|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
bir şeyi yapmak için elverişli zaman bölümü |
window i.
|
|
2 |
Genel |
bir şeyi memnuniyetle yapmak |
be pleased to do something f.
|
|
3 |
Genel |
belirli bir şeyi iyi yapmak |
be good at f.
|
|
4 |
Genel |
takıntı yapmak (bir şeyi) |
be obsessed with f.
|
|
5 |
Genel |
izin istemeden bir şeyi yapmak |
take the liberty of doing something f.
|
|
6 |
Genel |
bir şeyi yapmak için gereken niteliklere sahip olmamak |
be unqualified to do something f.
|
|
7 |
Genel |
bir şeyi duyarak yapmak |
do something with feeling f.
|
|
8 |
Genel |
bir şeyi usulüne göre yapmak |
do something the right way f.
|
|
9 |
Genel |
bir şeyi birinin üstüne yapmak |
make something over to f.
|
|
10 |
Genel |
bir şeyi sırayla yapmak |
take turns f.
|
|
11 |
Genel |
canı bir şeyi yapmak istemek |
be in the mood for f.
|
|
12 |
Genel |
vakit ayırıp bir şeyi yapmak |
get around to f.
|
|
13 |
Genel |
yapmak (yeni bir şeyi) |
bring out f.
|
|
14 |
Genel |
bir şeyi yumak yapmak |
wind something into a ball f.
|
|
15 |
Genel |
bir şeyi tam istenilen şekilde yapmak |
get something right f.
|
|
16 |
Genel |
planlanmış bir şeyi gerçekten yapmak |
go through with f.
|
|
|
17 |
Genel |
bir şeyi gizlice yapmak |
do something in secret f.
|
|
18 |
Genel |
daha kolay bir çözüm varken bir şeyi zor bir şekilde yapmak |
do something the hard way f.
|
|
19 |
Genel |
bir şeyi yapmak için çok masraf etmek |
go to great expense f.
|
|
20 |
Genel |
bir şeyi iyi yapmak |
be skilled in f.
|
|
21 |
Genel |
bir şeyi sırayla yapmak |
take turns at f.
|
|
22 |
Genel |
yapmak (bir şeyi biri için) |
mean for f.
|
|
23 |
Genel |
canı bir şeyi yapmak istemek |
be in the mood to f.
|
|
24 |
Genel |
belirli bir amaca göre bir şeyi yapmak/değiştirmek |
tailor f.
|
|
25 |
Genel |
-i örnek alarak bir şeyi yapmak |
model something on f.
|
|
26 |
Genel |
bir şeyi kötü yapmak |
botch f.
|
|
27 |
Genel |
bir şeyi ilk kez yapmak |
do something for the first time f.
|
|
28 |
Genel |
(bir şeyi) yapmak istemek |
in the mood f.
|
|
29 |
Genel |
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak |
be so bold as to do something f.
|
|
30 |
Genel |
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak |
make so bold as to do something f.
|
|
31 |
Genel |
bir şeyi bilerek yapmak |
do something on purpose f.
|
|
32 |
Genel |
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak |
find enough courage (to do something) f.
|
|
33 |
Genel |
bir şeyi yapmak için cesaret bulmak |
bring oneself to do something f.
|
|
34 |
Genel |
bir şeyi yapmak için durmak |
stop to do something f.
|
|
35 |
Genel |
durup bir şeyi yapmak |
stop to do something f.
|
|
36 |
Genel |
bir şeyi eskimez yapmak |
age-proof f.
|
|
|
37 |
Genel |
(bir şeyi) başlıca ilgi alanı yapmak |
major f.
|
|
38 |
Genel |
(bir şeyi) hızla yapmak |
whiz f.
|
|
39 |
Genel |
(bir şeyi) yapmacıklı şekilde yapmak |
mince f.
|
|
40 |
Genel |
bir şeyi yapmak için çabalamak |
heave f.
|
|
41 |
Genel |
bir şeyi gözden geçirerek gereken tamirleri yapmak |
overhale [obsolete] f.
|
|
42 |
Genel |
bir şeyi gözden geçirerek gereken tamirleri yapmak |
overhaul f.
|
|
43 |
Genel |
(bir şeyi) haddine olmadan yapmak |
presume f.
|
|
44 |
Genel |
bir şeyi öylesine yapmak |
scuffle f.
|
|
45 |
Genel |
bir şeyi son dakikada yapmak |
scuffle f.
|
|
46 |
Genel |
bir şeyi yarım yamalak yapmak |
shuffle f.
|
|
47 |
Genel |
bir şeyi yapmış olmak için yapmak |
shuffle f.
|
|
48 |
Genel |
bir şeyi zorla yapmak |
squeak f.
|
|
49 |
Genel |
bir şeyi değişimli olarak yapmak |
steven [obsolete] f.
|
|
50 |
Genel |
bir şeyi sıra ile yapmak |
steven [obsolete] f.
|
|
Phrasals |
|
51 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi üstünkörü ya da umursamadan yapmak |
phone in f.
|
|
52 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi zar zor yapmak/idare etmek |
muddle around f.
|
|
53 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) hiç sıkıntı çekmeden/tereyağından kıl çeker gibi yapmak |
breeze through (something) f.
|
|
54 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) karman çorman/baştan savma yapmak |
bumble along f.
|
|
55 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) karman çorman/baştan savma yapmak |
bumble through f.
|
|
56 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) beceriksizce/acemice yapmak |
bumble through something f.
|
|
57 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) dikkatsizce yapmak |
bumble through something f.
|
|
58 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) karman çorman/karmakarışık yapmak |
bumble through something f.
|
|
59 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) baştan savma/üstünkörü yapmak |
bumble through something f.
|
|
60 |
Öbek Fiiller |
karşılığında (bir şey) yapmak/(birine bir şeyi) layık görmek |
repay (one) by (doing something) f.
|
|
61 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi yapmak) birinin hoşuna gitmek/birini hoşnut etmek |
satisfy (someone, something, or oneself) by (doing something) f.
|
|
62 |
Öbek Fiiller |
birini ya da bir şeyi desteklemek üzere gösteri yapmak |
clamor for someone or something f.
|
|
63 |
Öbek Fiiller |
(birini belli bir şeyi yapmak üzere) kandırmak |
con (someone) into (something) f.
|
|
64 |
Öbek Fiiller |
birini belli bir şeyi yapmak üzere kandırmak |
con someone into something f.
|
|
65 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi beceriksizce yapmak |
muddle about f.
|
|
66 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi beceriksizce yapmak |
muddle around f.
|
|
67 |
Öbek Fiiller |
(biriyle veya bir şeyi) kaptı kaçtı yapmak |
abscond with someone or something f.
|
|
68 |
Öbek Fiiller |
(biriyle veya bir şeyi) kaptı kaçtı yapmak |
make off with someone or something f.
|
|
69 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) seve seve yapmak |
admire to (do something) f.
|
|
70 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi çabucak/hızlıca yapmak |
race through f.
|
|
71 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi öğle yemeği yapmak |
lunch off something f.
|
|
72 |
Öbek Fiiller |
dosdoğru (bir şeyi) yapmak |
head in to f.
|
|
73 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi gözden kaçırarak/dalgınlıkla) hata/yanlış yapmak |
slip up on f.
|
|
74 |
Öbek Fiiller |
planlanmış bir şeyi ne olursa olsun yapmak |
go through f.
|
|
75 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi çabucak/hızlıca yapmak |
toss something off f.
|
|
76 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi bir çırpıda yapmak |
toss something off f.
|
|
|
77 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi başka bir şeyin üzerinden giderek yapmak |
fashion (something) after (something else) f.
|
|
78 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi başka bir örnek üzerinden/örneğe göre yapmak |
fashion (something) after (something else) f.
|
|
79 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi başka bir örneği taklit ederek yapmak |
fashion (something) after (something else) f.
|
|
80 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi başka bir şeyi örnek alarak yapmak |
fashion (something) after (something else) f.
|
|
81 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi başka bir şeyin üzerinden giderek yapmak |
fashion (something) on (something else) f.
|
|
82 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi başka bir örnek üzerinden/örneğe göre yapmak |
fashion (something) on (something else) f.
|
|
83 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi başka bir örneği taklit ederek yapmak |
fashion (something) on (something else) f.
|
|
84 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi başka bir şeyi örnek alarak yapmak |
fashion (something) on (something else) f.
|
|
85 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi başka bir şeyin üzerinden giderek yapmak |
fashion something on something f.
|
|
86 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi başka bir örnek üzerinden/örneğe göre yapmak |
fashion something on something f.
|
|
87 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi başka bir örneği taklit ederek yapmak |
fashion something on something f.
|
|
88 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi başka bir şeyi örnek alarak yapmak |
fashion something on something f.
|
|
89 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi başka bir şey kullanarak yapmak |
fashion (something) out of (something else) f.
|
|
90 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi bir örnek kullanarak yapmak |
fashion (something) out of (something else) f.
|
|
91 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi başka bir şeyden/başka bir şeyin parçalarından) tekrar yapmak |
reconstruct (something) from (something else) f.
|
|
92 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi başka bir şeyden yeniden yapmak |
reconstruct something from something f.
|
|
93 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi başka bir şey kullanarak yeniden yapmak |
reconstruct something from something f.
|
|
94 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi) bir şey yapmak zorunda bırakmak |
force on (someone or something) f.
|
|
95 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi aceleyle yapmak |
gallop through something f.
|
|
96 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi acele acele yapmak |
gallop through something f.
|
|
97 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi alelacele yapmak |
gallop through something f.
|
|
98 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi uyduruk kaydırık yapmak |
gallop through something f.
|
|
99 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi yalap şap/yalap şalap yapmak |
gallop through something f.
|
|
100 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi üstünkörü yapmak |
gallop through something f.
|
|
101 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi gelişigüzel yapmak |
gallop through something f.
|
|
102 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi yapmak) kazançlı olmak |
pay to (do something) f.
|
|
103 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi yapmak) karşılığını vermek/ödemek |
pay to (do something) f.
|
|
104 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi yapmak) yararlı olmak |
pay to (do something) f.
|
|
105 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi yapmak) avantaj sağlamak |
pay to (do something) f.
|
|
106 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi yapmak için) para vermek |
pay to (do something) f.
|
|
107 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi yapmak için) çaba göstermek |
strive to (do something) f.
|
|
108 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi yapmak için) çaba sarf etmek |
strive to (do something) f.
|
|
109 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi yapmak için) gayret etmek |
strive to (do something) f.
|
|
110 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi yapmak için) didinmek |
strive to (do something) f.
|
|
111 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi yapmak) tam (birine) göre bir iş olmak |
trust (one) to (do something) f.
|
|
112 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi yapmak) tam (birinin) yapacağı iş olmak |
trust (one) to (do something) f.
|
|
113 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi yapmak) tam senlik/onluk vs. bir iş olmak |
trust (one) to (do something) f.
|
|
114 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) parça parça yapmak |
hack away at (something) f.
|
|
115 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) bölüm bölüm yapmak |
hack away at (something) f.
|
|
116 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) zamanla azar azar yapmak |
hack away at (something) f.
|
|
117 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şeyi) yapmak için kışkırtmak |
tease (one) into (doing something) f.
|
|
118 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şeyi) yapmak için gaza getirmek |
tease (one) into (doing something) f.
|
|
119 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şeyi) yapmak için teşvik etmek |
tease (one) into (doing something) f.
|
|
120 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi/kendini biri/bir şey) yapmak |
set (someone, something, or oneself) up as (someone or something) f.
|
|
121 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi/kendini biri/bir şey) yapmak için gerekli ayarlamaları yapmak |
set (someone, something, or oneself) up as (someone or something) f.
|
|
122 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi/kendini biri/bir şey) konumuna getirmek için gereken düzenlemeleri yapmak |
set (someone, something, or oneself) up as (someone or something) f.
|
|
123 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi bir şey yapmak |
set someone or something up as something f.
|
|
124 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi bir şey yapmak için gerekli ayarlamaları yapmak |
set someone or something up as something f.
|
|
125 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi bir şey yapmak için gerekli düzenlemeleri yapmak |
set someone or something up as something f.
|
|
126 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) dikkatsizce yapmak |
mail (something) in f.
|
|
127 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) baştan savma yapmak |
mail (something) in f.
|
|
128 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) umursamadan yapmak |
mail (something) in f.
|
|
129 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) yalapşap yapmak |
mail (something) in f.
|
|
130 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) göstermelik bir şekilde yapmak |
mail (something) in f.
|
|
131 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi keserek arasına bir tasarım yapmak |
inlay with (something) f.
|
|
132 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi keserek arasına dekoratif bir dolgu yapmak |
inlay with (something) f.
|
|
133 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi şekilli olarak kesip arasına dekoratif bir dolgu yapmak |
inlay something with something f.
|
|
134 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi kıvırıp bir şey yapmak |
fold something into something f.
|
|
135 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi katlayıp bir şey yapmak |
fold something into something f.
|
|
136 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi birinin/bir şeyin aleyhinde olacak şekilde yapmak |
weight something against someone or something f.
|
|
137 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi tekrar baştan yapmak |
work something over f.
|
|
138 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi özensizce/paldır küldür yapmak |
jumble something together f.
|
|
139 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) geç yapmak/geciktirmek |
loiter over (something) f.
|
|
140 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) ağır ağır/yavaş yavaş yapmak |
loiter over (something) f.
|
|
141 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) acele etmeden yapmak |
loiter over (something) f.
|
|
142 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) keyfini çıkara çıkara yapmak |
loiter over (something) f.
|
|
143 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) zamana yayarak yapmak |
loiter over (something) f.
|
|
144 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) sindire sindire yapmak |
loiter over (something) f.
|
|
145 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi bir şeyden yapmak |
make something from something f.
|
|
146 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi bir şeyle yapmak |
make something with something f.
|
|
147 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi belli bir kesime/amaca uygun yapmak |
gear something to someone or something f.
|
|
148 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi belli bir kesime/amaca göre yapmak |
gear something to someone or something f.
|
|
149 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi eleştirilerin odağı/hedefi yapmak |
snipe at someone or something f.
|
|
150 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi) kapmak için ani bir dalış yapmak |
swoop down on (someone or something) f.
|
|
151 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi kapmak için ani bir dalış yapmak |
swoop down upon someone or something f.
|
|
152 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi kapmak için ani bir dalış yapmak |
swoop down on someone or something f.
|
|
153 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) elde etmek için (bir şey) yapmak/harcamak |
put (something) toward (something) f.
|
|
154 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi yapmak) için göbeği çatlamak |
break (one's) back to (do something) f.
|
|
155 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi yapmak) için büyük çaba sarf etmek |
break (one's) back to (do something) f.
|
|
156 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi yapmak) için kendini paralamak |
break (one's) back to (do something) f.
|
|
157 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi yapmak) için canını dişine takmak |
break (one's) back to (do something) f.
|
|
158 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi yapmak) için eşek gibi çalışmak |
break (one's) back to (do something) f.
|
|
159 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi yapmak) için kıçını yırtmak |
break (one's) back to (do something) f.
|
|
160 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi hırs yapmak |
buck for something f.
|
|
161 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi bir şeye gömme olarak yapmak/imal etmek |
build something into something f.
|
|
162 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi bir şeyin bir parçası olarak yapmak/imal etmek |
build something into something f.
|
|
163 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi bir şeye sabit yapmak/imal etmek |
build something into something f.
|
|
164 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) temel alarak üstüne ekleme yapmak |
build on (something) f.
|
|
165 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) söz verildiği/planlandığı/istendiği gibi yapmak |
carry through on (something) f.
|
|
166 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi teslim alıp girişini/kaydını yapmak |
check something in f.
|
|
167 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) parça parça yapmak |
chip (away) at (something) f.
|
|
168 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) bölüm bölüm yapmak |
chip (away) at (something) f.
|
|
169 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi) engellemek/önlemek için elinden geleni yapmak |
come down on (someone or something) f.
|
|
170 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) söz verdiği gibi yapmak/teslim etmek |
come through (with something) f.
|
|
171 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi bir şeyle çift yapmak |
couple something with something f.
|
|
172 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi hızlıca yapmak |
dash something off f.
|
|
173 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi hemen yapmak |
dash something off f.
|
|
174 |
Öbek Fiiller |
(beklen bir şeyi) yapmak/yerine getirmek |
deliver on (something) f.
|
|
175 |
Öbek Fiiller |
(dediği bir şeyi) yapmak |
deliver on (something) f.
|
|
176 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) yarım yamalak yapmak |
do (something) by halves f.
|
|
177 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) üstünkörü yapmak |
do (something) by halves f.
|
|
178 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi baştan yapmak |
do something over f.
|
|
179 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi tekrar yapmak |
do something over f.
|
|
180 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) için (bir şeyi) boşaltmak |
drain (something) off to (do something) f.
|
|
181 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) için (bir şeyi) akıtmak |
drain (something) off to (do something) f.
|
|
182 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmak) için (bir şeyi) tahliye etmek |
drain (something) off to (do something) f.
|
|
183 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi fondip yapmak |
drink something down f.
|
|
184 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi fondip yapmak |
drink something up f.
|
|
185 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) aptala anlatır gibi yapmak |
dumb (something) down f.
|
|
186 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi bir şey) yapmak |
establish (someone or something) in (something) f.
|
|
187 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) büyütüp (bir şey) yapmak |
expand (something) into (something) f.
|
|
188 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi yeniden yapmak/düzenlemek |
fix something over f.
|
|
189 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi birine/bir şeye fokuslamak/fokus yapmak |
focus something on someone or something f.
|
|
190 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi başarmak için) gerekeni yapmak |
go about (doing something) f.
|
|
191 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi başarmak için) gerekeni yapmak |
go about to (do something) f.
|
|
192 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) ortaklaşa almak/yapmak |
go in on (something) f.
|
|
193 |
Öbek Fiiller |
(biriyle bir şeyi) ortaklaşa almak/yapmak |
go in with someone (on something) f.
|
|
194 |
Öbek Fiiller |
planlanmış (bir şeyi) gerçekten yapmak |
go through with (something) f.
|
|
195 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi ham yapmak |
gobble someone or something up f.
|
|
196 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi) tutmak/yakalamak için hamle yapmak |
grab at (someone or something) f.
|
|
197 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi) tutmak/yakalamak için hamle yapmak |
grab for (someone or something) f.
|
|
198 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi toz yapmak |
grind something up f.
|
|
199 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi parça parça yapmak |
hack (away) at someone or something f.
|
|
200 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi parça parça yapmak |
hack someone or something apart f.
|
|
201 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) keserek/doğrayarak (bir şey) yapmak/haline getirmek |
hack (something) out of (something) f.
|
|
202 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi gücünü artırmak için modifiye etmek/değişiklik yapmak |
hop something up f.
|
|
203 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) vakitlice yapmak |
keep ahead (of something) f.
|
|
204 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) vaktinden önce/erkenden yapmak |
keep ahead (of something) f.
|
|
205 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) uzun uzadıya yapmak |
linger over (something) f.
|
|
206 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) tadını çıkararak yapmak |
linger over (something) f.
|
|
207 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) aheste aheste/ağır ağır yapmak |
linger over (something) f.
|
|
208 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) acele etmeden yapmak |
linger over (something) f.
|
|
209 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) öğle yemeği yapmak |
lunch off f.
|
|
210 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi biriyle bir şeyle) rakip yapmak |
match (someone or something) (up) with (someone or something else) f.
|
|
211 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi biriyle bir şeyle) rakip yapmak |
match (someone or something) against (someone or something else) f.
|
|
212 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi biriyle bir şeyle) rakip yapmak |
match up (someone or something) with (someone or something else) f.
|
|
213 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi başka bir şeyi) örnek alarak yapmak/geliştirmek |
model (something) after (something else) f.
|
|
214 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi başka bir şeyi) temel alarak yapmak/geliştirmek |
model (something) after (something else) f.
|
|
215 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) yapmak/geliştirmek için (başka bir şeyi) örnek almak |
model (something) after (something else) f.
|
|
216 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi başka bir şeyi) örnek alarak yapmak/geliştirmek |
model (something) on (something else) f.
|
|
217 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi başka bir şeyi) temel alarak yapmak/geliştirmek |
model (something) on (something else) f.
|
|
218 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) yapmak/geliştirmek için (başka bir şeyi) örnek almak |
model (something) on (something else) f.
|
|
219 |
Öbek Fiiller |
'-i yapmak/geliştirmek için (başka bir şeyi) örnek almak |
model on f.
|
|
220 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi başka bir şeyin) modelinde/modelini kullanarak yapmak |
pattern (something) after (something else) f.
|
|
221 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi başka bir şeyle) aynı modelde yapmak |
pattern (something) after (something else) f.
|
|
222 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi başka bir şeyi) taslak olarak kullanarak yapmak |
pattern (something) after (something else) f.
|
|
223 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi başka bir şeyi) örnek alarak yapmak |
pattern (something) after (something else) f.
|
|
224 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi başka bir şeyin) kalıbına/örneğine/şablonuna göre yapmak |
pattern (something) after (something else) f.
|
|
225 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi başka bir şeyi) temel alarak yapmak |
pattern (something) after (something else) f.
|
|
226 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi başka bir şeyin) modelinde/modelini kullanarak yapmak |
pattern (something) on (something else) f.
|
|
227 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi başka bir şeyle) aynı modelde yapmak |
pattern (something) on (something else) f.
|
|
228 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi başka bir şeyi) taslak olarak kullanarak yapmak |
pattern (something) on (something else) f.
|
|
229 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi başka bir şeyi) örnek alarak yapmak |
pattern (something) on (something else) f.
|
|
230 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi başka bir şeyin) kalıbına/örneğine/şablonuna göre yapmak |
pattern (something) on (something else) f.
|
|
231 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi başka bir şeyi) temel alarak yapmak |
pattern (something) on (something else) f.
|
|
232 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) gönülsüzce/yarım yamalak yapmak |
play at (doing something) f.
|
|
233 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) ciddiyetsiz bir şekilde/amatörce yapmak |
play at being (something) f.
|
|
234 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi bir şeyle) oyuk oyuk yapmak |
pock (something) with (something else) f.
|
|
235 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi bir şeye) ön ek yapmak |
prefix (something) to (something else) f.
|
|
236 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) aceleyle yapmak |
race through (something) f.
|
|
237 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) aceleyle söylemek veya yapmak |
rattle through (something) f.
|
|
238 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) yapmak için acele etmek |
rush to (something) f.
|
|
239 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi bir şeyin) ölçeğine uygun olarak yapmak/tasarlamak |
scale (something) to (something else) f.
|
|
240 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) elde etmek için komplo düzenlemek/gizli plan yapmak |
scheme for (something) f.
|
|
241 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi bir şey) yapmak |
set up as f.
|
|
242 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi yapmak) için oturmak |
sit down to (do something) f.
|
|
243 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) zar zor yapmak |
struggle through (something) f.
|
|
244 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) zar zor yapmak |
struggle with (something) f.
|
|
245 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) enine boyuna/iyice düşünerek yapmak |
think before (one) (does something) f.
|
|
Phrases |
|
246 |
İfadeler |
bir şeyi zar zor/güç bela yapmak |
be as much as somebody can/could do (not) to do something f.
|
|
247 |
İfadeler |
bir şeyi birinden/bir şeyden tarafa yapmak |
slant something toward someone or something f.
|
|
248 |
İfadeler |
bir şeyi birini/bir şeyi destekler şekilde yapmak |
slant something toward someone or something f.
|
|
249 |
İfadeler |
bir şeyi birinden/bir şeyden tarafa yapmak |
slant something in favor of someone or something f.
|
|
250 |
İfadeler |
bir şeyi birini/bir şeyi destekler şekilde yapmak |
slant something in favor of someone or something f.
|
|
251 |
İfadeler |
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
it's one thing to (do something), it's another to (do something else) expr.
|
|
252 |
İfadeler |
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok |
it's one thing to (do something), it's another to (do something else) expr.
|
|
253 |
İfadeler |
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
it’s one thing to do a, it’s (quite) another (thing) to do b expr.
|
|
254 |
İfadeler |
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok |
it’s one thing to do a, it’s (quite) another (thing) to do b expr.
|
|
255 |
İfadeler |
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
a is one thing, b is (quite) another expr.
|
|
256 |
İfadeler |
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok |
a is one thing, b is (quite) another expr.
|
|
257 |
İfadeler |
(bir şeyi kendi) mesuliyeti altında (yapmak) |
(do something) at your (own) peril expr.
|
|
258 |
İfadeler |
(bir şeyi) başına gelebileceklerden (kendisi) sorumlu olarak (yapmak) |
(do something) at your (own) peril expr.
|
|
259 |
İfadeler |
(bir şeyi kendi) sorumluluğu dahilinde (yapmak) |
(do something) at your (own) peril expr.
|
|
Proverb |
|
260 |
Atasözü |
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
if you want a thing done well do it yourself
|
|
261 |
Atasözü |
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
serve yourself
|
|
262 |
Atasözü |
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
if you would be well served
|
|
263 |
Atasözü |
bir şeyi hızlı yapmak tehlikeli olabilir |
it is the pace that kills
|
|
264 |
Atasözü |
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
if you want a thing done well/right, do it yourself
|
|
265 |
Atasözü |
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
if you want it done right, do it yourself
|
|
266 |
Atasözü |
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
if you want it done well, do it yourself
|
|
267 |
Atasözü |
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
if you want something done right, do it yourself
|
|
268 |
Atasözü |
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
if you want something done well, do it yourself
|
|
269 |
Atasözü |
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
if you want something done well/right, do it yourself
|
|
Colloquial |
|
270 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi birinden) önce yapmak |
beat (one) to (something) f.
|
|
271 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi birinden) önce yapmak |
beat someone to something f.
|
|
272 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi birinden) önce yapmak |
beat to f.
|
|
273 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmak için cesaretli olmak |
make so bold as to f.
|
|
274 |
Konuşma Dili |
bir şeyi hızlıca yapmak |
crank something out f.
|
|
275 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) aklına gelmemek |
not think of (doing something) f.
|
|
276 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi) istekle/şevkle yapmak |
have at (something) f.
|
|
277 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi) yapmak için tüm gücüyle çabalamak |
be all for something/for doing something f.
|
|
278 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi) seve seve yapmak |
be more than glad (to do something) f.
|
|
279 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi) mükemmel yapmak |
(do something) a treat [uk] f.
|
|
280 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi) harika yapmak |
(do something) a treat [uk] f.
|
|
281 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi) fazla yapmak |
(do something) to excess f.
|
|
282 |
Konuşma Dili |
seve seve (bir şeyi) yapmak |
admire to (do something) f.
|
|
283 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi) memnuniyetle yapmak |
admire to (do something) f.
|
|
284 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmak zorunda olmak |
behoove one to do something f.
|
|
285 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) yersiz olmak |
can't very well (do something) f.
|
|
286 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) pek de doğru/uygun olmamak |
can't very well (do something) f.
|
|
287 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) mantıklı olmamak |
can't very well (do something) f.
|
|
288 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) mümkün olmamak |
can't very well (do something) f.
|
|
289 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) yersiz olmak |
couldn’t very well (do something) f.
|
|
290 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) pek de doğru/uygun olmamak |
couldn’t very well (do something) f.
|
|
291 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) mantıklı olmamak |
couldn’t very well (do something) f.
|
|
292 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) mümkün olmamak |
couldn’t very well (do something) f.
|
|
293 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak biri) için daha iyi olmak |
do better to (do something) f.
|
|
294 |
Konuşma Dili |
(bir şey) için her şeyi yapmak |
give anything (for something) f.
|
|
295 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) tam (birine) göre bir iş olmak |
leave (something) to (one) (to do something) f.
|
|
296 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) tam (birinin) yapacağı iş olmak |
leave (something) to (one) (to do something) f.
|
|
297 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) tam senlik/onluk bir iş olmak |
leave (something) to (one) (to do something) f.
|
|
298 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yaparken/yapmak için kendini) helak etmek |
kill (oneself) (doing something) f.
|
|
299 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yaparken/yapmak için kendi) canını çıkarmak |
kill (oneself) (doing something) f.
|
|
300 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak için) ölümüne uğraşmak |
kill (oneself) (doing something) f.
|
|
301 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye kendini) helak etmek |
kill yourself doing something f.
|
|
302 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye kendi) canını çıkarmak |
kill yourself doing something f.
|
|
303 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye) ölümüne uğraşmak |
kill yourself doing something f.
|
|
304 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak için) aşırı çabalamak |
kill (oneself) (doing something) f.
|
|
305 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye) ölümüne uğraşmak/çabalamak |
kill (oneself) (doing something) f.
|
|
306 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye) bir tarafını yırtmak |
kill (oneself) (doing something) f.
|
|
307 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye) kendini yırtmak |
kill (oneself) (doing something) f.
|
|
308 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye) canını dişine takmak |
kill (oneself) (doing something) f.
|
|
309 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak için) aşırı çaba/efor sarf etmek |
kill (oneself) (doing something) f.
|
|
310 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmak için aşırı çabalamak |
kill yourself doing something f.
|
|
311 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmak için/yapacağım diye ölümüne uğraşmak/çabalamak |
kill yourself doing something f.
|
|
312 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmak için/yapacağım diye bir tarafını yırtmak |
kill yourself doing something f.
|
|
313 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmak için/yapacağım diye kendini yırtmak |
kill yourself doing something f.
|
|
314 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmak için/yapacağım diye canını dişine takmak |
kill yourself doing something f.
|
|
315 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmak için aşırı çaba/efor sarf etmek |
kill yourself doing something f.
|
|
316 |
Konuşma Dili |
bir şeyi eskisi gibi yapmak için çok/fazla yaşlı olmak |
be past it f.
|
|
317 |
Konuşma Dili |
bir şeyi eskisi gibi yapmak için çok/fazla yaşlı olmak |
look past it f.
|
|
318 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi) kısıtlama olmadan yapmak |
let (something) rip f.
|
|
319 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi) içinden geldiği gibi yapmak |
let (something) rip f.
|
|
320 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi) çekinmeden/kendini tutmadan yapmak |
let (something) rip f.
|
|
321 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi) tüm gücüyle yapmak |
let (something) rip f.
|
|
322 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi) çok kuvvetli bir şekilde yapmak |
let (something) rip f.
|
|
323 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi) istekle/hevesle yapmak |
let (something) rip f.
|
|
324 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi) rahatça/serbestçe yapmak |
let (something) rip f.
|
|
325 |
Konuşma Dili |
bir şeyi üstünkörü yapmak |
phone it in f.
|
|
326 |
Konuşma Dili |
bir şeyi umursamadan yapmak |
phone it in f.
|
|
327 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yarım yamalak yapmak |
phone it in f.
|
|
328 |
Konuşma Dili |
bir şeyi formalite icabı yapmak |
phone it in f.
|
|
329 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmış olmak için yapmak |
phone it in f.
|
|
330 |
Konuşma Dili |
bir şeyi mekanik/otomatik olarak yapmak |
phone it in f.
|
|
331 |
Konuşma Dili |
bir şeyi baştan savma yapmak |
phone it in f.
|
|
332 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yalap şap/göstermelik yapmak |
phone it in f.
|
|
333 |
Konuşma Dili |
bir şeyi hevessizce yapmak |
phone it in f.
|
|
334 |
Konuşma Dili |
elinden bir tek (bir şeyi yapmak ya da yapmamak) gelmek |
be all (one) could do (not) to (do something) f.
|
|
335 |
Konuşma Dili |
elinden bir tek bir şeyi yapmak ya da yapmamak gelmek |
be all somebody can/could do (not) to do something f.
|
|
336 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) bütün gün sürmemek |
(not) be/take all day (to do something) f.
|
|
337 |
Konuşma Dili |
bir şeyi kolayca yapmak |
walk it f.
|
|
338 |
Konuşma Dili |
bir şeyi zorluk çekmeden halletmek/yapmak |
walk it f.
|
|
339 |
Konuşma Dili |
bir şeyi fazla uğraşmadan yapmak/halletmek |
walk it f.
|
|
340 |
Konuşma Dili |
bir şeyi havada karada yapmak |
walk it f.
|
|
341 |
Konuşma Dili |
bir şeyi kolaylıkla yapmak/halletmek |
walk it f.
|
|
342 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi) hemen yapmak |
make with the (something) f.
|
|
343 |
Konuşma Dili |
bir şeyi başka bir şeyle karıştırıp bir hata yapmak |
mix up f.
|
|
344 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) akıllıca olmak |
be (just) as well (to do something) f.
|
|
345 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) mantıklı olmak |
be (just) as well (to do something) f.
|
|
346 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) iyi olmak |
be (just) as well (to do something) f.
|
|
347 |
Konuşma Dili |
bir şey için/bir şeyi yapmak için iyi, ideal, daha iyi konumda olmak |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
|
348 |
Konuşma Dili |
bir şey için/bir şeyi yapmak için iyi bir fırsatı/şansı olmak |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
|
349 |
Konuşma Dili |
bir şey için/bir şeyi yapmak için uygun konumda/yerde olmak |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
|
350 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi) seve seve yapmak |
be happy to (do something) f.
|
|
351 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmak için planlama yapmak |
make arrangements to do something f.
|
|
352 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmak için gerekli ayarlamaları yapmak |
make arrangements to do something f.
|
|
353 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmak/yapmamak için elinden geleni yapmak |
as much as somebody can/could do (not) to do something f.
|
|
354 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmak/yapmamak için elinden geldiğince uğraşmak |
as much as somebody can/could do (not) to do something f.
|
|
355 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmak için elinden geleni yapmak |
as much as somebody can/could do to do something f.
|
|
356 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmak için elinden geldiğince uğraşmak |
as much as somebody can/could do to do something f.
|
|
357 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) üzere olmak |
be about to (do something) f.
|
|
358 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmak üzere olmak |
be about to do something f.
|
|
359 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi) yapmak zorunda olmak |
be meant to (do something) f.
|
|
360 |
Konuşma Dili |
bir şeyi eskisi gibi yapmak için fazla yaşlı olmak |
be past it [uk] f.
|
|
361 |
Konuşma Dili |
bir şeyi eskisi gibi yapmak için fazla yaşlı olmak |
be past it [uk] f.
|
|
362 |
Konuşma Dili |
bir şeyi hediye paketi yapmak |
do something up f.
|
|
363 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmak iyi olmak |
do well to do something f.
|
|
364 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmak mantıklı olmak |
do well to do something f.
|
|
365 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmak akıllıca olmak |
do well to do something f.
|
|
366 |
Konuşma Dili |
bir şey için elinden gelen her şeyi yapmak |
go all out for something f.
|
|
367 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) için ölen |
bent on (doing something) s.
|
|
368 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) için yanıp tutuşan |
bent on (doing something) s.
|
|
369 |
Konuşma Dili |
bir şey/bir şeyi yapmak için ölen |
bent on something/on doing something s.
|
|
370 |
Konuşma Dili |
bir şey/bir şeyi yapmak için yanıp tutuşan |
bent on something/on doing something s.
|
|
371 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi) memnuniyetle/seve seve (yapmak) |
(I'd be) happy to (do something) expr.
|
|
372 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) istemek |
(I'd be) happy to (do something) expr.
|
|
373 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmak için (daha) iyi bir sebep |
all the more reason to do something expr.
|
|
374 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmak için (daha) iyi bir sebep |
all the more reason for doing something expr.
|
|
375 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
(something) is one thing, (something else) is (quite) another expr.
|
|
376 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok |
(something) is one thing, (something else) is (quite) another expr.
|
|
377 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
it’s one thing to do a, it’s (quite) another (thing) to do b expr.
|
|
378 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok |
it’s one thing to do a, it’s (quite) another (thing) to do b expr.
|
|
379 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
a is one thing, b is (quite) another expr.
|
|
380 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok |
a is one thing, b is (quite) another expr.
|
|
381 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) olmaz |
it/that will never do expr.
|
|
382 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) olmaz |
it/that won't do expr.
|
|
383 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) olmaz |
it/that (just) won’t do expr.
|
|
384 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) olmaz |
it/that will never do [uk] expr.
|
|
385 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
it's one thing to (do something), it's another to (do something else) expr.
|
|
386 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok |
it's one thing to (do something), it's another to (do something else) expr.
|
|
387 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) akıllı işi değil |
no one in his/her/their right mind would (do something) expr.
|
|
388 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmak mümkün değil |
there is no doing something expr.
|
|
389 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmak yasak |
there is no doing something expr.
|
|
390 |
Konuşma Dili |
eğer (bir şeyi) yapmak) istiyorsan |
if you have a mind to (do something) expr.
|
|
391 |
Konuşma Dili |
eğer (bir şeyi yapmak) niyetindeysen |
if you have a mind to (do something) expr.
|
|
392 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak birinin) tipik özelliği |
leave (something) to (one) (to do something) expr.
|
|
393 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmak iyi fikir |
we, you can/could/might do worse (than...) expr.
|
|
394 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapacaksan/yapmak istiyorsan sonuçlarına razı olacaksın |
if you wanna play, you gotta pay expr.
|
|
395 |
Konuşma Dili |
eğer bir şeyi gerçekten yapmak istiyorsan |
if you've a mind to do something expr.
|
|
396 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
it's one thing to (do something), it's another thing to (do something else) expr.
|
|
397 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok |
it's one thing to (do something), it's another thing to (do something else) expr.
|
|
398 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
it's one thing to (do something), it's quite another to (do something else) expr.
|
|
399 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok |
it's one thing to (do something), it's quite another to (do something else) expr.
|
|
Idioms |
|
400 |
Deyim |
(bir şeyi) yapmak için bir girişimde bulunma |
a stab at (something) i.
|
|
401 |
Deyim |
(bir şey/bir şeyi yapmak) uzak ihtimal |
(a) fat chance (of something/doing something) i.
|
|
402 |
Deyim |
(bir şey/bir şeyi yapmak için) hiç şans yok |
(a) fat chance (of something/doing something) i.
|
|
403 |
Deyim |
(bir şey/bir şeyi yapmak) için son fırsat |
last chance (for/at/to do something) i.
|
|
404 |
Deyim |
(bir şey/bir şeyi yapmak) için son şans |
last chance (for/at/to do something) i.
|
|
405 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) ilk şans |
the first crack at (something) i.
|
|
406 |
Deyim |
kurallara dikkat etmeden bir şeyi yapmak |
not so much as (do something) f.
|
|
407 |
Deyim |
çok çaba sarf etmeden bir şeyi yapmak |
come easily to (one) f.
|
|
408 |
Deyim |
çok çaba sarf etmeden bir şeyi yapmak |
come easy to (one) f.
|
|
409 |
Deyim |
zor bir durumda kimse söylemeden bir şeyi yapmak |
carry the message to garcia f.
|
|
410 |
Deyim |
bir şeyi düzenli olarak yapmak |
go in for something f.
|
|
411 |
Deyim |
bir şeyi yapmak için yanıp tutuşmak |
have fire in one's belly f.
|
|
412 |
Deyim |
bir şeyi yapmak için sabırsızlanmak |
be straining at the leash f.
|
|
413 |
Deyim |
bir şeyi iyi yapmak |
make a good fist of something f.
|
|
414 |
Deyim |
bir şeyi yapmak için helak olmak |
be at pains to do something f.
|
|
415 |
Deyim |
bir şeyi iyi yapmak |
make a good fist of doing something f.
|
|
416 |
Deyim |
bir şeyi tüm enerjisiyle yapmak |
go to town on something f.
|
|
417 |
Deyim |
bir şeyi itina göstererek yapmak |
take pains to do something f.
|
|
418 |
Deyim |
bir şeyi katlanıp yapmak |
hold one's nose f.
|
|
419 |
Deyim |
bir şeyi göstere göstere (gözünün içine soka soka) yapmak |
make a great show of something f.
|
|
420 |
Deyim |
bir şeyi yapmak için çok çabalamak |
put one's back into f.
|
|
421 |
Deyim |
bir şeyi yapmak için can atmak |
be dying to do something f.
|
|
422 |
Deyim |
başkalarına muhtaç olmadan bir şeyi yapmak |
pull oneself up by one's bootstraps f.
|
|
423 |
Deyim |
bir şeyi daha güçlü/kuvvetli/gür hale getirmek/yapmak |
put balls on something f.
|
|
424 |
Deyim |
bir şeyi kötü yapmak ya da planlamak |
up to no good f.
|
|
425 |
Deyim |
bir şeyi iyi kullanmak/yapmak |
have a way with something f.
|
|
426 |
Deyim |
bir şeyi üstünkörü yapmak |
give something a lick and a promise f.
|
|
427 |
Deyim |
bir şeyi siparişe göre yapmak/imal etmek |
make something to order f.
|
|
428 |
Deyim |
bir şeyi zar zor yapmak |
have a hard time doing something f.
|
|
429 |
Deyim |
bir şeyi ağır ve temkinli biçimde yapmak |
take it slow f.
|
|
430 |
Deyim |
bir şeyi yapmak için yanıp tutuşmak |
have fire in the belly f.
|
|
431 |
Deyim |
bir şeyi yapmak için çok çaba harcamak |
be at pains to do something f.
|
|
432 |
Deyim |
bir şeyi berbat etmek/çok kötü yapmak |
make a dog's breakfast of something f.
|
|
433 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) isteksiz olmak |
be loath to do something f.
|
|
434 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) isteksiz davranmak |
be loath to do something f.
|
|
435 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak |
get the nerve up (to do something) f.
|
|
436 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak |
get enough courage up (to do something) f.
|
|
437 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak |
get enough guts up (to do something) f.
|
|
438 |
Deyim |
(kolay olduğundan) bir şeyi gözü kapalı/zorlanmadan yapmak |
could do something in their sleep f.
|
|
439 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) cesareti/azmi kalmamak |
not have the stomach for something f.
|
|
440 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak |
get enough nerve up (to do something) f.
|
|
441 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) çok zahmet çekmek |
go to/take great pains to do something f.
|
|
442 |
Deyim |
(bir şeyi) yalandan yapmak |
go through the motions f.
|
|
443 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak |
get the pluck up (to do something) f.
|
|
444 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak |
get enough nerve up (to do something) f.
|
|
445 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) büyük zahmete girmek |
go to/take great pains to do something f.
|
|
446 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak |
get enough courage up (to do something) f.
|
|
447 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) cesareti olmak |
have the gall to do something f.
|
|
448 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) zaman bulmak |
find the time (to do something) f.
|
|
449 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak |
get the courage up (to do something) f.
|
|
450 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak |
get enough spunk up (to do something) f.
|
|
451 |
Deyim |
(bir şeyi gerçekleştirmek/yapmak için) sihirli bir değneği olmamak |
have no magic wand (to do something) f.
|
|
452 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak |
get the guts up (to do something) f.
|
|
453 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak |
get the courage up (to do something) f.
|
|
454 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak |
get enough pluck up (to do something) f.
|
|
455 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) sabırsızlanmak |
raring to go f.
|
|
456 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak |
get the guts up (to do something) f.
|
|
457 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) sabırsızlanmak |
rarin' to go f.
|
|
458 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak |
get the spunk up (to do something) f.
|
|
459 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) bir tarafını yırtmak |
break one's back f.
|
|
460 |
Deyim |
[bir şeyi elde etmek] gerekenden fazlasını yapmak |
walk the extra mile f.
|
|
461 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) bir tarafını yırtmak |
break one's neck f.
|
|
462 |
Deyim |
(bir şeyi) gözü kapalı yapmak/yapabilmek |
able to do something standing on one's head f.
|
|
463 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak |
get enough pluck up (to do something) f.
|
|
464 |
Deyim |
(bir şeyi) gözü kapalı yapmak/yapabilmek |
be able to do something blindfolded f.
|
|
465 |
Deyim |
(özellikle deneyimi/yeteneği sayesinde) bir şeyi çok iyi yapmak |
have something down to a fine art f.
|
|
466 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) cesareti olmak |
have the gall to do something f.
|
|
467 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) büyük zahmetlere girmek |
take (great) pains (to do something) f.
|
|
468 |
Deyim |
(bir şeyi elde etmek için) gerekenden fazlasını yapmak |
go the extra mile f.
|
|
469 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak |
get the pluck up (to do something) f.
|
|
470 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) yeterli cesareti olmamak |
not have the stomach for something f.
|
|
471 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak |
get enough spunk up (to do something) f.
|
|
472 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak |
get the nerve up (to do something) f.
|
|
473 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak |
get enough guts up (to do something) f.
|
|
474 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) sabırsızlanmak |
be raring to go f.
|
|
475 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) cesareti/azmi kalmamak |
have no stomach for something f.
|
|
476 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) yeterli cesareti olmamak |
have no stomach for something f.
|
|
477 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) zaman bulmak |
find time to do something f.
|
|
478 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) büyük zahmetler çekmek |
go to (great) pains to do something f.
|
|
479 |
Deyim |
(özellikle deneyimi/yeteneği sayesinde) bir şeyi çok iyi yapmak |
have something off to a fine art f.
|
|
480 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak |
get the spunk up (to do something) f.
|
|
481 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) büyük zahmetler çekmek |
take (great) pains to do something f.
|
|
482 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak ya da yapmamak) için elinden geleni yapmak |
as much as (one) could do (not) (to do something) f.
|
|
483 |
Deyim |
(bir şeyi) zaten zar zor (yapmak) |
as much as (one) could do (not) (to do something) f.
|
|
484 |
Deyim |
(bir şeyi) zaten güç bela (yapmak) |
as much as (one) could do (not) (to do something) f.
|
|
485 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak ya da yapmamak) için elinden geleni yapmak |
be all (one) could do (not) to (do something) f.
|
|
486 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak ya da yapmamak) için her yolu denemek |
be all (one) could do (not) to (do something) f.
|
|
487 |
Deyim |
bir şeyi yapmak (ya da yapmamak) için elinden geleni yapmak |
be all somebody can/could do (not) to do something f.
|
|
488 |
Deyim |
bir şeyi yapmak (ya da yapmamak) için her yolu denemek |
be all somebody can/could do (not) to do something f.
|
|
489 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak için) yeterli cesareti toplamak |
pluck/screw/summon up (your/the) courage (to do something) f.
|
|
490 |
Deyim |
bir şeyi kusursuz yapmak |
have something down to a T f.
|
|
491 |
Deyim |
bir şeyi en ince ayrıntısına kadar doğru yapmak |
have something down to a T f.
|
|
492 |
Deyim |
bir şeyi/işi kolayca yapmak |
have an easy time of it f.
|
|
493 |
Deyim |
(bir şeyi) iyi yapmak |
make a good fist of (something) [uk] f.
|
|
494 |
Deyim |
bir şeyi harika yapmak |
put on a wonderful show f.
|
|
495 |
Deyim |
(bir şeyi) kendi elleriyle yapmak |
make (something) by (one's) own fair hands f.
|
|
496 |
Deyim |
(bir şeyi) tek başına yapmak |
make (something) by (one's) own fair hands f.
|
|
497 |
Deyim |
(bir şeyi) kimseden yardım almadan yapmak |
make (something) by (one's) own fair hands f.
|
|
498 |
Deyim |
(bir şeyi) kendi kendine yapmak |
make (something) by (one's) own fair hands f.
|
|
499 |
Deyim |
(bir şeyi) kendi elleriyle yapmak |
make (something) by (one's) own fair hand f.
|
|
500 |
Deyim |
(bir şeyi) tek başına yapmak |
make (something) by (one's) own fair hand f.
|
|