeye tamamen karşı olmak |
one's heart is dead set against something f.
|
|
489 |
Deyim |
bir şeye karşı zayıflığı olmak |
have a weakness for f.
|
|
490 |
Deyim |
bir şeye karşı çıkmak |
have one's heart dead set against something f.
|
|
491 |
Deyim |
bir şeye karşı koymaktan vazgeçmek |
cave in to something f.
|
|
492 |
Deyim |
bir şeye tamamen karşı olmak |
one's heart is set against something f.
|
|
493 |
Deyim |
kendini zor bir şeye karşı hazırlamak |
steel oneself for something f.
|
|
494 |
Deyim |
(birine ya da bir şeye) karşı tek yumruk olmak |
take up (the) cudgels against (someone or something) f.
|
|
495 |
Deyim |
(birine ya da bir şeye) karşı çıkmaya hazırlanmak |
take up (the) cudgels against (someone or something) f.
|
|
496 |
Deyim |
(birine ya da bir şeye) karşı mücadeleye girişmek |
take up (the) cudgels against (someone or something) f.
|
|
497 |
Deyim |
(bir şeye) çok karşı olmak |
be death on (someone or something) f.
|
|
498 |
Deyim |
(birine/bir şeye karşı) bir avantaj elde etmek/avantajlı duruma geçmek |
get the drop on (someone or something) f.
|
|
499 |
Deyim |
(birine/bir şeye karşı) bir avantaj elde etmek/avantajlı duruma geçmek |
have the drop on (someone or something) f.
|
|
500 |
Deyim |
birine/bir şeye karşı bir şey yöneltmek |
direct something against someone or something f.
|
|